Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
lar gibi gorülebilir, ama öte yandan daha bıiyük, birbirine bağlı bir bütünün bolumü."(s.47) Edebiyat biliminde bir edebi eserin hangı türe dahil edileceğı ciddi bir iştır, birtakım ön bılgılerı gerektiren bir ölçüp tartmadır. Bizde yayınevleri bile, çoğu kendi işine yeterince saygı duymayan "gayrıciddî" tutumla ya yınlarını rastgele edcbî türlerle adlandırıyorlar. üysa Fuırer, meselâ "Tante Ro sa"nm romanlığı üzerinde durmakla kalmıyor, bıınun hangi roman sınıfına gırebileceğini de irdeliyor Batı edcbiyatlarındaki "Schelman roman'ın (maskara romanı) konu ve kurgu ozelliklcriyle siv konusu kitap arasında paralelliklersaptıyor. (s. 51,52) Sevgi Soysal'ın Türk edebiyat eleştirmenlerince nasıl değerlendırildığini incclerken 70'li yıllarda bizde nerdeyse yegâne eleştiri olarak bilinen konuya dayalı eleştın anlayışının altını çiziyor ve ancak 80'] ı yıllarda tek tük ör neklerde bu anlayışın aşıldığını ve biçimle, kurguyla da ilgilenilir olduğunu belirtiyor: "Yetrniijli yılların edebiyaıının buyuk bülümü gibi bu eleştiriler de, ki hemen hepsı yetmişli yıllara aittir, konuya ilişkin gorıış açılarına, yeni ede biyatta ifadesini bulan toplıımsal ve politik güduınlulüğe oncelikle önem veren ve bir eserin ıdeolojikpolitik içeriğini, değerlendirmenin baş,hca olçütü yapan bir edebiyat anlayışından gelmektedir. Rıırada genel geçerlılığı olan yargılarda bulunmak içın benüz vakit çok erkense de, bana öyle görünüyor ki 1980den sonra sarkaç biraz yön değiştirmekte ve edebiyatın biçimsel görüşlerine zamanla daha çok değerverilmektedir."(b. 143.144) Furrer'in 80'li yıllarda Türk edebiyat eleştirisinde tek tük örneklerde de olsa hibsetuği değişiklik, ne yazık ki 90'h yılların ılk ıki yılını bile geride bıraktığımız halde yaygınlık kazanamadı. Bıçime ili^kin eleştiriler çoğunlukla dil hatalarını saptama aşamasında takılıp kalıyor. Üte yandan gerçek gerçeklik ^pzellikle de toplumsal ve politik gerçeklik), kurmaca gerçekliğin mihenk taşı sayılmaya devam ediyor. "Sevgi Soysal" konulu doktora te zinde Furrer, toplumculuk ve feminizm bağlamında çağda^ Türk edebiyatını irdeledi^i bir bölüm ayırmı^.Marksizmin femini/.mi yapay bir bölünme, ışçı sınıfını asıl duşmanından saptırma olarak gormesinden doCUMHURİYETKİTAPSAV/ fSS edebiyatın en coşkulu doneminde, kendısi de devrimci (,ızgide olduğu ve bunun her türlii çilesini çektiği halde, eserlerinde leminizmin çıp.ırtkan olmayan öncüsü savılmasını kanıtlayan pasajlar olduğu uzerinde duruyor. Sevgi Soysal'ın yayımlannıarnış bir eserini, "Venüslü Kadınların Serüveııleı i"ni inceleme imkânı bulan Furrer, 1971 öncesine aıt bu notların femini/mi çok ilginç bir biçim ve bıçem içinde dÜe getırdiğini belirtiyor. Bu bağlamda Turkiye'deki teminist edebiyat üzerine Furrer'in ^oyle bir saptaması var: "Kadınların, Türk edebiyatı üretımıne katkısı son onyirmi yıl içinde şaşılacak kadar artmasına rağmen, Turkiye'de şimdiye kadar gerçekten feminist, savaşkaneylemci bir kadırı edebiyatı yoktur." (s.148) Furrer, Sevgi Soysal'ın Almanca'ya çevrilmiş eserleri "Tante Rosa" ıle bir kaç öykuyü geçmediğinden yazarın bütün eserlerini tek tek özetlemek goreği duymuş. Bu, bilimselden çok pratik yarara dönük tutum, umarım yeııı çevirmenlere bir çağrı olur. Araijtırmanın biçime ılışkin bolümlerindc de ğişim (Verânderung) ile durgunluk (Stagnation), sosyal ve psikolojik olguların dile, anlatıma yansıması açısından irdeleniyor. Edebiyat biliminde struktualıst ve semiyotik yonteme az da olsa başvııran Furrer, belki de bir yabancı edebiyat bilimcisınden bcklentiler doğrultusunda çalışmış. Bir İsviçreli 1 ürkoloğun çağdaş bir Türk y.ızarını bilimsel araştırmasının yanı sıra onu kendi ülkesine tanıtmasıdır ondan beklenen; Furrer bu arastınnasıylaamacaulaşmış. • layı Turkiye'de de feminizmin ancak sobyalist güdümlu edebiyat akınıının hızını kaybetmesinden sonra gündeme geldiğini ortaya koyuyor Sevgi Soysal'ın ise Turkiye'de toplumcu * "Das erzahleresdhe Werk der türkischen Autorin Sevgi Soysal", Klau\ Schu'arz Verl. Berlın! y)2.24üs. I N K I R I yenişehirÖe bir Öğle vakti bakmak hoşgeldinolum tutkutu percem SEVGİ SOYSAL ytitfırım S AY F A 11