24 Nisan 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Nobel Edebiyat Ödülü'nü ilk kez alan Japon yazarı olan Kawabatanın "GöP u bir saplantının öyküsü. Erişilmez bir kusursuzluğun ve güzelliğin ardına takılan evsiz yurtsuzbirkaçağı anlatıyorkitap. Melankolik evrende gezinti MUZAFFER BUYRUKÇU Bir Yasunari Kaıvabata romanv. Göl pon edebiyatı uzun süre gündemde kaldı, edindiği yeri korudu. Eski edebiyat geleneğinin biriktirdiklerinden eskimeyenleri, dipdiri duranları alarak modern Batı edebiyatıyla harmanlayıp birleştiren ve 'yeni dııyıımculuk akımı'nı kuran Kawabata, kendi ortamlarında, kendi mesleklerinde ve ulaylann çeşitli kanalla rında öykülerine öykü ekleyen kişileri canlandırırken oııları aşkların, tutkııların, boşlukların, ölümlerin köprülerinden geçirir, sezgilerinin hortumuyla benliklerindeki gizleri emdirir. Yumuşak, görgülü, deneyimli, yaşamın her anını, her belâ ve cefasını özümlemiş bir dille yiirür durumların üstüne ve eşsiz betimlemeler, eşsiz benzetmeler, eşsiz gözlemler ve izlenimler, eşsiz doğa tabloları çizer ve bunların arasına sıkıştırdığı harika i kinci Dünya Savaş/nda Pasifik'te I görevli ve Pearl Harbor limanında I demirli Amerikan donanmasına B baskın düzerdeyerek Amerikalıları şoka sokan Japonya, bu olay yüzünden bütün dünyada tanındı ama Amerikalılar, o korkunç yenilginin öcünü almak ve Japonları dize getirmek amacıyla Hiroşima ve Nagazaki'ye attıklan atom bombalarıyla yüzbinlerce sivili öldürünce bu kez yirmibirinci yüzyılın en büyük trajedisinin kurbanları olarak adlarını duyurdular. Evet, o gurur lu, cesur insanlar kendilerine acınılacak duruma düştüler, yürekleri, beyinleri sızlattılar. Ama savaş sona ennce çabuk toparlandılar, bellerini doğrulttular. Bu iradeleri, bu çalışkanlıkları ve yaralıcıhkları, bütün ülkeleri etkiledi, kanıları değiştirtti. Ekonomileri, elektronik aygıtları, çocuk oyuncakları, kimonoları, yelpazeleri, gelenekleri bir yana, edehiyatları, kısa şiirler aracılığıyla girdi memleketimize. Duyguların içerden ve dışardan dürten bir güçje uyanlışını , sevinçleri, hüzünleri, sevdalı bakışları, kırık gülümsemeleri, incinen ruhları, mevsimleri büyüleyen çiçek kokulu rüzgârları, pırlanta damlalı yağmurlaC U M HU RIY E T K İ T A P S A Y I 1 8 6 rı, krizantemleri, temizliğin ve masalların simgesi karlan, kiraz ağaçlarındaki tabloları vb işliyordu bu şiirler. Onlarla, davranışlardaki incelikler, resimsel görüntüler, ilişkilerin kavnaklarından nşkıran soylu tadlar ve yalnızlıkların işkenceyle örülmeleri sunuluyordu. Şiirleri öyküler, romanlar, filmler izledi. Öykülerde ve romanlarda bireysel yaşamlar önemsenmiş, toplumsal yaşamlardan üstün tutulmuştu. Kişilerin gelenek, görenek ve ilişkilerin karakterine göre biçimlenen iç dünyaları didik didik edilmişti. Varlıkları yöneten, yünlendiren erdemler, aşklar, acılar irdelenmişti. Ama Japon edebiyatını temsil eden iki yazar üzerinde durulmuştu daha (,ok. Bunlardan biri, Samuray savaşcılarının egcmen oldukları dönemin ciudiyet ve disiplinine, kor kusuzluğuna duyduğu özlemi yapıtlarında belirten Yııkio Mişima'ydı. Yiğitliği, savaşı, zedelenmiş onuru, giicü savunurken eşcinselliğe yer verrnesi ilgiyle karşılandı, bu ahlaki çelişkisi tartışıldı, konuşuldu. ()tekisi ise naJim selim, sessiz sedasız ama dev yetenekli Yasunari Kavvabata'ydı. 1968'de Yasunari Kawabata Nobel'i kazanınca ve (Karlar İHkesi/ Bın Beyaz Turna/ Uykuda Sevilen Kızlar/ Kiraz Çiçekleri) arka arkaya yayımlanıp beğenilince Ja imgelcrle okuru yapıtına bağlar. Bu önemli ve ünlü yazarın kısa romanı (Göl)ü Ülkem GürpınarTürkçe'yeçevirdi. (Göl), öğretmen Gımpei'nin tedirginliklerle, psikolojik sarsıntılarla yüklü serüvenini, yaşlı Arita'nın metresi olan genç ve güzel bir kadının yaşantısını ve onların çevrelerindeki ikinci üçüncü derecede görev üstlenen figüranların koşuşturmalarını içerir. Gimpei'nin can sıkıcı bir sorunu vardır. Ayakları çirkindir, ama bir kadınseverdir; onların peşlerinden gider, gözüne kestirdiğini izler ve mutkka konuşur. Bir alışkanlık, soluk alma gibi bir seydir bu onun için. İzlediklerinden birisine bu derdini acar, yakınır, kadından ilgi, yakınlık bekler. Nitekim öğrencilerinden bir kızı, I Iisako'yu ayaklarındaki mantar hastalığmdan söz ederek kandırır. tlerleyen ilişküerinin sonuçları öğrenilince okuldan kovulur. "Acaba Hisako'nun evinin önünde birdenbire bu uydurma hastalıktan söz etmesine neden olan şey, çirkin olan ayakları yiizünden duyduğu utanç mıydı? Oyle ise, kadınlaıı izleme işini yapan ayakları olduğuna görc izleme alışkanlığı bu çirkinliğe mi bağlıydı ? Bedeninin bir parçasının çirkimiği, güzellik özlemiyle yanıp tutuşarak naykırıyor muydu? Çirkin ayakların güzel kadınları izlemesi, Tanrısal düzenin bir parçası mıydı?" Ve Gımbei, bir gün sokakta dalgınlıkla çarptığı ya da çarpıştığı (orasını kesin olarak anımsamıyor, kadın da anımsayamıyor) bir kadının düşürdüğü çantayı kapar. Hemen, "Eczanenin köşesindegözden kaybolan kadının" arkasından seslenir ama sesini işittiremez. O andaki birtakım görünmeyen gü(,ler tarafından eli kolu bağlanır; arkasından gitmez, içinde ikiy üz bin yen, banka cüzdanı, adresi, ruju ve tarağı bulunan cantayı evine de postalamaz. Son ra da bu davranışını incelemeye, yorumlamaya koyufur. Çantayı kadına iletmemekle bir suç mu işlemiştirr1 Bu bir hırsızlık mıdır? Uzun uzun sorgular kendini. Çantayı düşüren ya da düşürdüğünü sanan Miyako da aynıdurumdadır. O da düşürme nedenini araştırır, birtakım olasılıkları sıralayarak inandırıcı bir sonuca ulaşmak ister. "Miyako çantayla adama vıırmuş muydu, yoksa onu adama fırlatmış mıydı, bunu anımsamakta güçliik çekiyordu. Ama kesinlikle sert bir tepki göstermişti. Eli ansızın uyuşmuş, bu uyuşukluk koluna, göğsüne yayılmış, bedeni acı verici bir esrimeyle titremişti. Sanki adam, kendisini izlerken içinde için için yanan belli belirsiz bir duygu birden alev almıştı. Arita'nın gölgesinde yitirilmiş gençliği ansızın yeniden canlanmış ve öcünü altnış gibiydi. Eğer bu doğru ise Miyako, ikiyüz bin yeni bir araya getirmek için günler, aylar boyu katlandığı bütün o utancın karşılığını iste o anda almıştı." Miyako ayrıca bütün erkeklerin kendisini izlediğini düşünmekte, bu konuyu Arita'yla tartışmaktadır. "Bir adam tarafından izlendiği düşüncesi bir dalga gibi gelip üzerine devrilmiş, dalga gitticinde çanta yok olmuştu." Usta aruatıcı Yasunari Kawabata, bireylerin içlerine dalarak, ruhlarında, beyinlerinde ve duygu labirentlerinde dolaşarak oralarda rastladığı eylemli eylemsiz her öğeyi, her kıpırtıyı kurcalar, yaşamın bir yanıyla bütünleştirir, düğümlerin çözümü kendilerinde bulunan nedenler topluluğunu hallaç pamuğu gibi atar, dağıtır; geçmi^le geleceğe uzanarak hayallerinde ve özlemlerinde parlayan ışıkları sergiler. Çağrışımlarla, geriye dönüşlerle yakaladığı ölü ya da diri ürünleri, karanlıkları aydınlığa dönüştürecek belirtileri ana gövdeye monte eder ve okuru sevindiren bir zenginlik y aratır. Kawabata'yı sevcn de sevmeyen de düzeyli ve sık dokukı bir yapıt olan ve Ülkem Gürpınar'ın İngilizce'den çe virdiği'Göl' romanını okumalı, okurken Kawabata'nın melankolik cvreninde kaybolmanın tadıyla sarho^ olmalıdır. • Göl/ Yasunari Kaıvakata/ Turkçai: Ülkem Curpınarl Can Yayınlarıl 120s. S AY F A 5
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle