Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
getirmez motor çırpmışlarmın yanı sıra, bir ses, kazların sızlanışlarından başka; ve bembeyaz çinilcrle süslü evin içi anlatır kapkara olmuş ayrıaya, seni farklı gördüğünü, bir zamanlardan, şimdi bir hatalar zinciri içinde, karşı koyamadığın ve kazıdığını bu hatalan süngerin ıılaşamadığı bir ycrc. Senin söylenccn, Dora! bakışlarında yazılı zaten, o insanların, altın çerçeveli portrelerinde güçlü ve zayıf yanlarını ortaya koyan; dönüyor geriye kırık armonikanın her notasıyla, giderek daha geç, kararmaya başlayan akşam saatinde. Orada yazılıdır. Mutfaktaki sürekli yeşil kalan defne ağacı dimdik ayakta; ve ses değişmeden kalır; Ravenna uzaktadır şimdi, zehir damıtır içinize gözüküyor inancınız. Ne istiyor senden? Ne ki boş verilemez bu ses, bu söylence ya da yazgıya... Yazık, çok geç, giderek daha geç. lambaları, oraya buraya serpilmiş balıkçı teknelerindenininceye kadar sular göklerden bardaktan boşanırcasına; duman tüttürüyor susuzluğunu gideren toprak; çepeçevren sırılsıklam ıslak: nemli perdeler uçuşuyor havada; bitmeyen meleklerini, Yediler, geleceğin tohumu) ve ellerinden doğan gün çiçekleri her şey yanmış ve ezilmiş bir çiçek tozundan, ateş gibi çıtırdayan; tipi gibi kamçılayan... Oh yaralı ilkbahar gene de şenlik, bu ölüm ölünıde donsa bile! Bak yukarılara gene, Clizia, bu senin yazgın; sen ki değişmene karşın, koruyorsun değişmeyen aşkını; içinde taşıdığın kör güneş bir Başkası'nda yansıyıncaya ve herkes için O'nda yok oluncaya kadar. Belki bu canavarları şeytancıl toplantılarının akşamında selamlayan sirenler, çan sesleri karıştılar bile, gökten koparak inen ve egemen olan sesleve bir günün soluğu ile, beyaz ama ürperti taşımayan kanatlarıyla inmesini umduğum yarın, herkes için, güneyin çorak topraklarına... bir hışıltı kaplanııştır ortalığı; ve yol üstündeki kâğıt lambalar parçalanıyor hışırdayarak. Sen tıpkı hasırotu gibisin; çarçur olmuş, iskemleler ve ıslak güneşliklerde; sürüklüyorsun arkandan yapışkan köklerini, hiç yaşamdan kopmayan, ama Arsenio Tozu toprağa katmış bu çevrintiler dam başlarında, döne döne, ve bomboş meydanlarda; atlar su geçirmez bereleriyle kafalarında duruyorlar, burunları yere aykın, ışıl ışıl yanan camlar önünde. Sen sokaktasın, yüzyüzesin denizle; iniyorsun kıyıya, kimi zaman kapkara, aydınlık kinıi zaman, böylcsi bir gündc, birbirini kovalayan tekdüze saaileri altüst edecekmiş gibi çınlayan çalpara sesleri arasında. Başka bir diinyanın işaretidir sanki: izlemclisin onu; inmelisin kıyıya, kalmıştır altında gri bir çevriltinin yükselen, denizdeki girdaplar üzeriııde; onlardan daha başıboş. Tuzlu dalgalar kalkıyor denizden, döne döne, bulutlara; başkaldıran çevriltinin eseri; öyle ki gıcırdıyor ayaklarınm altında kum taneleri ve dolanıyorsun bir yosun düğünnine daha sonra: belki o andır, o çok beklediğin; kıırtaracaktır seni yolunıın sonıına dek git nıekten; bir zincir halkasıdır yaşamımız; tekdüze bir gidişimiz var. Oh! Arsenio, biliriz devininısiz olduğurnı insanın; bu yüzdendir çılgınlığımız... Dinle, palmiyeler arasındaki kemanlardan lırlavan titrek sesi; sıısar gürleyince şimşeklcr toknıak altındaki sac levha örneği; lırtına ne ki doğarsa eğer bembeyaz Akyıldız masmavi gökte ve akşam gözükür lizakta, yakınlığına karşın: ve o andaki sjmşekler beıızer l)ir ağaca altın dallarıyla, kızıla boyanmış bıılutlar arasında. Ve o boğıık gürlemesi göklerin, çigaıı orkestralarınm davııludıır sanki. Karanlığın ortasına düşüyorsun; dönüyor gündüziin geceye; yer ycr aydınlanı yor uzanıyorsun gene de boğuk boğuk inleyen boşluğa; yeniden alıyor seni avueuna, seni kucağında büyüten tuzak; ve her şey yeniden gözünün önünde: sokaklar, revaklar, duvarlar, aynalar; ve çakarlar seni yaşamın buz gibi yalnızlığına, yığınlarla insanı çaktıkları gibi; ve eğer birinin bir merhabası, bir sözü düşerse yakınına, yaşamı zincirinin koptuğu bir anda, bu, senin için bir işaret olabilir, Arsenio, bir başlangıç yeni bir yaşama; ne ki hemen boğazı sıkılmıştır yaşamın ve savrulmaktadır, külleriyle birlikte yıldızların rüzgârda. Tutuklunun rüyası Günler vc geceler küçük işaretlerle yer değiştirirler burada. Hitler'in İlkbaharı Yoğun beyaz bulutu çılgın gece kelebeklerinin süzülür ışıksız lenerlerin çevresinde, korkııluklar üzerinde; serer toprağa bir örtii; çıtırdar üzerinde ayak, tıpkı şekerin üzerinde olduğıı gibi; ölü mevsinıin kuytu mağaları, bostanlarda saklı gecenin ayazını; söker atar önümüzdeki yaz; taşır onu Maiano'dan bu kıyılara. Az önce yoldan bir cehennem habercisi geçti uçaraktan; düzenin bekçilerinin vaşa varol sesleri arasında; tutkulu insanlar coşkulu çepeçevre. süslenmiş gamalı haçlarla, aldılar aralarma ve yuttular onu; kapandı vitrinler zavallı ve savunmasız savaş top ve ovuncaklarıyla silahlanmış olsalar bile; sürgüledi kapısını kasap öldürdüğü keçilerin kellelerini böğürtlen ile süsleyen; dönüştü heniiz kanı tanımayan söyleneesel cellatlann şenliği kırılmış kanatların, kıyıdaki hayaletlcrin kirli halayına ve su kıyıları aşıntlırmayı siirdiirüyor; artık hiç kimse suçsuz değildir. I ler şey bir hiç için mi yoksar1havai Hşekler aydınlatıyor Saıı Cıiovanni'de yavaş yavaş ut"ku; yeminler ve UZLIII içten elveılalar tıpkı bir valtiz gibi, beklerken kasvet içinde ordu sürüsüııü (ama bir göktası vardı havayı damlatarak buz lar Gözcü kulelerinin üzerinde uçakların zigzag L1ÇL1ŞU savaş günlerinde; benim birieik kanatlarım; kutup rüzgârının bir üfürüğü, başgardiyanın gözü gözcü deliğinden; kırılan eevizlerin çıtırdısı, hücrelerden gelen yağ cızırtısı; gerçek ya da varsayılan dönerkebaplar ama sanıan altındır, tüten tanus da ocak uyurken duyarsam kendimi dizlerinde. Tasviye süregeliyor, nedensiz. Diyorlar ki kim kendisini yalanlar ve.imzalarsa kurtulabilir bu ördek avından; ve kim özünü yadsır, ama ihanet eder başkalarını satarsa, yakalar kepçeyi, zararlı zorbalara sunulan pate' olacağına Kafam karışık; yaralıyım her tarafıma batan döşekten; birleştim güvenin uçuştı ile döşemeye pençemi un gibi ufalayan; kulelerden ııfka yayılan ışıktan renk renk olan kimonolarla; kokladım rüzgârda yanık kokusunu sinıitlerin, fırınlardan gelen; çevreme bakındım; neden oldum örümcek ağları üzerinde gökkuşağına, ve demir parmakhklarda taçyapraklarına; kalktım, düştüm gene derinliklere, yüzyılın bir dakika olduğu yereve darbeler yineleniyor; adımlar, ve ben henüz bilmiyorum, şenlikte dolma mı yoksa dolduran mı olaeağımı. Bekleyiş uzun; bitmedi rüyam seni içeren. kıyıda sallanan ışıklı kürelerle; uzakta da gök ve deııiz girmiş birbirine oluvermişler bir tek gölge ve göz kırpan asetilen C U M H U R İ Y E T KİTAP SAYI 361 ve senin kıyılarının kumsalı iizerine Iobia'nın SAYFA 15