Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
rında da mutlak kaosun hüküm sürdüğü, bütün dengelerin yıkıldığı, entropik sona doğru sürüklenen bir dünya imgesi vardır. Brautigan'ın romanlannı ayrımlı kılan, çok duyarlı ve kolay kırılan kahramanlarının kaos karşısında yalnızlığa çekilmeleridir. Anlatıcı, en biiyük felaket anlannı Kafka'ya özgü bir soğukkanlılık ve stoizmle aktarır; bazen de okura çok öncmsiz ayrıntılardan söz eder. örneğin, Karpuz Şekerinde de onca karmaşaya karşın hava durumunu inceler; Amerika'da Alabalık Avı'nda sevgilisinin intiharından etkilenmeksizin patates salatasıyla ilgilenir; Sombrero Düştü'de yer alan anektodal parçalardan birinde ise yaklaşmakta olan infaz saatine aldırmaksızın San Quentin'deki hücresinde ölümü bekleyen bir idam mahkumunun haftalık menüsünden söz edilir. Ancak, bütün bu kayıtsızlıklann yanlış anlamaya yol açmaması için vurgulamak gerekiyor: Brautigan bir insansevmez değildir; tam aksine, duyarlı ve hatta "şefkatli"biryazardır. "KendHğkıden düzyan" Brautigan, Zen Budizm'e, San Francisco'da tanıştığı ve Uzakdoğu mistisizmine ciddi biçimde eğilen Gary Synder ve Philip Whalen sayesinde yönelmişti. Synder'ır deyişiyle Brautigan, "boşlukta çiçek yetiş tirdi". Buradaki "boşluk" sözcüğü, Zer Budizm'deki anlamıyla akli kavrayışın öte sinde oluşu ve yaşanan her türlü deneyimir nihai kaynağını ifade eder. Zen düşüncesinin Brautigan estetiği üzerindeki etkileri kendiligindenlik ve dolayıız yakınlıktır. Gerçekten, Brautiga'ın romanlannda yansıtıcı ve çözümleyici olan hiçbir şey yoktur. Dahası, karmaşık olan herhangi bir şey de yoktur. Her şey öylesine yalındır ki okur Brautigan'ın bu romanları çok rahat yazdığını, dahası onun "yazarlık tıkanması"na asla yakalanmayacak bir romancı olduğunu düşünür. BruceCook ise onun kompozisyon ve yazma tekniğini, Kerouac'nın cazdaki doğaçlama tekniğinden ve Zen Budizm'den beslenmiş olan "kendıliğinden düzyazı "sına benzetir. Küçük bir balıkçı köyü olan Bolinas (Marin County), 1960'ların ilk yarısında genç yazarlar için yeni bir merkez olmuştu. Brautigan, Karpuz Şckerinde'yi burada kiraladığı bir evde ve iki aylık çok kısa bir sürede yazdı. Romandaki artizanlar komünü benölüm, idealize edilmiş haliyle Bolinas'tır. Ne ki, roman ancak Brautigan'ın son noktayı koymasının üzerinden dört yıl geçtikten sonra yayımlanabildi. Birbakıma iyi de oldu. Daha açık bir anlatımla tasarlanarak yapılmış olmasa da, Karpuz Şckcrinde'nin alternatif hayat tarzları ve alternatif gerçeklik arayışlarının ivme kazandığı 1968 yılında yayımlanması çok iyi bir zamanlamaydı. Yazıhşı ile yayımlanışı arasında geçcn dört yıl, Brautigan'ın kahince öngörülerde bulunduğunu kanıtlamıştır. Gerçekten Brautigan, Beat Kuşağı'nın sınır tanımayan bireyselciliğini karşıkültürün komünal eğilimleriylebağdaştırıyor, dahası günümüzün new age komünlerini de çok önceden haber veriyordu. Bu CUMHUfllYET KİTAP SAYI 2 3 2 nedenle, Edward Haltıcının hiç egosu yoksey Foster'ın Karpuz tur. Olaylara katılmaz, Şekerind"yi "kehanetsadece onları kaydelerle yoğun" bir roman dcr. Kitabını yazarken ve "dinsel bir risale" dahi kuvvetli dürtüolarak nitelemesi çok lerden yoksundur. yerindedir(3). Zen inancı bağlamında egonun ölümü, daBenölüm, gelecekçi ha iyi bir varoluşa geçibir ütopyadır. Her şeşin zorunlu koşuluyin karpuz şekerinden dur. Daha yüksek vaimal edildiği bu düş ülroluş vizesidir. Edilkede, güneş her gün genlik ve dünyevi olayayn bir renkte doğar ve lara kayıtsızlık bu yükkarpuz şekerleri de güsek varoluşun sonuçlaneşle birlikte renk derıdır. Benölüm'de pek ğiştirirler. Burada yaaz olayın cereyan etşayan hiç kimse canımesinin nedeni de oranın istemediği bir işi da yaşayanların ego yapmaya zorlanamaz. adı verilen yüklerinBununla beraber, muden kurtulmuş olmacizevi bir biçimde Bölarıdır. Çok az konuyu nölüm'de, eksik kaltartışır, çok az konuda mış ya da gerekli oldudüşünce açıklarlar. O ğu halde yapılmamış kadar ki Benölüm'de hiçbir iş yoktur. **Hermann Hesse, gazete yılda sadece bir Her şey yerli yerinde tarihin üçüncü kezyayımlanır. ve bütün işler yolundadır. Yaşamak ve ölBenölüm'ün tarihi boyutunun daima mek için ideal bir yeryoktur. Komün sakinkurgu olduğunu ileri dirburası. tnsanları da lerinin bellekleri boşsürmüştü. Brautigan'a kibar ve karpuz şekeri tur. Sadece bir zamankadar tatlıdırlar. Neflar burada yaşamış göre tarih, bütün ret, rekabet gibi duyolan ve tngüizce konu boyutlarıyla kurgudur. gular onlara yabancışan kaplanlan anımDünya sürekli ve hızlı dır (1%0'lann "güzel sarlar. Bunun dışmda, insanlan"nı anımsatıranılardan ve geçmiş değişiyormuş duygusu lar). Brautigan'ın okuduygusundan yoksunuyandırır. Oysa bu, bir runa iletmek istedikledurlar. Brautigan royanılsama, bir ri şöyle özetlenebilir: manında, tarihin göreîçinde yaşadığımız ccliğini, tarihin kurgu kuruntudur. dünya tek ve zorunlu olduğunu vurgular. Brautigan'ın algıladığı gerçeklik değildir. înHermann Hesse, tarihaliyle dünya hiç sanlar isterlerse olahin üçüncü boyutunaksızı başarabilir ve nun daima kurgu oldeğişmez. " karpuz şekerinden bir duğunu ileri sürmüşdünya bile yaratabilirler. Böylesine bir dün tü. Brautigan'a göre ise tarih, bütün boyutyada gerçekten tath hayat yaşayabilirler. larıyla kurgudur. Dünya sürekli ve hızlı değişiyormuş duygusu uyandırır. Oysa bu, Benölüm'deki pastoral sukunetin tam bir yanılsama, bir kuruntudur. Brautikarşısında komünün eski bir üyesi olan tçigan'ın algıladığı haliyle dünya hiç değişkaynar adlı asinin çevresinde oluşturduğu mez. Karpuz Şekerinde'nin anlatıcısı bu çeteyle birlikte, eski uygarlığın yıkıntılan nihai paradoksu özümsemiştir. Dcğişmearasında kurmuş olduğu şiddete dayalı düyen dünyada değişmeden yaşar. Gözlemlezen vardır. Sonunda, tçikaynar ve çetesi diği ve okura aktardığı olaylar onu kesinlik kan banyosuna dönüşen bir ritüelle topluca etkilemez. Dünyanın değişmediğini ileri intihar ederler. (Brautigan'dan bir kehanet sürmek ve kabullenmek, ağır ağır işleyen daha: Jim Jones ve müritlerinin Guyana'da ve kendisini alttan alta duyumsatan doğal zehir içerek kitle halinde intiharlarını on bir değişimin varlığını yadsımak anlamına küsur yıl önceden duyuruyordu). Benölüm gclmiyor kuşkusuz. Anlatıcı, insan müdasakinlerinden olan Margaret adlı kadın da halesinegereksinmeyen.oluşumsürecinde sevdalandığı Içikaynar'ın izinden giderek belirli yasalar izlemeyen bu doğal değişiintihar eder. Hiçbir ışığın yanmadığı ve hiçmin ayırdındadır. Ancak, okurda bunun bir sesin işitilmediği simsiyah bir günde çok önemli olmadığı izlenimini uyandırır. Margaret için cenaze töreni yapılır. Yas tutanlar, eğlencenin başlayabilmesi için bu 1970'lerin sonlarında büyük ölçüde simsiyah günün ve matemin bir an önce sookur yitiren (çünkü, Bob Dylan'ın bir şarna ermesini bcklcrlcr kısında dile getirdiği üzcre "zamanlar değişmiştir") Brautigan, ruhsal bunalıma Egonun ölümü düştü; daha çok içmeyebaşladı. (Oysajack Benölüm, komünün adı olmanın yanı sıKerouac, tam da bir idol olarak yüceltildiği ra, gerçekten de egonun ölümünü ifade günlerde hayranlarından ve kendisiyle röeder. Bu ütopik komünde yaşayanların portaj yapmak isteyen gazetecilerden kaçaben'leri gerçekten ölmüştür. Örneğin, anla rak annesinin evine ve alkole sığınmıştı). Brautigan o dönemde,Japonya'da ülkesinde olduğundan çok daha popülerdi. Japon okuru, onun olay örgüsü bulunmayan, önemsiz ayrıntılar üzerinde yoğunlaşan yalın anlatımlı romanlarını çok beğeniyordu. Sözü edilen yılların büyük bir bölümünü Tokyo'da yaşadı; geriye kalanını ise Montana'daki çiftliğinde geçirdi. (Son dönem romanlarından en önemlisine TokyoMontana Ekspresi başlığını vcrmiştir). Tokyo'yu "neon ışıklarının bolluğundan dolayı" sevdiğinisöylüyordu: "(Neon ışıkları) bana, neonun büyü, heyecan ve aşkı ifade ettiği çoculduk günlerimi anımsatıyor. Tokyo'nun neon ışıkları bana çocuk gözlerimi geri verdiler." Aslında Brautigan, dünyaya hep bir çocuğun gözleriyle baktı. Ottmünyüzü 1984 yazında Bolınas'a döndü. Evine kapandı. Uykusuzluk çekiyor ve yakın dostu Thomas McGuane'in kıyaslamasıyla, "Dylan Thomas'tan bile daha çok" içiyordu. Her yerde ölümü görüyordu. Daha yerinde bir anlatımla, ölümiin ona yüzünü gösterdiğini düşünüyordu. Duyarlılığı bu hayatı kaldıramayacak denli keskinleşmişti. Evinin yan açık penceresinden içeriye girmeye çalışırken boynu kırılan bir kuşun uzun süre can çekiştikten sonra ölmesini günlerce unutamadı. Bir gün kumsalda yürürken, kıyıya vurmuş ölü bir fok balığı gördüğünde eğilip onun açık kalrnış gözlerine uzun uzun baktı ve sonra hıçkırarak ağladı. Nihayet, uzun bir av yolculuğuna çıkacağını söyleyerek dostlarıyla vedalaştı. Onun yine alabalık avına çıkacağını düşündüler. Ölümü, çalıntı arabaya benzetmişti bir şiirinde Brautigan: "ölümü çalarsın çünkü / Canın sıkılmıştır / İyi fılmler gösterilmiyordur / San Francisco'nun / sinemalarında / Hız yaparak dolaşırsın bir süre / dinlersin / radyoyu ve sonra ölümü terk eder / uzaklaşırsın / uzaklaşırsın, bırakırsın polis /bulsun..." Brautigan'ın cesedini ise, "Ava çıkıyorum " diyerek dostlarıyla vedalaşmasının üzerinden üç hafta geçtikten sonra, Bolinas'taki evde özel dedektif David Fechheimer buldu. Başına kurşun sıkarak intihar etmişti. Brautigan'ı anmak için bir araya gelen ve bol bol içen dostları, seçmiş olduğu intihar üslubundan dolayı Hemingway'i suçladılar. Belki de gerçekten alabalık avına çıkmak istemiş, fakat son anda vazgeçmişti. Amerika'nın nehirlerinde artık alabalıkların yaşamadığını ve bütün akıntıların durduğunu anlamıştı belki de.» NOTLAR: 1) Edvvard Halsey Foster, Richard Brautigan, Twayne Publishers, Boston, 1983, s.1314. 2) Aktaran, Edward Halsey Foster, a.g.e.,s.l2 3) Edward Halsey Foster, a.g.e., s.49 ve 91. Karpuz Şekerinde / Richard Brautıga» / Çeviren: Ayşe Nihai Akbulut / Yapı Kredı Yayınları/133 .s. S A Y F A