Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Bu modeller bır ıletının bır şey anlam landırmasını mumkun kılan yapılandırıl mıi} bır ılışkı dızısının lozumfenmcsı uze nnde yoğunlaşırlar Başka bır deyışle kâ 5ıt u/erınde ışaretlcrı ya da havadakı ses crı bır ıletı nalıne getırcnın ne olduğu uzerındc dururlar Gostergebılım, gostergelenn ve onla rın çalışma bıçımlcrının araştınrması ola rak tanımlanmaktadır Gostergeler ınsan ınşaları olduklan ıçın, yalmzca ınsanların onları kullandıkları bıumler ıçındc anla şılabılecektır Gostergebılımde okur ken dı deneyımlennı ve tutumlarını metne taşıyarak metnın anlamlandırılmasına doğrudan katkıda bulunur Gostergebılı mın kurucularından bırısı Amerıkalı mantıkçı ve felsefecı C S Peırce, dığerı lsvıçrelı dılbılımcı Ferdınand de Saussu re'dur Peırce, bır felsefecı olarak, dene yımımızı ve bızı saran dunyayı anlama sorunuyla ılgılenmış, ınsanlar ve nesneler arasındakı yapısal ıfışkıde anlamlandırma edımının onemını kabul ctmıştır Saussu re ıse bır dılbılımcı olarak dıl ıle ılgılen mış ve gostcrgelerın (sozLuklerın) dıfier gostergelerle ılışkılerı uzerınde yoğunlaş mıştır Yanı bır gostergenın dığer goster gelerle olasılık dahılınde olan ancak ger cekleşmeyen ılışkısıyle ılgılcnır Chanel rırması Fransız yıldız Catherıne Dene uve'u, parfumune ıncelıklı gelencksel Fransız şıklığının ozel bır ımgesını ver mek ıçın seçtığınde, Catherıne Dene uve'un anlamını belırleyen dığer goster ge yıldızlardır Catherıne Deneuve bır Susan Hampshıre (fazla Ingılız), bır Twıggy (fazla genç ve modayı yakından ızleyen, benıms>edığı modayı çabuk de ğı^tırebılen), bır Bngıtte Bardot (aptal sarışın) ve dığeılerı değıldır Dolayısıyla gosterılenlerı bağlı olduklan kultur ya da altkultur tarafından belırlencn ınsanlar uretmektedırler Gosterılenler, bıı kultu run uyelerının bırbırlerıyle ıletışımde kullandıkları dılsel ve gostergesel sıste mın parçasıdırlar Boylece herhangı bır gosterılenın gondermede bulunduğu gerçekhk ya da dcneyım alanı, yanı gos tergenın anlamlandırılması, bu gerçeklı ğın/deneyımın doğası tarafından değıl, Mstemdekı bırbırlerıyle ılıskılı gosterılen lerın smıriarı tarafından nelırlenmekte dır fc Görgülcühik ve yapısalcıbk Gohtergebılım yapısalcılığın bır bıçımı dır, çunku bızım dunyayı kendı terımle rıyle anlayamayacağımızı, dunyayı ancak kendı kulturumuzdekı dılbılımsel ve kav ramsal yapılarla kavrayabıleceğımızı savu nur Gorgulculuk ıse, tam tersını yanı dunyada nalıhazırda varolan anlamları ve modellerı keşfetmeyı amaçlar Yapısalcı, farklı kulturlerın dunyayı algılama ve an lamlarına yardımcı olan kavramsal yapılar ortaya çıkarmayı amaçlarken, dışsal ev rensel bır gerçeklığın varlığını reJdetme mekle bırlikte, ınsanların bu gerçeklığe nesnel evrcnsel bır bıçımde kulturel ola rak belırlenmcksızın ulaşmalarının mum kun olmadığını savunur Yapısalcının go revı dunyanın ne olduğunu değıl, ınsanla rın bu dunyayı nasıl anlamlandırdıldarını keşftemektır (s 151) Bu nedenle yapısal cılık nıhaı ya da mutlak bılımscl doğru nun varlığını reddeder Fıske, ronesanstan berı Batı duşuncesı ne egemen olan bılımsel akılcılıkla bu du şuncenın çelıştığını, bu nedenle de kav ranmasının zor olduğunu belırtmektedır (s 152) Levı Strauss, "bılımsel" ve "ya ban" duşunme yollarını bırbırınden ayırır Bunu bılımsel duşunmenın daha lyı oldu ğunu gostermek ıçın de&l, farklı olduğu nu belırtmek ıçın yapar Bılımsel duşunce farklılıkları ınşa ederek ışler, doğayı daha saf, kesın kategorılere boler Ote yandan, "yaban duşunme" genellemecıdır, doğa nın parçalarını değıl, butununu anlamaya yarayacak yollar bulmaya çalışır Bu yuz den, bılımın gerçek dışı ya da bılımsellık dışı olarak nıteledığı deneyım alanlarını ıçıne alır, boylece ınanç, ımgelem ve oznel deneyım konuları gerçeklı^ın bır parçası olarak kabul edılmezler Fızke bu nokta da şu açıklamayı yapmaktadır, Batı bılımı, dunyayı değıştırme gucu açısından kımı tlkel toplumların buyuye dayalı açıklama larından elbette dana araçsaldır Ancak dınsel bır "doğru" ınsanların tutumlarını CUMHURİYET KİTAP SAYI 361 ve davranışlarını dcğıştırmede daha etkılı olabılır Toplumsal ve sıyasal sıstemlerımı zı etkıleyebılır ve oznel deneyımlere gor gul bılımden daha doğru açıklamalar sağ layabılır doğruluk onu ureten ve benım seyen kavramsal vc kulturel sıstemın bu ışlevıdır Cvrensel, nesnel, kultur oncesı gerçeklığın bır ışlevı değıl (s 152) Levı Strauss, Saussure'un dıl kuramını ycmek pısırme, gıyım, akrabalık sıstemlerı ve ozelııkle de mıtler vc masallar gıbı tum kulturel sureçlerı ıçerecek bır yapısal sıs teme genışletmıştır Kulturel ve toplumsal dunyamızı duzenleyen ve anlamlandıran bu yapısal sıstemı kategorıleştırerek kar şıtlıklar oluşturmak evrensel bır anlam landırma surecı olarak duşunulmektedır Dunyayı anlamlandırmamazı sağlayan bu karşıtlıkların yanı sıra, tıpkı karanlığın karşıtlığının aydınlık olması gerekmedığı gıbı kuraldışı kategorıler de mevcuttur Hatta kulturler, sınırların çok katı, çok urkutucu gorunduğu ıkı karşıt kategorı ara sında aracı olmak ıçın kuraldışı kategorı ler ınşa ederler Nıtekım coğu kulturde tanrılar ve msanlar arasında ner ıkısının ozellıklerını taşıyan kuraldışı figurler (melekler, peygamberler) vardır Benzer bı çımde, ınsanlar ve hayvanlar arasında ara cılık eden kun adam, kurt başlı at gıbı mı tolojık ve dınsel figurler, canlılarla oluler arasında bulunan vampır, hayalet, hortlak gıbı figurler de mevcuttur Yapısalcılık, Kulturel varoluşumuzun gorunuşte farklı parçalarını benzer şekılde duzenleyen pa ralel yapılar da arar Fıske, Leach ın uzamsal çerçevemızı, hayvanlarla ve ın sanlarla ıfışkuerımızı kavramsallaştırmada bulduğu paralellıklerı vc bunlar arasında kı kuraldışı kategorılerı basıtleştırerek al maktadır Sozgehmı, mekan "ev", "çıftlık veya mahallc" vc "vahşı doğa" bıçımınde kategorıleştırılmıştır Hayvanlar paralcl kategorılere yerleştırılırler "Ev hayvanla rı", ''çıfthk hayvanları", "vahşı hayvan lar" Insanlar da benzer bıçımde kategorı lcştırılırler Ade, sulale/komşular ve dıfier lerı/yabancılar Ancak bu kategorıler her zaman uygun duşmeyebılır Nıtekım evde yaşayan ancak ne ev nayvanı, nc de çıfthk nayvanı olan zararlı hayvanlar tabudurlar ve aşırı anlam yukludurler fareler çoöu ın san ıçın tıksındırıcı hayvanlardır Insan ılışkılerınde buna benzer kategorı, nc aıle den ne sulaleden olan, ancak her ıkısının de ozellıklerını taşıyan uvey akrabalardır Leach uvey annenın tıpık bır tabu fıguru olduğuna ışaret eder Uvey annenın ınsan dunyasında ısgal ettığı yerı hayvan dunya sında zararlı hayvanlar ışgal eder (s 155) Anlamlandırnıa duzeyını ıncelerken ıkıncı duzey anlamların ıçınde ışledıklerı kulture nasıl uyum sağladıkları, mıtler ve yananlamların nereden doğduğu, yanı metın ve ızleyıcı arasındakı etkıleşımlerle uretılen anlamların dınamıklığı "yeğlenen anlam" uzerınde duşundurtur Yeğlenen anlamı okurla metın bırlikte uretmekte dırler ve bu ışbırlığınde okur, başat değer ststemıne ve topluma bchrlı ılışkııer dızge sıyle bağlı olan bırı olarak tnşa edılır Bu ışbaşındakı ıdeoloııdır Fıske, Raymond Wıllıams'ın 1977 yılın dakı çalışması Marxısm and Lıteratu re'dan ıdeolojının uç temel kullanımını ele almakta ve gostergeler aracılığıyla an lam uretmede ıdeolojının nasıl ışledıöını auklığa kavuşturmaya çalışmaktadır fde olojik çozumleme gunluk nayata daha bı lerek bakmada bır araç olmaktadır Ide oloıı bır anlam uretme yolu olarak duşu nulduğunde, uretılen bu anlam daıma toplumsal ve sıyasal bır boyuta sahıptır Sonu^ olarak Fıske, "Iletışım Çalışma Iarına Gırış" başhğı altında bu alandakı çalışmalann doyurucu bır bıçımde çerçe vesını vermektedır Fıske'nın bu çalışma sını Turkçe'ye kazandıran Suleyman Ir van'ın çevırısı ıse, Turkçe'yı ozenlı kulla nışı bır yana, ıletışım alanındakı kavram sal çatışmaların çevırı dılının otesıne geçe medığı Turkıye de doğru bır termınolojı oluşturmaya çahsılan bu açıdan da çevır . menın escre katkısını artıran yararlı bır çalışmadır • îletişim Çalışmalarına Giriş/ ]ohn Fıs ke/ Çev Suleyman Irvan/ Ankara, Btltm veSanat/ARK Yayınları/ 1996/245 s Panait Istrati'den bir öyküler toplamı Hayduklar Panait Istrati'nin dilimizde ilk kez yayımlanan oykülerinde, Osmanlı döneminde Romen halkının yaşamı anlatılıyor. KENAN DOGAN Kederlı olduSumuz doğrudur Çunku hep hukum gıydık Efendıler kalem kullamr, btzsılah, tarlalar onlartn (fermanpa dtşahın), dağlar bıztmdır1" P anait Istratı nın "Haıduk" adlı kıta bı sonunda yayımlandı Osmanlı donemınde Romanya'da halkın ya şadığı sorunlardan yola çıkarak kaleme alınan oykulerde, yerel ışbırhkçı buyuk toprak sahıbı senyorlerın, gospadorların ve onlann çıkarlarını korumakla gorevlı "para mılıter" potera'ların halkın uzerın de yuruttuğu baskı ve somuruye karşı çı kan, "orman ve dağ yaşamı"nı seçen 14 kadın ve erkek anlatılıyor Kımı aşkından, kımı kaybolan adaletten. kımı yapılan zu lum ve naksızlıklardan, kımı ışret alemle rıne duyduğu tepkıden bu yaşamı seçmış Kımı de sadece "haydutlar ıcın haydut' olmuş Fîayduk Balkanlarda boyle dıyor lar zulme ve zorbalığa, kımden gelırse gclsın Yunan, Turk ya da Bulgar karşı olanın adı o yıllarda Yenı hayatı seçen ondort ınsan kurklu gocuklarına sannmış olarak, karmakarışık sılah ve yuklerının ortasında yatıyorlardı Reıslerı bır Kadın'dı Adı "karuluktakı ıçck" anlamına gelen, Floarea Codrı or fc du Karanlık Vadı'ye çekıldıler Her bırı kendı oykusunu anlatmaya koyuldu Bilge Eiie, adalet arıyordu Kukuletasını yavaşça çıkarıp yere koydu Ortaya çı kan bır başpıkos yuzuydu, ıkı dua arasın da oldurmesım ve ıkı oldurme arasında yt ytp ıçmesını bılen Duru, net sıyah gozlerı, ne korkak ne cesur, "barış ıçınde olun, yoksa tepelerım" dıyor gıbıydı O da nıkâyesıne "adalet1" kelımesıyle başladı "Şehırden kaçan adaletı bulmak ıçın gelıp ormanları mesken tuttum" de dı Keşiş Sipilca, keşış olmadan once Mol davya'da Brıstrıt?a nehrınde Ploutache, %al kullantau'ydı Lıme lıme olmus cub besının ıçınde govdesı ağır bır taş gibı ha reketsız, duşuncelen ıse ıssız ve sıslı dışa rıyı tarıyor gıbıydı Turk kızı Sultana'ya aşık olmustu Bol genın yerel dıktatoru ve Osmanlfnın ış bırlıkçısı Logofat Costakı de Sultana'yı ıs tıyordu Yığıtlıkle elde edemedığını soy suz bır cınayctle ortadan kaldıran Logo fat Costakı'aen ıntıkam almak artık Keşış Spılca'nın bırıcık duşu olmuştu Zalim, açgozlu ve adaletsizleri cezalandırmak için... Komutan Yardımcısı, Votaf Movila ıs Kaybolan adalet... Karanlık vadide buluşma Yitirilen ask... tcdığı ıçın haydut olmuştu Kalktı, bıraz çekıngen, bıraz acemı, ama guzellığıyle oldukça etkılı, guneşten esmerleşmış yu zu, kararlı bakışı, bır kulaktan oburune uzanan kaşları, çok hareketlı ve fazla enerııden tıtreyen çenesıyle tıpık bır Ro man dı Gur bıyıklannın altından pek seyrek gulerdı Alnında, kaşlarının arasındakı kırışık lık, uykuda bıle kaybolmuyor, bu yuzden arkadaşlan onun ruyasında Poteraları (asker, malıkane korucuları, bır tur şımdıkı koy korucularına benzeyen yarı askerı, para mılıter orgut mensupları) ve alacağı oçlerı gorduğunu soyluyorlardı Movila, sırlarını soylemektense toplulu ğun çamaşırlarını omur boyu yıkamayı yeğlerdı Istedığım halde haydut oldum" dedı Kuçuk toprak sahıbı bır babanın oğluy du Stanestı'de dogmuştu Hayatında turlu baskılar, çelışkıler gormuştu Uzun zamanların ardın dan bır gun olanlar karşısında papazı kenara çcktı r$en haydut olacağım' dedı "Kımlerı ce3 zalandıracaksın " dıye sordu papaz "Hepsını" dedı Movila, "Kım olur ta olsunlar Romanlar, Yunanlar veya Turkler, 1butun adalet sız, zalım ve açgozlu olanlar " Uzaktan, koyun uzerınden ateşler yuk selıyordu, goç etmek yetmemıştı anlaşı lan, şımdı ae lcoylen yakılıyordu Papaz, Movıla'ya baktı "Gıt oğlum, gıt haydut oV Kotulert ce1 zalandır Doğru, kotuluk tanrtnın ışı de ğıl' dedı Movila 15 yıllık haydutluğunda o gune dek hep kuçuk suçluları cezalandırmıştı BuyükJer ayaklarının ustunde hâlâ dım dık duruyorlardı Ofkelıydı sesı Movı la'nın, "Tanrı adına1 Kendı payıma duşe nı 1boğazlamadan once olmek ıstemıyo rum dıye gurledı Butun haydutlar aya ğa kalktılar "Yaşa Movila" dedıler 'ao İazlaman ıçın tanrı sana yardtm etsın' H?er o etmezse, bız sana yardım edeceğız'" Doğuştan haydut... Ormanın oğnı Jeremie, "Ben doğuştan haydutum, sonradan olma değıl Annem Orman Hayatım Ozgurluk Ikı yaşın dayken Cosma (Florea Codrılor'un sev dığı ve yıtırdığı adam, unlu haydut) benı ormanda ıssız bır bır yol ustunde bul muş Ağlamıyormuşum, sadece şaşkın şaşkın bakıyormuşum Cosma benı çığ ct ve şarapla beslemış Altı yaşında balık gı bı yuzmesını bılırdım, onbırınde arkebu zumu (sılahımı) patlattım, onıkısınde po tera'ya meydan okudum ve esır duştum Ben kendım ıçın haydut oldum, hemcıns lerım ıçın değıl Bır roman atasozu, bır kımseden zorla bır §ey alınahtltr, zorla ve rılmez. der Bır dığerı de, papaz, ıhtıyar sağtr bır kadının hofuna gıtmek tan her halde tkındt duast çamnı otuzaltı defa çalmaz, der ozgur ınsanların kaderını esırlerınkı ne bağlayan hayalden kurtuldum Hepı mız aynı namurdan yapılmamışız Boyun duruk altındayken ozgurluğunu kaybettı ğındekınden daha az acı çekenı, bırak zıncıre vurulu kalsın, onu zıncırden ben kurtaramam Ozgurluk savunulmak ıster, kıme dış bıleyıp, kımı daha çok hor gore ceğımı bılemıyorum, ozgurluğu kaldıranı mı, yoksa onu savunmaktan korkanı1 m\> Ben sadece haydutlar ıçın haydutum " Koleler için... Bir haydut, "Ve ben de esırlerı savun 1 mak ıçın haydut oldum " dedı gur bır ses Bu karşı dusunce de kımındP Bu bı zım yaşlı ve kıdemlı yoldaşımızdı, ama kımse ona yaşlı dıyemezdı Mavımsı, sı yah, uzun saçının pek azı gumuşıye çalışı yordu Dışlerı zeytını tanelerıyfe ovutur du ve yuruyuşu dımdık, yerı tıtretırdı Onun kahıaman bır geçmışı vardı "Esır bır anneden doğdum ve esırler korkaktır Onlardan cesur olmalarını na sıl beklersın5 Asırlardan ben kanlarında korku taşıdılar, asırlardan berı onları kamçılıyorlar, asıyorlar Anlıyor musun kuçuk yığıdım, ıster ova olsun, ıster koru, her yerde saltanat suren efendıler var Sısle ağırlaşan gece, Karanlık Vadı'ye yavaşça ınıyordu Ayılar Mağarası'nda naydutların yuzu artık seçılmıyordu ,. "Benım anlattığım oykulerdekı ırza geçme ve kıyımlar tam yuzyıl once mey dana gelmıştı" dıyor Istratı, "Hay duk'lar" kıtabının onsozunde, 1925 ya zında ulkesı "Buyuk Romanya"ya yaptığı bır yolculuğun ardından Gerçekten dc yuzyıl once yaşananlar sankı unutulmuş casına şımdı de bağımsızlığını kazanmış bır hukumet tarafından yıne kendı halkı na hem de daha katmerlı bır bıçımde re va goruluyordu Bellı kı gıdenlerın arka larında bıraktıkları mıras değıl yalnızca baskı ve teror yontemlerı "ıktıdar"ın ma yasında var bunlar • Hayduklar/ Panait Istratı/ Çevıren Turkan Beygu Oğuzertem/ Belge Yayınla rı/ Temmuz 1996/ 149 s SAYFA 13