Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
öznesiyle hri hayli ağır basıyor (s. 88, 96,272,210...), yer yer iyice Hegelvari halegeliyor(s.98,113,225...);biryandan da "biz" öznesiyle, "özgürlükten kaçma" düşüncesiyle birlikte, psikanalitik ağırhklı bir açıklama biçimi ikinci açıklama eksenini oluşturuyor. Üçüncü (Nietzschevari) bakış açısı ise, ilginç bir biçimde, "birey" / "kişi" "yaratma" / "özgürleşme" gibi konular çerçevesinde beliriyor. Kitabı okuduğumda ilk tepkim, VassaTın bu açıklama biçimlerini içiçe kullanmastnı eleştirmek olmuştu; eğitimimin verdiği "tutarlılık" ülküsü bunu gerektiriyordu. Ancak sonradan, bunun hiç dc bir "metodolojik hata" olmayabileceğini; tersine, çoğulculuktan yana bir bakış açısı içinde bu farklı açıklama türlerinin pekâlâ yan yana durabileceğni düşündüm, çiinkü, tersi olduğunda, yani dünyaya bakış, tek bir açıklama türiine bağlı kaldığında, en ııcundaortayaçıkan, ideolojik saplantıdır. Bu gözle bakılınca, Vassaf ın kitabının bir başka yanı da belirtilebilir: Yoğun ve sert anti ideolojik yanı. Bu açıdan da, 198687 yıllarında ya^ılmüj olan metinler, bugünlerde geçirmekte olduğumuz "ideolojilerin sonu" ddnemine bir tür giriş oluşturuyor. Beiki dc bu dönemle başedebilmemiz, kültür taribinin birçok geçmiş başarısına birden başvurmamızla olanaklı olacak. Vassafın kitabı da bu başvuru için el altında tutmamız gereken bir kitap. D MA1N STREET FANTASYIAND A ffjONTIERlAND m ıı ÇocukTanrıŞeytan" " D a h a baştan beri." Yani, çoeukluğumuza kadar inebiliriz. Vassaf, kozmosa, yeryüzüne ve insana yerden yaklaşık 1 metre yükseklikten bakıyor: Küçük bir çocuğun çılgınca meraklı, saf ve sınır tanımaz gözlerinin hizasından. Bir zamanlar çok eskiden, yani çucukken hepimizin baktığı gibi büyüdükten sonra da artık bir daha asla bakanıayacağımız gibi bakıyor; ve görüyor. Vassaf, bir şey daha yapıyor ama: O 100 santimetrelik mesafeyi bırakmadan, aynı anda 100 ışık yıllık mesafeye çıkmayı ve bir de oradan bakmayı deniyor. Epey cüretli bir deneme: Oralardan bir tek tanrı bakabilir çünkü; bir de şeytan tabii. Biraz zorlama pahasına, "çocuksu ve şeytansı bir tanrının bakışı" diyebilir miyiz? Çok aşağıdan ve çok yukarıdan böyle bakıldıgında görülen, aynı şey aslında: "Küçük adam." Kitabın epigraflarından birinın Reich'tan bir alıntı olması boşuna değil elbette. Bütün kitap, sıra ıçi, kendi kendini hapseden, özgürlüklerini güleoynaya yok eden küçük adamı göz(lem) altına almış. Büyük ölçüde 1986 sonları ile 1987 başları arasında adeta bir hezeyan sonucu kaleme alınmış oldukları izlenimini veren b u 28 denemenin toplamından çıkan sonuç kabaca şöyle özetlenebilir: Bir yanda, insana (evet o küçük adamın kcndisine!) katıksızbirsevgiyle veyalnızcasevgi ekseninden yaklaşan bir bakış; öte yanda (ama aynı anda) aynı insana, Swift'in " H o u y h n h n m " atlarının duyduğu kadar büyük neredeyse kokusuna dalıi katlanamayacak ölçüde bir tiksintiyle "yaklaşma". Vassaf'ın gözleri bu iki uç arasında gidip geliyor (çocukşeytantanrı). Cehenneme Ovgü'nün en büyük erdemi ve belki en büyük zaafı, bu paradoksta yatıyor olabilir: Sınırsız sevgi kapasitesi ile "eşrefi mahlukat" sayılan insan, sevgisinı ve özgürlüğünü topyekün imha edebilme yolundaki benzersiz kapasitesi dolayısıyla da o yüce tahtından alaşağı ediyor kendini. Vassaf da kitabında aynı yüceltmeaşağüama işlemini yapıyor, o insanlardan biriolarak. G ü n d ü z Vassaf, daha önce üzerinde durulmuş, "bilinen" konulara (deliler, enformasyon, otomatizasyon ve teknoloji, aşk, vb.) hayli farklı yaklaşımlar getirmenin yanı sıra gene göz ö n ü n d e durmakla birlikte, üzerinde fazla düşü nülme gereği duyulmamış kavraın ve konulara da çarpıcı "zoom"lar yapıyor. S A Y F A 8 ÖMER MADRA ahu, bütün bunlarj ben d e düşünebilirdim pekâlâ." Bence, edebiyatın ya da sanatın çeşitli alanlarında verilmiş bir " ü r ü n " ü n başarılı olup olmadığıkonusundakienönemliölçütlerden biri, okur ya da izleyicinin zihninde yukarıda helirtılene benzer bir ciimlenin yaratılmasıdır. Güneşin altında yeni hiçbir şeyin bulunmadığı, her şeyin mutlaka önceden düşünülmü^ ve işin kötüsü söylenmiş bulunduğu bir çağda, "kültür ahcısı"naböyle bir şeyi düşündürmekten daha önemli neolabilir? Y G ü n d ü z Vassaf, Ayrıntı Yayinları tarafından geçen ay yayımlanan Cehenneme Övgü: Gündelik Hayatta Totaliterizm başlıklı deneme kitabında, insanın çevresinde ve beyninin içinde her an yüzyüze bulunduğu gündelik olay ve kavramlara, alışılmışın biraz dışında, biraz "çarpık", yani bilinen eksenin biraz açığına düşen bir bakış açısıyla bakmayı deniyor. Bu son derecehafif "kayma", insanda işte o garip yanılsamayı yaratıyor: "Bütün bunları daha baştan beri biliyordum ben; hepsi d e dilimin ucıındaydı" duygusu. CUMHURlYETKİTAPS/4y/J09