29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

D.M. Thomas'ın "Beyaz Otel"i postmodern cdebiyatın başarılı örneklerinden biri olarak kabul ediliyor Düşlerimizin Beyaz Otel'intlen notlar SÜHA SERTABİBOĞLU R omanlar yaşamı öğretir bizc; duygularımızı, düşüncelerimizi anlamlandırır, Ama roman, yaşamı, insanı sorgulamalıdır da. Her iyi roman, iyi bir sorudur aslında. Ama öyle bir soru düşünün ki, görünürde tck bir soru olmasına karşın aslında bir sürü sorııyıı aynı anda sorar. Bunun üzerinde düşünmek ise beraberindc daha birçok soruyu getiren, içinden çıkılmaz bir duruma götürür bizi. Bizc cn çok gcrckli sorular iştc böylc sorulardır. Sözünü ettiğim kitap, Ingiliz yazar D.M. Thomas'ın "Beyaz Otcİ" adlı yapıtı. Ozelliklc ABD'dc büyük ilgi görcn, postmodcrnizmin edebiyat alanındaki cn baş,arılı örneklerinden biri olarak değerlendırilcn bu ilginç roman birbirindcn çok fnrklı altı bölümden ohışııyor. Bu böliımlerin lıcr birısini gcrek içcıik, gerekse cstctik yöndcn ayrı ayrı clc alnıak gerekiyor. Birinci bölüm Sigmund Freud'un, bir meslektaş,ına, ilginçliğinden öıürü okunıası için gönderdiği bir mektuptan oluşııyor.Mektup, Anna C adında, kibar bir opcra sanatçısı kadının Ireud'a göndcrdiği, hayali bir asjk sahnc sini anlatan upu/un bir s.iir aslında. I layali öyküyü anlatan şiirde Anna G., I'rcud'un askcrdcn ycni dönnüiş oğlııyla beyaz bir otclc gidcr vc orada vahs,ice, adcta yabani hayvanlar gibi ve aç kıırtlar gibi doymak bilmczccsine scviijirlcr. İJstelik scvisme olayı, yax.ll) halini bir kadının mektubunda değil dc ancak hcla duvarlarında görebileceğimiz, cn bayağı sözcük vc dcyimlerle anlatılır. Sevişmeleri sanki öldürücüdür, öldürcsiyc bir saldırı gibidir sanki. Otc yandan, scviijmc olayıyla birliktc, otclin çcvrcsindcki lclakctlcr clc anlatılır; bcya/ otclin çevresindc fırtınalar kopar, otclin alt katını su basar, toprak kaymaları olur, otel yanar, çığ düşcr, telererik kopar; bunfarın hcr birinde bir sürü insan ölür. Tüm bu facialar kadının gözü dönmüşçesine sevişmelerinııı arka lonunda, onunla iç içc sürcr gidcr. Beyaz otel dıyc bir yer yoktur aslında; kadın, I'rcud'un oğluyla tanışmamış, kimseylc böylc bir olayı yaşamamış, bunıı yalnızca düşjemiştir. Beyaz otel, kadının düşleridir Ikinci bolümde yine aynı sevişme olayı bu kcz bir anlatıcının ağzından vc düzyazı biçiminde aniatılır. Beyaz otcldc, ikisi dışında, koıseci dııl kadın, papa/, Ingili/ binbasj, Japon bizmetçi kı/., aşçı, cmckli bir fahişc gibi daha birçok kis,ı vardır. Erkckle kadının sc vışmeleri hcrkcsin arasında, gözünün öniindc olur, hatta kimi zaınan onlardan kimilcri de katılır. Anna (>., Freııd'un gerçek yaşamın da psikanalizi ılk kcz uyguladığı, viicııdunda hiçbir klinik ncdcni bulunamayan ağrıları olan, ama sorunlarını l're ud'la konuştukça ağnlarmm geçtiği gönilcn, Frcud'un Anna (). adını taklıgı, ama gcrçck adını kimscnin bilme diği katlııı hastanın adına benzctilerek, çıkıs, noktası gcrçeğe yaslandırılnıış,. Romandaki Anna ( i . dc kadının takma adıdır ve gerçek adı Lisa Erdman'dır. Lisa Erdman 30 yasjarında, eşinden ayrılmış,, çoeuksuz, sanat yaşamında çok da fazla başarılı olamamış, bir ka îngiliz yazar D.M. Thomas'ın "Beyaz Otel" adlı yapıtı özellikle ABD'de büyük ilgi görmüştü. Postmodemizmin edebiyat alanındaki en başarılı örneklerinden biri olarak değerlenairilen bu ilginç roman birbirinden çok farklı altı bölümuen oluşuyor. dındır ve sol memesiyle yumurtalığında nedeni belirsiz ağrılar vardır. Lisa Erdman Viyana'da oturmaktadır, çocukluğu Kiev ve Odesa'da gecmiştir; babası bir Ukrayna Yanudısi, anncsi Polonya asıllı Katolik bir Ukraynalı'üir. Romanın birinci vc ikinci bölümleri Lisa Erdman'ın fantczilcridir tümüyle. Zatcn cinscllik, crotizm, fantezidcn ibarettir; gerçeklikle bağın kopmasıdır. Bu yüzdcn cinscllik sanatla iç içcdir. Sanatın en başta gelen esin kaynağıdır; çoğu sanatçının tuvalini, siirini, müziğini o şaşılası, gizcmli, akıl sır ermez csinlc dolduran, cinsclliğin tulu^lurup alcv lcndirdiğı duygulardır. (.ınscllık, yaşa mın itici gücü, dünyanın mcrkczındekı lavlar gibi, ateşten ıv.iıtlür. (jnsclliğin atc^i, hiç ummadığımız anlarda, cn ol madık kanallardan çıkar gclir. Romanın bu ilk ıkı bolıımu, pornograliyi arulırsa da aslında cinsclliğin şjirleştirilmesidir; İkinci bölüm düzyazı olmasına karşın lantczilerin birbirine eklcnişi bir şiirin dizcleri arasındaki ilişkivi andırır; kadının vücudunda, ruhıında bir gezintidir. Bilinçaltı tünellerinc girilir sık sık. "Siyah bir kabııktan ibaret olan binaya girdiler. ıçerde, hiçbir zaınan kurulmamış olan teleskop için açılmış tavan yarığından başka bir şey yoktu. (...) Buz gibi yere uzandılar; genç adam kadını sınısıkı kollarına aldı. Kubbedeki yarıktan üzcrlerine tiiy gibi karlar yağıyordu. Burada, siyah bir kabııktan ibaret binanın rahimı (büyuk olasıhkla da ka dının annesinin rahimini), tavandaki yarıgm vajinayı, karların ise spermlcri simgelediği açıktır. Scvişme olayına hep faciaların, ölü mün esjik ctmcsi ve ikisinin iç içe gir mesi ilk bakışta yadırgatıcı gelebilir. Ama Freud, ilkel benliöin en önemli iki dürtüsünden birinin cinsel, diğerinin ise saldırgan dürtüler oldugunu, bunların birbirlerinin içinde erimiş halde olduklarını söyler. Kn duygusuzca zulüm bile, saldırgan dürtüden başka bir şeyi doyuramazmış gibi görünürse de uygulayıcısına bir oranda cinsel doyum da sağlamaktadır. Aynı şekilde, nc kadar yumuşak olursa olsun, saldırgan dürtülere bilinç dışı anlamda bir bo^alma olanağı sağlamayan hiçbir a^k eylcmi yoktur. Bu dürtülerden birincisi cinsclerotik, ötckisi ise saldırganyok edicidir. I'reud bu dürtülerden ilkine yaşam, ikincisinc ölüm dürtüsü admı vermi^tir. I reııd'a görc, kişinin bağımlı olduğu bnındcn ayrılmasının neden olduğu valnı/lık korkusu vc buna bağlı saldırpmlık ve öfke fantezileriyle ilintili korkular, suçluluk vc utanç duvguları çok tarklı görünümlcrle ortaya çıkabilir. Burada, kadının cinsel ilişkiyi cn bayağı ve çirkin sözcüklerle anlatması, saldırganlığını kentlisine yöncltmesinin sonucudur; aşağılayarak kendini cezalandırma, kendine cziyct cderek suçlu luk vc utanç duygularını bastırma amaçlıdır. Organlarındaki ağrıların nedeni dc bilinçaltındaki bu duygulardır. Ote yantlan Alfred Adlcr, saldırganlığın insanın tcmel güdüsü olduğunu, cinsclliğin ise insanın yetersizlik dııy gularını aşma çabasında simgescl bir etkiden ibaret olduğunu söylcr. AdIcr'c göre burada, Lisa Lrdman'ın cinsel tantezılermdeki a/gın erotizm, aslında onıı basarısız kılan, onu yalnız bırakıp acı çektiren yaşama bir saldırı dır. Birinde kadın, oteJdeki kalabalık ba lo salonunda (çok emildiği için artık süt gelcn) mcmelerindcn biriylc sevgilisini emzirirken diğcr memcMiıi salondaki tüm crkeklcr sırayla emcrler vc kaclm salondaki tüm er kcklcri süıııyle doyıırur. Psikanalizin ııç noktası Wilhelm Rcich, hcr tür lıı rtıh hastalığının olu%masında, cinsel cncrjiniıı bosaltılamayıp zararlı hale gclmcsinin rol oynadıgmı savunur. Rcıch'a görc burada, kadı nın tüm erkekleri sütuy le doyurması, bnşalma mı% cinsel cncrjiyi bo şaltma isteğitlır. CJ;ııl (ung'a görc ise, toplum kuıallaııyla bağdasmayan ısrck vc duygulan içercıı hayvansı yapıya "gölge" tlenir. (îölgc cğer sürekli baskı altında tutulursa benliğc sızarak onu yıkmaya calıijir. lung'a göre bu olayı Lisa Erdman'ın kendisi değil gölgesi yaşamıştır. Cinselliğin şiirleştırilmesi Yetersizlik duygulan Psikanalizin ilk uygulanışı D. M. Thomas. Üçüncü bölümde FVeud, Usa Erdman olayını anlatır, yorumlar ve daha sonra onunla konuşmalarını aktarır. Burada Freud, anlatılanları bir dedektif gibi izler, kadının gizlediği pek çok şeyi zekice farkeder; usta bir denizci gibi gördüğü, dinlediği her şeyin nedenini ve neyi gösterdiğini bulur. Kadın ise önceleri direngen, giz dolu bir deniz gibi, geçit vermek istemez. Ama insan ruhunun fırtınalarına alışık deniz kurdu bilinmez denizden boydan boya geçer. Kadın böyle usta bir denizci tarafından kcsjfedilmekten hoşnuttur ve sonunda, Macellan vardığında çarşaf gibi dümdüz olan Pasifik Okyanusu gibi sakinleşir. Dördüncü bölüm Lisa Erdman'ın Milano'nun ünlü La Scala operasına gitmck uzcrc Viyana'tlan bindiği trende başlar. La Scala'da Çaykovski'nin Yevgeni Onegin operasında primadonna olarak çıkan ünlü 'Diva', Rus Screbryakova provalar sırasında düşiip kolunu kırmı.'îtır; aeilen, Rusça bilen bir soprano gcrckli t>lmu<j, bu ncdcnle, Lisa Erdman opera dünyasınm doruğu La Scala'ya, primadonna olarak çağırılmak onurıına kavuşmustur. Milano'da karjjilanır, görkcmli otcllcrin suitli odalarında ağırlanır. Onurıına vcrilcn koktcyllcrde herkcs kcndisinc büyük bir konukscvcrlik göstcrir, Serebryokava ise onun gönlünü fethedcr. Sercbryakova, bu büyük sanatçı, bu gcnç ve güzel kadın, onu rahatlatmak ve onurlandırmak için, onun scsıne hayran olduğunu, çok ctkilcndiğini vc bu rolü (Lisa, Scrcbryakova ıle mukayese bile edilemeyeceği haklc) kendisinılen daha ivi bir sese bıraktığı için gözünün arkada kalmayacağını söyler. Screbryakova'nın yakınlığı vc candan scvgisi Lisa'yı çok etkilcr. Bu bölüm, yüce gönüllü, soylu sanatçı Screbryakova'nın, bu erişilmez dcğcrde kadının güzcl scsiyle taçlanmış bir opcra gıbıdır sanki. "(...) Kadehler kaldınldı, şerefe içildi ve huysuz şef, Diva'dan bir veda şarkısı rica etti. Bu rica alkıs ve bağırışlarla desteklendi ve Serebryakova kendisini piyano başına süriikleme çabalarına direndikçe şamata daha da yükseldi. Şef Delorenzi daha şimdiden piyano başına gcçmiş, sabırsızlanmaktaydı. (Kuyruklu piyano süitin demirbaşıvdı; Lisa'nın süitinde de bir tane vardı.) En sonunda güzel opera yıldızı kol sargısının bcyazı giydiği ipckli elbisenin yalın siyahıyla zarif bir çelişki yaratarak odanın öbür ucuna götiirülmeye razı oldu. Dostlarıyla hayranlarının hayhuyu arasından gülümseyerek Delorenzi ile bir şeyler konuştu. Delorenzi Schııbert'in An die Musik'inin o asude, bildik girisini çalmaya başladı, biraz sonra da ünlü soprano kanatlandı! Salondakiler onu tek bir şarkıyla salıvermediler, o da onlara içe işleyen bir Ukrayna halk şarkısı söyledi. Melutli zincirindeki o yinclcnen, gene de her biri öbüründen farklı olan halkalar, uzaklaki bereketli anavatanın hasrcliyle dolu billur gibi saf, lcrlemiz müzik tümceleri, dinleyenleri büyülemişti. Say:sız son tümcelcrin en sonuncusu eriyip sustuğu zaman Diva'nın sesinin hâlâ şarkı söylemeyi sürdürdüğünc insan yemin edebilird.i..ama yalnızca gönüllerin derininde! Oylesine duygulanmışlardı ki alkışlamadılar bile. (...)" Serebryakova provaları ve ilk göstcCUMHURİYET KİTAP SAYI 361 SAYFA 10
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle