19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Erendiz Atasü'den Orhan KemalRoman Ödülunü alan "lyimser Roman" Örneği... "Dağın Öteki Yüzü"ndeki gezintiyi, Atasü'nün satırlarıyla sona crdiriyor M. Sadık Aslankara: "Yüzyılın kıyısında duruyor, dün değil, bııgün; 'çakmak çakmak gözleri' ve eğilmez başıyla, hcr an müdahalcyc hazır, doğanın ve tarihin zorunluluklarıyla rastlantılarının kesiştiği o noktada... Bir doğa olayına benziyor. 'Uçurumun oaşına' dck yürüyor, dün değil, bugün; şimdi atlayacak 'karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak', vadide ülkeme yer açacak!/ O'nun burda olduğunu biliyorum, o oüyük taş anıtta değil, bozkırın sade toprağında. O'nun bir halkın umudu ve vicdanı olmuş varlığının ışık damlacıklarına dönüşüp bozkırı ve üstünde yaşayanları sessizce beslediğini biliyorum." M. SADIK ASLANKARA Bir ronıanı, öyküyü, oyunu ya da herhangi bir anlatıyı okurkcn, bir başkasında gezindiğiniz de olur. I lele roman evrcninde, sık sık başmı/.a gelir bu durum. Sözgelimi kanınızı, okuduğunuz rorrian pOmpalamıştır ama, kanınız bir başka romanda da dolaşır diklene diklcnc. Düşüncelerin, duyguların, sizc, çağrışımlar yofuyla oynadığı bir oyundur bu olsa olsa. Ama başlamıştır, siz dc katılırsınız oyuna. Aynı bir düşünce koşumunda iki, üç, hatta daha lazla roman yan yana geliverir dc şaşarsınız. Zaman, uzam, kahraman köşelerinden oluşan iç içe geçmiş üçgenlerle, bir düşünce şöleni serilir önünüze. Çok boyutlu okuma edimlcriylc elde cdilebilen bu kazanım, düşünselliğin kaygı halini aldığı, cn azından öne gcçtiği romanlarda ortaya çıkar daha çok. Akıp giden bir suda, taştan taşa sekerek aldığınız yola benzer bu. Bir yandan yeni çevrcnler açılır önümüze, öte yandan yüzyıllar, hatta bin yıllar, birbirinc karılır, siz sıçradıkça. Düşüncenin atları, dıırma bir ycrlcrc uçurur artık sizi. îşte benim düşünce atlarım da, böyle güzel, hoş bir oyıın oynad.ılar bana. Erensel'in doğrudan kendisiyle hesaplaşıp didiştiği "iç roman"dır. Nc ki, bu boyutlar, hiç bir zaman kopuk değildir birbirindcn. Tersine, sürckli kesişmcler görülür geçmişle şimdi arasında. "Dağın Oteki Yüzü"nde ise, zaman açısı, hcr iki taraftan da genişletilmiştir. Denile bilir ki her iki uca, ortalama yirmişcr yıl eklenmiş, böylecc kaba bir yaklaşımla, apaçık bir cumhuriyet tarihi çıknıışlır orlava. Bu nedenle olmalı, Prof. Dr. Gürsel Aytaç, "bir çağp romanı" olarak değerlendiriyor "Dağın Oteki Yüzü"nü (2). Erendiz Atasü de, "bir dönenı romanı olmasına çabaladım," diyor yapıtıyla ilgili (3). Yıldız Ecevit'c göre ise, Atasü'nün yapıtı, "...Kcmalist ideolojinin romanı, 'tezli' bir roman"dır. F.ccvit, romanda anlatılanları şu ana başlıklar altında topluyor: "...Kurtuluş Savaşı, Kemalizm, Dcrsim, Batı/tngiltere, Kapitalizm, Nâzım, Demokrat Parti, NATO, Kore...(...) Kemalizm metinde bir ailcnin kişilcrindc bcdenleştirilmiş, Kuşaktan kuşağa taşınmış"tır. Demek ki Aysel'in arkadaş çevresini, "Dağın Öteki Yüzü'nde anlatıcının yakın çevresi, akrabaları almıstır. Ecevit, "(Yukarıdaki) noktalann belirlcdiği siyasal bir topoğrafyanın üzerinde yol alan aydınlanmacı bilincin serüveni" olarak niteliyor romanı. Zatcn, "...biçim kaygısının sürckli duyumsandığı bu metinde birinci planda belirleyici olan, (...) onun ideolojik içeriği"dir (2). Ağaoglu, 1968'i "tipik bir yıl" olarak almıştı "Olmeye Yatmak"ta. Atasü için böyle kesin "tipik yıl" belirlemesi yok. Ama yine dc 1980 önemli bir tarih: "Sonra '80 darbcsi vurdu! Bildiğimiz dünya dağıldı. Kostümler değisti, kaldırılan oyunun yerine yeni bir kanlı güldürü sanneye kondu./ (Uyumsuzlukları örten tüm şallar yırtıldı... Cıplak kalılı hcrkcs. O zaman kendimi ve cliğcrlerini gördüm...)" (s.îO) Ne var ki Atasü, sık sık yüzyıl sonlanndan da söz ediyor. Demek ki 1990'lar, özelliklc önc çıkarılı\or. Ağaoğlu'nda, çok yanlışla çok ıloğrunun çarpıştıı;ı" yıldı 1968. \tasü'de ise 1990'lar, yani yüzyıl sonları böyle bir özellik taşıyor: ' Yuzyıl sona yaklaşnıakta... Yüzyıl başında doğanlardan günümüze kalanlar birer birer göçüyor... Bir kuşak yavaşça çekilen bir dalga gibi, ölüyor. Yeni ölümler eskileri canlandırıyor bcllektc... Ve Kemalist kuşak, imgclcmimdc bir kez daha doğuyor." (s. 15); "Yüzyıl sona yaklaştı, kocaman bir yay çizdi ve başa döndü." (s. 280). 1968'in doğrusu "özgürlük"tü. Yüzyıl sonunda, "doğru"nun değiştiğini savlamak çok zor! Bu otuz yıllık süreçte insanımız, cumhuriyctin temel ilkelerinden kaynaklanan, yurttaşbk haklarından doğan bir özgürlük kavrayışına doğru yöneldi ama, sürekli kesildi önü: 12 Martla, 12 Eylülle kesildi, şeriatçı, Osmanlıcı eylenılerle kesildi. tnsanımızın o "birc bir özgürlük "le kucaklaşması engellendi hep. 1968'in olguları ile 1990ların olguları farklı kuşkusıız! Ancak olguların, görüngülcrin farklılığına karşın, temeldeki o yöneliş hiç değişmedi galiba: Özgürlük! Ana sorunsal bu oldu, baştan bu yana. Bircy, kendisini özgürce gerçekleştirebilmenin kavgasını verdi geçmişten günümüze! "Dağın Oteki Yüzü"nde yansıtılan olayları biz, Aysel'in yerini alan "anlatıcı" aracılığıyla öğreniyoruz. Bu aktarma, vazar tarahndan, her nc kadar kcntli aile bireyleri için birer mersiye" olarak değerlendiriliyorsa ıla, kuşkusuz bir hesaplaşma bu! Kinıbilir, onları yeniden yaşama kavuşturma arzusuyla dolu çılgınca bir eylem belki de! Ama ne olursa olsun, apaçık bir hesaplaşma yine de! Çünkü anlatıcı, ailesinin bir anlamda tarihçesini verirkcn, Osmanlı'nın çözülüş döncminden günümüze uzanan son yüzyılın da bir dökiimünü yapmış olu yor. Serimlenen olaylar, ister istcmez bir hesaplaşmayla baş başa bırakıyor bizi. Çeşitli serüvenlerde izlcdiğimiz ailc bireyleri, aralarındaki çatısmalarla dramatik bir cylcmlilik de kazantiırıyor romana. Üstelik anlatıcı, yalnız aile bireyleriylc değil, kendisiyle de nesaplaşıyor. İç konuşmalar yoluyla hem kahramanlarını sorguluyor, hem de kendini. Ağaoğlu'nun Aysel'i gibi tıpkı. Anlatıcı, her an karşımıza çıkabiliyor, kendine ayraç açarak. Bu, sürekli bir kışkırtıyı da vedeğinde gctiriyor clbette. Örnekse, "Bu konuşan kim Vicdan, sen misinr1.." (s. 78); "Scnin şeytanların ncrde Vicdan?" (s. 81); "Vatan neresi Nefise?" (s. 88); "Ilk kez değil Vicdan... Anımsa..." (s. 100); "lşim dediğin neydi (^ıımhur Dayıi1" (s. 163); "Belki, sen hiç çocuk olmadın Vicdan..." (s. 186); "Ah Raik, bırak kendini karamsarhğa, kederin dipsiz kuyusuna in!" (s. 240); "Yapma Fitnat Hanım, sana yakışmıyor." (s. 247) vb. Yakınlarını da, kendini de her an iğnelemeye hazır yani anlatıcı. Otc yandan Ayscl'lc anlatıcı, "intihar" ve "ihanet" konusunda duyarlı tiplcr. Bu nc denle, her iki romanda da önemli izleklcr olarak karşımıza çıkıyor intihar ve ihanet. Ancak burada, intiharın vc ihanctin, bir özgürlcşmc cylemi olarak ele alındığını da belirteyim. (Ağaoğlu, ileriki romanlarında, özellikle "intihar"ı, çok daha derinlikli olarak ele alıp aktaracaktır.) Aysel'in anımsamalarından oluşuyordu "Ölmeye Yatmak". Oysa Atasü'de anlatıcı, yazmayı yeğlıyor. Zaten yanında taşıdığı bir dcftcri var onun. "Son zanıanlarda nereyc gitse... delter" de yanında. (s. 36). Bu kez de günevdedir. Annesinin kurııculuğunıı yaptığı "kuruluş", ellinci yıl törcnlcri hazır lığındadır çünkü. Anlatıcı, annesinin ıııavı atlas tuvaletinı de almıstır yanına, pırlanta taşlı yüzüğünü. Hazırlığını yapar, "aynaya bak(ar): Anne(sidir)." (s. 45). "Başka bir kıyı'da oturup, bütün dııygıılarını, düşüncelerini yazıya geçirir ilkin: "Kendi yazısının başına gcç(er): /.../ Bu gece şimdi, bulunduğum kıyıdan ayrılıyorum. Nereye? Bilmiyorum; ama merak ediyorum." (s. 44). Bir "sunu" eklcr: "İntihar eden veya eşiğine gelip, dönen tüm kadınlara..." (s. 44). Ardından, "yazıyı zarta koyup, üstüne yayımcısının adresinı yaz(ar)." (s. 45). Böyle bir "sunu"dan sonra, okurun anlatıcı için kaygılanmaması olanaksızdır elbette! Anlatıcı, bir başka kıyıda" yeniden çıkar da ortaya, rahat bir soluk koyuveririz. "Kızıma Gtince" başlığını taşıyan son bölümdc, anlatıcının, artık bir çözüme ulaştığı, bu nedenle de rahatlayıp dinginliğe kavuştuğu görülür. Aysel gibi tıpkı, anlatıcı da, birbirine zıt iki uavranış sergilemiş olur böylece. "Dağın Oteki Yüzü ", bu iki bölüm arasında ortaya çıkıyor işte. Anlatıcının, yayımcısına postaladığı anlatıyla. Bu tek bölümün başlığı, "Kemalistlcr" adını taşıyor. Yayımcıya göndcrilen anlatının sarmallan masından oluşuyor. Bu durumda zaman vc uzam açısından, iki ayrı düzlcnı çıkıyor önümüze: 1 Anlatıcının düzlemi, 2 Anlatının düzlemi. "Kemalistler" başlıklı tck bölümlük anlatı (Yıldız Eccvit'c görc, "ana bölüm"), bölümün sontındaki "Dağın Ölcki Yüzü "ne göre şekilleiHİİrilnıiş. Yani 1936'ya görc. Anlatıcı, burada, Mustafa Kemal'i, daha doğrusu Kemalizm'i, kendi kurgusuyla, "ti polojik bir zaman " çerçcvesine yaslandırıCUMHURİYET KİTAP SAYI 332 Öteki Yüzü" nde bir gezinti üü diz Atasü'nün "Dağın Oteki Yüzü"nü okurken, kanatjandırdılar beni, Adalet Ağaoğlu'nun "Ölmeye Yatmak" adlı romanında da dolaştırdılar şöylece (1)... Her iki yazarın da ilk romanları bunlar. Ağaoğlu, "Olmeye Yatmak" öncesinde oyun yazarıydı yalnızca, Atasü isc yayımladığı onca öykü kitabınm ardından yenice geçiyor romana. Salt bu nedenlc bclki, hcr ikisi de doğrudan, okııra scslenmc gereği duymuş. Atasü'nün "Sunuş"u, Ağaoğlu'nun "Onsöz"ü, aynı kaygıdan kaynaklanıyor bclli ki. Romanı yazmak yetmiyor da yazarlarına, romanla ilgili kimi ipuçlarını da açıkluınak gereği duyuyorlar. Üstü ör tiik bir tcdirginlik bu! Komanları yayımlandığında Ağaoğlu 44 yaşındaymış, Âtasü ise 48'indc. Yayınılanış tarihleri arasında, neredeyse çeyrck vüzyıllık (22 yıl) bir süre bulunan romanfar, sonuçia, aynı bir düşünce romanları galerisindc bir araya geliyor. Ustelik, aynı çağın, benzer izleklerle oluşturulmuş romanlan olarak, şaşırtıcı çağrışımlarla. Adalet Ağaoğlu'nun "Olmeye Yatmak" adlı romanını anımsayalım ilkin, Yıl 1968. Doçcnt Ayscl. Ankara'da "puslu" bir nisan sabahı, "ölmeye yatmak" amacıyla kendini bir otel odasına kapatmıştır. Korkunç bir bunalım içindedir. Kocasını, öğrencisiylc aldatmış, üstelik bu ilişkiden hamile kalmıştır. Aysel, 7.22'den 8.49'a dek bu odada kalır, kendisiyle boğuşur, dcyim yerindeyse ölümdirim arasında gider gelir. Bu, farklı düzlcmde bir "iç roman" da oluşturur "Olmeye Yatmak"ta. Ayscl, tanıklığını yap tığı otuz yıllık yaşam dilimiyle de hesaplaşmaya koyulur. 1938'de ilkokulu bitirmiştir Aysel. O yıl ilkokulu bitircnlcr arasında sınıf arkadaşları da vaıdır. Her biri, bir ycrlcre dağılmıştır bunların. 19581968 arasındaki olaylar, işte bu kişiler aracılığıyla yansıtılır: Bir ilçe ilkokulu, ülkücü bir öğretmen, "Batı'ya açılan pencere"ler, Atatürk'ün ölümü, 11. Dünya Savaşı, ülkücü öğretmenlerin irlan ordusu, Galatasaray Lisesi, başkent öğrencileri, Milli Şcf, "Milıi Korunnıa", Frenk Ziya, ırkçılar, solcular, Posta Caddesinde bir meyhane, Ankara Palas, toprak reiormu, Demokrat Parti, demokrasimiz... Olaylar zinciri, romanın yaklaşık dörttc üçlük bölümünü oluşturur. Bu kesimde Ağaoğlu, yer yer günlüktcn, yer yer gazete haberlerinden, radyo izlencelerinden yararlanarak da varsıllaştırmaya çalışır anlatı sını. deriye kalan dörttc birlik bölüm, Ay SAYFA 12
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle