02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ayşe Nil, Paşama Mektuplar'da bir bakıma öteki kitaplarından değişik, bir bakıma da aynı çizgiyi sürdürüyor.Bir anılar çerçevesinin hafif şiirselliği içine ciddi fikirleri serpiştiriyor; onlara kendi şiirlerini ekliyor.Kendine özgü değişik bir biçimsel yapı çıkıyor ortaya. Prof. Dr. İLHAN BAŞGÖZ yşe Nil, bizim yaytn dünyamızda pek tutulan bir yazar değil. üysa bu onun altıncı kitabı. Bu altı kitaptan ilki, bir şiir kitabı, Erik Çamda Çiçek Açtı. Sonuncusu roman, Değişim Vurgunlan. Geriye kalanlardan ikisi onun deliliği ile delilik sonrasını anlatan iki kitapçık. Bunlardan Ayşe Nil'in deliliğinin dokunaklı hikâyesi olan Kaçıklık Diploması biraz ses getirir gibi oldu. Iki baskı yaptı. Senaryo olması söz konusu idi. Pek nefis bir senaryo olurdu. Öyle ya, SiyasaJ Bilgiler mezunu, aklı başında, cvli barklı, denşedi akıllı, çoluk çocuğu olan bir hanım, bir gün deliriyor ve deliler evine kapatılıyor. Gir, çık sekiz yıl korkunç bir çaba vcriyor; sonra yalnız delilik çemberini değil, aile çemberini de kırıyor ve kendini okumaya ve yazmaya adıyor. Doğrusu güzel de bir senaryo olur; bekleyelim. Paşama Mektuplar, bir bakıma öteki kitaplardan değişik, bir bakıma aynı çizgiyi sürdürüyor. Bu kitabtnda da Ayşe Nil, Dİr anılar çerçevesinin hafif şiirselliği içine, ciddi fikirleri serpiştiriyor; onlara kendi şiirlerini ekliyor. Böylece ortaya kendine özgü, değişik bir biçimsel yapı çıkıyor. Bu tip eserlerin okunmasında dü güzelliğinin önemli bir payı olur. Yazarın ilk eserlerindeki dili fazla dikkatsiz, çetrefil bir dildi; kolay okunamıyordu. Paşama Mektuplar'da dil daha güzel; ama, gene de Ayşe Nil'in dil üzerinde daha çalışması gerekli. Yeni kitabında da Ayşe Nil, daha evvelki kitaplarında açıkladığı, önemli konulara dokunuyor. Bunlar Âtatürk devrimlerinin evrensel değeri, onun nasıl yozlaştınldığı, süratli sosyal değişimin sancılan, aydınlarımızın halktan kopukluğu, din, laiklik, aile bağları gibi konular. Ileri sürdüğü fikirlere oakarak yazarı hiçbir fikir kampının dar çerçevesine oturtamıyorsunuz.Tümden kendine özgü bir kışilik. Onu sağcıların da, solcuların da, hatta, Aziz Nesin'in deyimiyle futbolculann da tümden kendinden saymaları olanaksız. Bunun için hep kenarda kalacak. Ama Paşama Mektuplar, Ayşe Nil'in öteki kitaplarından dine verdiği ağırlıkla ve gösterdiği medeni cesaretle ayrılıyor. Eğer ciddiyetle okunursa, bu kitap din alanında tartışılamaz sayılan bazı tabuların yıkılmasında önemli bir iş yapacak. Demokrasimiz, özellikle insan haklan ve kanuna saygı yönünden çok eksikli. Ama fikir hayatımız çok canü. Paşama Mektuplar'ın yazılabilmesi, basılması ve satışa sunulması, bütün eksiklerine karşın, demokratik gelişmede Türkiye'nin epey yol aldığını göstermektedir. Hiçbir Müslüman memlekette, din üzerinde bu kadar serbest bir tartışma yapılamaz. Paşama Mektuplar, Atatürk'e yazılan çeşitli mektuplardan oluşuyor. Ayşe Nil Mustafa Kemal Atatürk'e gerçekten sevdalı. Onun iyi anlaşılmadığına, koyduğu kültürün evrensel boyudarı olduğuna, bizi ancak onu doğru anlamanın kurtaracağına inanıyor. Zaten delilik zamanında da yazar, sık sık gidip Atatürk hcykelinin önünde törenler tertipler, ona çiçekler sunarmış. Siz isterseniz buna defice bir sevda veya karasevda diyebilirsiniz. Bu Atatürk'ü sevmekten daha değişik bir şey. Ayşe Nil, Atatürk'e aşık. "Ben aslında aşkı, A yaşamaktansa düşlemeyi seviyorum." Ayşe Nil gerçekten dındar bir insan. Dinin hem insan hem toplum için gereği •• ne inanıyor. Diyor , ki: "Din insanı anlaklj kılmak için önemli bir kurum. Çok sıcaklıkla, sevecenlikle ve uzlaşmalı bir yaklaşımla ele alınmalı. insan nice güçlü olursa olsun, zaman zaman yüce bir güce sığınma gereksinimi duyar. Gönülden dindar olanlar, insanı gerçekten sevme yetisi kazanabilirler belki, ama, bunun için dinin insancıl olması gerekir." (s. 16) (Bu kısa alıntı dilin ne ölçüde düzelmesi gerektiğini açıkça gösteriyor.) Ne vakit darda kalsa Ayşe Nil, Tann'ya sığınmakla huzur buluyor, güçleniyor. Kitaoın daha ilk sayfasında bunu şiir dilinden anlatıyor: Son göz ağrım Canım Sultamm, Ah, ulu Tannm hem duyuyorsan Ses ulmasa da bir nefes ver Tanrı'dan kurtarıcı bir ses duymak, veya sesini Tann'ya duyurmak için yazar Arapça öğrenmeye ve Kuran'ı anlamaya karar veriyor. Kuran'ı dört defa okuyor. Paşama Mektuplar gösteriyor ki, kutsal kitap büyük bir objektiflikle, bir aydının, herhangi bir edebiyat kitabına eleştirel bakışı ile okunmuş. Bu işte Ayşe Nil her türlü dinsel ve mistik önyargıdan sıynlmayı başarmış. Paşama Mektuplar'ın herbirinde, bize bu dikkatli okumadan edinilen bilgiler, eleştiriler ve izahlar veriliyor. Ayşe Nil Kuran'ı, Tann'yı bulmak için okuyor. Ama, orda Peygamberi buluyor; Diyor ki "Sayfa sayfa okudum Kuran'ı, ararken Tanrı'yı, buldum onda aüyyülala (ulular ulusu) Muhammed Mustafa'yı." Yazar, Kuran'ın Peygamber kelamı olduğunu izah etmek için ilkin, kendi gözlemini, o müthiş zekâsını, kullanıyor. Yazara göre Kuran'da öyle ayetler var ki, sadece özel koşullara bağlı; Kutsal Kitabın evrenselliği ile ilgisi yok. Söz gelimi: "Ey peygamber hanımları! Siz kadınlardan nernangi biri değilsiniz. Eğer (Allah'tan) korkuyorsanız, (Vabancı erkeklere karşı) çekici bir eda ile konuşmayın. (Ahzab Suresi, 32. Ayet.)" Ayşe Nil bu ayederde evrensel zaman ve mekan üstü değerler bulmuyor, olsa olsa yalnız Pcygambcrin duygusu ile açıklanabilir bir ayettir bu diyor. Çünkü bugün ne peygamber yaşıyor, ne peygamber karıları; Ona göre bu insanca bir duygunun ifadesidir; Kıskançlık. (s. 38). Ayşe Nil, Kuran'ı bazı yönlerden Tann'ya yakışmaz buluyor. Söz gelimi: " Allah yeryüzüne Peygamber göndermeye Adem'le başlamış. Ve zaman zaman toplumlan uyarmak için elçiler göndermiş. O zaman insanlık sürdükçe peygamberleri göndermeye devam etmesi gerekmez mi? Neden kendi elçi gönderme yetkisini sınırlamış? însanlar tümden ahlaklı, mutlu, sağlıklı, sevgi dolu olmadılar ki. Dünyamız kanıyor. Hani şöyle broşür gibi bir el kitabı inse gökten fena mı olur?' (s. 97) Kuran'ın tümden tann kelamı olmadığını belirtmek için Ayşe Nil ayetlerde konuşan kişinin kim olduğuna dikkat etmiş. Bir hayli ayette konuşan, yani özne Aİlah'tır. Çünkü böyle ayetler "Biz sizi yarattık, biz sizi yargılayacağız, ey Peygamber seni biz gönderdik" dıye başlıyor. Ama bazılarında konuşan insanlardır. Böyle ayetler "Biz senin kitabına ve peygambe Din Uzerine Paşama Mektuplar rine inanırız" diyor. Daha başkalarında ise Peygamber konuşuyor "Allah dilediğine azap eder, dilediğini bağışlar, Allah bağışlayıcıdır." Ayşe Nil'e göre, eğer bütün bunlar Tann kelamı ise, Tanrı neden başkalannı kendi sözcüsü yapıyor? Kuran'ın Tanrı kelamı olmadığı yolundaki yorumlar yeni değil, memleketimizde yakında iki defa yayımlanan Fazlur Rahman'ın Islam adlı kitabı da bu konuya daha ihtiyatlı bir şekilde değiniyor. "Sünnilik, Kuran hem tamamıyla Allah'ın kelamıdır, hem dc olağan anlamda tamamıyla Hazreti Muhammed'in kelamıdır diyecck fikri yeterlikte değildi. (Fazlulrahman. s. 43) Ayşe Nil, Kuran'ı, Müslümanlığı, Peygamberin psikolojisini ve dini tutarlı bir mantık tartışması ile irdeliyor. Ona göre Peygamber, Tanrı ile konuştuğuna ve kendi ağzından çıkan kelamın vaniy olduğuna inanmıştır. Çünkü, bazı hallerde çağdaş insan bile Tanrı ile konuştuğuna, Tann'dan ses duyduğuna inanmaktadır. Kendisine telefon eden iki hanımın konusmalannı bu psikoloji olayına örnek olaraîc veriyor yazar. Çağdaş psikoloji bu ruh halinin izahını kolayca yapmaktadır. Ayşe Nil inanıyor ki, Kuran Peygamber kelamı olarak kabul edilmedikçe Islamda hiçbir çağdaş değişiklik yapılamaz. Kuran şeriatçılann üeri sürdüğü gibi, Tann kelamı ise laiklik filan olmaz. Hazreti Muhammed hem bir büyük din kurucusu hem de büyük bir devlet kurucusu olduğu için, Kuran günlük yaşamı ve devlet hayatını da kapsıyor. Toplum için gerekü hukuk kurallan da var Kuran'da. Eğer bunlar Kuran'da ileri sürüldüğü gibi ideal bir toplumun koşullan ise, gerçekten de bugünkü bütün hukuk kurallannı rafa kaldjrmak gerekir. Bu yapılamayacağına göre, din ve devlet işlerini ayırmak zorundayız. O vakit ahlak kurallannı hukuk kurailarından ayırmak gerekir. Baü dinde reformu yapmış. Biz neden yapmayalım. Ama bu reform işi Kuran a dokunulmadan yapılamaz. Paşama Mektuplar'ın ana teması bu. Ayşe Nil'in yeni kitabı Ayşe Nil, yorumlar yaparak Kuran 'ıgünün koşullarına uygulama yöntenıini beğenmiyor. Çünkü bu yöntem, en açık fikirli din bilginlcrince bile, aklın ve mantığın kabul edemeyeceği sonuçlara varıyor; bu yöntemi uygulayanlar, Kuran'da elektriği ve televizyonu keşfedecek kadar akıl dışı olabiliyorlar. Ayşe Nil Peygambcre Mekke'de iken inen ayetleri barışçı, sıcak, daha evrensel ahlak ilkeleri öneren ayetler olarak kabul ediyor. Medine'de bir devlet kurulurkcn inen ayeder, katı, insafsız, kavgacı ayetler. Bunlarla insan ilişkilerine huzur, kardeşlik ve banş getirmek kolay olmaz. Bundan yola çıkarak düşündüğü din reformunu şöyle formüle ediyor. Ayşe Nil, New York'ta gelini ile konuşmaktadır. Ona diyor ki "Bak ne söylediğimi biraz açayım. Islamın şartı kaç? Beş: Kclimcı şerıadet, namaz, oruç, hac, zekât. Bu Allan'ın emrini sınırlamak olmuyor mu? Keümei şehadet nasıldı? Allah tan başka ilah olmadığına, Hz. Muhammed'in onun elçisi olduğuna şahadet ederim. Ben de buna kü:ük birparantez açacağım. Allah'tan başa ilah olmadığına ve Hz. Muhammed'in (ahlakı ilgilendiren konularda) onun elçisi olduğuna şahadet ederim." Işte din reformunu yaptık, Suudi Arabistan gibi bir düzenlemegetirdik." Gelini soruyor. "Peki ama bunu kim yapacak?" "Ben yaptım bile."(s. 103) Anlatımdaki şakacı ve ciddi görünmeyen yaklaşıma bakmayın siz. Ayşe Nil ileri sürdüğü fîkirlerde dehşedi ciadi. Bakalım okuyucu onu ciddiye alacak mı? Yoksa, adam sen de bunlar bir delinin saçmaları diye mi görecek? Paşama Mektuplar yer yer kolay karşı konuîmaz bir mantık sağlamlığı sergiliyor. Kuran'ın ayetlerini iniş sırasına göre düzene koyan bir profesörle karşılaşıyor Ayşe Nil ve ona iyi bir iş yaptığını söyleyince, profesör diyor ki "Tekamülü gösteriyor değil mi? Ayşe Nil düşünüyor "Tövbe yarabbi, 15 yüda Tanrı tekamül mü edermiş?" Ayşe Nil rİkirlerinin kaynaklarını genellikle açıklamıyor ve yer yer bazı genellemelere düşüyor. Söz gelimi, Osmanlı Imparatorluğu'nun çöküşünü yalnız hilafet kurumu ile izah ecuyor veya Mutezileyi, îslamda hür düşüncenin tcmsilcileri sayıyor. Kaynaklan vennediği için bu fikirleri nerden aldığını araştıramıyor ve onun eleştirisini yapamıyorsunuz. Oysa bu iki konu da, basit ve tek yanlı yargılarla izah edilemeyecek kadar karmaşık. Yukarda Ayşe Nil'in kitaplarından sadece deliliği ile ilgıli olanın yankılar yaptığına işaret ettim. Onun yazın hayatımızdaki çilesini ne vakit düşünsem Nasreddin Hoca'nın bir hikâyesi aklıma gelir. Hoca camide vaaz ediyormuş. Bakmış cemaat uyukluyor Demiş ki "Ey cemaat dün Akşenir gölünün kenannda dört ayaklı bir balık gördüm." Herkesin gözü faltaşı gibi açılmış, I locayı dikkatle dinlemeye başlamışlar. O vakit Hoca eklemiş: "Siz ne acayip Müslümanlarsınız? Deminden beri Tann kelamı söylüyorum, uyukluyorsunuz, kuyruklu bir yalan söyledım, hepiniz dikkat kesildiniz." Ayşe NU de delilikten söz edince dikkatle okuyoruz, ama akıllı akıllı konuşmaya başlayınca dinlemiyoruz. Bu küçük kitabı, Kaçıklık Diploması ile birlikte okumalı. Fikirleri paylasın, payJaşmayın, o vakit açıkça görülecektir ki, bir zaman akıllılıkla delilik arasındaki dar ve çileli çizgide yürüyen, şimdi de, zaman zaman acaoa gene keçileri kaçıracak mıyım diye korkular içine düşen bir yazarla karşı karşıyasınız. Bu insan, ellisinden sonra, övülesi bir sorumlulukla sürekli okuyor ve yazıyor. Hem de kişisel hayatı için tehlikeli olabilecek şeyler yazıyor. Oysa yan gelipyatmak ve keyretmek için her olanağı var. Bu çabaya sadece saygı duyacak ı Din Üzerine Paşama Mektuplar/ Ayşe Nıl/Sarmal Yayınevı/ 1997/ 160 s C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 4 0 9 SAYFA 12
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle