23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Y R I N T I N M ÖPÜŞME, GIDIKLANMA VE SIKILMA ÜIERİNE/Adam Phillips HAYATIN DİDİKLENMEMİŞ YANLARINA DAİR PSİKANALİTİK DENEMELER T«fk«Nİ Adam Phillips, bir insan hayatının her zaman farklı bakış açılarından betimlenebileceğine ve psikanalizin de bu yollardan sadece biri olduğuna inanan mütevazı bir psikanalist. Bilimsellik, yani değerden bağımsız bir Hakikat arayışı payesinin, psikanalize özel bir üstünlük kazandırmayacağını, psikanalizin o bilmişlik tavrından, ancak dilini ortaklaşa kullanıma açarak, gündelik hayata karışarak sıyrılabileceğini düşünüyor. Ona göre psikanaliz, insanların kendilerini daha iyi hissetmelerini sağlayan bir hikâye ya da bir hikâye anlatma tarzı. Bir tür sohbet. İnsanlar kendi yaşamları hakkında kendilerine anlattıkları hikâye tükendığı ya da aşırı sancılı bir haie geldiği için katılıyor bu sohbete. Öpüşme, Gıdıklanma ve Sıkılma Üzerineblzi, psikanaliz teorisinde ihmal edilmiş olan küçük küçük, ama son derece önemli konular hakkında ilginç sohbetlere davet eden denemelerden oluşan bir kitap. Endişe, risk, sükunet, gıdıklanma, osurma, öpüşme, yalnızlrk, yaratıcılık ve suçluluk duygusu arasındaki ilişki; sıkılma, fobiteori benzerliği; bir metin değil bir deneyim olarak rüya; inanç ve engeller gibi, herkesi ilgilendiren konularda çarpıcı saptamalarda bulunuyor Phillips. Mesela, "İnsanlar yaşamlarının, olasılıklardan en çok korktukları dönemlerinde âşık olurlar" diyor. "Bir şeyin ya da kimsenin ne olduğunu, onunla aramıza girenin ne olduğunu öğrenerek anlayabiliriz. Bilinç engellere dairdtr," diye bir kesinlemede bulunup, psikanalitik terapinin amaçlarından birinin hastanın mücadele edecek daha tatminkâr engeller bulmasını sağlamak olduğunu söylüyor. Phillips şu soruyu soruyor bize: Kendimizle haddinden fazla alakadar olmakla kendimizi nelerden mahrum bırakıyoruz? Ona göre, her şeyi bilme saplantısı hem psikanaliz hem de hayat için olumsuz sonuçlar doğuruyor. Bizi, neleri içerdiğini kendimiz dahil kimsenin bilemeyebileceği bir yalnızlığa, Rilke'nin "meyvenin içindeki çekirdek" dediği verimli yalnızlığa davet eden bir kitap bu. Yalnızlığa cesareti olanlar için... Dlzldışı Ç«vir*m Tvrgay Kwrwlt«y İYİDEKİ KÖTÜ/Paul Walzlawick İnsan neden kendisinden kaynaklanan sorunları aşıp geleceğe güvenle bakamaz? Neden bunca bilgiye, bilimsel gelişmeye ve tarihsel deneyime karşın sürekli hatalar yapıp durur? Üstelik sonradan "bu nasıl yapılabilir" diyeceği türden hatalar. Aklın yolu birse, sürekli iyiden, doğrudan söz eden insan neden hep kötülüklerin kaynağı olur? Daha önce yayımladığımız "Mutsuzluk Kılavuzu"nda mutsuz olmaya azmetmişlere rehbeıiik eden Watzlawick burada da aynayı biz insanlara tutuyor. Bilimsel çalışmalarıyla uluslararası ün kazanmış bir psikolog olan VVatzlawick, birikimini genel ve ortak gündemlere de taşıyabilen ender bilimcilerden. Bu kişiliğinin bir örneğini oluşturan bu kitabında, büyük dil ve mizah ustalığıyla işlediği nice dokundurmalarla, kimsenin yabancısı olmadığı en insani davranışlarımızı sorunlarımızın baş kahramanı yapıyor. Kendinden başka güveneceği dalı olmayan insanın yine en çok kendine karşı dikkatli olması gerektiğini gösteriyor. Tehlike çevremizde "iyilik" suretinde kol geziyor. iyinin ve doğrunun temsilcileri kendi iyilerine mutlak anlamda inanarak çözümlerini diğer insanlara dayatıyorlar; onların kendi iyilerine tabi olmalarını istiyorlar. Kendi çözümlerini uygulamaya karar verdikten sonra da zaaflara, uzlaşmalara, belirsizliklere tahammül edemiyorlar. Genelin yararı uğruna tek tek insanların, azınlıkların ve "tartışılmaz gerçeği" hâlâ göremeyenlerin canını da yakmaktan çekinmiyorlar. işte bu iyilik düşkünlerinin ürettiği topyekün çözümlerin insanları ne tip çıkmazlara soktuğunu, başlarına ne tür belalar getirdiğini ve getireceğini anlatıyor Watzlawick. Ama yanısıra bu çıkmazlara karşı hepten çaresiz olmadığımızı ve geçmişte insanların bunlara teslim olmadığını da. İnsanın derin sularını tarayan bir psikoloğun acımasız, ama umutlandırıcı bir eleştirisi "İyideki Kötü". KAYIP ZAMAN/Anja Meulenbelt Ç*vİr«nt ilknvr Daha önce Utanç Bitti, Gündelik Mutluluğa Alışma ve Hayranlık adlı romanlartnı yayımladığımız Anja Meulenbelt'in son romanını sunuyoruz bu kez: Kayıp Zaman. Meulenbelt bu romanında olgunluk dönemini yaşayan bir kadının iç yolculuklarını anlatıyor. Kadınlarla ve erkeklerle tutkulu aşklar yaşamış, feminist hareketin vitrininde ve mutfağında bulunmuş, "başarfnın albenisinden ve risklerinden haberdar, onaylanmanın hazzını ve yalnız bırakılmanın mutsuzluğunu yaşamış bir kadındır anlattığı. Olgunluğunu "yolun sonu" gibi algılamak yerine, onu aşkla, seksle, tutkuyla yaşamak isteyen, "süper kadın" olarak görülmekten yorulan, kahramanlıktan vazgeçip yumuşak dokunuşları özleyen bir kadındır... Aynı zamanda "Dikkafalı bir eylemd, serinkanlı tartıp biçen bilim insani, söyleyecek sözü olan bir kadın, dünyayı düzeltmeye çalışan kadın, eşitliğini ilan etmiş kadın, aşk için her şeyi vermeye hazır sevgili, pragmatik girişimci, oğlunun annesi, babasının kızı, annesinin kızı, istemiyorum, istemiyorum diye tepinen küçük çocuk, küçük bir sulugöz, bu dünyada kendini evinde hissetmeyen bir hayalci, neredeyse şeffaf, beklenmedik bir harekette ürken ve korkmuş bir hayvan gibi kaçan biri. Bağımsız kalmak isteyen, tutkusuz yaşamak istemeyen bir kadın, kendisini büyük bir aşka etiyle kemiğiyle bırakan bir kadın"dır. Bu kadın sevgiliyi bekleme hallerini dillendirdiği bir roman yazar: Kayıp Zaman. Ve romanın bir yerinde "Aşkın teri farklı kokar" der... Ait olduğu adrese gönderılemeyen bir aşk mektubu... Uyar SENİ İÇİME GÖMDÜM/Andrew Jolly Bazı kitaplarm özel tiryakileri olur. "Seni İçime Gömdünf, bu tür kitaplardan. Romanın kırık dökük bir İngilizceyle konuşan başkişisi Kabrero, Kızılderili karısının cesedini dağlardan indirdikten sonra şöyle düşünüyor: "Eline tüfeğini alıp, fişeklikleh göğsüne çaprazlamasına asıp atını üstlerine sürse, kasabanın sokaklarında ölüm saçarak, önune geleni yağmalayarak ,yakıp yıkarak dolaşsa, kasabayı yerle bir etse bile, gözlerinden okunan bu sevginin ürküttüğü kadar ürkütmezdi onlan." Bu roman, aşkın yırtıcı inceliğine inanan tiryakılere sesleniyor: Şiddetin kolgezdiği bir dünyada aşkınızı nereye gömersiniz? 'Seni İçime Gömdüm, yalnızlığın, tutku ve başkaldırıyla iç içe dolanmış bir yalnızlığın öyküsüdür. Güçlülerin sömürgesi olmuş, çeşitli kültür bireşimlerinin etkisiyle kimlik bunalımına düşmüş, çelişkiler içinde yaşayan bir toplumdaki aykırı kişinin öyküsüdür bu. (...) Seni İçime Gömdüm, büyük bir aşkın yanı sıra Meksikalı insanın kimlik arayışının öyküsüdür temelde. Ama zaman ve mekânı bir yana bırakıp içinde yalnızlığın çağrısını duyan her insanın öyküsü olarak da okunabilir gibi geliyor bana. Yazar ününün, kitap basım sayısının en önemli ölçütler olduğu koşullanmasına girmemişseniz, Tomris Uyar'ın ustaca çevirisiyle Seni İçime Gömdum'ü okumak, hele Bozkurt Güvenç'in özen dolu çevirisiyle Yalnızlık Dolambacı'nın aydınlığında okumak, çok zevkli anlar yaşatacaktır size. Ben kendi adıma, Seni İçime Gömdum'ü bir kez daha okuma isteğini duyduğumu söyleyebilirim rahatlıkla. Bu gizemli yapıtta keşfedebileceğim daha neler vardır kimbilir." Nesrin Kasap/Cumhuriyet Kitap Pİver Loti Cad 17/2 34400 Cemberiıtâs/lstsnbul Tel (0 212) 518 76 19 Fax* (0 212) 516 45 77 AYUNT1 A Y R I N T I YA Y I N LARI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle