Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Metin Solmaz'dan "Türkiye'de Pop Müzik/ Dünü ve Bugünü ile Bir înfilak Masalı" tiik ii DevletMafvaPoD mtizik iicneni Müzik eleştirmeni Metin Solmaz Pan Yayıncılık'tan çıkan "Türkiye'de Pop Müzik / Dünü ve Bugünü ile Bir înfilak Masalı" adlı kitabında, devletmafyapop müzik üçgenini araştırıyor ve nasıl kandırıldığımızı ortaya koyuyor. Cumhuriyet dönemi öncesinden başlayarak anlattığı müzik öyküsüyle bugün neden evıi kadınların Kayahan dinleyip ağladığını, her gün yeni Tbir starla uyanmamızın nedenini ve müziğin nasıl bu kadar kötü olabüdiğini anlatmaya girişiyor. Kitap, pop müzik tuzağının siyasi, tarihi ve toplumsal koşullarla nasıl kurulduğunu ve tuzağa düşen üretici ve tüketicilerin yaşadıklarını açıklıyor. ECETEMELKURAN ££ T * v op müziğin her şeyden önce \J bir tüketim toplumuna ihtiyaJL cı vardır. Oysa Türkiye'de '80'lcrin ortalarına kadar cam silinen su saklanıp yer siliniyor, sonra da tuvalet temizleniyordu. Bugün ise "atmak" neredeyse Batı'daki kadar kolaylaşmış, gönlüne göre tüketmek en istenen/özlenen unsur olmuş durumda." Daha önce "Rock Dünyasında Kenardaki Milyonerler" ve "Röck Sözlüğü" adlı kitaplarıyla tanıdığımız müzik eleştirmeni Metin Solmaz, "Türkiye'de Pop Müzik/Dünü ve Bugünü ile Bir înfilak Masalı" adlı yeni kitabında pop müzik ile toplumdaki ve insanlardaki değişim arasında bir bağ kurarak başlıyor söze. Solmaz, yanıbaşınızda olup bitenlerden tutup, Kral Tv'ye dek gidebilecek yorumlar yaparak, hepimizin "Ne kadar da kötü" dıyerck ötekileştirdiği, kendinden uzaklaştırdığı "pop patlamasındaki" payımızı aktarıyor: "Sanatın gerçek sahibi kitlelerdir. Ben herkesin yaratıcı olduğuna, bu yaratıcılığı kitle iletişim araçlannın öldürdüğünc inanıyorum. TV, radyo gibi cihazlar yaygınlaşmadan önce neredeyse her evde en az bir müzisyen varkcn bugün, çoğumuz pasif birer izleyici konumundayız." Türk pop müziğinin bugünkü durumuna gelişinin nedenleri, kitaptaki araştırmalara göre Osmanlı împaratorluğu dönemine rastlıyor. Cumhuriyetin ilk yıllarında uygulanan kültür politikaIarıyla desteklenen bir süreç, Ozal dönemi ve bugünkü tüketim toplumuna yönelik gelişmeler Solmaz'a göre Kral TV'yi açtığımızda karşımıza garabetlerin çıkmasının nedenleri. Solmaz, Anadolu'daki müziğin hazin öyküsüne Donizetti Paşa'dan başlıyor. II. Mahmut döneminde Anadolu'ya getırilen Donizetti Paşa'nın kurduğu Mızıkaı Humayun'la başlayan tarihçe "Türkiye'nin Devleti Türkiye'nin Müziklerine Karşı" başlığıyla sürüyor. Solmaz, Türkiye pop müziğinin bugünkü durumuna gelmesi sorununu tartışırken "zorla DoğuBatı sentezi" üzerinde öncmle duruyor ve 1934'te Türkiye radyolarmda Türkiye müziklerinin yasaklanmasından söz ediyor. Devrimlerlc birlikte Türkiye müziklerinin "TürkJere ve devrimlerin heyecanına yakışmadığı" anlayışıyla yapılan zorlama uygulamalan anlatan Solmaz, bu uygulamalarla halkın kendi müziğinden mahrum edildiğini ve yasakları koyan Atatürk'ün bile yasaklardan memnun olmadığını söylüyor. "Bir yandan da 'zorla' uygulanan DoğuBatı scntezinden ve Türk müziğine uygulanan baskılardan ne Mustafa Kemal hoşnuttur ne de devletin diğer temsilcileri. Halk zaten bu yeni duruma asla alışamayacak, kabul etmeyecektir. Yunus Nadi, Türk müziğinin radyolarda yasak olduğu sırada Atatürk'ten şöyle bir ricada bulunur: "Paşam, alaturka şarkılardan, türkülerden bizi mahrum etmesinler, zevkiCUMHURİYET KİTAP SAYI 361 mize, duygularımıza müdahale edildiğinden inciniyoruz." Atatürk de cevap olarak, "Ben de hoşlanmıyorum, fakat inkılap yapan bir nesil, mahrumiyet ve fedakârlıkkra katlanmak mecburiyetindedir.' der." Solmaz, bu "redakârlık" bugünlere kadar gelen bir "zorlamaya" ve "yanlışlar" zincirine neden olduğunu savunuyor. Türkülerin "bir örnek giyinmiş kadınlar ve adamlara" söyletılerek halka yabancılaşmasından ve ne olduğu belli olmayan pop müziğimizin bu durumda olmasından, kendi olmaktan çekinen yöneticileri ve yönetme yöntemlerini sorumlu tutuyor. Solmaz, 1980 oııtesi güzel 45'likler dönemini anlattıktan sonra 1990'Iara varıyor. Patlamanın ön koşulları kitapta şöyle anlatıyor: "1980'lere gelindiğinde Türk popu için inanılmaz Dİr mutfak, müzisyen navuzıı yetişmiş durumdaydı... Ozal'la birlikte ithalat serbest bırakılmış ve 80'lerin ortalarından itibaren her türlü teknoloji, anında Türkiye'de görünmee başlamıştı. Kötü Tapon gitarları, tuaf davullar devri kapanmrş, fender, gibson, tama, pearl gibi ünlü markalar kolay bulunur olmuştu. 90'ların çıkışında çok önemli bir başka önemli faktör de kalkan yayın tekelidir, TRT denetimi kâbusu bitmişti. Şehirler arabesk işgali altındaydı ve arabeskin de henüz oir alternatifi çıkmamıştı. Gruplar halka malolacak unsurları taşımıyordu, çoğu elitti. Aida Pekkan ve benzeri TRT müzisyenleri yıllardır aynı telden söylüyordu ve artık usandırmıştı. 80'lerin sonuna doğru Nilüfer/ Geceler ve Sezen Aksu/Söylüyor albümleri piyasayı biraz canlanlandırmıştı. Ancak, ne olduysa 1990 yılında oldu." 1990 yılında piyasanın canlandığını söyleyen Solmaz gerçek "çılgınlığın" 1991 de başladığını ve patlamanın üç albüm tarafından yaratıldığını sayılarla anlatıyor. Sezen Alcsu, Yonca Evcimik ve Kayahan'a an çalışmalarda en çok Kayahan üzerinde duran Solmaz, müzisyenin belli bir kitlevi "huzura erdirdiğini" ve bu yüzden başarılı olduğunu dolayısıyla infilakta üzerine düşen payı gerçekleştirdiğini yazıyor: "Kentli dinleyici bir şekilde arabeskten fazJa haz etmiyordu. Dinlese de şöyle göğüsünü gere gere 'Orhan Gencebay dınliyorum' demek zor işti ortalama bir müzik dinleyicisi için. Çünkü, bu müzik Batılı deöildi, üstelik yüksek kültür tarafından nor görülmüş, yoz ilan edilmişti. Kayahan ise bu türuen sıkıntılara ilaç gibi geldi. Müziği hem en kalitesizinden de olsa arabeskti, hem de yüksek kültür tarafından okeylenmesi çok kolaydı. 'Seni versinler ellere, beni vursunlar' deme hakkı vardı. Çünkü o yoz müzik yapmıyor, sadece 'yolu sevgiden geçen herkesi bir yerde buluşturma' misyonu için çabşıyordu. Hiçbir zaman "Batsın bu dünya" kalitesinde sözler yazamadı ama 'Batsın bu dünya'yı bayağı bulan kesimce bir anda kabullenildi. Çünkü yıllardır arabesk dinlemek için içi giden ama TRT alışkanlıklarından ve Batıklaşma sendromlarından dolayı bir türlü kendisine bu müziği yakıştıramayan bir kitle vardı. Batı'daki abileri, ablalan gibi starları olsun istiyorlardı ama bir yandan da Türk müziğinden de, arabeskten de vazgeçemiyorlardı. Kayahan işte bu kitleyi nuzura erdirdi." Kayahan ve diğer isimlerle başlayan patlamayı Solmaz, "yalan" buluyor. Çünkü halk bildiği müziği dinlemeyi sürdürürken, bir yandan bir günde ortaya çıkan starlann anlamsız klipleri televizyonlarda yayınlanmaya devam ediyor. Müzisyenler ve müzik dünyası kendi kendine gündem belirlerken ve "top on" listeleri yapıhrken halk, ne dinleyeceğini kendisi seçiyor ve yercl müzisyenler aslında top on listelerinde yer alan küçük starlardan daha çok kaset satıyor. Solmaz bu yapay gündeme karşı halkın direnişine eleKtro bağlamasıyla pop müzik parçalanyla dalga geçen yerel şarkıcı Ankaralı Turgut'u örnek veriyor ve sayılarla birçok bildiğimiz isimden çok kaset sattığını açıklıyor. ...ve pop patlıyor l üzerine sorulan sorulara müzisyen Bülent Or taçgil, besteci, aranjör Garo Mafyan, söz ya zarı Aysel Gürel, besteci, aranjör, yapımcı Şanar Yurdatapan, sosyolog, pop müzik araştırmacısı Orhan Tekelioğlu, müzisyen, yazar Bülent Soınay, Kalan Müzik'in sahibi, prodüktör Hasan Saltık, Istanbul Plak'ın sahibi, Tarkan ve Mirkelam'ın yapımcısı Mehmet Söğütoğlu, Moğollar elcmanı, tonmaister Taner Ongür, eski Hcy Dcrgisi Dergisi Yayın Yönetmeni Doğan Şener, caz müzisyeni Önder Focan yanıt veriyor. Söyleşilere bakılırsa herkes dertü. Bülent Ortaçgil, geçim derdi için müzik yapma baskısından, Garo Mafyan kızının lbrahim Tatlıses dinlediğinden yakınıyor ama herkes çarkın işlemesine katkıda bulunmaya devam ediyor. Söyleşilerde, pop müzik sektörünün nasıl işlediğinin, kimlerin nasıl şöhret yapıldığını en çok anlatan kişi, geçtieimiz günlerde Seyyan Hanım'ın söylediği 'Tangolar" kasedini yayımlayan Kalan Müzık'in sahibi Hasan Saltık. Saltık, klip yayınlatmanın parayla olduğunu ve bunun nasıl kitabına uydurulduğunu anlatırken rayiç bedelleri de veriyor. Saltık'ın verdiği bilgilerc göre, bir lclibi 15 günde 4 kez yayınlamanın karşılığı 600 milyon lira. Saltık, Türkiye'de yapılan pop müziğin nasıl "çalıntı" olduğunu anlatırken şöyle diyor: "Pop bukalemun gibi bir şey. Yıllardan beri Fransız, lspanyol, Yunan, Ermeni vs. birçok müzikler taklid edildi. Şu sıralar da Balkanlar'ı söğüşlüyoruz." Yine sektörden, ama infilaka yataldık eden en büyük plak şirketlerinden biri olan Istanbul Plak'ın sahibi Mehmet Söğütoğlu ise sektörün gerçek ağzıyla konuşuyor ve Metin Arolat'ın kaset satışlarının sürdkli pompalanmasına karın çok satmaması üzerine bilgi verir;en şunları söylüyor: "Her işi para kazanmak için yapmazsınız, bazen de zekat vermelc lazım. Biliyorsunuz Müslüman bir ülkede yaşıyoruz. Metin benim arkadaşım, zaten ticari bir beklenti içerisinde yapmadım." l Metin solmaz. Solmaz, popüler müziğin bir dalı olan özgün müziğin Türkiye deki gelişimini de eleştiriyor ve bu türü "üzgün müzik" diye adlandırarak durumunu "taş var, köpek yok" diye başlayan o eski şiire benzetiyor. Ahmet Kaya'nın tabancalardan, vurulmaktan söz ettiğini anlatan Solmaz, bu tabancaların, vurulmaların ne için ve neden olduğunu açıklamadığına dikkat çekiyor. Yani taş var, ama köpek yok! Özgün müziğin aylun" ve "karşı" olma savını bu belirsizlikten dolayı yitirdiğini söyleyen Solmaz, Türkiye'de özgün müziği patlatan Ahmet Kaya'yı da "sosyal içerikli karizmatik üzgün" olarak niteliyor. Islami popa ilişkin bilgiler veren kitapta popüler müzik dünyasının önemli isimleriyle söyleşiler de yer alıyor. Kitabın ele aldığı konular Sosyal içerlkH karbmatik üzgun: Ahmet Kaya Metin Solmaz "Türkiye'de Pop Müzik/ Dünü ve Bugünü ile Bir înfilak Masalı" adlı kitabında ekranlardan izlediğimiz ve artık izlemekten yorulduğumuz star çarkını tanıtırken, bugün birçok insanın ve yapanların bile yakındığı kalitesizliğin gerekçelerini açıklamaya girişiyor. Kitabın dili, tam da pop müzik gibi "popüler", yani halka ilişkin, halk dili. Solmaz, akadcmik çözümlemelere gitmese de çoğu yerde, kitabın başında da dediği gibi, bir ülkenin pop müziğinden yola çıkarak o ülkeye ve o ülke insanlarına ilişkin birçok gözlemini ve saptamasını aktarıyor. Bu çözümlemelerden birinde Solmaz, "kendi ait kişiliği olmayan Türkiye gençliğinin" bu pop müziğiylc çok nağlantılı olduğunu da söylüyor. Evde başka sokakta başka gençkızların sahteliğini Türkiye'deki pop müziğin sahteliği ve yapayuğıyla yakın buluyor. Solmaz, "Türkiye'de Pop Müzik/Dünü ve Bugünü ile Bir Înfilak Masalı" adlı kitabında devletmafyapop müzik üçgenini araştırıyor ve Susurluk kazasından sonra sökülen iliskilere bcnzeyen karmaşık ve aldatıcı uüzenekleri ortaya koyuyor. Artık aldatılmak istemeyenler için... • Türkiye'de Pop Müzik / Metin Solmaz / Pan Yayıncılık / 157 s SAYFA 7 Pınltıların ardındakllep