Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Jjkol> At joıın! İYI kl IHK.IH'N 11 KK lakx>h Ar|ounl DAHA ÇOK BİR\ Jakop Arjouni'nin kahramanı nihayet Türkçe'de Kayankaya geliyor! perdcsini araladı. Bu arada bir Türk aileiiyle tanıştı, Emniyet Müdürlüğü koridorlarında yolsu/luk yapan polis komiserleriyle, uyuş,turucu tüccarlarıyla boğuştu. Alman toplumunun Türkiye'deki kadar olma:>a bile "dokunulmazlığa" sahip kesimlerinden biri olan polis teşkilatını, Almanya ölçülerinde hayli hırpalıyordu bu roman. Nc de olsa Avrupaldar (belki FranMZİar dışında) kendi polislerine örneğin Amerikalılar kadar aamasız yaklaşan kitaplar yazmamış, filmlerçevirmemişlerdi o günedek. Yalnız bu yönüyle değil, başka bir özelliğiyle de tam bir "Alman" romanıydı bu. Evet, kahranıanının adı Türktü ama küçükken ailesını kaybetmi^ ve Almanlar'ın yanında büyunıüjtü l'ürkçe bilmiyordu, Türkiye'yi hiç hatırlamıyordu. Almanlardan farksızdı ama, adı ve dış görünüşüyle "yabancı" olduğu Almanya'da her gün bir düşmanca davranışla, aşağdanmayla, küçümsenmeylc karşılaşıyordu. Diğerlerine kıyasla kurban rolüne girmemişti. Hazırcevaptı. Insanlaıı ^aşırtmayı seviyordu. örneğin aşırı sağ "(lumhuriyctç,iler" partisine destek verdiği anlaşılan bir komşusuna raslladığında görüşünü "Heil Hitler!" selamıyla kısa ve öz dile getiretek kadar espıiliydi. Kayankaya mmanlannda gündelik hayatta gızlı ırkçılık, olanca y alınlığıyla anlatılıyor, buna karşı stratejiler gösteriliyordu Ya yazarı? Hakkında binbir rivayet dolaşıyordu. Jakob Arjouni ismi her türlu spekülasyona açıktı. Türkmüş, yok, yarı Türkmüş, hayır, Arap kökenliymiş, Hıristiyan bir Arap, Paris'ten gelme Cezayirli birMüslüman... Onunla bundan birkaç yıl önce Frankfun kitap fuarında, romanîarını basan Isviçrelı Dıogenes Yayınevi'nin itandında lanıştım. Bir roportaj için randevu almıştım ve kitaplarının arka kapağındaki re>>minden esmer, (Arap kökenli ya) yabancı gorünüınlü birinı bekliyordum. Oysa Jakob Arjouni uzun boylu, açık kumral saçlı, nıavi gözlüydü. Arapllkla, lürklükle hıçbir ılişkisi olmadığını ve Alman olduğunu söyledi. Peki soyadı nereden geliyordu? "Müstear ad" dedi gülümseyerek. Utangaç ve asabiydi Durmadan sigara içiyordu. Gazetecilerden yakındı biraz. Röportaj vermekten yorulduğunu söyledi. Kayankaya ismi ise uydurma değildi. Frankfurt'ta büyüdüğü yerde Türk bir komşuları olmuştu: Kayankayalar. Bunun galıba "yuvarlanan taş" gibi bir anlama geldiğini duymu^tu. Roman kahramanı olarak Almanya'da büyümüş bir Türkü seçmesinin nedeni, ırkçılığı onun üzerinden en güzel ifade etme imkanı görmesiydi. "Bence ırkçılık ^udur" dedi, "bir zencinin bir lokantadan ıçerı gırdığini gözunüzün önüne getirin. Bütün gözler bir anda oııa çevrilecektir. O bir doktor, bir mühendis, zım Sınırdışı Ediyor" adlı ikinci oyunu Mainz Devlet Tiyatrobu nda bahneye konmuş ve bir ödiıl de kazanmış. En son l')91'de "Bir Adam, liır Cinayet" adlı Kayankaya romanını yayınlattı. "İyi ki Doğdun Türk" ise 1991 vılında "Erkekler" filminden tanıdığımız Alman kadın yönetmen Doris Dörrie tarafından sıncmaya uyarlandı. Jakop Arjouni filmden hiç hoşnut ' ılmadı ve ele^tirisini "jkça dile getirdiği ıçın yönetmenle arası bo/uldu. Arjouni en son bir ııyatro oyunu daha yazdı İkinci Dünya Savaşı sonrası eski bir SS subayının kimliğini alarak Yahudiliğını gizleyen bir adamın öyküsiinü anlattığı bu oyunda, Almanya'nın birleşmesınden sonra patlak veren aşırı milliyetçi ve ırkçı eğüimlerle hesaplaşıyor. Oyun yakında yayımlanacak. Şimdiyse bir roman üzerinde çalışıyor. Bcrlin'de sıkJdıkça Fransa'ya, Paris'e ya da güneye, Akdeniz kıyılarına kaçıvor. Kendisinı "Alman" olarak tanımlamıyor, hayatınınçoğunluklayurtdışındageçtiğini anlatıyor. Birazçekıngen, biraz iddialı. En çok hakkında türlü spekülasyonlara girişen, annesini babasını bulup onlardan özel hayatıyla ilgili ayrıntılaröğrenmeyeçalışan hızlı gazetecilere kızıyor. Ve tabii edebiyat eleştirmenlerine. Almanya'nın bir numaralı ele^tirmeni Marcel ReichRanitzki, en kızdığı adamlardan biri. Değil mi ki o, Arjouni'nin kitaplarına dudak bükerek "Bunlar edebiyat değil zatcn" demijtir1 Reich Ranit/.ki için edebiyat Goethe'yle başlayıp Thomas Mann'la bitıyor çünkü. Günter Grass da en acımasız eleştirilerine hedefolanyazarlardan. Jakob Arjouni kitaplarının Türkiye'de yayımlanmasına çok sevıniyor. Gcrçi Kayankaya'lar Lehçe ve Macarca da araların da olmak üezere bir sürü dilde yayımlandı ve epey okur buldu ama "Türkiye'nin anlamı büyük" diyor. Ne de olsa Kayankaya. Bircinsyuvarlanantaşişte. B İyi ki Doğdun Türk I Jakob Ar/ounı I Çevtren : Dtlek Zaplçtvglu I Can Yayınları I I84s. Daha Çok Bira /Jakob ArjouniI Çcvircn : tlknurözdcmir I Can Yayınları 1152 s S A YF A Jakop Arjouni 1964yılında Frankfurt'ta doğdu. Çeşitli işlerdeçalıştı. 1985yılında yayımladığı "İyi ki Doğdun Türk" adlı romanı ile Almanya'da da polisiye roman yazılabileceğini kanıtladı. Arjouni, polisye roman türünün en saygın yazarları Raymond Chandler ve Dashiell Hammett'le karşılaştırılıyor günümüzde. Yazarın "İyi ki Doğdun Türk" ve "Daha Çok Bira" adlı romanları dilimize aktarıldı. Bu romanların kahramanı ise bir Türk; Kemal Kayankaya. DİLEK ZAPTCIOÖLU lyı kı Doğdun Turk fıimınden bir sahne bir astronot olabilir. Belki Nobel ödülü sahibidir. Ama farketme/ O ilk planda bir /.encidir ve belirleyici özelliği tcninin rengidir." Söylejiyi fuarın hengamesinde apar topar bitirdikten sonra kitaplarının c.evirisini üstlendim. Kayankaya romanîarını Türkçe'ye aktarmak hcm kolay, hem zordu. Zorluğu, oldukça argo bir dil kullanmasından ileri geliyordu. öyle sözcükler geçiyordu ki kitaplarda, onları yalnız Almanca'yı çok iyi bilen değil, Almanya'ya da aşina biri anlayabilirdi. Nitekim ikinci kitabın çevirisi bir başkası tarafından yapıldı ve (.evirı ilk haliyle onüme geldiğinde (,ok vahim hatalar içerdiğini gördüm. Çevirmen, kırni Almanca sözcükleri anlamını sözlukten bakınaya da gerek görmeden özel isim sanmış ve öylece bırakmijtı! Cümlelerde dil ahengi ve üslup bir yana, büyük anlam hataları vardı. ("Bu kadar paraya bu kadar ij" anlayışıyla yapıldığını sandığım bu çevirilerin hiç yapılmaması daha iyi olmazmı?) Jakob Arjouni'nin asıl adı "Jakob Bothe." 1964 doğumlu. Yatılı okullarda büyümüş. Tiyatro oyunculuğu öğrenimıni yarıda bırakmış. Yazmaya çok erken başlamış, "1985'te yazdığı "İyi ki Doğdun Türk" (Happy Birthday Türke)'yi 19K7'de ikinci Kayankaya romanı "Daha Çok Bira" (Mehr Bier) izledi. 1988'de "Garajlar" adlı bir tiyatro oyunu kaleme almış, oyun Münih'te sahnelenmiş. "Na anırım üç yıl kadar oluyor. Tanıdığım herke!> ondan sö/: ediyordu. Almanya'da bir "Kayankaya salgını" basjamıştı. "Kayankaya'yı okudun mu?","Kayankaya'ların ikincisi de çıkmış/', "Kayankaya'lar üçlendi, daha alıp okumadın mı yoksa?" Merak etmemek elde değil. Kimdi bu Kayankaya1 Frankfıırt'ta yaşayan Türk asıllı bir özel dedektif olduğu daha ilk sayfalan okurken anlaşıldı. Dashiel] Hamnıett ve Raymond Chandler gibi Amerikan polisiyc ya/arlaıınuı "siyah dizi' klasiklerini sevenler Kayankaya romanlarınd.ı biraz "taklit" duygusuna kapıldılar haklı olarak Koman kahramanı Keınal Kayankaya da her türlü pibliğin kol gezdi ği, insan ilişkilerinin cn acımasız yönleriyle tezahür cttiği bir büyük kentte, Frank f'urt'ta yaşıyordu () da günlerini küçiik, pis ve boş bir büroda müşteri bckleyerek geçirmektçvdi. Cebi boş, gönlü zengindı onun da. Ustlendiği görevde mutlaka ahlakı bir yön buluyordu. Melek değildi, aiııa şcytan hiç değildi. Çok görmüşgeçırmış olmasına kar^ın içinde bir "iyilik " kırıntısı, hatla luknıası bıraknıayı becermişti. S Ük romanı "İyi ki Doğdun Türk"te bir Türk işçisinin ölümünün ardındaki esrar C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 9 7