Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
G E Ç M İ Ş İ N Gene Utopia G E L E C E f i l Yarın Sanayi Toplumu Yol Ayrımında Elcştiri Ve Gerçek Ütopya / Robert Havemann / Çeviren: Erol Özbek / Ayrıntı Yayınlarıjst. Mayıs 1990 / 14.500 TL. CKKKodNo: 303.022 MRİHCEVDETJMNMY İlk Utopia'dan bu yana tam 475 yıl geçmiş, ama o ideal ülke bir türlü yaratılamadığı için olacak, bugün gene de ütopyalar yazılmakta, demek mudu toplum düşleri kurulmakta. Okur, sözcüğü bir "Utopia", bir de "Ütopya" biçiminde yazdığıma takılmış olur diye düşünerek açıklayayım: Thomas More'un yapıtının çevirisinde (Çan Yayınları Çev.: Sabahattin Eyuboğlu, Mina Urgan, Vedat Günyol) özgün ad yeğlenmiş, R. Havemann'ın yapıtının çevirisinde ise Türkçe okunuşu uygun görülmüş sözcüğün. Doğrusu aranırsa, bu düşünce Thomas More'dan daha eskiye, Platon'un "Devlet" adlıyapıma dek uzanır. Çan Yayınları'nda çıkan Utopia çevirisine yazdığı çok yararlı önsözde, Prof. Mina Ürgan, Platon ile Thomas More arasındaki benzerlikleri şu üç noktada toplamaktadır: a) İki ideal devlette de para yoktur, b) İki ideal devlette de halkın mutluluğuna önem verilir, c) İki ideal devlette de kadınlarla erkekler arasında hiçbir ayrılık gözetilmez. Elimizdeki yapıtın yazarı Robert Havemann'ın ekososyalist yaklaşımı Lse, ideal topluma özgün yenilikler getirmektedir; bunlardan biri kentin, bildiğimiz kentin ortadan kalkmış olmasıdır: "Inanılacak gibi değildi. Artık kentler yoktu! İnsanların ve eşyaların, apartman ve mağazaların, sinemaların, tiyatroların, spor salonlarının, kiliselerin, sarayların ve sefalet barakalarının, ortaçağ ve yeniçağa ait binaların o rengârenk karmaşası.. Bütün bunlar bizim Ütopya'da artık yok muydu? Bertram bizi yatıştırmaya çalışıyordu: 'Sizin çağınızın çok, çok zaman önce sona erdiğini hatırlamalısınız. O çağın bütün o rengârenk haliyle de her şeyden önce acımasız ve barbarca olduğunu, bunları kendiniz yaşayarak gördünüz ya!' 'Ama felaket kentlerden, kenderin büyük binalarından ve kültür tesislerinden gelmiyordu kü' 'Ama belki de kenderin varoluş nedeni felaketti ve bu yüzden de kentler aynı zamanda belanın ve insandışılığın icracılarıydılar. O zamanlar milyonlarca insan birkaç kilometre kare içinde 2030 katlı dev konut konservelerinde daracık bir alana istiflenmiş halde yaşıyordıı ve aynı anda da birbirlerine her zamankinden daha yabancıydılar'." Çağımızın ütopyası elbet çağdaş olacaktı ve bunu düşündürmek için olmalı, Robert Havemann bu gerçekten ilginç yapıtının başına "gerçek ütopya" sözlerinikattı. Reşad Ekrem Koçu'nun "Acı Su" adlı kitabı, Üstatın 24 şiirini bir araya getiriyor. Arka kapağında gerçek fiyatı çizilip üstüne bir etiket yapıştırılmış, tükenmez kalemle 1200 yazılmış. Kitapçı benden 1000 lira aldı. Bu da şair indirimi herhalde. Bir 'Acı Su' kitabı Unutulmuş kitaplar arasında REFİKMMMf Geçen gün Cağaloğlu'na çıkarken "Üstat" Reşad Ekrem Koçu'nun "Acı Su" adlı şiir kitabını yokuşun başındaki kaldırım kitapçısında görüp almasaydım "Üstat"ın şairlik yönünü az kalsın tanıyamayacaktım. 42 sayfalık şiirleri bir solukta okudum ve hemen "Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü"ne baktım "Üstat" için neler yazılmış diye. Gerek Behçet Necatigil'in, gerek Şükran Kurdakul'un yazdıkları birbirinin benzeriydi. Doğumu, ölümü, yapıtları üç beş cümleyle anlatılıyor, ikisi de şiirler yazdığını belirtiyor, ama "Istanbul Ansiklopedisi"nden "Dağ Padişahları"na kadar birçok kitabımn adını verdiği halde şiir kitaplarının adına değinilmiyordu. "Acı Su" bu açıdan da benim için bir sürpriz oldu. Kitap "Koçu Yayınlan" arasında 1965 yılında yayımlanmış. "Üstat"ın 24 şiiıini bir araya getiriyor. Arka kapağında gerçek fiyatı çizilip üzerine bir etiket yapıştırılmış ve tükenmez kalemle 1200 yazılmış. Kitapçı benden 1000 lira aldı. Şair indirimi bu da herhalde. . "Üstat", şiirlerini altı bölüm halinde toplamış. Bölüm başlıklarını şöyle sıralayabiliriz: Deniz Türküleri, Külhani Türküleri, Bir Portre, Üç Ağıt, Poşadlar, Olker için. Kitabın son şiiri ise hiçbir bölüme girmiReşad Ekrem KOÇU yor.Adı:Kaçak. "Üstat"ın şiirleri çok mu iyi ve güzel? Türk şiiri ufkıında bir pırıltı taşıyor olabilir mi? Şiirimiz içindeki yeri nedir, bu yer tartışılabilir mi? Amacım bu türden soruların yanıtlarını aramak degil. Sanırım "Üstat"ın da böyle bir iddiası yok. Ama şu söylenebilir: "Üstat"ın düzyazılarındaki o doyumsuz lezzet, şiirlerin de iç dokularına sinmiş gibi... Söze ara verip "Köhne Kayık" başlıklı şiirini okuyalun şimdi: "Koynumda bir âfeti devran var. Kalem kalem parmaklı ayaklarının Bak eşsiz güzclliğine Bassın bağrıma derim. Nakşı kalsın dövme gibi. Hey bu köhne kayığın meçhul sâhibi Allah ne muradın varsa versin." "Üstat"ın şiirinin asıl özelliği, kendi yaşamının izlerinde kaynağını bulması bence. Acıları, sevinçleri ve asıl sevgilisine olan kıskançlığı, şiirlerinin omurgasını oluşturuyor. Ama "Üç Ağıd" başlığını taşıyan şiirlerin ayrı bir özelliği var. Bunu da "Üstat"ın kaleminden okuyalım: "Hüseyin çocuk Köprü başında oynar oynar balıklar satardı; sonra isteği üzerine delâletimle bir liman vapurunun büfesindc çırak olmuş ve bir gece bir lodos fırtınasında denize düşerek kaybolmuştur. Garib, bahtsız çocuğa üç ağıddan biri öliim haberinin tezine yazıldı, ikincisi üç yıl sonra, üçüncüsü de on yıl sonra büyük lodos fırtınalarında gece denizi aşarken ruhunu şâd etmek için yazıldı." "Üstat"ın böyle iki notu daha var ki, biri özellikle onun yaşammdan da bir iz taşıdığı için önemli olabilir. "Olker İçin" yazdığı ^^^^ birinci şiirin altına şöyle birnotdüşmüş: "Resimli Muhit dergisinde Davud takma adı ile yayımlandı. Şâirlik iddiasında bir zâtın kendi ne mal ederek meclislerde okuduğu söylenir." Buradan şunu öğreniyoruz: "Üstat" kimi şiirlerini "Davud" takma adıyla yayımlamış ve bu şiirler kimi şairler tarafından "çalınmış." Bir başka notu da bu çalınma olayını kanıdıyor: "Bir mecliste okunmuş, dinleyenlerden biri son mısralan çalarak (Buraya o mısralan almakta yarar var: Güzel! / Senin için zar atılır, / Bıçak oynatılır, / Cigaraya esrar, / Rakıya zehir katılır.) Harman isimli bir dergide kendi lâfları arasında yayımlamıştır. 'Mâlumdur bcnim suhanim mahles istemez' (Nedim." Evet, "Üstat"ın sııhanı mahlas istemez. Yolunuz bir gün Cağaloğlu'na düşerse kaldırım kitapçılarına bir göz atın. Kenarda köşede kalmış mutlaka bir "Acı Su" kitabı vardır. Bin liranıza kıyıp bu kitabı almadangeçmeyin... D S A Y F A 7 r x^S "" "^ C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 73