Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Anıklıkkr tam anlamıyla Stanislaus'un sözleriyle: "Tam da insanların saklamaya özen göstcrdikleri, sürçmeler, devimcikler"dir. 19014 yılları arasında bazen algısının o geçit vermeyen otoyolunda imlcdikleri, bazen de sadece hayata şahit olduğu anların fotoğraflarından oluşmuş 71 adet anıklıktan günümüze 40 adedi ulaşabilmiş. M. ADATEPE OZTEKIN saac Asimov'un bir romanında büyük bir gczegenin yöncticilcri bir şekilde dünyayı bulmak zorunda kalırlar ve dünya adındaki bu gezegenin yerini saptamak için biiyük bir çalışma başlar. Okıır da bu çalışmanın göbeğinde hisseder kendini. Çalışmalar ilerledıkçe okur kahramanlarla savaşmaya başlar. Gezcgenin kendi yörüııgcsiııde yirmi dört saat elli dakikada döndüğünü bulurlar. Birden fazla dil konuşulduğunu saptarlar ve buna inanmazlar. Araştırmayı yapan görevlinin "hatta beş altı dil olduğundan kuşkulanıyoruz" sözleri dehşetle karşılanır. Bütiin bunlar olurken okur "Hayır elli dakika yok, ne beşi altısı yüzlercc dil konuşuluyor" diye içsel bağırır ve yaşadığı gczegeni bu sorularla sorgulamaya başlar. Asimov'un romanlan genellikle böylc kavga dövüş gider. James Joycc'da da aynı durum söz konusudur. Bu kez yazar hakem pozisyonuna geçcr. Kurallan o belirler ve okudukça içe dönük, kendinize vönelik bir savaşın ortasında bulursunuz kendinizi. Bu özellikle şimdiburada bah sedeceğimiz kitabında ayyuka çıkar. Anıkfıklar: îçe doğuşla cldc edilen giz li bir gerçek, sezgisel bilgi: bir şeyin özüne ilişkin içgörü. Bu onun hakkında yazılan ilk yazı de# ğil, sonuncu da olmayacak. Joyce veya bir eseri üzerine bunca yazılıp çizilmesinın ncdeni yalnızca tarzı, yazılan ya da aykırılığı değil; böyle bir devinimi gerçekren yaratmaK isteğiydi. AnıkJıklar'ının Iskenderiye dc danil olmak üzere diinyanın başlıca kütüphanelerine dağıtılmasını istemişti. Iskenderiye'nin binlcrcc ytl önce yanmışolması.özgüveninde bir yarayı değil, kendisindc de bulunan ölümsüzlük duygusunu alaya alışını temsil eder. Anıklıklar tam anlamıyla Stanislaus 'un sözleriyle: "Tam da insanların saklamaya özen gösterdikleri, sürçmeler, devimcikler"dir. 190104 yılları arasında bazen algısının o geçit vermeyen otoyolunda imlcdikleri, bazen de sadece hayata şahit olduğu anların fotoğraflarından oluşmuş 71 adet anıklıktan günümüze 40 adedi ulaşabilmiştir. Joyce: "Bir şeyi sunarken değiştirmek haddini bilmezliktir, daha da kötüsü görmüş ve duymuş olduğunu bozarak anlatmaktır", demişti. Bu sözler, bir binayı, bir kokuyu, bir kadını veya bir topluluğu betimlerken değiştirmek anlamında değildi yalnızca. Bence algıladığı şeyi de algıladığı andaki durumuyla; üzerinde düşünme den, hayal kurmadan betimlemek anlamına geliyordu. Tıpkı çocuklardaki gibi. Bi re bir. Anıklıkları bu şekilde yazdı. "...çünkü artık (çocuklannın bilgeliği) bu sona erişin bizi erişmeye uğraştıklanmızın hepsinden daha çok sevindireceğini bilir gibiyiz." (s. 21) "...çocukların bilgeliğinden şimdiki budalalağına kadar on yıl." (*) Çocuk algısıyla yazıyor ve eleştirilerin içinde "çocukça" fafı geçtiğinde gcrçekten mutlu oluyordu. Amacı içincleki çocuğu sürekli korumaktı. Bunun sanatına büyük tayda sağlayacağını biliyordu. tlk anıklıkta çocuğun yetkeyle karşılaşmasını anlatmıştı. Bu anıklıkta diğerleri gibi James Joyce'un 08 Yaş Yazılan Anıklıklar hiç kimse için Joyce kadar anlamlı olamaz tabii. Ama burada yapılan gönderme, çocuğun yetkeyle ilk karşılaşmasının ardından, o değneğin hayat boyu sürekli göziinün önünde kalması durumudur. Artık her hatasında değneğe koşullanmıştır. Gerçekler ilk o zaman saptırılmaya başlarlar. tşte James Joyce bunun kendisi için oluşmasına hiç izin vermedi. Çünkü hatayı beslcycn kaynak da o değnekti, algıyı bozan da. Bilinçaltını ona kapattı. Bir yapıtında yazdığı şu dizeler de bunun bir kanıtıydi: "yalnız kalmaktan, bir başkası için tcrk edilmekten ve bırakabileceğim neyim varsa bırakmaktan korkmuyorum. Bir yanlış yapmaktan korkmuyorum, büyük bir yanlış yapmaktan bile, yaşam boyu bir yanlış, belki sonsuz denli uzun bir yanlış" Yukarda da söylcdiğim gibi, hiç kimse için Joyce kadar anlamlı olamazlar; ancak I herkes için farklı noktalara göndermcler yapacak ve sizi farkında bile olmadan derine doğru bir yolculuğa çıkaracak. Bu kitap birçok yönden ilgi çekicidir. Bu içe dönük yaza rı, ic dünyasından tanıyabilme ya da daha gerçekçi olmak gerekirse, ona bir adım dahi yaklaşabilme imkânı ve de bir bilinçaltı yolculuğu. I layatından bazı kesitlere tanık olmak. Son olarak da zamanımızda sıklıkla karşılaştığımız "James Joyce üzerine fikir teatilerinde" söyleyecek birkaç söz sahibi olmak... Hayat akıp giderken karşılarında, elinde bir değnekîe hata yapmasını bekleyen bir yargıç olmayanlara tavsiye cdiyorum. Anıklıklar için söylenecek son sözler ise Sheakspeare'in şu dizeleri olabilir: "Ne mermer ne de pırıltılı anıtları prenslcrin aşabilecek bu dizelerin güciinü." • (*) Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi/ lıetişım Yay Çev Murat Belge, s.241 Anıklıklar/ James Joyce/ Alttktrkbeşyayınlan/ Çevıren Lcvent Kavas/ 155 s. zeri yitikler. Bir de kanımca şimdilcrcle tek yapıtı; insan olmaya çabalayan bir varlığın, onu sımsıkı kuşatan bir dünya görüşüyle, bu dünyanın çarpık görüşüyle kavgası, hesaplaşması, sesi, çığlığı 'Kentin Arka Sokakları': " Yaratılmak istenen toplum tüm çarpıcılığıyla varoşlarda yaşatdmakta. Çürümeye terk cdilmiş gençliği kendi yaşamımda anlatmak istedim" (say .100), "Hep bu şekilde devam ederek bu sistem içinde çürüyüp gideccğimizi diişünürdurn zaman zaman. Kendi kaderimizi belirleyemeyecek kadar acizdik desem doğru. olur. Her şeye alınyazısı der geçer dik. Üreticiliğimiz yoktu, yaratıcılığımız da. Devamlı tüketmekten başka bir şey yapmazdık. Her zaman aUelerimizin eline bakar, onlardan aldığımızla yaşamaya çalışır, yetinemeyince de başka yollara başvurup kendimize maddi kaynak olanakları yaratırdık. bakat bunun bu şekil de nereye varacağını ve ne kadar süreceğini hiç düşünemezdik. T layallerimiz yoktu, kötü alışkanlıklann batağındaydık. Herkes bireysel davranıyor, herkes kendi menfaatini uüşünüyordu. Cjencldeistem lerimiz her şeyin serbestolması.kimsenin kinıseye karışmaması, her şeyimizi pay laşmak gibi düşüncelere dayanıyordu. Ar tık bu düşüncelere sahip olmavan, ama kolektif yaşayan ve sorunlarına duyarlı bir kişiliğe sahip olmaya çalışıyorum." (say. 7980) Uzun söze ne gerck, alın okuyun 'Kentin Arka Sokaklan'nı. Kaçınmayın. Ede biyat yapmak adına, birtakım sanal avrıntıların bolluğunda vc sanal gerçekliklere boğulmadan yazılmış; ama niçbir yazın türüne dc sığmayan naifliği, içtenliği, kuraldışılığıyla, danası edebiyat dünyasına sunduğu zengin malzemesiyle, geleceğin edebiyatının temellerini oluşturabilecck güçte olan bu yapıtı okuyun. Yazmanın, Ornan Halis gibi bir dışlanmış marjinal için zaten başlibaşına bir serüven olduğu nu, ama bir zamanlar Mahmut Makal ların, Rıfat Ilgaz'ların, Aziz Nesin'lerin, Orhan Kcmal'lerin, Yaşar Kemal'lerin, I;a kir Baykurt'ların vc Vılmaz Güney'lerin ak kâğıda dökmekten çekinmedikleri nice dışlanmış dünyaların da, onlar yazana dek koskoca bir yok sayıldığı gerçcğini bilerek... 'Kentin Arka Sokakları'ndan, nice çağdaş öykünün, romanın, denemenin türeyip, çıkıp geleceğini de sezerek, duyarak, bekleyereK... Ayrıca bütün duvarları aşarak yanardağı tırmanmayı göze alan bu 'yoksunluklar ülkesi' genç yazarın yapıtını yayımlayan Gökkuşağı Yayınları'nı da kutlamayt unutmayarak, okuyun. • (*) Kentin Arka Sokakları/ Orhan Halis/ Gökkujağı Yayınlan/ 1997/ Ul SAYFA 9 Kentin Arka Sokakları Orhan Halis'in 'Kentin Arka Sokakları'edcbiyat yapmak adına, birtakım sanal ayrıntıların bolluğunda ve sanal gerçekliklere boğulmadan yazılmış; ama hiçDİr yazın türüne ue sığmayan naifliği, içtenliği, kuraldışılığıyla, danası edebiyat dünyasına sunduğu zengin malzemesiyle, geleceğe kalabilecek güçte bir yapıt. TANSU BELE ni bizlerin hâlâ görmezden gelmeye çabaladığı varoş gerçcğiylc bir, bütün, iç içe, yüz yüze. Orhan Halis sözcüğün tam anlamıyla bir varoş çocuğu. Varoş gcrçeği ya da büyük kentte bir varoş insanı olmaksa, kentin bireye sağlaması gereken iyi beslenme, iyieğitim, sağlık, kültür, iş, düzgün aileyaşamı gibi olanaklara sahip kimi kentluerin yanı sıra kenrre olup da bunların hiçbirini elde edememek ve yararlanamamak, dahası, bu dışlanışın yarattıgı boşluğu da toplumdışılığın bütün 'olabilir'leriyle doldurmaya çabalamak demek... Yani birtakım toplumsal kaçış noktalarıvla: Tiner/bali/uyuşturucu alışkanlıkları, nırsızlık, saplantılı/abartılı/körce/cahilce sağsol inançları, çarpılmış ve temelini yitirmiş toplumsal ve dinsel ideolojiler, fanatiklikler, aşırı maç fanatiklikleri, ayni biçimde şiddetle birîeşen erkeklik göste rileri, abartılı cinsel davranış bozuklukları, şiddete dayaü silah öğesi/ yaralama/ öldürü olaylan, holiganlık, sonuçta suç/polis/cop ceza ve hapishanc... (Jysa Orhan I lalis'in iyi kötü bir ailesi, bir okulu (orta birdcn terk), arada sırada çıraklık yaptığı ufak çaplı işyerleri var. Ama bütün bunlar onu bir 'kent çocuğu' yapmaya yetmiyor. Ne aile, ne okul, ne küçük esnaf türü çalışma ortamları ona gerçek anlamda sağlıklı ve yetkin bir bilgi, eğitim, kültür birikimi, en önemlisi yaşam düzeyi sağlamıyor da ondan... Varoş çocuğu, ancak paranın gücüyle ulaşılabifen bu kentli olanaklarından ya da çağdaş bir dünyanın 'nimetlerinden' sürekli kopuk, uzak, yitik, kuraldışı, sürgün bir marjinal olduğunu bilerek, bu bilince en acıyollardan geçerken vararak... Hertürlü toplumsal yoksunluk içinde: Kural, sı nır, görgü, görenck, ayıp, günah, yasa, yasak... Bildiği iki gerçeğin, suç ve cezanın ya da yıkım/yıkıeılık ve nolis copunun kısır döngülü çemberinoe yuvarlanırkcn, bu iki uçlu dünyanın bir uçtan öbür uca savrulan diiz, sert, acımasız zincirden çizgisini kırabilen tek, ama tek güç ise... Arkadaşlık/dostluk/dayanışmanın somut simgeleri olan kendi yaşıtları. Kendi ben Orhan Halis'ten bir ilk kitap O rhan Halis edebiyat dünyamızın bütünüyle yabancısı bir isim. Çünkü o bir 'ilk': Kendisi de yapıtı da. GökkuşağVKariye Yayınları'ndan çıkan 'Kentin Arka Sokaklan' adlı yapıtını şimdilik kimseler bilmiyor. Dahası Orhan I lalis bir 'yazar' bile değil. Yapıtını da, 'edebiyat yapmak için', edebiyat olsun diye', 'edebiyat adına' yazmamış. Yalnızca kendiözyaşamından kimi kesitleri, kendine özgü dokümleri ortaya kovmak, daha doğrusu açığa vurmak, açıklamak için yazmış. Cesurca. Gözüpekçe. Ta baştndan yitirilmiş bir yaşamı yeniden kazanmak gibi bir amaç belki; ya da yok sayılan, yok olup gitmiş bir insanı bir tür 'seslemek' için dünyaya: "Sizleristesenizdeistemeseniz deben varım. Görseniz de görmeseniz de... Salt şu yazdıklanm bile yeter beni kanıtlama ya. tşte benim gerçeğim; böylesi.." dercesine, 'göstermek için. Evet: Orhan I lalis'i 'şimdilik' yazardan, yazdıklanm ise edebiyattan sayma mak olası belki, ama onu görmemek... tşte bu olanaksız; kanımca bütünüyle olanakdışı! Çünkü onun sergilediği ger çek, Türkiye nin en büyük metropolü tstanbul'un, 'özgün/düzgün' kcntli nüfu sunu çoktan aşmış, silip süpürmüş ama o bir avuç 'özgün/düzgün' kentlinin, ya Knnt çocııpı otaUmok CUMHURİYET KİTAP SAYI 450