01 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Gectini Her Sevi ODÜVOP Zaman GUNGORTEKCE •" ^ cçtiği hcr şeyi öpüyor za I . man". Bubirkitapadı. BirşiV ^ J ir kitabı. Yazarı, Envcr Ercan. Ne dersiniz, geçtiğı her şeyi öpüyor mu zaman? Bclki öpüyor, belki de kimbilir tuzbuz ediyor. Ama Enver Ercan, yani şairin kendisi, zamanı scvgiylc kucaklıyor, öpüyor. Nedir zaman? Bir kavram. Başı vc sonıı bclirsiz, soyııt. Zaman. Yaşanmtş ve yaşanacak olanların beşiği. Vc Envcr Ercan, yer yer acıtsa da kendisini, hiç vazgeçmiyor sarılmaktan yaşadıklarına. Ekseni aşk. Ama yalnızca ekseni. Aşkın çevresindc dönerkcn hayatın gizlerine dokunııyor. Nesneinsan ilişkisini irdeliyorömeğin. Bir fotoğraf. Nedir bir fotoğraf? Nihayet kalınca bir kâğıt parçası, değil mi? Diyelim ki üzerine scvgilinin sureti düşmüş. O canlı bir şeydir artık. Durağanlık, dcvingcnliğe dönüşmüştür. Bir ilişki kurulmuştur gözle surct arasında. O anın gerçeği, fotoğrafın değişmezliği değil, ona yüklediğiniz ve belki biraz sonra yinc değişecek olan değerdir, anlamdır. "Bu saban resmini kalciırdım rafîan/ günlerdir kaçınyordu bcnden gözlerini". Ya da bir oda. Bir süre bir kadın ve bir erkck naylaşmış. Ve artık biri, yok. Odadan eksilen bir soluk değil yalnızca. Bir soluğun imlediği söylenmiş ve söylenmemiş hcr şey, bakışlar, kokular, renkler, hatta temposu aksayan zaman. Oda cski oda dcğil artık. Hep aynı yerde ama, varlığını belirleyen iklim değişmiş. "Acıyı andıran bir anı artık/ odamın şaşkınlığı bundan/ düştutan akşam saaderi ne/ usul usııl damlıyor zaman". Ya da bir yastık, bir ucu hâlâ sıcak, bir ucu soğumuş. Sessiz, hatta dnnıık bir tanık. Ama gerçekten öylc mi? Yokluktan çıkrruyor mu varlık? " Yokluğunu öpüyorum yastığındaki/ bilmcm uyamyor mıısun?" (£ Enver Ercan'dan yaşama sıkısıkı sanlmış şiirler Enver Ercan'ın dünyasında sözcükler protonlar, nötronlar, elektronlar gibi. Yaşamın çekirdeği. Dalıp giden sözcükler, tozu alınan sözcükler, uyanan sözcükler. Tümü de aşkın türevi. Ne ki sonunda yoksunluklara, özlemlere, acılara bastırılıyor sözcükler, ama sağaltamıyor, kanıyor, tertemiz, duru bir kan, özsuyu gibi, yine de kan, ve durmuyor, çünkü geçtiği her şeyi öperken biraz da kanatıyor zaman. Özellikle, kavramlara birebir denk düştüğü varsayılan sözcükler, defiindiğim. Kullandığımız pek ÇOK kavrama ilişkin sözcüğün ardında kişisel deneyimler, izlenimler, ya da birikim dediğimiz, kültürel mozaik'in öznel değerlendirmeye dönüşmüş yargıları çoktan yerini almıştır. Dcnilebilir ki böylesi bir görelilik tam da hayatı lcarşılar, çünkü hayatın kendisi de gürelidir. Ama hayat bize göre, bize uygun düşsün diye göreli değildir ki. O kendı rastlantısallığı içinde, sonsuzçeşitliliğindedurmadanbizişaşırtarak yürür. "Belki bir gün/ yalnızlık/ geldiğin yoldan gider". Oktay Rifat "yalnızlık gittiğin yoldan gelir" dcmişti. Enver Ercan tersine çevirir bunu, gidiş zatcn gerçekleşmiştir, şimdi aslolan geliştir, ya da döniiş. Doğrusu ben bu şiirleri okurken, yaşanmış va da yaşanmamış, eskilerin (feyimiylc aynıyla vâki ya da kurmaca, hadi dedim kendi kendime, böylesi ne zaman, neredeyse dönsün, hadi. Hic değilse güvercinlerin ve sözcüklerin natırına dönsün. "Dudaklarından geçen güvercin/ tozunu alıyordu sözcüklerin". Ve zaman, Enver Ercan'ın şiirlerinde zaman.hayır aşkın ve yalnızlığın yanında üçüncü boyut demeyeceğim, başlıbaşına izlek de dcmeyeceğim, nani eskı evren tasarımlanndaki eter tabakası gibi. Var mı yok mu, hem var hem yok mu, gerçekten kuşkuluyum. Bir bakıma, var. Ama cok bize bağlı bir biçimde. Sanki biz olmasak zaman da olmayacak. Varlığı doğrudan değil, dolaylı. Etken de değil, edilgen. Insandan insana iletilen ne varsa dcğiyor ona ve etkiliyor, değiştiriyor hatta. "Yüzüm sana değse/ sürçüyor zaman" ya da "Elim sana değse/ diniyor gece Mevsimler de payını alıyor clbet. "Dargın beyaz/ takvimler den önce biten yaz" Yalnızca bitirmiyor ya da başlatmıyor bu şiirlerde zamanı insan. Düzcnine karışıyor bir de. Şöylece karışmak da değil, kendine göre, yeniden düzenliyor. "Usulca ayartırdık iştc/ düzenli bir güz vaktini". Bunun bir adım ötesi zamanın insan tarahndan ya ratılmasıdır. Amabu da yetrniyor. lstedi mi içinde yerını alıyor, istedi mi dışına çıkîyor, öylesine bağımsiz zamandan. "Hem içindeydim o anın/ hem dedı şında". Tanpınar, "Ne için deyim zamanın/ ne de büsbütün dışında" dcmişti. Aynı şey mi? Andırıyor ama değil Tanpınarkişiyi tam olarak zamanın içint oturtmuyor, ama tam olarak dışuıa tıa çıkartmıyor. Sanki bir ayağı içinde, bir ayağı dışında. Enver Ercan ise bir bütün olarak hem içinde, hem dışında. Üstelik onunla da yctinmiyor. "Sen yalnızca şaşırtmıştın/ tutan bendim zamanı". Bu noktada kesin belirleyicı, merkez mi der siniz, motor güç mü, inisiyatif mi, ne deseniz yanıtı açıktır: însan. Yine de bir noktada çakışıyor Ercan, Tannınar'la. Tanpınar için, "Geniş, yekpare bir anın/ parçalanmaz akışı"dır zaman. Ercan içinsc, " Kimbilir kaç yıl sürer daha/ bende o gün". Demek belleğin saati zamana göre ayarlanamıyor. Bellekte yaşananla, şu an da işte apaçık yaşıyorum dediğiniz zaman arasında da ne nitelik ne de nicelik farkı var buna göre. O zaman bir şeyi yaşamak nedir? Bu sorunun yanıtını niç kimse bir diğeri adına veremez. Yine de zaman, tam geçerkcn yanınızdan, öpebilir sizi. Ve bulursunuz yanıtınızı. Enver Ercan doğru heceliyor şiiri. • Geçtiği Her Şeyi Öpüyor Zaman / Enver Ercan / Varlık Yaytnlan /47 s. tinceMe yaşamak O zaman biz çoğu ke2 gerçekten yanlış heceleriz hayatı ve bunda da üzülecek bir şey yoktur, çünkü hayatın amacı dogru ya da yaniış yaşamak değil, öncelikle yaşamaktır. Yaşamak da, söz konusu insansa, öncelikle dencyimlemek ve üretmektir.Hem doğanın, kendisinin de milyonlarca yıl içinde sayısız kez denediğini, yanıldığında vazgeçmeyip yeniden denedigini ve ürettiğini unutmayalım, Adını bile bilnıediğimiz, yitip gitmiş kimbilir kaç canlı türii... Ve o zaman dönüyoruz o albenili yanılgılaıımızla acaba doğru heceledıklcrimizin harmanlandığı, yaşamımızın Enver Ercan'a göre odak noktası na. "l Jçarken çıkardığın o ses var ya/ bütün sözcüklerin özeti gibi". Nasıl indirge nir tüm yaşamı kapsama savındaki sözcükler yığını tek bir sözcüğe? Özenle. Bir çocuk lego'sundaki gibi en küçük parçaları, ya da tek tek notaları uyum içinde bir senfoni oluşturma çabasıyla birleştirerek. Çocuklukta tekli^i yakalamak da budur aslında. "Serin odalarda harfleri/ aşk ederdik birliktc". Vcbirkczyakalandımı o tek olan, yayılır içinden cımbızla ayıklandıgı, başlangıçta karmasayı antlıran çokluğu yeniden ve bu kez kendi kural larına göre yaratır. Edip Cansever'in, "derken kaıanlil elden efe'sidir bu. Enver Ercan'da isc, "e^ilip sözcüklcriyle öpmek"tir, "bal zamanı bu mu aııne diyen bir çocuğu". Üstelik yalnızca aşk dcğildir çoğalan. Prevert'in "saygılı olun yaşayan dünyaya" dizesini de yanıtlar gibitlir E.rcan. "Tekbiryıldızabasmadıkama". Der ken, yalnizlıktır çalaı kapıyı. öyle pat diye degil elbct. 1 Icr şcyin Karşıtını da içinde taşıdıgını, zıtların birliginde yalnızlığın aşkı, aşkın yalnızlığı usulca, ağır ağır emzirdiğini ne de olsa biraz içiıniz üşüyerek duyumsarız. Aşkı da, yalnızlığı da cvrensel gerçekliğin izdüşümü gibi gören Enver Ercan doğal olarak insanların dünyasıyla yetinmez, nesnelerin dünya.sına açılan kapıyı tıklatır yeniden. "Aklımda bir asansör yalnızlığı". Her zaman bu derıli soöukkanlı, ncredeyse bilgece karşılanabilir mi yalnızlık? ( Mduğu gibi, açık ve seçik kavrayabilirsiniz ama, neredeyse tepkisiz karşılayabilir misiniz? ülasıdır da, o zaman şair dcğil tümden bilge olursunuz. Enver Ercan ise şimdilik ve sanırım hcr zaman şair kalrnayı yeğleyecektir. "Kab zası parıldayan şıı yalnızfığa/ iki kurşun sıksam/ iyi gelecek sanki". Umutsa vazgeçilmezdir. Cıcçmişin gcjeceöe dönük iletisindeözlcm, beklenti umutla içiçedir. Yaşamm çakrdeği sözcükler Enver Ercan'ın dünyasında sözcükJer protonlar, nötronlar, clcktronlargibi. Yaşamın çekirdeği. Dalıp giden sözcükler, tozıı alınan sözcükler, ııyanan sözcükler. Tümü de aşkın türevi. Ne ki sonunda yoksunluklara, özlemlerc, acılara bastınIıyor sözcükler, ama sağaltamıyor, kanı yor, tertemiz, dııru hir kan, özsııyıı gibi, yine de kan, ve durmuyor, cünkü geçtiği ner şeyi öperken biraz da kanatıyor za man. "Avucundan havalanan/ o öpücük vardı ya/ dudağıma değdiğinde kanadı/ o günden beri mendil gibi kullandım/ bütün sözcükleri" Kinıbilir, belki de bir yan Iışlık vardır, acaba sussak, tek söz çıkmasa ağzımızdan, olup biten her şcyi akla uydurmaya yn da kendimi/e pay çıkar maya çalışmadan, bir Stoa bilgesi gibi sessizce izlesek... sevginin, evrenle örtüşen salt sevginin sesi mi duyulur yalnızca? "Sözcüklerin sessizliğe çekildiği/ o ço cuksıı ikindide/ zaman, geçtiği her şeyi öpüyordu". Ama ikindi bitnıiştir, akşam inmektedir, çocııksuluksa çoktan yitirilmiştir. Insan kendini özgün, özel kılan hiçnir yetisindcn vazgeçemez... ama bu aynı zamanda kopuştur. lki insan arasındaki kopuştan yola çıkan Enver Ercan çok daha genİ!j kapsamlı bir kopuşa dokunmaktadır aslında. Vc hayat tüm bilgilcrimize ragmen, bilinemezciligin göğünde uçmaktadır. " Acıyan bir şey vardı aramızda/ bütün sözcükler agır yaralı/ kırgııı bir yaprağa gül arardık da/ tenimizde güz dalgınlığı/ imlasını bilirdik de bilmesine/ yine de yanhş hecelerdik hayatı". Gerçekten yanlış mı heceliyoruz hayatı? Belki sözcıiklere döktügümüzde evgt. Çünkü pek cok sözlüğün karşılığı tam olarak sözlüktc yazıldığı kadar dcğil. SAYFA 6 Enver Ercan'ın dünyasında sözcükler protonlar, nötronlar. elektronlar gibi. Yasamın çekirdeği. Dalıp glden sözcükler, tozu alınan sözcükler, uyanan sözcükler. Tümü de askın turevl. CUMHURİYET KİTAP SAYI 450
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle