Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
bir çuvala tıkılıp çalınmış çakılın ağırlıöıyla sulara gömülmüş karanlık diye bir şey yok artık. 5. Fabrika burası sonsuza defiin şafak uyanma vakti devrimci kehanet saati sönen korlann saati sonu gelmeyen günlcrcc iş zamanı orada kurduk geceyi ateşi yaktığımız gibi onun içinde yattık yorcan diyc üstümüzc çekip karanlığı yakındaki tarlalarda uyuyan hayvanların soluğu vardı toprak kadar sessiz ateş kadar sıcak soğuk, inanrnanın acısı o sıcaklık bir daha dönmeyecek burada unutulmuş zamandır gece sonu olmayan şafak ve soğukta çamın nasıl yandığını düşlüyorum köpegın dişleri ardındaki dılı gıbı. 6. Rıhtım bütün gece yatağında öksürüyor Hudson ben uyumaya çalışıyorum tahtaya çakılı bir post benim yurdum öne atılıyor ruhumun yeli bir hamak yapıyorum ufuklardan doğduğum köyü cmiyorum uykumda ırmağımın kıvrımına dokunuyorum iki kara uskumru kılavuzluk ediyor gün ağanrken zıpkınla onları gök, zıpkınla onları 7. Yokluk otların boyunca yükseldiğinde güneş pırlantalar asılıydı ağaçlarda ve pembeleşmisti teraslar çevre yolunda floresan ışıkları arasında Meryem'le îsa tablolarını asmış apartmanlar şimdi patates kızartıyorlar yün eldivenli atıkJarını boşaltıyor bir fabrika bir delik var başparmağımda bağlar yeşil değil baölar burada değil yüksek gerilimde parçalanmış pırlantalar onlajı artık ölüler takacak OLUM TEHLIKESİ VAR. 8. Tanıdık Bir Orman bırakın böyle öleyim dalların kasları var tepeler ayağa kalkıyor bulutlardan yağmur bir kaba boşanıyor ormandayaban domuzları yiyeceklerini yemişler sıcacık uyukluyorlar açılan her boşluk kaydediliyor dürülmüş oir örtü gibi kafamda taşıdığım CUMHURİYET KİTAP SAYI 409 John Berger/ Şiirler/ Çeviren: Cevat Çapan "Dağlar acımasız, yağmup karları eritivor" Geçen Kasım ayı başında tstanbul Kitap Fuarı'nın konuğu olan John Bereer'i Türkçe'ye çevrilmiş "Görme Biçimleri", "Picasso'nun Başarısı ve Başarısızlığı", "Şiirin Saati" gibi denemelerinden, "Domuz Toprak", "Bir Zamanlar Avrupa'da ", "Leylak ve Bayrak", "Düğüne" gibi romanları ile "Yedinci Adam" adlı belgcsel incelemesinden "Goya" adlı oyunu ve "2000 Yılında 25 Yaşına Basacak Olan Yunus" adlı senaryosundan tanıyoruz. Bu gelişinde onun Pages of the Wound (Yaranın Sayfaları) adlı bir şiir kitabı olduğunu da öğrendik. Aşağıda okuyacağınız şiirler yazarın bu kitabından alınmıştır. Uzak Köy Dağlar acımasız, yağmur karları critiyor ama yeniden donacak kar kahvede iki yabancı akordeon çalıyor ve sarkı söylüyor kahveyi dolduran katabalık. Yüreğin torbalarıyla gözlerin çukurlarını dolduruyor çalan havalar. Sözcükler dolduruyor kulaklar arasında bağrışan sıraları. Müzik gerdanları tıraş ediyor eklemleri gevşetiyor romatizmanın tek çaresi. Müzik tırnakları tcmizliyor elJeri yumuşatıyor nasırları yok ediyor. Sığırları ilaçlamış, mazota batmış, kürck sallamış bir kahve dolusu adam yumuşayan elleriyle bir aşk sarkısının ezgisini okşuyorlar. Benim ellerimse bileklcrinden ayrılmış dağları aşarak senin memelerini arıyorlar. Kahvede iki yabancı akordeon çalıyor ve yağmur Karları eritiyor. 1986 öfkemiz burnumuzda. 2. Toprak toprağın mor kâküUeri sonbanarda taranır bir de kıtlık zamanı toprağın rnetal kemikleri elle sökülür toprağın üzerindeki kilise saatimizin çarmıha gerilr akrcple yelkovanı ne varsa elimizden alınmış. 3. Aynlış uzun süre dayanamaz acı tekerlek izleri kaybolur karın altında vedalaşmaların o beyaz kucaklaşmaları gerçeği trenlere yazmaya çalıştım kulağı olmayınca korkuya kapılır dil tek bir sözcüğe sarılır şimdi bir tren geçmekte köprüden ner harf simsiyah kurumdan buz tutmakta SAVA benim ırmağım 4. Metropol ayışığının kenarı kanaldaki suyun düzeyi gibi keskin ve aklın kilitleri şafakta karanlıöın düzeyi ışığın duzeyinc indirildiği zaman kabul edin karanlığı o yoğun siyahlığı korluk bölgesinı gözlcr, kabul edin ama burada karanlık Sekiz Göç Şiiri 1. Köy Bütün evler bir kavanın kıçında birer delik, diyorum sana tabut kapaldarı üstünde yiyoruz yemeğimizi hiçbir şey yok akşam yıldızıyla bakraçtaki süt arasında günde iki kez • " boşaltılıyor yayık tarlalara salın bizi SAYFA 14 "*