05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Hilmi Yavuz dan "Fehmi K'nın Acayip Serüvenleri" Hîlmi Y'nin acayip metinleri Bu postmodernizm çok olmaya başladı. En temel gerçekliğimize el atmaya başladı: Yazıya... Mimaride yaptıkları, bunun yanında hiçbir şey içinde yaşadığımız asıl yeri; yazılı anlamı, kurcalıyor. Modernizmin ışi bir anlamda kolaydı: Hantallaşmış klasik yapıları yıkmak; bunların arsasında yalın kurallı, dolaysız anlama dayalı, işlevsel metinler kurmak; yapıtın bütünlüğünü de bir yalın kuruluş ilkesiyle sağlamak. örneğin Joyce, Odysseus'u 20. yüzyıla getirir; Odysseia'nm haritasım Dublin sokaklanna uygular; her bir öykü öğesine karşılık bir modern anlatı biçimi bulur gerisi kendiliğinden gelir. Ya da Kafka, kahramanını akşamdan sabaha hamamböceğine dönüştürür; başlar işe... Oysa postmodernizm, işte, Fehmi K. gibi başlamak zorunda: Sabah kalkıp, bir hamamböceğine dönüşmemişolduğunu görerek... Bütün karanhğına, ölümcüllüğüne karşın, modernizm bazen lirik bazen buruk bir umut besliyordu gene de; yalın kuruluşu, verdiği sağlam yapıyla, onu güçlü kılıyordu: tçine girilemese de "şato" oradaydı; vardı. Oysa postmodernizmin karşısına, birçok etmenle (iki diinya savaşi; siipergüçleşen ideolojiler; kültürlerin hızla tekdüzeleşmesi...) bu umudun yitirildiği bir dünya çıktı. Yazmak artık kendiliğinden açık ve dolaysız olan bir anlam bulamazdı anlamlı olmak şöyle dursun, daha betimlenebilir bir dünya bile değildi, karşısında duran:"Şato", artık yoktu Fehmi K. şöyle de başlayabilirdi: "Erkenden uyanclı ve dosdoğru pencereden dışarı baktı. Karşı tepedeki şatonun yerinde y eller esiyordu." Postmodernist yazın, bu yüzden, önce kendi kendini temellendirmek zorundaydı. Gerçi moderni/m de, daha önceki klasisizm ve romantizm gibi dışsal temellere sahip olmadlğından, kendine yeni temeller bulmak zorundaydı; ama bunları, kendi yapısı içinde kurabildi. Oysa postnıodernizmin elinde bu bile yoktu: Anlamın bütün dolaysız temelleri yıkılmış; yenilerini kurmaya çalışmanın da anlamsız olacağı ortaya çıkmıştı. Geriye, böylece, yalnızca yazma erliminin kendisi yazar olma çabası ve etkinliği ile kendisine ulaşan, aktarılmış gelenek yazın tarihi kalıyordu. Postmodernizm de bunlara sarıldı. önce, kendi kendini yazdı yazmasını yazdı. Yazısına, yazarının "Ben, şimdi, yazıyorum." demesiyle başlayan yazı, kendi kuyruğunu ısıran yılanın kazandığı bütünselliği yakalayabilirdi belki. Bu, "metin" kavramının önemini ve önceliğini doğurdu: Postmodernizm, metnin kendisini metin için tek ölçü kılmak zorundaydı; çünkü, zaten metin bütün anlamını, yazıları metin olarak bilinçlendirilmiş haliyle yazılmakta bulacaktı. Yazılmış, olmak yetmiyordu metin için: Metin olarak yazdması gerekiyordu Bu durum, ister ıstemez, birinci tekil şahıs bir tutumu; dolayısıyla, yazarı da metnin içine katan bir anlatr biçimini içerir Postmodernist metinlcrde, bu metinlerin yazılmakta olması içerildiği gibi yazarı da içeril ir Bu durumu, son günlerdc yayımlanan ve hemen aynı /.aman suresi içinde en azından biri ötekilerden önce ya da sonra yazılmış sayılamayacak kadar yakın; yani birbirlerinden habersiz yazıldığı anlaşılan üç metinde açıkça göriiyoruz. Kundera, Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği'ndeki "Ben"le başlayan bölümlerden sonra; Olümsüzlük'tc bu kez, bir roman yazmakta olan ve roman(ın) içinde, yazmakta olduğu romanin kahramanlarıyla tanışıp konuşan "Bay Kundera"yı da romanın(ın) içine sokar. Bu roman, o roman mıdır? 1 lem öyle; hem değil... Bilge Karasu, Gece'nin tipik modernist kuruluşundan sonra, Kılavuz'da ("roman" nitelemesinden de kaçına A Fehmi K'nın Acayip Serüvenleri / Hilmi Yavuz / Afa Yayınları, İst. 1991 / 104 s. 7.500 TL. / CKK Kod No: 011.157 Bu Hılmı Yavuz (bundan sonra, Hilmi Y. olarak anılacak) çok olmaya başladı. Türkiyc'nin saygıdeğer yazın ortamının ortasına felsefe paradokslarıyla dolu bir postmodernist metni (Taormina'yı) pat diye atmasının hemen ardından (bunun, dendiğigibi, daha "mürekkebi kurumadan"), bu sefer de sıkı bir (post) postmodernist otobiyografik anlatıyı tepesine fırlatıyor üstüne abanan 'ağır roman'ların altında daha yeni soluklanabümişken ayrıca da bu satırların yazarına, bundan önceki kitap üzerine yazmakta olduğu yazıy ı bitirme fırsatı vermcden... Sanıyorum, yaşlanmakta olma korkusu salmış Hilmi Y.'yi Kendisi nasıl diyor evet: "Bir de efendim, insan farıyınca, zemanmefhumudakalmayor." (s. 53) 'Şuerakavmi' içinde son birkaç yılda yaşanan yaprak dökümüne ya da aynaya; hızla aklaşan şakak saçlanyla örttüğü kelinin artık iyice ortaya çıkma eğilimi göstermesine (s. 12) bakarak olacak, kendisini "şairi âzam" ilan etmesinin ardından, zaar, (nasıl denir?) "grand romancier" (böyle mi denir?) olmaklığını da vaaz etme hazırhğı içinde ama bu sefer, Kafka ve Kundera ile aşık atarak... (Neyse bu yazıda, 1 nisan günü elime geçen ve gece boyu gülmekten katılayazarak okuyup bitirdiğim Fehmi K.'nın Acayip Scrüvenlcri'ndeki matraklık düzeyine ulaşamayacağım, bu noktada belli. olduğuna göre bundan sonra ciddi bir şeyler söylemeye çalışayım: ) Desen: Semlh Poroy rak), birinci tekil şahıs kahramanına, okumakta olduğumuz metni nasıl yazdığını anlattırır ayrıca; yazma işi üzerine yazılmış bir metindir bu yazılan. Bu "ben", içinde bulunduğu metnin yazarı mıdır? Gene, hcm öylc hcm değil: Onu yazmakta olan kişidir; ama onu yazmış olan kişi değildir.. Hilmi Y. ise, yer yer üstü kapalı olarak otobiyografik öğcler içeren (gene, "ben"li) Taormina'dan sonra, Fehmi K.'nın Acayip Serüvenleri'nde, yazannı metnin içine sokuyor bununla da kalmıyor; ötcki mantıki sonuçları da çıkararak, içinde aynı zamanda okur(lar)ı, eleştirmeni ve giderek çevirmeni (!) ve yayıncısı konuşan; yazılış sürecinin tartışıldığı; açıkça kendini yani hem metnin kendini; ama yazarı da içinde olduğuna göre hem de yazarının kendisini anlatan bir anlatı kuruyor. Fehmi K., Hilmi Y. midir? Burada da hem öyle hem değil: Fehmi K.'nın Acayip Serüvenleri içinde anlatılan serüvenler, Fehmi K.'nın değil; Fehmi K.'nın Acayip Serüvenleri'nin yazarının serüvenleri olarak anlatılan serüvenleridir ama bunlar Hilmi Y. 'nin, Fehmi K.'nın Acayip Serüvenleri'nin yazarının serüvenleri olarak yazdığı serüvenlerdir; dolayısıyla kendi "gerçek" serüvenleri değildir Fehmi K.'nın Acayip Serüvenleri'nin ya/.arının"gerçek" serüvenleridir. Bu noktada, postmodernizmin temel dayanağına (ve yukarıda biraz 'acayip' bir biçimde ortaya atıp bıraktığım "temel gerçcklığımız" konusuna) dönebılıriz: Postmodernizm, belki de butün yazın tarihi için geçerli olan, ama iimdıye dek belki deçağımızdakı kadar büyük anlamsızlıkların ortasında kalınmadığı için bu kadar açtkça bilinçlendirilmemiş bir noktayı bilinçlendirdi: Yazın için tek temel gerçeklik, yazının kendisidir yazının dayandığı, kendi dışında bir değer; anlartığı da kendi dışında bir gerçeklik değildir metin, kendinin hem öznesi hem nesnesidir. Yazar, metninin varlığı kadar, kendi yazar olarak varlığını da yazdığı metne dayatmak zorundadır yazar, yazmakla varolur; varoluşunun gerçekliği; dolayısıyla, anlamı da doğruluğu da dcğeri de yazmasında ve yazdığı metinde temellenir. Yazar, yazardır... Dediğim gibi bu Hilmi Y. çok olmaya başladı; bundan sonra, Hilmi Yavuz olarak anılsın. D S A Y F A CUMHURİYET K İ T A P SAYI 69
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle