Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6 E Ç M I Ş I N C E L E C E M Sonrası Sessizlik' MEÜICEVKTMIMY Ataç derdi ki, "Bütün divanlar okunamaz, buna gerek de yoktur. Divan şiirimizi bilenler, sevdiklcri beyitlerden bir seçki düzenlemeli, o yeter gençlerimize." Bir Shakespeare sevdalısı, Sayın Bülent R. Bozkurt da "Güneş Çarkında Gölgeler Shakespeare'den Alıntılar' adlı bir seçkiler kıtabı bastırmış geçen yıl, benim elime yeni geçti. Shakespeare ile Divan şairlerimiz arasında herhangi bir benzerlik kurduğum sandmasın; ama bu alıntılar bana zevkli dakikalar yaşattı. Çoğunun hangi oyunda, hangi Sone'de geçtığini bilirdim, dikkatimin çekilmesınden midir, bunlar beni düşündürdü, belki hatta yeni yorumlara bile yöneldim. Sayın Bozkurt, önsözde şöyle diyor: "Shakespeare'i tanıyanlar bu alıntılarda kimi yankı ve çağrışımları belki yeniden duyacaklar; tanımayanlar ise hem bu önemli şair, tiyatro yazarı ve düşünce adamının çeşitli yönleri ile ilgili uyarıcı ışıltılar bulacaklar, hcm de yaşama tılsımlı bir aynadan baknıa hrsatı elde edeceklerdir." Sonra da şunu ekliyor: "Burada bir hatırlatma yapmakta yarar olabilir: Alıntılarda yer ı alan soz ve goüşler | doğrudan I Shakespeare'e değil, o sö/.ii söyleyen, görüşübelirten oyun ya da şiır I kişisincait. Shakespeare'in kendısınin, hemen hiçbir konuıla ne ılüşündüğünü | gosteren belgeler günümüze ulaşmamtş." Bunun için de kitabın sonundaki notlarda açıklamalara yer verilmiştir. Ben yazımın başlığına, Hamlet'in ölürken söylediği SHAKISPI 4K1. sozu, son sozu aldım: Sonrası sessizlik. İşte ölüm budur. VIII. Henry'den alınan şu iki dizc de benzer bir espriyi dile getiriyor: Vcrdiği süzler, o zamanlar kendisi gibi yamandı; Yaptığı işlerse, bugün kendisi gibi bir hiç. Zalim III. Richard'ın ju savıınmasına bakın: Vicdan dediğtn, korkaklara özgü bir kavramdır, Başlangıçta, giiçlüler ürksün diye bulunmuş. Onca sevdiğim bu oyundakı bu sözler belleğimde kalmamıştı. Bahtsız Lear, bakın ne diyor: Geceyi seven seyler Böyle geceleri scvmez. Sonra ju parçalar: Kimi büyük doğar, kimi büyüklüğc uiaşır, jtimine ise büyüklük tepeden iner. (OnikinciGece) Şu olaydan bir saat önce ölmüş olsaydım, Mutlu bir yaşam sürmüş olacaktım. (Macbeth) Güneş her gün nasıl yenilcnir, nasıl cksirse her gün, Sevgin de bana, soylenmişolanı söyletip duruyor işte. (Sone76) D Yoksulun pırlantası yıldızlar Kuş Kafesindeki Tenor / Nazlı Eray / Can Yayınlan, tst. 1991 / 168 s./ 14.000 TL. CKKKodNo:021.518 MINUM Nazlı Eray'ın son öykü kitabı yirmi yedi radyo öyküsünden oluşuyor. öykülerde insanı zaman zaman güldüren, düşündüren, aynı zamanda toplumsal sorunları da anlatan bir yazın biçimi var. Düşlerin uçsuz bulutlarında gerçeği de soluyarak okuyucuya bir kuş heyecanı verebilmek... Nazlı Eray Kuş Kafesindeki Tenor'la belli kahpların dışına çıkmış. Kitapta bol kara mizah ve sinematografik öğeler de bulunuyor. örneğin "Düş İnsanları", "Sen ve Ben" veya "Sınırdaki Park' öykıileri son filmi çağrıştırıyor. (Olay Sinop'ta sonsuz Karadeniz'e bakan ulak parkta geçer. Arkada çay bahçeleri, ufak tahta takalar satan dükkânlar, yoğun bir su buharı gibi bir inip bir kalkan sis vardır. Sis dağıldığında belirli yerleri görürüz. Siz inince görüntüleryokolur. (Sayfa86) Kuş Kafesindeki Tenor kitabınızda, düşler ve fantaziyle karışık olarak toplumsal gerçekçiliğin de belirgin izleri var. Kitabınız hakkında neler söylemek istersiniz? ERAY Evet, kuvvetli dozda ilk kez fantastik öğeye toplumsal gerçekçiliği oturtuyorum. Toplumsal öğeler fantastik bir gerçek çerçevesinde. "Yıldızlar Yoksulların Pırlanıalarıdır", "Firavunun Piramidi", "Uşağın Diişü" veya "Gladyatörler Kulisi" toplumsal gerçekçiliğin yansıtıldığı öyküler. Kitap için söyleyeceğim ikinci yenilik ise öykülerin hepsinin radyo öyküleri olarak yazdmış olması. Üçüncü yenilik olarak müzik parçalarının olması diyebilirim. Bazı okurlar öyküleri müziğini dinleyerek de okuyabiliyorlar. öyküler diyalog halinde, tiyatro biçiminde yazıldığı halde tiyatr.o değil. Kalıpları kırmak hoşuma gidiyor. Birçoğu müzikli, radyofonik öyküler. örnek "Maça Kızı" adlı öykünün müziği Tchaikovsky veya "Bakır Lamba"nın Rimski KorsakovŞehrazat. Günlük yaşamda da düşlerle böylesine yoğun mu yaşıyorsunuz? Düş kurarak zaman zaman uçar mısıntz? ERAY Günlük yaşamda düş kurarım tabü. Herkes kurar. Düşsel bir dünyam var, ama ayakları yere basan bir insanım. Düşlere hiç bağlı olmadan yaşamak sıkıcı ve anlamsız olur. Türkiye ortamı Kuş Kafesindeki Tenor adlı kitabımda uyguladığım teknikiçinçokmüsait. *** Konuşmamızda Madam Anjel adlı öykünün Eray'ın çocukluğunun bir anısı olduğunu öğreniyo rum. Şişhane yokuşu, o muhteşem apartman, bir gramofon sesi, çok sevdiği Arjantin tangoları... Frej apartmanında oturan sosyetenin gözbebeği Madam NAZLIERA Y: 'MUTLU OLMAK VE MUTLU ETMEKİÇİN YAZIYORUM" Anjel. Düşler dükkânına bırakılmış bir çocuğun elyazısı ile yazdmış bir mektup, bizi hüzünlü bir öyküde geçmişe götürüveriyor. Ne tuhaf, bu öyküyü okurken havaya eski ve canlı bir Arjantin tangosu yaydıveriyor. Gelin şimdi de Tablodaki Kadmın Düşü adlı öyküyle Debussy 'Batik Katedral' Prelude'e kulak verelim. "Günlük yaşamımızda, her an, her saniye, her gün düşlere ihtiyacımız olduğunu biliyoruz. Düşlerirriiz bizi yaşatıyor, umutlandırıyor, yaşamımızı renkli kılıyor. Acaba bir görüntü, yaşamayan, soluk alıp vcrmeyen bir şey de düş kurabilir mi? örneğin yağlıboya eski bir tablodaki güzel bir kadının da düşleri olabilir mi? Bence olabilir. İşte karşımızda çok eski yülarda yapılmış yağhboya kadın tablosu. Ne kadar güzelmiş. Kızıl kahverengi saçları ensesinde bir topuzda toplanmış, kulaklarındasallantılı inci küpeler yakası açık vişne çürüğübirkadıfe elbise ile poz vermiş ressama." (sayfa 60) Bazen yitirdiği bir düşün ardından bakakalan bir insanı ve onun buruk hüznünü yaıu başımızda hissediyoruz. Nazlı Eray , "Mutlu olmak ve insanlan mutlu etmek için yazıyorum" diyor. Düşler £«4 YIN KİTAB1NIN CİRİŞİNDE CARA VAG dükkânının GIONUN SÖ7.LKRİ YER ALIYOR YILDIZYOKSULLAR1N PIRLANTALARIDIR sınırsız zenLAR ginliğinde, Antika Aynanın Düşü bile var .Mozart'ın Flüt Konçertosu'nu dinlerken gül ağacından oyma kristal bir aynanın buğu gözlü kadını hiç unutamayan o antika ayna. Kadınla birlikteyaşanan tüm gün. Gündüzleri evden pek çıkmayan, eski bir gramofondan çoktan unutulmuş parçaları dinleyen, geceleri evli dostunu bekleyen yalnız kadının yarı karanlık dünyası. Hüznün, gülümseyişin, kara mizahın veya sinema karelerinin müzikli öykülerinin gerçekle düş arasındaki yolculuğuna çıkmak isterseniz bu kitabı ilginç bulacağınızı düşünüyorum. D CUMHURİYET KİTAP SAYI 8 7 SAYFA 5