Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Kapak konusunun devamı rı/onda yaşayanlar önemlidir. Kopulan ycr, bağlanılandır aslında: yaşanmışlıkları, anıları, izleri onun varoluş gerçeğidir. Sürgün, yurtsuzluğa kanatlanınca; gideceği, ulaşacağı yerlerin ona hcr an geçmişini sunacağını, onu sürekli olarak bununla avutacağını bilemez ilkten. ttaki'ye doğru yelken açtığında dile ki uzun sürsün yolun, serüven dolu, bilgi dolu olsun (Konstantinos Kavafis/ "ltaki", Çev.: H.MillasÖ.tnce) Sürüklcnilen bu serüvende bir zenginlik yaşanacağını da göremez o an. Zamanla oluşabilen bir durumdur bu. Vardığı yerde sürekli geçmiştedir; onu yaşar, onu sorgular, onu yaşatır. Köksüzlüğü sindiremez. Kimliğini yitirmiştir. Bir yenisinin arayışını, cebelleşmesini yaşar. Ilkten alışmamak, yerleşmemek, kimliğini yitirmemek için direnir; geçmişiyle, ülkcsiyle bağ kurabilme imgelerine tutunur, düş havuzları kurar. Sayrılık dcrcccsinde bağlanır bunlara. Geçmişini canlı tııtan öğeler yaşamında ycr etse de; yeni kimliğinin adını arar yeryüzünde haritalarında. Oysa boşunadır. Çünkü yüzünün aylasında ışıyan yalnızfığına resmedilmiş, künyesine kazınmıştır adı: sürgün, gezgin, göçebe. Yeryüzü göçebesi kumsallarda, veryüzii göçebesi denizlerde, sus, tatlılık ve sen kanatlarla donanmış birliktelik «•" Feridun Andaçtan "Sürgün Edebiyatı, Edebiyat Sürgünleri" SÜPflün sözlerin anlamı kemikli alanlarda. Şimşek açıyor bana yatağını en uçsuz bucaksız tasarıların. Bora değiştiriyor boş yere yokyokluğun sınırlarını. (SaintJohn Perse, "Sürgün VII", Çev.: Sait Madcn) Bu vola zorunlu veya gönüllü de çıkmış olsa; "yabancı gökler" altında ya yukarısında eğerimin. Gene başlayacağım Numidyalı koşuma, veriltnesiz deniz boyunca... Dudaklarımda hiçbir mine çiçeği, ama dilimde gene, tuz gibi, bu mayası yaşlı dünyanın. Güherçile ve soda konusudur siirgiiniin. Düşüncelerimiz eyleme koşuyor şamanın ezincindcdir sürekli. Dönüşsüz bir yolculuğun uğraklannda, her an dönecckmişccsine yaşamak... Yeni yollar açar, yeni köprüler kurdurur. Rainer Maria Rilke, işre böylesi bir mekânda yazıyordu Malte Laurids Brigge'nin Notlan'nı (1910). O ki, gönüllu sürgündü; şu sözlerinin anlamını çözünce, anlıyordunuz savruluşunun acısını: "Şimdi ıssız kalan yurdumu düşündükçe, öyle sanıyorum ki, eskiden böyle değildi bu. Eskiden insan biliyordu (yahut belki de seziyordu) ki, meyvenin çekirdeöini taşıması gibi, ölümü kendi içinde taşımaktadır. (s. 12) tçinden, seni ürperten bir şeyler yükselen genç adam, kimselerce bilinmeyişinden faydalan! Seni hiçe sayanlar, sana karşı çıkarlarsa, tanıdığın göriiştüğün kimseler senden büsbütün el çekerlerse, düşüncelerinden dolayı seni yok etmek isterlerse; seni kendi benliğine toplayan bu gözle göriilür tehlike, seni dağıtarak zararsız hale sokan sonraki şöhretin sinsi düşmanlığı karşısında hiç kalır. (s. 65, Çev.: Behçet Necatigil) Kendi Serüvenini Yaşamak Sürgünlük bir durumdur: Konumu belirleyen, belirleneni yansıtandır aynı zamanda. Insanlığın trajik serüvenini anlatır bize. Edebiyat için zengin bir' rı arasında ucağıyla dolaşırken düşüveren bir gönüllü sürgün daha... Nereye mi? Gökyüzüne sürgün! Orda kaybolmuş, hiç inmedi belkı de... Kendi gezegeninde yalnızlıga sürgün, insan canlısı Küçük Prens'i bir daha okuyun' demişim. (8) Kitap, içeriğiyle geniş biçimde dünya edebiyatını kapsadığı için oldukça hacimli, 390 sayfa. Sürgün; sürgünlük; sürgün edebiyatı; sürgündcki dil; sanatçının eski ve yeni konumundaki durumları doğrultusunda dört ana bölümdc ele alınnıış: 1 Sürgünlüğün Bin Yüzü adlı bölüm sunuş yazılarının hemen ardında yukardaki konu başlıklannı gidcrek yoğunlaşan özüylc çeşitlemelerle okuyucuntın gözü önüne scriyor. II. Bölüm Yeryüzü Konukluğu başlığını taşıyor vc sırasıyla Fransız, Alman, Ispanyol, lngiliz, Arncrikan, Latin Amerikan, Rus, Polon», Macaristan, Arap, Filistin, lran, 'ürk, Kürt, Ermeni cdebiyatlarına eöilior araştırmacı yazarlar. III. Bölüm Ozel $ir Sürgün ana haşlig'ında sürgün yazarlardan sö/ eden metınleri içeriyor. Ovidius'tan.şu sözleri aktarmadan geçcmcycccgim. Ovidius, Antik dönem Romalı şair. I.S. 8 yılında Imparator Augustus taratından dcvletc ihanetlc suçlanarak bugün Romanya sınırları içinde bulunan Tomi'yc (Köstcncc) sürüluü. Bıırada öldü... ön bilcisiyle verilen yazısının son satırları şöyic: "Bu insanlar arasında en basit Latince sözcükleri bile kullanabilecek bir kışı yoktur. Romalı bir şair olan ben bile, Esin Perileri beni affetsin! Samaratça konuşmak zorunda kalıyorum. Uzun süre kullanmadığını için, Latince sözcükleri bulmakta ben bile zorlanıyorum. Bu kitapta da birçok barbarca ifadenin bulunduöundan niç kuşkum yok: Bu benim değil çcvrenin hatası. Yine de ltalyan diline olan alışkanlığımı kaybetmemek için ve dilim vatanımın seslerini unutmasın diye kendi kendime konuşuyorum, kulianmayı unurtuğum sözcükleCUMHURİYET KİTAP SAYI 351 Sürgün Edebiyatı, Edebiyat Sürgünleri konulu toplu calı$mayı Feridun Andac yayına hazırladı. Koroya bir de dışarıdan bakmak NECLA IŞIK T çcrisinde benim kaiemimden çıkmış I yazıların da bulunduğu Sürgün EdeJL biyatı ve Edebiyat Sürgiinleri'ni konıı alan bu hacimli kitabın bize sunduğu söz ve düşünce evrenine bir de dışarıdan, izleyici olarak baktığımda orkestrayı daha bir iyi ayrımsadım. Bir böliimdüm,bir ses yalnızca ama asıl cılan kitapta bütünlük bulan orkestrasyondu gaıiba. Bu öyle bir koro, öyle bir söz... orkestrası ki enstriimanlar arasmda neler yok ki nerelerden kimler... Nice yapıtlar, nice yolcu izleri... Süregiden bir yara. Güzel bir düzcnlemede diinva sahnesinin farkJı yörelerinden, çeşitfi uluslardan çeşitli yapıtlarıyla uev isimler 'repliklerini' ortak duygu ve düşünce darbesiyle, farklı ses ve ıarkJı tınılarda sıralıyorlardı; üylcsine bir koroydu ki bu her an bir üyesi olabiliyorduk. Kâh sız lanmacı, kâh duygusal, kâh yürekli çılaşlar yapabilen scslerdi. Kimi zaman sılacı, çoğu kez dik başlı ve dik kafalı; duraksatddtklan yerden kalkıp yeni kimlikleriyle, bitirmelcri istenen noktada yeni başlangıçlar yapabilen kişilerdi. Yüıeği pek, düşüncesi pek insanlar bu konuda koronun insansı kalması i^in çaba gösteriyorlardı. Kitaptan edindiğimiz bilgi ve varlığımız sonuçlara göre, bu sese, bu söze evrensellik damgasını vuran ortak yan; parçaların bütürıe gidişinde bağlayıcı unsur neydi? Ana izlek mi? Ortak neden mi? Çarcsizlik mi? Cîeniş bellekli bir okyanusta yiizmeyi öğrenmek mi? Zaten hepsini başından beri biliyor olmak nıı? Insan kafmak mı? Vcya kafanızda delirccek binlerce yeni sorular dizgcsi... En SAYFA 4 iyisi kitabı almak, kendi sonucuna kenuisi varmak için baştan sona okıımak... Sürgün ve sürgünlüğün sanatçıda bu alanda yalnızca edebiyatçılarda yarattığı olumlu olumsuz değişimler, varılan yerler, toplumsal ya da bireysel anlamda yaşanılan kargaşa, ortaya konan yapıtlar gözler önüne serilmektedir. Bireyde içsel yönüyle yıkımyapımyaratı süreçleri, sızlanma, başkaldırı, içe kapanış, değişim, kaçış gibi sonuçlardan birini veya birkaçını gerçek kılmıştır. "rvusva'nın ılısma çıktığım zaman kafam çalışmıyor!' diyor Dostoyevski (1). "Her siirgün olayı bir şoktur.... Iç sürgün daha da betcrdir.." demiş H. Mann. ". .Bizim yasaklanan yakılan kitabımız, bilinsin ki sondan bir öncekidir" diye bitirmiş yazısını Cortazar (2). "Yazılarım otuz kırk dilde basılır/ Türkiye'mde Türkçemle yasak" diye dize vermiş Nâzım Hikmet. "Kendi dilini konuşamamak çok derin psikolojik sıkıntılar yaratıyor" gözleminde bulunuyor Demir Ozlü (3). ''Insan ağaç değildir. Kökü olmaz, kalkar, yürür, gider. ' diycn Goytisolo (4), bir başka açılını getiriyor, "Tıpkı bir afiaç gibi, köklerinden koparılmış, yitmiş duyuyordum kendimi." diyen Rafael AIlx;rti'ye kıyasla. Ön kapak, görsel açıdan yetkin bir sunuşla kitabın içini anlatır gibi. Bu ortak yazgılı, farklı insanlar, anılaşmış yüzlerinde sürgün izlerinden önce çok sesli bir 'sonsuzluk' belirtisi sergiliyorlar. Yeryüzü Şarkısı için bir aradalar sanki... Yine ön kapakta, öne çıkarılmış harflerle şu sunuş vazısı göze çarpıyor: "Sürgünün yapabileceği şey, gerçeği ve ilişkileri dile getirmektir. O, suskunlaşan halkının sesidir, bütün dünya öniinde böyle olmakla görevlidir." (5) Kitabı yayına hazırlayan ve birçok vazıya imzasını koymuş olan Feridun Andaç'ın 'Sürgün Sözlerin Anlamı' başlıklı yazısının ardından gelen fulio Cortazar'ın Sürgün ve Sürgün Edebiyatı başlı2tnı taşıyan 1974'te kalçme aldığı yazısı bir önsöz niteliğinde. Öteki yazılar hep bu açılımın izlerinden gidiyor gibi. llhan Berk 'Kendi Kendinin Sürgünü' olmak durumunu irdelcrken: "...kimi yaratıcıları kendi ülkelerinde sürgün olarak düşünmek doğaldır, diyorum. Helc ozanlarsa...şiir sürgünlüktür çünkü" şeklinde bir yaklaşım getiriyor. (6) Nedim Gürsel'in sürgünün bir başka yüzüne de^indiği 'gurbet' sözcü^ünü açtığı yazısı da çok ilginç gclıii bana. (7) ...O hafk türküsünde olduğu gibi "kendisinin gurbet eldc/ gönlünün sılada" olması yetmez. Yazılması da gerekir bunun. Dili sürgünden kurtarmak yazmakla olur çünkü...diyen Mehmet H. Doğan bir üçüncü boyutunu açmaktadır sürgünlüğTın: Siirgündeki Dil'dir konu. "Ayrıca, sürgündcki insan sürgündc olduğu ülkenin dilini hiç yabancılık çckmeyecek kadar iyi bilse bile, bu olsa olsa kendi sürgününü birazcık hafifletmeye yarar; dilin sürgünüyse gider" gibi ilginç saptamalarda bulunuyor, I lı/lan. Afşar Timuçin, 'Sürgün Her Yeıde Yalnızdır' başlıgını vcrdıği yazısına şöyle başlamaktadır: "tnsanı nazcn sürcrfer, bazen de insan kentli kendini sıiıer." "Düşçüyle sürgün arasında belirgin benzcrlikler vardır" şeklindcki saptaması ise beni ayrıca etkiledi. lleriki bölümlerde Fransız Edebiyatında Sürgünlük ü incclerken ben de fazla düşünmcden doğalca neden Baudelaire'i, Nerval'i, St. Exupery'i sürgün saymış olmama dayanak Dulmuştum. "Göfeyüzünün yıldız tarlala