Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Gündüz Vassaftan "ideolojilerin sonuna giriş Ya hep ya da hiç! Cehenneme övgü (Gündelik Hayatta Totalitariztn) / Gündüz Vassaf / Çevircnler: Ömer Madra Zehra Gençosman / Ayrıntı Yayınları / 244 s. OftUÇ ARUOBA "Topluluk", "halk'V'sınıfV'küme", "kamu(oyu)", "kitle","yığın","sürii..." Son yüzyıl felsefesinin önemli bir bölümü bu kavramlar çerçevesinde oluşan diişünceler çerçevesinde dönmuştür. XIX. yüzydın iki büyük kurucusu Marx vc Nietzsche'den çok farklı anlamlarda, ama birbirini tamamlayabilecek hakış açılarıyla kaynaklanan bu kavramiarın işaret ettiği bağlam, bu günkü 'kalabalık' dünyanın önünde duran, belki deenönemli sorundur. Bu kavramlar ile bu sorun, "tarih"i, yani, şu anda içinde bulunulan anın geçmişini; nasıl olup da şimdi, bu şimdi'ye gelindiğini anlama çabalarından kaynaklanır. Yorgun XX. yüzyıl insanı, yorgunluğunun temellerini ve kökenlerini bilinçlendirme çabasına girince, "tarihi açıklamak" durumunda kalmış tır. Bu açıklamalar, yaratıcıları olan üç filozof un bakış açıları olarak görülebilir: Hegel'e göre tarih, konmuş bir ereğe doğru yürüyeh amaçlı bir süreçtir. Bir "başlangıç" ve bir "son" içeren bu süreç, sürekli bir gelişme de belirtir: Tarihte daha sonra olan, aynı zamanda daha ilcri olandır. Bu ilerleme, o sürece yöneldiği amacı koyan 'özne'nin (obelirli insan topluluğunu yöneten "Tin"in) bilinçlenme ve dolayısıyla özgürleşmesinin sürekli olarak artmasından kaynaklanır. Böylece belirli bir halkın tarihini ya da bir tarihsel dönemi anlamak, yönetici "Tin"in neyi amaçladığını kavramaktır. Burada sorulması gereken soru, "Bunun böyle olmasını kim amaçladı?" sorıısııdur. Marx'ın "başaşağı bulup ayaklarının üstiine çevirdiği" bakış budur. Marx için de tarih bir başlangıçtan bir bitime doğru ilerleyen bir süreçtir; ama bu, ereksel değil, ncdensel bir sureçtir: Tarihin bir 'özne'si, bir 'yapan'ı yoktur. Tek tek eylemlerde bulunarak toplam tarih bağlamını yaratanlar gerçi tek tek insanlardır, ama bu eylemler, tarihe belirli bir ekonomiktoplumsal çerçeve içinde katılırlar. Bu çerçeve içinde, en başta ekonomik çıkarları, sonra da onun gerektirdiği bağlılıkları, ortaya "sınıf olgusunu çıkarır. Her insan, kendi gündelik yaşamıyla sınırlı, 'öznel'sayılabilecekeyjemlerindebulunur; ama bunlar, tarih içinde yer alabilir oldııkları kadarıyla, onun bir "sınıf üyesi" olma ozelliğine dayanır, bu da nesnel birolgudur. Bu olguyoluyla belirlenen "bilinç", ekonomik çıkar savunma mekanizması olarak, toplum içinde, çıkarları karşıt olan sınıflar arasında siyasal çatışma yaratır. Bu yolla tarih oluşur: Bir toplum içinde yer alan sınılların karşılıkh çatışmalarıyla ortaya çıkan süreç. Tarihi anlamak ıçin burada sorulacak soru da, "Bunun böyle olması hangi ekonomikpolitik nedenleredayanıyor?" sorusudur. Nietzsche ise, üçüncü ve son; çünkü kapsayıcı ve bitirici olanağı getirir. Ne ereksel /öznel ne de nedensel /nesnel olan tarih anlayışı... Buna göre tarih, temelde, yoktur, tâmamiyle geçmiştir, dolayısıyla, çok farklı biçimlerde 'yenidenkurula'bilir. 'Nesnel' olan tek yanı, insanların karşılıklı "güç istemi" çekişmelerinden oluşması ve 'kendi başına'alındığındahiçbiranlamıolmayan, hiçbir amaca hizmet etmeyen bir patırtıgürültü olmasıdır: Anlamı, an GunduzVassaf cak yorumlanarak yaratılan bir anlamdır: Her tarih anlatısı, bir "perspektiF'in; tarihi olaylara bir bakış açısının ürünüdür; bunu yaratan da, kendine belirli bir 'geçmiş' yaratmak isteyen bir "insan tipi"nin anlamlılık gereksinmesidir. Burada artık 'tarihin kendisi'ni anlamak için değil, belirli bir tarih yorumunu anlamak için sorulacak soru, "Bunun böyle olması hangi insan tipinin güç istemine dayanıyor?" sorusudur. Nietzsche'nin getirdiği "Perspektivizm"inönemi,ancakXX. yüzyılda, II. Dünya Savaşı sonrası açıklık kazanmaya başlamıştır. Bilim tarihçisi Kuhn, bu çizgi üzerinde 'okunabilir.' Popper'ın "Açık Toplum ve Düşmanları" denemesi, böyle bir "perspektif' denemesidir. Heidegger "üzerinden" Nietzsche'den yola çıkan Foucault'nun çeşitli tarihleri, tarihçilerin de felsefecilerin de 'sindirmeye' çalıştıkları yeni bakış açıları getirmiştir. Bugün ürün vermekte olan birçok tarihçi ve felsefeci de Nietzsche ile hesaplaşarak kendi bakış açılarını 'oturtmaya' çahşmaktadır. Yani durum, benim yukarıda üç çırpıda özetleyiverdiğim kadar açık değil hiç de; tersine, iyice bulanık... Gündüz Vassaf ın kitabına varmak için tuttuğum bu dolambaçlı yol da bu bulanıklığa gelmek içindi: Vassaf ıövecek değilim: Kitabında son derece ilginç bir eleştirel bakış açısıyla çok çar pıcı olguların, yüreklilikle (yüreklilik kendini kargışlamak değil midir.'') üzerine gidiyor ve 'postmodernist' karanlık çağ'ın birçok veçhesini ortaya seriyor. Ama Vassafı eleştirecek de değilim; sözünü edeceğim bulanıklık, ne onun bir özelliği, ne de felsete 'literatür'üne 'yeterince vakıf olmayışının bir sonucu; yaşadığımız çeşitli bulanıkhkların oluşturduğu örgünün; "içine dolaşmış olduğumuz ağ"ın bir parçası... Vassaf ın kitabından üç örnek verelim: 1) "Cinsel kimlik modelleri, toplumdaki egemen giiçler tarafından imal edilen ve amaçlarına hizmet ettiği sürece korunan yapay şeylerdir." (s. 98) 2) "Başkalarına özgiirlük sağlamak adına kurduğumuz örgütler, çoğunlukla, kendi üzgürlüğümüzün sınırlarını görme yetencğimizi kısıtlar." (s. 120) 3) "Her şeyin bir birleşme süreci, görünürde br başlangıcı ve şckillenme aşaması var; sonra ortadan kayboluyorlar, ebediyen değişen, ebediyen birbirlerini etkileyen bir süreç içinde, yeni biçimler alarak bir başka yerde ortaya çıkıyorlar." (s. 213) Görüldüğü gibi Vassaf ın bu şaptamalarında işgören bakış biçimleri, yukarıda belirttiğim açıklama biçimleriyle örtüşüyor. özellikle birinci tür açıklamalar, "düzen" ya da "kurulu düzen" CUMHURlYETKlTAPSAy/109 S A Y F A 8