Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
bozgununu, insandan şiirin gitmesini anlarız. Gene "burası"yla ilintili bir yer olaralc: Aral'ın bazı konuları, iletişim araçlarının bize sunduğu söylemle verdiğini, Sara, Simden, Ömer, Enver ve öteki roman kişileri kendi içlerinde ve birbirleriyle iç çatışmalar, çelişkiler, kopuş ve kavuşmalarla iyice karmaşıklaşmış ruhsal değışiklikleri/dalgalanmalan yaşarken; öte yandan ekonomikAültürel yapı değişikliğinin, (Örneğin: kırsal kesimden göç] getirdiği sorunıarla çatışan büyük kitleyi atlamadığını görürüz.' Televizyonda haberler vardt. Bir kadın kendhiniboğazköprüsünden atarak intihar etmis, gecekondusunun ytkılmasım engellemek isteyen bir adam üzerine benzin dökerek çocuklartyla birlikte kendiniyakmaya kalktşmtjtı." (s. Ş.1). (Gecen ay Metin Cengiz ve Oğuz Özdem le bu konuyu konuşmuştuk. Doğu Halkları ve özellikle Anadolu Haltının/köylüsünün çocuğa "baba otoritesi" saklı kalmak üzere düşkünlüğünü.) Bazı değerler hızla hayatımızdan çekiliyor, bir başka şeye dönüşüyor, çürüyor hatta. Neyse kı "Bütün bu çirkin şarkılar"a karşı(n) Inci Aral, hayatın şiirini ya da şiir'e yakın anla'n bize duyurmayı ihmal etmemiş. Düzyazıyla şiirin içiçeliğinden estetik Dİr birlik oluşturmuş Akşamt, gelecek zamant düşündü. Bu olası akşam yuvarlak, yumuşacık tnavi bir ışığın içindeydi." (s. 7). Işık bir izlek olarak yazarın romanlarında varlığını hissettiriyor hep. Öykülerinde de. Bu bağlamda: Düşsel boyutu gerçek(sel) boyutla kaynaştırması, yazımın başlannda da bir şekilde konu ettiğim üzere "yazarromanokuyucu" ilişkisini pekiştiriyor. Estetik anlamda, düşünsel alanı gerçek hayatın ayrıntılannda verebÜdiği, gerçeklik alanını düşsel alanın sı nırlarından kesinkes koparmadığı için bir "yapı bütünlüğü" ve güzelliğiyle karşılaşıyoruz. Ki yazar, zor olduğu kadar tehlikeli birzemindegeziyor: "Parçalanma"yı işliyor. Halise/Sara ve ikisinin ortasında bir "geçiş alanı (kimliği) olarak Alis var örneğin. Daha çetin olan üçünün Sara olarak kalması ki kalıyor(lar). Sonuçta Sara "yaşarken" hiçbir şeye teslim olmayan/olrnayacak; tutkularının peşinden giden bir kışilik. Tıpkı "karanlık bir geçitten ışığa, kendi ışığına doğru giden biri gibi." Madam Bovary, Anna Karenina gibi ama başka çağ ve toplumda yaşamış olsalar da her ikiTcadından daha ihtiraslı Emma ve Anna'dan daha az duygulu değil Sara, daha az duygusal. Orneğin Madam Bovary'nin dağılması/savrulması daha çok bir ruhsal doyumsuzluğu, israfı içeriyor. Savrulma, dağılma anlamında daha ağır geçişler yapmış, Halise'den Alis, Alis'ten Sara olmuş olan Sara, tek ve istediği kişilikte ölüme yakalanıyor. Uyku suzkık problcmi olsa da, içki ve uyku haplanna sığınsa ve hatta bir biçimde intihar etmiş olsa da... Anna Karenina'nın çocuğuyla ilgili acılarını da duymuyor, hayatı yokuştayken Sara. Bu noktada Sevgi Soysal'ın Rosa Teyze'sine benziyor biraz. Ne ki Roşa hep gidiyor; Sara kalmasını da biliyor. Ölüm onu teslim alıncaya kadar. Sara bana göre "Rembetiko" fîlmindeki kadın'ın müzik, şiir, aşk firtınası'yla da çıkışıyor ama "Alis" olarak kısa bir süre yaşadığı için bu çakışma bir kanat değımi olarak gelip geçiyor. Alis için bir söz: "Dünya öyle ciçegi burnunaaydı ki birçokşeylerin adı yoktu daha." (G.M.Markuez) Sonuçta Sara yalnızca Sara'ya benziyor. Hem roman kişisi hem romandan dışan(ya) taşan, bir biçimde yazann denetiminden çıkıp hayata kanşan biri olarak bendeki yerini almış durumda. Romanın nesnel zamanı Sara'nın ölüm döşeğinde yattığı ve Simden'in onun başında bekledigi t>eş gündür. Insanın dü a şünme ve anımsama biçimine daha önemlisi Sara'nın zamanı algılayışına uygun olarak bu süreç an'dan geriye ve ileriye doğru sıçramalarla, bütün bir yaşam serüvenini içinealır. "Şimdt'ninkapsadığızaman alammn ne ölçüde yetersiz kaldığını" farkeder Sara. "Yaşamtn hiçbir zaman bütünüyle "şimdt" de sürmediğini" (s. 221). Romanın kurgusunu bu biEnç belirler zaman/kurgu, bellekle örtüşür içiçe geçer. "Geçmiş şimdi ve gelecek öylesine birbirinin içine girip erimişti ki bütün renklerin kanşımtntn heyaz ofuşu gibi zaman da renginiyitirmijti." (s. 222).. Hiçbir Aşk Hiçbir Ölüm'ü, kısaca değindiğim "olay" ve "kişiler"le birlikte olay örgüsü", "biçim", "ritm" gibi temel ögelerle ayn ayn ve başlıklarla açmahedeflemiştim yazımın başında ve özelJe "Dil ve anlatım" üzerinde yoğunlaşmayı istemiştim. Ama bu yazı romanın bütünlüğü içinde aktı. înci Aral'ın romanlannda betimlemeye önem verdiğini biliyorum. Ve çoğu yerde yazar olarak kaybolup romansal gerçekfiğe dönüşen bir "durum" yaratmayı hedeflediğini de. Yazmak sonuçta bir kanat genişliğidir. "Bugün"den düne" gidip gelmeyi ve "yann"a hazır olmayı; bir kişi'den çok kisi'ye dokunmayı/ulasmayı ve o dili yakalamayı kaygı edinir. Inci Aral'da bu kaygı var. Daha iyi bir kaygı: Okuyucuda "bılgiç" değil "bilge" bir durum kazanabilmek. Inci Aral'ın romanlannda(n) kaybederek ya da kazanarak çıkan tek bir kişi yok; bir insanlık durumu var yalnızca. Beni en çok çeken ve bu yazıyı yazmama sebep olan da bu. • Hiçbir Aşk Hiçbir Ölüm / Inci Aral/ Özgür Yayıncılık zemin katındaki atölyesini seramik fırınını, bütün o çanak çömleği, kil sandıklarını, kalıplarını ve araç gerecini yani on yıllık sanat ve iş serüvenini toparlayıp taşımış olacaktı daha önceden. Giderken kapıda durup, evin, her şeyin senin olsun, hiçbiri önemli değil, sen beni kullandın, değersizliklerinle kuşattın, incittin ve aldattın, seni istemiyorum artık, örtbas etme pazarlığı yapılacak, konuşulacak hiçbir şey yok! diyecekti ona." (sayfa 11) Kocası tarafından ihanete uğramıştır Simden. Erkek bir sevgiliyle öpüşürken yakalamıştır kocasını. Buradan konuya girip evlilıği sorgulamaya başlıyor yazar. Evlîliğin ikiyüzlü, çıkar üzerine kurulu birkurum olduğunu. Kimi çirkinliklerin gizlenmesi için toplumun onayını sağlayan bir görev üstlendiğini. En iyi niyetli beraberlıklerin bile sevgiyi öldürdüğünü zamanla. Simden'in kocası Ömer erkek sevgilisi olduğunu karısına söylemiyor. Hiçbir açıklama getirmiyor. Simden onlan öpüşürken gördüğünde anlıyor olanı biteni. Kendisini gözden çıkardığını anlıyor. Evliliğin yalanı dolanı, pek çok çirkinliği gizlemek için olmazsa olrnaz bir kurum olduğunun altını çiziyor. Burjuva ahlâk anlayışını da sorgulamış oluyor. Sara üç evlilik yaprnıştır. Basarısızlıkla sonuclanan üç evlilik. Evlilikleri aşka dayalı değil. Tutkulu bir kadın olan Sara'nın özlemlerini gerçekleştirmesi için bir araçtır sadece. Annekızın hayatı aşksızlıkla dolu bir hayat. Rpmanın nayatı da. "Hiçbir Aşk Hiçbir Ölüm'de hayatla roman arasındalci ara çok kısadır. Başarılı yanlanndan biridir bu romanm. Gerçek gerçeklikten kurmaca gerçekliğe takılmadan geçmiş yazar. Yaşanmışlıktan çıkıp yer yer imgesel bir alana kaydığını görüyoruz. Bu da yukarıda konu ettiğimiz kaynaşmayı pekiştiriyor. Inci Aral ın dili, anlatımı şiire yakın bir yerde duruyor. "Bedeni gevşedi, ısındı. Yüreği dana yavaş atıyordu. Duyduğu mutluluk değil ama ' SAYFA 5 "Hiçbir Aşk Hiçbir Ölüm Üzerine FEVZİ GUNENC Inci Aral'ın son romanlannda ve özellikle Hiçbir Aşk Hiçbir ölüm'de. hangl kosullann dayatmasıyia oiursa olsun bir insanlık/haklıhk durumuyia kar$ıla$ıyoruz. Buriuva ahlak anlayışı I nci Aral'ın ilk romanı "Ölü Erkek Kuşlar". Bunu "Yeni Yalan Zamanlar'? izledi. "Hiçbir Aşk Hiçbir Ölüm" üçüncü romanı. Edebiyata öyküyle giren înci Aral'ın dört öykü kitabı bulunuyor. "Ağda Zamanı", "Kıran Resimleri", "Uykusuzlar", "Sevginin Eşsiz Kışı." Inci Aral'ın kimi öyküleri hemen hemen bir roman boylamındadır. "Uykusuzlar" da, özellikle "Sevginin Eşsiz Kışı"nda uzun soluklu öykulerle karşılaşınz. Dikkatli bir okuyucu yazann romana yaklaştığını, hazırlık yaptığını görebilir. "Hiçbir Aşk Hiçbir Ölüm" boşanmanın eşiğindeki bir genç kadın Simden ve onun ölüm döşeğindeki annesi Sara'nın hikâyesi üzerine lcurulu bir roman. Yalnız, yaralı, tutkulu bir ilişkinin etrafında gelişiyor herşey. Annekız arasındaki Uişki sevginefret arasında dönüp durmaktadır. Birbirleriyle inişliçıkışlı bir ilişki yaşıyor annekız. Simden annesinin yaşadığını bilebilmiyor bir dönem. "Annesinı ilk kez on bir yaşındayken görmüştü. Yatılı olarak Bursa Kız Lisesi orta bölümüne başladığından birkaç ay sonra. Müdür yardımcısı tarafından çağrıldığı, ziyaretçisi olduğunu söylediklerinde Dabası geldi sandı ama o değildi. Masanın önündeki koltuklardan birinde uzun boylu, sarışın, film yıldızına benzeyen çok şık bir dökar vardı üstünde. Sarı saçlarını geriye doğru tarayıp topuz yapmıştı. Burunlan sivKİTAP SAYI 408 ri süet ayakkabılar giymişti. Boynunu, ortasında küçük bir yeşil taş olan ince, altın bir tasma süslüyordu. ö kadar güzel ama o kadar yabancıydı sabırsızca kucakladığında kasılıp kaıdı Simden." Nasılsın canım dedi, kadın sesi titreyerek, ben annenim, senin için geldim yavrum. Bir yanlışlık var, benim annem yok, dedi Simden, kendini geriye çekerek. öldü." (savfa 74) Bu karşılaşmadan sonra annekız defalarca birbırini bulup kaybediyorlar. Ilişkileri sevginefret arasında dönüp durmaktadır. Birbirlerini seviyor olmalanna karşın her iki kadının, çocukluklanndan başlayarak yaşadıkları sorunlar sevgiye açıkıık getirmeyi engellemektedir. Farklı mizaçlara sahip olan Sara ve Simden'in hayat çizgilen garip bir şekilde paralellik göstermektedir oysa. Simden şarkıcı olrnayı istemiştir orneğin. İlk aşkı Amerikalı Çavuşun yarattığı düş kırıldığı Sara'nın yenilgilerinin başlangıcı olur. Daha sonra Alis olarak bir sanne deneyi yaşıyorsa da sürdüremiyor. "Elbette, aıkışlar arasında sahneye çıkıyor ama her seferinde söyleyeceği şarkıyı unutuyor ya da sesi kısılmış oluyordu. Kimi zaman da işine son verildiği söyleniyordu ona. Terslik bu ya, her şey iyi gidip tam şarkıya başlamışken ışıklar birden sönüyordu. Adı yanlışhkla 1 lalize yazılıyordu kocaman levhalara bazen, sanki öyle biri varmış gibi." (sayfa 11) Haüse ilk adıdır Sara'nın. Halise'den Sara'ya uzun, çetin bir yoldan gelmiştir. Simden seramikle uğraşmaktadır. Daha önce anastezi uzmanlığını yarım bırakmıştır. Yaratıa ve özgün yanı zayıftır yaptığı seramiklerin. Kendine özgü bir dünya oluşturamamıştır. Tıpkı annesi Sara'nın resimleri gibi vasat ürünler çıkar ortaya her seferinde. Daha özgün ürünler yaratacak bir çaba yoktur içinde. Her iki kadın hayatın kadına ayrıca dayattığı yükler karşısmda sendelemekteair. Annekızın erKeklerle olan ilişkileri başansızdır. Evlilikleri çıkmazdadır. Birkaç evlilik yapan Sara ölüme giderken yalnızdır. Hastaneye, annesine yetişmek üzere yola çıkan Simden de yalnızdır. Kocası Ömer, telefonla annesinin hastanede olduğunu haber verdiğinde.boşanma hazırlığı içindedir Simden. Ömer'e sevgisi bitmiş olmasına karşın evliliğini kurtarmanın gelgitleriyle yorgundur. "Belki de bambaşka şeyler konuşacaklardı. Ama ne? Ortada Dunca yalan, bunca oyun varken ne konuşabilirlerdi ki... Güz güllerinden, sessizliğin olağanüstü büyüsünden, sabah yürüyüşlerinden mi?" (sayfa 8) "Kendini Çamlıca'daki evde valizıerini yerleştirip eşya toplarken, oradan bir daha dönmemek üzere ayrılmak için hazırlık yaparken gördü. Kuşkusuz sokak sokak dolaşıp gelirinin kirasını karşılamaya ucu ucuna yeteceği uygun bir ev bulmayı başarmış, villanın CUMHURİYET