05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

gelen tanıdıklarla, akraba kadınlanyla ...Konçina ve otuz bir gibi kâğıt oyunlan ovnamaya koyulurdu Eliza. Oyun aslında bir bananeydi; önemli olan, arkadaşlan gelir gclmez, başını alıp giden bol dedikodulu sohbetti: Kimlerin kızını kimlerin oğlu aldı, vcrilen drahoma miktan neydi, oğlan buna değer miydi değmez miydi, kız güzel miydi, ailesinde hasta falan var mıydı... Komşular çekiştirilir, yemek tarifleri vcrilirdi, tarifin şekerini, ununu olması gcrektiğinden biraz eksik, biraz fazla söyleyerek... Sonra, kaynanayla birlikte yaşamak zorunda olanlann, kaynanaları çekiştirme faslı başlardı kaçınılmaz olarak; yaşlı cadıyı mutfaktan çıkarmak ve yemek pişirmc işlemini ele geçirmek için planlar yapıkrdı asla uygulanamayacak olan. Zira hangi kadın, degerli oğlunun evinde mutfak egemenliğıni, yani ailcyi besleme ve doyurma gibi yüce bir görevi 'el kızına' devretmeyi kabul ederdi. Gelin sırasını beklesindi! Ocağın başına ancak kaynanasının ölümünden sonra gcçebilirdi./ Evlilik, drahoma ve mutfak konularının dışına çıkdmazdı pek. Memleket ve hükümet işleriyle dükkân işleri erkeklere, yani dış dünyaya, Türk denen, tepkileri pek belli olmayan yabancı insanlarla birlikte olunan, evdeki Fransızca ve Ladino'dan başka Türkçe de konuşulan, o esrarengiz ve uzak dünyaya aitti..." Hasköy'dekılerin uzak sandığı o dünya aslında burunlarırun dibinde, çok yakınlarındaydı, Jak'ın her gün içine girdiği, ordan dönüşlerinde bir şeyler taşıdığı.işyerindeydi, sokaktaydı, caddedeydi. Ülkeyi beceriksiz yöneticilerin, çıkarlarından başka hiçbir şey düşünmeyenlerin düşürdüğü acıklı durumdan en az zararla kurtarmayı amaçlayan girişimler başlamıştı. "Bahçedeki ağaçların çiçeklerle donandığı o bahar ayında, Samanonlar'ın evinde yine heyecanla tartışıhyordu. Nissim Masliyah'ın isyan sırasında Meclis'te sergilediği cesaret dillere destan olmuştu. Ama Hasköy'e ve bütün Yahudi yerleşim merkezlerine, her değişim rüzgân estiğinde olduğu gibi, müthiş bir sıkıntı egemendi. Meşrutiyet yönetimi hayal kınkhğı yaratmış olabilirdi ama Padişah geri dönerse Yanudilerden korkunç bir intikam almayacak mıydı?/ 31 Mart îsyanı'ndan iki gün sonra, Hareket Ordusu'nun ilk kafiIesi Selânik'ten yola çıktı. Yine 'Hasköy merceğinden' bakıldığında, bu orduya çok sayıda Osmanlı Yahudisi katılmıştı. Yaralanan ve ölenler olmuştu./ Padişahı dcviren heyette Emanuel Karasu Efendi de yer almıştı. 'Şu Selânikli'ler var ya, kendilerini zaten büyük bir şey sanarlardı, jimdi kimbilir nasıl da tepeden bakacak ar!' lhtilâl ve karşı ihtilâlden sonra yeni kanunlar yürürlüğe girmişti. Adel'in babasıyla arkadaşlannın yıllarca üstünde çalışmış oldukları proje nihayet gerçeklcşmişti: Türk dili bütün okullarda zorunlu olmuştu ve din farkı gözetmeksizin herkes zamanı gelince askere alınıyordu." Hayata bakan bir elestirmen Naci'nin böyle bir güce sahip olması bana kalırsa bir rastlantı değil. "Türkiye'de eleştiri yok" klişesinin ne yazık ki doğru olmasının nedcni dünyaya ve yasadığımız hayatlara bakmamamız, onları ölçüp tartmamamız, belli bir uzaklıktan, eleştirel bir gözle görmememiz. Işin başından hayatla böyle bir bakış/görüş/hesaplaşma Fethi Naci'nin yetmiş yaşuıa ilişkisi içinde olmadığımız için de edebigelmesi dolayısıyla Oğlak yatla aynı ilişkiyi kuramamamız doğal. Fethi Naci'nin eleştiri olmayan bir ülYayinları'nın hazırlattığı kede birinci sınıf bir elestirmen olmayı "Fethi Naci'ye Armağan" becerebilmiş olmasının nedeni ise hayahayata ve edebiyata aynı ta bakabilmesi. Sonunda bu anlamda ciadivetle yaklaşan birinci "hayata bakmak"tan başka bir şey olmayan edebiyatı bu kadar çok sevmesi ve bu sunıf oir eleştirmenin çarpıcı armağan kitabına katkıda bulunan nerebir portresini çiziyor. deyse herkesin kezlerce vurguladığı gibi, okuduklannı, modalara kapılmadan, taŞAVKAR ALTINEL raf tutmadan, dostlukdüşmanlık ilişkilerinden etkilenmeden, bütün bu yüzeysel debelenmelerin ötesinde saülam bir ı abamın V]arpuz sergısınde ben baktş açısından dcğerlendirebılmesi de ıde çaltştrdım. Sözeeltmiyandakı bundan. 'sergımn Laz çtğtrtkant "Seçer be! Tabii F'ethi Naci'ye özgü niteliklerin soSeçer be! Çaya coy da iç!" diye mi bagırtnunda onun eleştirisini pir ölçüde sınıryor, ben de Seker be! Şeker be! Çaya koy ladığı da ileri sürulebilir. Örneğin, bir süda iç!" diye pağınrdım. Beni karpuz sergire önce Doğan Hızlan modalann horgösinden alıp ilkokuL kaydettirmislerdi. IIkokul yıllannda da babama yardtm eder rülmemesi gerektiğini, insanın yeni olanı dım l ler akşam bana belirli birpara verir izleyerek çok şey öğrenebileceğıni söylemişti. Hızlan'ın dediğini anlıyorum, ama dt, oparalan ılkel bir kumbaraya atardım; insanın kendi bakış açısına sahip olmasıokutlar açtlınca kumbara kınlır, ıçinden nın dünyaya moda olan gözle bakmasınçtkan parayla bana üstba; alımrdı. Enurum'a kar yağdı mı her yer aylarca dan çok daha önemli olduğunu düşünmeden de edemiyor ve sonunda kendimi kar altında kaltrdt. Usenin bahçesindekt karlar Nisan ayına doğru erimeye başlayıp Fethi Naci'ye daha yakın buluyorum. Bir baska örnek vereyim. Bu kitaba katda topragt görünce, "Bahar geldi!" aeraik. kıda bufunanlardan biri olan Yaşar KeHaftalarca okuldan çıkmadığtmtz olurmal, "Naci'nin bana en küstüğü bir romadu.... Okumak dıştnda yapacakpek bir şey nımı beğenmediği zamanlardır. Işte o zayoktu. manlar Naci neredeyse yüzüme bakmaz. Edip Cansever'i, 1950 yıllannda Inönü Stadyumu'nda futbol maçlannda görür Yahu Naci etme eyleme, bir insan, bir romancı iyisini de kötüsünü de yazar, bundüm. Ben hasta Fenerbahçelt ıdım Edıp Galatasaraylt. Stadyumda hirbirtmizi gö da ne var," diyor. \ litchcock'un, rolünü yapmakta güçlük çeken Ingrid Bergrürdük, birbirimizı tanırdık ama konusman'a söylediği o ünlü "O kadar kafana mazdık. Sonra tstanbul'da değil de Ankatakma, Ingrid, alt tarafı film çeviriyoruz" ra'da askerlik günlerinde tanıştık. sözünü anımsatan bu sözü onaltı yaşımGeçtiğimiz naftalarda Oğlak Yayınladayken okumuş olsaydım küplere biner, n'ndan çıkan "Fethi Naci'ye Armağan"ın bir yazann edebiyata bu kadar "sorumbaşında ycr alan, kitabın hazırlayıcısı Sesuz" bir şekilde yaklaşmasını bağışlanmin Gümüş'ün Fethi Naci'yle yaptığı maz bulurdum. Ama genç bir edebiyat uzun söyleşidcn bu alıntıları salt içerdikheveslisi değil, ortayaşlı bir insan olarak, leri çarpıcı avnntılardan dolayı yapmaartık edebiyatın bir "eğlence" olarak da dun. Karşıhklı bir konuşma çerçevesinde görülebileceğini ve böyle yapılırsa edebibile bizc hayatından böylcsine canlı kesityatla olan ilişkimizin, derinleşmese bile, ler sunabilen Fethi Naci'nin dilediğinde genişleyeceğini ve zevk aldığımız yapıdabu alanda çok daha ileriye de gidip en rın sayısının artacağını düşünüyorum. ünlü romancılanmıza taş çıkartacak bir Ama bir yandan da edebiyatın hayata başekildc bizi gerçekten yaşanmıs bir denekısımızı yansıttığına, dolayısıyla da ahlayin içine sürükfeyebildiğıni birkaç yıl önki bir seçim içerdiğine ve kötü yazmanın ce "Âdam Sanat"ta yayımladıgj bir avuç bir anlamda kötü olmakla eşdeğerli oldueşsiz am yazısjnı okuyanlar bilirlcr. Fethi ğuna inandığını düşündüğüm Fethi Naci'ye bir kez daha kendimi daha yakın buluyorum. Bir elestirmen olarak Fethi Naci'nin benim için özel bir yere sahip olmasının nedeni; yazdıklarımı her zaman büyük bir cömertükle övmüş olması değil, niçbir zaman "Alt tarafı edebiyat. lyi de olur, kötü de, n'olacak?" demeyeceğini bilmem. "Fethi Naci'ye Armağan"a katkıda bulunanlann arasında Yaşar Kemal'in yani sıra, Tahsin Yücel, Ferit Edgü, Yıldız Ecevit, Cevat Çapan, Cemil Kavukçu ve Kaan Arslanoğlu gibi adlar var ve ıdtap anı yazılanndan, Fethi Naci eleştirisinin temellerini saptamaya yönelik çalışmalara kadar çeşidi biryelpaze kapsıyor. Ama en çarpıcı yazı Ornan Pamuk'un kaleminden. Çeşidi ncdenlerden mutlaka okunması gerektiğine inandığım bu yazının içeriği üstünde burada uzun uzadıya durmak istemiyorum, ama yazann Fethi Naci'yi ustaca birkaç fırça darbesiyle bir roman kişisi kadar unutulmaz kıldığı (ve dolayısıyla da belki de ona bir roman eleştirmenine verilebilecek en büyük ödülü verdiği) son satırlan alıntılamadan edemeyeceğim. "Bir tartışma sırasmda bir noktayı işaret etmek ya da bir dizgi hatasını göstermek için bir kitabı açıp, gözlüğünü çıkarıp işaretlediğiyeri ararken, yani bir sayfaya pür dikkat bakarken, okurken Fetni Naci'nin yüzünde beliren meraklı ve uyanık bakış beni hep şaşırtır. O sırada konuşuyorsam ben hemen susarım," diyor Pamuk. Susup sözü eleştirmenin kendisine bırakmak isteyenler için "Fethi Naci'ye Armağan" Fetni Naci'nin yapıtlarından seçmelerden oluşan elli sayralık bir bölüm de içeriyor. Ay nca kitabın ortasında 26 fotoğraflık bir albüm de var. Ve tabii sonunda bu yapıtı okuyup okumamak da ahlaki bir seçim. Arka kapaktan "Fethi Naci'ye Armağan "ın "gerçek edebiyatseverler için yaînızca 500 adet üretildiğini" öğreniyoruz. Siz de bu 500'ün içinde misiniz? Edebiyatseverliğiniz nasıl kendini gösterecek? En belirgin özellikleri hiçbir şeyi doğru dürüst okuyup yazmamak olan "okuryazar" aydınlarımıza katılıp kulaktan dolma bilgiîer, boş dedikodular ve gülünç çekemezliklcr ve düşmanlıklarla yetinerek mi? Yoksa edebiyatı bir "ahlak sorunu" olarak algılayıp hayatını ona vermiş bir elestirmen için hazırlanan bu kitabı ve daha da önemlisi Fedıi Naci'nin kendi yapıtlarını okuyarak mı? Karar sizın. ı Fethi Naci'ye Armağan/ Haztrlayan Semih Gümüs/ Oğlak Yayınlart/ 192 s. 12 Eklm 1978. SOtdati: Arka sırada: Rauf Mutluay. Ibrahlm Yolyapan. Nurer Uğurlu. Fethi Naci, Aydın Emeç ön sırada: Bodrumlu Dursun Kaptan, Mehmet Sönmez, Ferlt Erkman, Nurt Akay. Yanda Ise.Antalya'da: Prof.Dr. Oğuz Lav, va$ar Kemal, Fethi Naci. 408 SAYFA 11 Fethi Naci için bir armağan kitabı Karamk günler yaUaşıyor l "Kimsin lak Samanon?"daki ailenin parlak günleri karanyordu, çünkü her gün teoirginliklerini sınırsızlaştıran 'savaş' gibi olaylar yürürlüğe konuluyordu ve bu yoğun tedirginlikıerin arkasından cv yaşamı altüst olacaktı; şaşırtıcı, yıkıcı, hüzünlendirici olumsuzluKİar yerden mantar gibi bitecekti. Liz Behmoaras'ın yazdığı "Kimsin Jak Samanon?" yalnız tstanbul'da ömür tükcten bir Yahudi ailesinin, bir Yahudi azınlığının değil, aynı konıımda, aynı düzeyde bulunan Türk ailelerin, giderek o dönemdeki bütün Türkiye'nin kitabıdır. Yaşananlar, tanıklıklar üzerine oturtulmuş, taruklıklan belgelcyen eski fotoğraflarla donatılmıştır. Dünü bugüne getiren bu ilginç kitabı, özellikle 1900'lü ydlarda olup bitenleri merak edcn herkesin okuması gerekir. • Kimsin Jak Samanon?/ Tarihe Tamklık/ Lız lichmoaras/' Sel Yayınalık/ 154 s. CUMHURİYET KİTAP SAYl
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle