03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Leslie Pierce, "Haremi Hümayun"da padişah kadınlannın gücünü anlatıyor Kösem Sultan da annevdi... Leslie P. Peirce'in ilk baskısı 1993'te Oxford University Press tarafından, Türkçe olarak da Tarih Vakfı Yurt Yayınları tarafından yayımlanan kitabı Haremi Hümayun, Osmanlı Imparatorluğu'nda Hükümranlık ve Kadınlar, tarihçi Invin Cemil Schick'in belirttiği gibi, "hem saray kadınlarının elindeki gücün kaynaklarını hem de imparatorluk tebaasının bu gücü nasıl algıladığını görmeîc için bu döneme yepyeni bir açıdan bakıyor." Pierce ile kitabı üzerine konuştuk. AYŞEN HAFİZADE anııni Sultan Süleyman'ın saltaruıtının başından 17. yüzyıl ortasına kadar Osmanlı hanedanının ilcri gelen kadınları daha önce sahıp olduklarından ve daha sonra olacaklanndan daha büyük bir politik güce kavuştular. Imparatorluk tarihinin bu doncmıne hem popüler hem de bilimsel edebiyatta "kadınlar saltanatı" denir vc bazı tarihçiler tarafından imparatorluğun çöküşe geçme nedenlerindcn biıi olarak gösterilir. Haremi Hiımayun'daki kadınlar, özellikle de Hıırrem, Nurbanu, Kösem, Turhan sultanlar gibi hüküm siiren sultanın annesi ya da hasekileri, saray duvarlarının ardında bile olsalar politik gücü doğrııdan kullanabiliyorlardı. Ayrıca saltanata meşruiyet kazandırıcı kamusal ritüellerde ve anıtsal bınaların inşası vc sanatsal üretimin saltanat himayesi altına alınmasında merkezi rol oynamışlaıdı. Leslie P. Peirce'in ilk baskısı 1993'te ()xford University Press tarafından, Türkçe olarak da Tarih Vakfı Yuıt Yayınlan tarafından yayımlanan kitabı Haremi Hümayun, Osmanlı fmparatorluğu'nda Hükümranlık ve Kadınlar, tarinçi Irwin Cemil Schick'in beliıttiği gibi, "hem saray kadınlannın elindeki gücün kaynaklarını hem de imparatorluk tebaasının bu gücü nasıl algılddıöını görmek için bu döneme yepveni bir açıdan bakıyor."(1) Schick şöyle devam ediyor yazısına: "Peirce, [harem kadınlannın] gücünün kötüye kullanıldığı, dolayısıyla gayrimeşru olduğıı iddıalarına meydan okuyarak, haremi hümayunun aslında Osmanlı siyası meşruiyetinin oluşmasında toplum tarafından kabul euilmiş merkezi bir rol oynadığını savunuyor. 'împaratorlıık elitini saran bağları erkekler kadar kadınlar da devam ettirdiğine göre,' diyor Peirce, 'bu clitin sadakati sadecf padişahın kendisinde degil, onun hanesinin kadınlarında, yani bir bütün olar.ık hanedanda odaklaşıyordu. Dolayısıyla, haremin örgütlenişini ve harem sakinle/i arasındaki ilişkileri incelediğimizde, izole bir bütün değil hüküm ran sınıfının hayatı bir unsurunun oluşmasındaki matriksi görürüz.' Peirce, söz konusu dönemdc padişah kadınlannın siyasi faaliyetlerinin artmasına vc bu kadınların halkın gözünde daha görunür hale gelmelerine yol açan tarihi konjonktürü inceliyor ve iki noktada yoğunlaşıyor: Birincisi cinsiyet ayrımının kadınların politikayla uğraşmaları üzerindeki etkileri ve cinsiyete bagiı olmayan avrımların (yani kuşakların) bu etkilerdeki arabuluculuk rolü; ikincisi de Osmanlı hükümranlığının yapısı ve kadınların bu hükumranlığın tek yerde toplanmasının sağlanmasındaki işlevi ve törenler, hayır isleri, vakıflar ve imar işleriyle uğraşarak hükümranlığı sağlamlaştırmaları. yaratan bu çalışması üzerine birçok makale yayımfandı. Örneğin Ayşegül Baykan şöyle diyor: "Kitap sadece zengin tarihi ayrıntı içermekle kalmıyor, böyle bir çalışmanın karşılaşacağı kavram ve yöntem sorunlarının altından da zekice kalkıyor. Giriş bölümünde Peirce kamusal/özel gibi Batının pek sevdiği ikilemlerin haremin gerçeKİerini yakalayamadığını savunuyor, çünkü bu ikilem haremin toplumsal anlamı ve güç sistemleri bağlamına oturmuyor. Başlıca 16. ve 17. yüzyıllarda olanları anlatırken Peirce hanedanımn evlilik ve cariyclik sisteminin zaman içinde, genişleyen imparatorluöun taleplerine ve siyasi düzenin içerdeki ve dışardaki gereklerine göre nasıl değiştiğini gösteriyor." (2) Böylesine önemli bir kitabın yazarı olan Leslie Peirce, bir süre öncc îstanbul'a gelmişti. Kitabı hakkında biraz konuştuk: Osmanlı sarayındaki kadınları ıncelemenıze yol açan nedenlcrı anlatabtlır mısıniz^ Henüz öğrenciyken Türkiye'ye gclip Osmanlı tarihine eğilmeye karar vermiştim. Doktora konusuna karar verme aşamasında olduğum bir sırada çok sevdiğim bir arkadaşım bana telefonda "Haydi" dedi, "bana on beş dakikada Islam tarihini anlat." Bunun mümkün olmadığını ama on beş dakikada Osmanlı tarihini özetleyebileceğimi söyledım. On beş dakikanın sonunda arkadaşım şu soruyu sordu: "Peki kadınlar nerede?" "Harem'de" diye cevap verdim. "Peki ne yapıyorlar?" dedi, "Hiçbir şey" dedim. Arlcadaşım buna inanamayacağını, bu konuyu deşmem gerektigini söyledi. Sonra düşündüm. Türk kadınlarının ABD'deki kadınlara göre ne kadar güçlu olduklarını da görmüştüm, bu toplumun eğitim Hürrem Sultan K AHD'deki Cornell Ünıversitesi Yakındoğu Araştırmaları Bölümü'nde öğretim üyesi olan Leslie Peirce'in Osmanlı araştırmalarında büyük yankı Evllllk ve caniyelik sisteml görmüş kadınlara verdiği değeri biliyordum. Buna rağmen, DU efsancnin, yani haremdeki kadınların hiçbir işle uğraşmadığı efsanesinin tuzağına düştüğümü anlayınca çok şaşırdım. Araştırmaya başlayınca öyle zengin bir kaynak malzeme içinde buldum ki kendımi, bence asıl zorluk kaynak fazlalığıydı. tlk geldiğimde rahmetli Bekir Kütükoğlu ile görüştüm. Bana güldü, on tez yirmi tez yapılabilir valide sultanlar için, siz Amerıkalılar çok geniş tutuyorsunuz bu işi dedi, ama ben yine de geniş tuttum. Osmanlt tarihindeki yaygın tezlerden bırı ımparatorluğun "hadınlar saltanatı" yuzunden çöktişe geçtıgı ıddıasıdır Oysa sız, oğullarına "nezaret etmek" ve "terbiye"lerı ile ılgılenmek, dolayısıyla da siyası hayatta rol oynamak bu kadınların mesru, kendılennden beklencn görevıydı dıyorsunuz Kaynaklar bunu gösteriyordu. Ayrıca halkın padişah kadınlanna saygı duyduöunu gördüm. Tabii ki eleştiriyorlardı onları, bazılarını da sevmezlerdi. Ama valide sultanlara, şehzadelerin annelerine, genel olarak annelere saygı duyuyorlardı. Avrupa kaynakları da, elçilik raporları mesela, bunu gösteriyor. Osmanlı hanedanı, ilk dönemlerinde cariye anneleri öne çıkarmadı, ama mesela Bursa'ya gittiğinizde bu annelerin türbelcrinin ne kadar iyi korunduğunu, Manisa'da hâlâ Hafsa Sultan için törenler düzenlendiğini farkedince anlıyorsunuz ki bu kadınlar hâlâ halkın hafızasında canlı. () zaman bu gibi bilgileri aramaya başladım ve birçok kaynak buldum. Benim için son derece önemli olan ikinci gösterge de kadınların imar işleriyle uğraşmasıydı. Bu, yazılı kaynaklar kadar önemliydı. Hangi kadının nerede, nasıl ve ne zaman bir bina yaptırdıgına, kimin bina yaptırmaya gücünün yettiği, kımin küçük kimin büyük bina yaptırdığına, hangi kadının sancaklarda hangisinin tstanbul'da cami ves. yaptırdığına bakmaya başladım. Sadece bu bile önemli kadınların tam bir kaydıydı. Gördüm ki oğulları halkın gözü önüne çıktığında anneleri de çıkıyordu. Böyfece aile dinamiğini görmeyc başladım. Sonra olayları izledim. Çağatay Uluçay'ın Padişahların Kadınları ve Kızları kitabı benim için çok önemliydi. Hanedanın tek anaya tek oğul doğurma izni verdiği sonucuna vardım. Bu da benim için annelerin siyasi ve aile içindeki karmaşık oğul yetiştirme rolüne işaret ediyordu. Tabii bu her şeyin çok mükemmel olduğu anlamına gelmiyordu. 1 Ialk yine de bu kadınları cleştiriyor ve bazılarından hoşlanmıyordu ama onların rollerini kabul ediyorlardı. Belkı Batı etkisıni duşunmek la/.ım burada. Batı'daki kamusal/özel kavra Batı'daki kamusal/özel kavramı SAYFA 12 CUMHURİYET KİTAP SAYI 357
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle