24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

' yüpmış oldıığum yeni baştan yazma işİerinden çok daha zorunu yine orada tamamlamıştım." (ss. 217218) Pa ris'ten nasihiııı almıştır Hemingvvay: "Kim olursak olalım, Paris nasıl değişmişse değişsin, ne gibi güçlüklerle ya da kolaylıkla ulaşılırsa ulaşılsın, sonıında hep ona döndük. Paris buna her zaman değerdi, çünkii ona ne verirseniz vcrin karşılığını alırdınız mutlaka." (Paris Bir Şenliktir, K. Hemingway, Çev.: Saydam Uzel, ss. 217218, s. 230) Bu serüveni yalnızlığmm içdenizlcrinclc yaşayan Franz Kafka; karursı/lık, sıkıntı, irıançsı/.lık, sevgisizlik ortaminda sığıntı adaları kıırar. Yaşadığı mutsuzİLik, yalnıılık, umutsuzluk içsürgünlüğe yönellir onu. Yaşanılanların dışında bir dünvadadır o. Tek kurtuluşu, ilctişinıi difdir. Yazdığı, yaratabildiği sürece soluk alabileccktir. tçsürgünlüğünün derin sızılarını, savruluşlarım ner.bir anlatısmda dile getirir:., "Uzgünüm ve nedeni var. Uzüntüm ilgili nedene baölı. Hep tehlikedeyim. Çıkar yol yok. Ilk kez ne kolaydı, bu kez ne zor! Ne büyiik bir çaresizlikle banıı bakıyor, Zorba: "Beni oraya mı götiireceksin?" Demek oluyor ki, her şeye karşın yine de rahat yok; öğleden sonra sabahın umudu gömülüyor. Böyle bir yaşama severek katlanmak düşünülebilecek gibi değil, bunun iistesinden gelen kimse kuşkusuz çıkmamıştır şimdiye kadar. Başkaları bu sınıra ulaşmaya görsiin bir kez bu sınrra ulaşmak yürekler acısı bir clıırumyine hemen döniiş yolunu tutardı; oysa ben yapamam. Hem ben öyle sanıyorum ki, hiç kimse buraya kadar kendim gelmedim; küçük bir çocukken ite kaka buraya getirdiler beni ve burada zincire vurup alıkoydular; ancak, mut suzluğun bilinci yavaş yavaş ağarmaya başlamiKtı, mutsuzluğun kendisi ise hazırda bekliyordu, kâhince bir bakış gereksizdi, şöyle keskin bir göz yeterdi bunu görmeye." (Cıünlüklcr, I". Kafka, Çev.: Kâmuran Şipal.ss. 5012). Yazar, yeryüzünün hangi ucıına gideıse gitsin; hangi mekânda, hangi ortamda yaşarsa yaşasın yalnızca kcndi diliylc* vardır. Yazdıkları, dilc gctirdikleri bununla rcnklenir. Bir durumıı, bir atınosferi, bir olayı da yansıtsa; dil evrcninin gcrçckligidir onu var kılan. Zorunlu ya da gönüllü sürüklenişi yazarın bıı dünyasını zenginleştirir. Trajik dc olsa yaşanılanların tanıklığını içcrir bunlar. V./ Sürgünde îzler tnsanlar düşüncclerinden dolayı sürgünlüğii yaşarlar. Kuşkusıız sürgün, sürgünlük çatışmadan doğan bir olgıı. Bircyin bcnliğindc dc olsa, yaşadığı toplunıhı da olsa bir kaı<;ilaşmadan/kaısı koymadan dogar. Ya/.arın/sanat^ının gclincn bu noktadaki konumu onu bir seçiijc, siirüklcnişe ha/ırlar. I^tc bu dönemeı;ler sürgün cdcbiyatının olıışma sÜR\lcrini oluşturur. Bu bağlamda da; "Sürgün yazarlar sürgünlükleri betimlerler yapıtlarmda." (Robcrt Louit). Ya da o izlerdın yürürler. Çünkii sürgünlük yazarın yaratıcı dünyasını dcğiijtirir; dilscl, imgoscl, duygusal evrenini derindcn ctkiler. Cortazar'ın dcyimiylc; "Köklerinden koparılmak insanı kendisini revizyondan geçirmeye götürür." Burada, yazarın kcndisinc dönıik ilk adımı dillc başlar. Onun asıl yurdu olan dil bilinci önc çıkar. Yazara bunu asıl hisscttircn sıırgünlük kimliğitlir; yani "köklcrin Rafael Albertl don koparılmak", kimliğindcn uzaklaşmak. 1951'tlc Arjantin'dcn avnlan Corlazar'ın kcndisinı 1974'tın sonra sürgün hısscdı^i ülkcsınin gcrçcğinc bağlı bir dıırumılur. Bu süri'çto koparıldığım, u/aklaştırıldığını cörmektcdir. Çünkü dönüşsüz bir ycrdcdir, ülkcsi ona da y.ısaktır. ., Bcnzcr bir durumu yaşayan Demir Ozlü'niin 1979'da başlayan gönüllü sürgünlüğü 1980'lcrdc zorunlu siirgünlüğc dönüşiır. Iştc bu dönüşme nokı.ısında da ya/ar larklı bir konuma gclmi^tiı: I lcr şcy yitirılmis,, "umutsuzlukla yiiklii, ağır, karamsar günler" bai;lamışiır. Anıa ya^anılan bu ortamda kendi ıılkcsındo, gcçnıi^indcdir. "İnsan kendi yurdunda, kcndi mahallesinde otururken de kuşkusuz için de birikimlerin olduğunu, bir şeylerle dolduğunu duyduğu dönemler olur. Ama yurdundan uzakta, bu birikim özlemin de açttğı yeni bazı gözeneklere de doluyor. Insan, geçmişte kalan yaşamım, hayal etme gücüyle yeniden canlandırmak istiyor." (Sürgünde 10 Yıl, D. Özlü, 1990, s. 121) Sanırım Özlü'nün imlediği, bu yeniden "canlandırmak" cylcmi, yitirilen dünya özleminin yani sıra bir arayışı cla getirir. Yazarın buradaki bilinclilik durumu, dil(ler)le olan ilcti^imi kaybedilenlerın (anayurt), uzakla^ıyanların (dil ortamı), yitirilenlerin (kimlik) önünü acar yeni kazanımlar saglar. l^te bu aşılma durumıı sürgünlüğü yazınsal eyleme dönüştürcbilir. Bir yakarışın, cezalandınlmanın dile getirilmesinin ötesinde gerçek bir boyııtu vardır bunun ela. Bir seslenı^in, acı vakaıışm ıla öte sine gecmi^tir va/.ar: Kimsin sen, uzaklardan çağıran beni korkıılar içinde, ses çıkarmııdan, o ürkek ve sessiz rüzgârlara sessizce adımı ünlcvcn? Kimsin sen, niye bağırıyorsun, o uzak seslerde ölen nedir; kimsin sen, böyle fısıltılarla derimden ayıran kemiklerimi? Donmuş bir söz tadı var dislerimde, ölmüş bir korku tadı ölü dilimde, yüreğimde bir vuruşun sessiz tadı var. (Rafael Alberti, "Süıgünden ,Şiıı", Çev.: Ulkü Tamer) VI./ Sürgün Tanıklığı Nina Berberova Kara Acı'da iştc bu evrcnin gerçekliğini dile getirir. Onun sürgünde yazdığı ürünlerinde bu savruluşu yaşayan insanların gerçeğini bulurıız. fnsanlığın yaşadığı bu trajedinin izleri, sesleri sürgündeki bir yazarın yazınsal yaratıcılığını etkiler. Kendisi dışında da bu sürgünlüğü yaşayanlar vardır. Oylesine bir savruluş içindedirler ki; yazar, kendi sürgün konumunda bunların tanıklığını yaparken derin bir sızı duyar: "Hiçbir şey , yıkımıma katlanmama, mutsuzluğumu kabullenmeme, felakete uyum sağlamama yardımcı olamıyor. Ancak, kişisel felaketler ilgilendiriyor beni, şu son yıllarda, dünyada başka felaketler oldu mu, onu bile bilmiyorum. Eskiden böyle değildim. Bir bodrum katında, bir kentte, birlikte gömüldüğümüz bir dünyada, onu kendi vücudumla korumaya çalışmıştım. 'Ben kralım, ben köleyim, ben bir solucanım, ben Tarıyım!' Ikimiz birlikte titremiştik; tüm bodrum katı ve tiim konut üzerimize yıkılmazdan önce bizimle birlikte titremişti. En korkunç gecelerimizden biriydi bu, aynı zamanda en mutlu gecelerimizden biri." (Kara Acı, N. Berberova, Çev.: Zehra Gençosman, 1991, s. 78) VII./ Sürgün Sınavı Sürgünlüğü bir sınav olarak goren Juan Goytisolo şunları söylüvor: "...Sürgün sınavı, yazarı kendi gerçeğiyle yüzleştiriyor; hiç kimse o sınavdan yara almadan çıkmış olmakla övünemez. Yalnızca ve bütünüyle doğdukları ülkeye bağlı bulunan yazarlar vardır, onlar için sürgün ölü bir zamandır; bazılarıysa benimsedikleri ülkeye az çok başarıyla uyum sağlarlar; benim de içinde bulunduğum üçüncü bir grup terk ettikleri ülke gibi, yerleştikleri ülkeye de yavaş yavaş yabancı' CUMHURİYET KİTAP SAYI 358 • Juan Coytisolo. SAYFA 6 Ataol Beramoğlu
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle