16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

che", "Hölderlin", "Tekdüzeleşen Dünya", "Din ve Toplum Açısından Bir Düşünür Olarak Tolstoy", "Marcel Proust'un Trajik Yaşamı" ve daha sayısız deneme aracılığıyla "düşünen insan" idealine ulabildiğince katkıda bulunmayı hedeflemiştir. "Dünün Dünyası: Bir Avrupalının Anüarı" başlıklı anı kitabında yaşadığı dönemin Avrupası'nı kendi dünya görüşlerinin potasında sergileyen Zweig, yaşamı boyunca çeşitli aralıklarla günceler de tutmuş, bunlar yazarın ölümünden sonra yayımlanmıştır. "Sanırım hep bir Avrupalı olarak yaşadım; sınırlar, benim için anlamsız çizgilerden ibaretti" diyecek kadar dünya vatandaşı olan Stefan Zweig, tıpkı hümanizmine çıkış noktası yaptığı Erasmus gibi üzlcdiği Avrupa Birliği düşüncesinin gerçekleştiğini göremeden, dahası, paramparça olmuş,, ulusları birbirinin gırtlağına sarılmış bir Avrupa'yı uzaktan izleyerek yaşamını noktaladı. Günümüzde her bakımdan gerçekleşmekte olan Avrupa Briliğı'nin temellerine dikkatli bakıldığtnda, Zweig adlı mimarın bir zamanlar tasarımla yıp geliştirdiği temelleri de orada bulmak güç olmayacakt ır. Zweig, 194O'lı yıllardan bu yana ülkemizde de sevilen bir yazar olmuş, eserlerinden çoğu çeşitli tarihlerde dilimize çevrilmişiir. D "Kuşağımızın savaş için eğitildigini anlamıştım" diyordu. Yakın yamnın tarihçisi "Beyinlerimiz, sürekli olarak, dünyamızda en önemli şeyin savaş; bir insanın, bir ulusun en önemli ediminin de zafer kazanmak olduğu düşüncesiyle yıkandı." Stefan Zıveig S Z WE I G Ü S T Ü N E Tboınss RAnın "...Bir şey daha eklemek istiyorum: | Zaman oldu, Zweig'm köktenci, koşulsuz pasifizmi tedirginlik çektim. O, eğer her şeyden çok nefret ettiği şey, yani savaş engellenebilecekse, kötünün egemenliğini kabullenrneye bile hazırdı. Şİmdi anlıyorum ki bu, gerçekte çözümsüz bir sorun. Ve iyiliğe fıizmet eden bir savaşın da sonunda kötülükten başka bir şey getirmediğini gördüğümüzden bu yana, Zweig'm o zamanlarki tututnu konusunda farkb düşünüyorum. Tıpkı tarihteki öteki büyük savaş düşmanınm, Erasrtıus'ua yazınsal ünü gibi Zweig'uı ünü de sonunda bir efsaneye dönüşccek. Ama hatırası, hep bir sevgi atnıosferinde yaşayacak..." Thomas Mann, Ztuetg'ut olumimun 10. yüı hedeniyle Iyüzünden UCURKÜKDBI tefan Zweig'ın ellinci ölüm yıl d ö n u m ü nedeniyle, birkaç etkinlik birbirini izledi. Geçen yıl, Ahmet Cemal imzasıyla, yazarın kimi denemeleri dilimize kazandırılmışu. Yarının Tarihi gibi, örneğin. N e mutluluk ki, ünlü Floransa Konuşması da bu derlemede yer aldı. Bu yıl, Zweig'ın mektupları Türkçeye çevrilecek. Üçbeş gün önce de, Avusturya Kültür Merkezi'nde bir küçük toplantı düzenlendi. Bu tür sorulucevaplı söyleşiler, karşılaşmalar, genellikle, hem ele alınan yazan h e m de o n u n ü r ü n ü n ü tanımakta/tanıtmakta büyük yararlar sağlıyor. O k u r aydınlanıyor, yapacağı seçime bilinçle yaklaşıyor, yazarı daha geniş açıdandeğerlendirebiliyor. Yıllar önce, D ü n ü n Dünyası (Milliyet Yayınları, Burhan Arpad çevirisi, 1971) Türk okuruna ulaştığında, b u anılar derin bir lezzet halesi yaratmıştı. XIX. v e X X . yüzyıllarınbirbirinekarıştığı olağanüstü karmaşık bir zaman kesitinin algılanmasında, Zweig'ın bu çizgi dışı tanıklığı gerçek bir deniz feneri rolü oynamıştı denebilir. O n u n belirleyici bir dönemin kavranması, b u döneme ilişkin düşüncelerin aydınlanması yönündeki etkisini, uzun süre açıklamakta zorluk çektim. Bu kez, dili ve yazarı tanımaktaki ustalığıyla, tartışma götürmez titiz çevirisiyle büinen Ahmet Cemal'in derlediği Yarının Tarihi, yirmi yıl önce çevrilen anıları daha da geride bırakıyor. Zweig'ın denemeler seçkisine ismini veren (Yarının Tarıhçiliği) dolgun içerikli konferans, savaştan az önce A B D ' d e verilmiş. Dolayısıyla yakın geleceğin barut ve kan kokularını dokusunda taşımakla, uzaktaki kızıl alevleri ufka yaklaştırmakla kalmıyor, aynı zamanda geleceği çözümleme ve irdeleme başarısını da birlikte sunuyor okura ya da dinleyiciye. Yazar, b u iğreti barışın son günlerin Zwelg Sanırım hep bir Avrupalı olarak yasadım. sınırlar benlm icln anlamsız cizgılerden ibaretti de, savaş öncesi durumu değerlendirirken, "fırtına bulutu gibi dünyamızın üstüne çöken bir ahlak bunalımı içerisindeyiz", diyor. Böyle bir "ahlaksızlık durumu"nu da "anormal bir konum" olarak niteliyor. O günlerde, elbette, "tüm Avrupa, kaba güç ürünü bir patlamanın her an olabileceği korkusuyla, baskısıyla yaşıyordu. Irklar, sınıflar, devletlcr, birbirleriyle anlaşmaktan çok birbirlerinden nefret etmek eğilimindeydiler." Ama durup dururken, birdenbire orayagelmedi Avrupa. Geçmişindeyer alan üç büyük günahı, ağır bir çarmıh gibi sırtında taşıyarak 1939'a ulaştı Batı uygarlığı. Takvimsel bir sıralamaya göre söylenirse, bunların ilki Afrikalı zen cilerin kökünden koparılarak başlatılan köle ticareti, yani Portekiz günahı (günümüz koşullarında bile, bu denge bir eşitliğe kavuşmadı; ancak kölelikten ikincil vatandaşlık düzeyine yükseldi o insanlar); ıkincisi, Amerika anakarasında başlatüıp şürdürülen Kızılderili kıyımı, öbür deyişle, tspanyol günahı; son olarak da az ya da çok, tüm Avrupa'nın içinde rol aldığı büyük bomürgecilik günahı. Günümüz yeni ekonomik düzen gereksinimi de elbet, bunun dışında değil içinde. Somut örnekler, hiç kuşku yok, konuyu daha iyi aydınlatacak. Zweig, Amok Koşucusu'nda, Hollanda'nın Asya sömürgecilerinden, Batavya ve Surabaya'dan, gizemli HindisS A YF A » CUMHURİYETKİTAPSAVM04
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle