04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

An Bakıs. an vazılar UGUR KOKDEN n Bakış Turgay Fişekçi'yi tam gereken, ona uygun yere oturtuyor. Böylece yazar, kişiliğinin aynası sayılabilccck bir isi gerçekleştirmekte. Cumhuriyet'in kültür sayfalarında yaşamla.şiirle, avcumuzdanakıpgidenzamanla beslenmiş köşe yazıları yazmakta. Yaklaşık üç yıldır, her hafta, o anlaşılabilir sancılı gerilim altında, belli bir gtine/saate yazısını yetiştirmekte. Yazarm içinden kopan her yazı, bir yandan okurunıı zenginleştiriyor; öbür yandan yaza rını çoğaltıyor. Fişekçi, lceşke, daha erken başlasaydı bu yazılarına demekten kendimi alamıyorum. Çünkü "Defnc Gölgesi", gerçekten içtenlikli, dürüst ve saydam yazıların sütunu. Bu sonucun gerisinde, paylaşmacı bir yazarın varlıöı yatmakta. Yaşamını okuruna sunan nir karakterin varlığı. Yoksa çoğu yazar gibi bilgisini, kalemini ya da savfarını atmıyor, terazinin kefesine. Zaten kendisi ue, "günlük hayatın çevresinde dönen konulardan yola çıkıyorum" demiyor mu? Gerçekten, tüm günlük yaşam, saydam bir prizmadan kırılan beyaz ışık gibi o köşede zamanın ivedisi içinde ayrı mına varamadığımız renklcrine ayrılıyor: Karatepe'deki baba evi, mutlu bir çocukluğun çevresinde geçtiği ağaçlar; sonra, barış scnliklerini kulağınua taşıyan umut dolu bir genç adam; daha sonra da, "scvgili agustos ayı"nın modern masalcı babası. Elbet, yaşam sürüyor. Dolayısıyla vazar da, oturduğu kenti Şişli anlatıp eleştirecek kalemiyle. Bir yurttaş olarak ondan beklentilerini sıralayacak. Tepkileri ni ortaya koyacak. Bir bakıma, Brecht'in Kentte Oturanların El Kitabı sayılacak yazılar, onun metinleri. Sonra gördügü filmler, izlediği oyunlar, okuduğu kitaplar, çalışma koşulları, onu sarıp sarmalayan yaşamın kokusu, rcngi ve sesi. Ikinci adresi Denizli'den A An Bakış denemelerlnln üstüne oturduflu lon baslıklı, yalın mermer sütunlardan blrl de, hlç ku$kusuz "yolculuklar". Olmazsa olmaz blr nltellğl var yolculuğun, Fl$ekçlnln yaşamında. "gelecek romanımın konusu etnik problematik olacak" demiş. Azınlık sorunu demek çok mu zor. Dil beğcnisinin gelişmesi elbctte uzun birsürcç. Nineierinden masal dinleyerek büyüyen çocukların dilinin daha işlek olacağı kesin. Günümüzde masal anla tan ninelerin kaldığını sanmam ama kitaplar var. Pcrtev Naili Boratav'ın binbir emekle derlediği masal kitapları çocuklara okutıılmaJı. Dil, güzel bir dille yazılmış ürünler okunarak gelişir. Bunlar da iyi yazarların yanıtlarıdır. Yaşar Kcmal biraz da güzel Türkçe öğrenmek için okunmalı. Ben Sabahattin Eyuboğlu'nun, Nurullah Ataç'ın çeviri kitaplarını bile Türkçem gelişsin diye okumuşumdur. Ştirleriniz, yazılartntz ve kışiliğiniz bir bütün oluşturuyor Oy.sa çoğu yazar için bunu söyleyemeyiz Yaratı dünyalarıyla günlük hayatları çok farklıdır. Sizde bu bütünlük nastloluştu? Nc olduğumu, ne yapmak istcdiğimi bilcn bir insanım. Insanlık kültürünün geçmişine de geleceğine de inanıyorum. Mevlana, "Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol" demiş ya bundan yedi yüzyıl öncc. Kimbilir ondan önce dc bunu söyleyenler olmuştur. Insanlar bunca yıldanu noktaya gclememişjerse nedenlerini düşünmck gerek. Ben yetişmeyıllarımda talihli bir insandım. Vedat Cünyol ve " Yeni Ufuklar" dergisi çevresiyle tanıştığımda on sckiz yaştmdaydım. Belki daha önce de crdemliyuim ama onlann arasında bıınun önemini daha iyi kavradım. Okumalarımı, yaşaın deneylerimi erdem üzcrine kuruum. Bugün dc görünengörünmeyen yanlarımfa kendim olarak ortadayım. Okuru, gündelık küçük dünyasından dnjarıya çtkarıyor, hayatın gcnişliğinc ça g'ınyor%unuz Böyle bır buluşmadan ne umuyorsunuz? Dünyanın, paranın ve malın egemenliğindcn kurtulup dcğişmesi gerektiğine inanıyorum. Hayatın aslında bugün yaşadığımızdan dana farklı, daha güzel bir şey olması gercktiğini biliyorum. Yeryüzündeki insanlann ne kadarı, yeryüzündcki bütün müzeleri görebiliyor, bütün denizlerde yüzebiliyor, bütün meyveleri tadabiliyor... Oysa her insanın buna hakkı olmalı. lnsanlara bunu anlatmaya, bıınun için onların da bu çaba içinde olmaları gerektiğini anlatmaya çalışıyorum. Bunun için de şiir ve yazı yazıyorıım. Yeni bır pır kıtabı gcliyor mu? ünümüzdeki ay Auam Yayınları'nda çıkacak. Adı: Sevgt Bağları. Pekmcz, şıra vc şarap dağıtacağım üzüm bağlarım olmasa da benim de insanlara ışık dağıttığım gönül bağlarım var. • CUMHURİYET KİTAP SAYI 454 kesitler, tatlarveheralandan devşirilmiş o bölgeye özgü müzik. Tarih ve coğrafyaya (*), bir arada açılan bir pencere!.. An Bakış'ın arka sözünde önemli bir ipucu var, okur için: "Insanlık kültürünün binyıllar boyu oluşturduğu doğru ve haklı düşüncelerin üzerleri elbette örtülemez." Aslında, bu bir ön söz. Daha doğrusu, bir "Oz Söz". Yalnız kitabı değil, yalnız şairi değil, aynı zamanda tüm bir yaşamı özetleyen bir tanımlama. Kaldı ki, yazar da, bu "düşünceler" çevresinde dolaşıyor. O düşünce ve değerler üstüne yeni düşüncelcr ürctiyor. Dolayısıyla Fişekçi'nin "Defne GölgeSi" altında toplanan yazıları tıpkı şiirlerinde olduğu gibi ikı ana atardamardan beslenmekte: doğa ve onun en yüce, özel örneği olan insan! Zaten, onları biribirinden ayırmak olası mı? Doğa vc insan! Bu iki odağa yönelik sevgi kaynağı. Fişekçi'yi simgeleyen ve belirleyen yaşamsal, lcutsal iki bengisu! Üstelik, TV2'nin süregiden ilginç programı Ateşi Çalanlar'da yazarın doğrudan kendisi de tüm "yolculukları"nın bu iki merkeze yöncldiğini söylememiş miydi? Doğaya varan yolculuklar ile insana ulaşmaya çahşan/ onda biten yolculuklar. An Bakış içinde yer almış özellikle birkaç metin var ki, kendine özgü bir tat, b vam ve olgunluk örneği sergiliyor; bir çeşit, kendi türünde bir "pastoral scnfoni!" Refik l lalit'in kalemini, bakısını çağrıştıran bircanlılık çok rcnkli birkaynaşma. Orta öğretim kitaplarına girebileceK güzellikte bir yeryüzü övgüsü! Ağustos, I lam Meyve, Karatepe ve Çiçekçiler... Dut, incir ve üzümün anavatanı topraklar üstünde gerçekleşen o tadına doyulmaz gezinti. Köşe yazısının daracık çerçevesi içine sakıştırılmış Alaşehir'in, Kapadokya'nın, Tokat ve Mardin'in gizemli bağları, tarihten çıkıp gelmiş göz Doğaya varan yolculuklap alıcı kara ve ak üzümler, o törensel bağ bozumugünleri, kaynatılan kokusu havayı sarmış pekmez kazanlarının öyküsü. Aceleci leyleklerle, "hem şırayı içip hem leylekleri geçen" kırlangıçların öyküsü. Sonra haziran, ağustos şeftalileri, Ulııdağ'ın, Torbalı ovasının ve Selçuk'un "derde derman" şeftalileri, hepsi de Fişekçi'nin yaklaşımındaki "öz"e inen bir bereket boynunuzu simgeliyor. Karatepe'ye gelince, o gerçekte yazarın çocukluk anılarını devşiraiği unutulmayacak, canlı bir fotoğraf. Kurosava'nın renk renk düşleri gibi. Bugün çoktan yokolmuş Karatepe'nin ağaçları gibi, o düşler ue unutuluyor mu? Unutulabilir mi? Işte tam bu noktada, Fişekçi'yle D,H. Lawrence'ın "çıplaklık" üstüne düşünceleri birbiriylc örtüşmekte. "tnsanlar, diyor An Bakış'ın yazarı, varsıllıklarını sanip oldukları maddi olanaklarla değil de kültür donanımlarıyla göstermeliler." Çünkü, insanoğlunun yeryüzünü enikonu kirlettiği kanısında Fişekçi tıpkı Lady Chatterley'in Sevgilisi romanının yazarı gibi. İnsan, hiç kuşkusuz, bütün bir kitabı doduruyor, An Bakış'ta. Yazarının yazmadıkları, yazacaklan ve yazılmıslar. Ne denli çok isim ve ürün yer almış bu metinlerde. Yerli ve yabancı, tanış, dost, sayısız çehre! Ama, tek bir örnek vermek istcrim ki, bu da "Adalı (lstanköy) Belkıs Hanım." O güzel, çarpıcı aşk öyküsü! (*) öte yandan, Fişekçi'nin ileri amacı "insan' la da sınırlı değil. Gümüşlük Akademisi yazısında vurguladığı gibi, yazar, "insanın kendi dışındaki bütün canlıların yaşama hakkına da saygılı bir tutumu benimseyebilmesi"ni şart koşuyor. An Bakış'ın donüp donüp üstünde durduğu şairlerden biri Nâzım'sa, kuşkusuz öbürü de Goethe. Bunda, Fişekçi'nin coşkulu bir Goethe çevirmeni oluşu aynı zamanda Brecht ve Nezval de... elbet rol oynuyor. Ancak yakından tanıdığı, gezip gördüğü Weimar'ın da böyle bir yalunlıkta rolü etkisi yok mu? Sunu yazısında vurgulandığı gibi, yazarın önünde duran bir başka önemli sorumluluk da böyle bir seçimde özellikle kendini göstermekte: "Daha aydınlık bir dünyaya gitmek için eski ve veni kültürlere bakarak onları yadsımadan ve onlardan yararlanarak yeniden üretme gcreksinimi. Bir bakıma kişiliğiyle, ürettikleriyle, Doğu ve Batı kültürlerinc önyargısız yaklaşımıyla, Goethe, iki yüzyıl geriden gelerek Turgay Fişekçi'yi niye etkilemesin? Yolunu aydınlatmasın? Bu topraklar da, gcniş ve yoğun bir etkileşim alanı, bir kültürler kavşağı değil mi? Bu arada, Goethe'nin Mairanbad Ağıdı çevirmeni için "yazgıyı belirleyen trajik an" üstüne eğilmek, elbet kaçınılmaz ve o ölçüde de doğal bir sonuç. Tıpkı Zvveig'ın kaleme aldığı Yıldızın Parladığı Anlar başlıklı denemelerdc Goetne'nin o güçlü gün aşkına rastlaması gi bi. Yazar, "Defne Gölgesi"nde kaleme aldığı yazılarında, zaman zaman kendi "poctika"sı üstüne düşüncelerini açıkla maktan da geri kalmıyor: "Şiirin çizgisi, Sanatçının Olgunluğu, Şairin Çocukluğu, Atlas ve Olüm Sözleri, bu örneklcr arasında. An Bakış denemelerinin üstüne oturdıığıı ion başlıklı, yalın mermer sütunlardan biri de, niç kuşkusuz "yolculuklar". Olmazsa olmaz bir niteliği var yolculuğun, Fişekçi'nin yaşamında. ' SAYFA 5 Coşkulu bir çevirmen
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle