Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Bir insanlık borcu olarak ilgilenmemiz gereken bir konu İki Belçikalının ortaya attığı ilginç bir soru Moliere 'hayali' yazar mıydı? Moliere, on yedinci yüzyıl Fransası'nın komedya yazarı. Pierre Corneille ise tragedyalarıyla tanımyor. Peki, Moliere'in komedyaları, gerçekte tragedya yazarı Corneille tarafından yazılmış olabifir nıi? Bclçıkalı iki avukatın, Hippolyte Wouters ile Christine de Ville de Goyet'nin birlikte yazdıkları Moliere mi, Yoksa Hayali Yazar mı? adlı kitapta bu soruya "Evetr" diye yanıt veriliyor. Belçikalı avukatların savına bakılırsa Moliere otuz yaşına gelinceye Kadar "dişe dokunur" hiçbir şey yazmamış. Otuz sekiz yajında ise Corneille'in yaşadığı Rouen kentini ziyaret Corneille Moliere ^ o u t e r s ile Ville e t m i ş de G o y e t , özellikle Corneille'in Le C i d adlı yapıtıyla Moliere'in H a s t a l ı k H a s t a s ı ' n ı karşılaştırmışlar ve arada şaşırtıçı benzerlikler yakalamışlar. N i c e Üniversitesi öğretim üyelerinden Profesör F r a n ç o i s V e r g n a u d da Belçikalı avukatların b u görüşüne k a t ı h y o r : İşkence: Bir insanlık suçu Ulusalüstü Insan Hakları Hukukunda îşkencenin Önlenmesi / Mehmet Semih Gemalmaz / Amaç Yayınları / 311 s. / 15.000 TL. / CKK Kod No: 191.058 NEVZAT HELVACI* Uluslararası insan hakları hukuku, insanlık aılesinin tüm üyelerinın haklarını tam, ejit ve ayrımsız biçimde tanımanın, dünyada özgürlük, adalet ve barışın temelı olduğu anlayışına dayandırılmıştır. İnsan hakları hukuku içinde işkencenin önlenmesine ilişkin düzenlemeler, önemli bir yer tutar. Kişi dokunülmazlığı, insan kişiliğinde bulunan onur ve saygınlığı korumanın bir güvencesi olarak anlam ve içerik kazanmıştır. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 9 Aralık 1975 tarihinde yayımladığı bildiride, bu anlayışla işkenceyi bir "insanlık suçu" olarak nitelemiş ve lanetlemiştir. İşkence suçu, salt işkence gören kişiye karşı değil, tüm insanlığa karşı işlenmiş bir suç niteliğindedir. Uygar dünya konuyu artık böyle algılıyor. Genç bilim adamı Mehmet Semih Gemalmaz, işkencenın önlenmesi içın uluslararası düzeyde gösterilen çabaları değerli bir yapıtla önümüze koydu. Gemalmaz bu incelemesinde, işkence ve kötü muamelenin önlenmesine özgülenen sözleşmelerle birlikte, işkence yasağı koyan genel metınleri kendı yorumlarıyla birîikte sunmuş ve örnek kararlarla uygulamayı da gözler önüne sermiştir. Bu başanlı çalışma, sadece ilgilenen kişilerin başvuracağı bir yapıt olnıaktan öte bir değer taşıyor. Bu nedenle fakültelerdeki insan hakları, anayasa ve devletler hukuku kürsülerinde de yararlanılabilecek derli toplu bir ınceleme olduğunu belirtmek gerekir. "Ulusalüstü tnsan Hakları Hukukunda tşkencenin Önlenmesi" adını taşıyan bu yapıtı yazmakla Sayın Gemalmaz ve yayımlamakla Amaç Yayıncılık önemli bir görevi yerine getırmişlerdır. Şımdı görev sırası okurlardadır. Bu yapıtı öncelikle hükümet üyelerinin okuması gerekir. Çünkü işkenceyi önlemek birinci derecede onların görevidır. Bu görevin yeterince yerine getirıldiği söylenemez. Bugün işkence ülkemızde hâlâ bir sorgulama yöntemi olarak yaygın biçimde kullanılıyor. Siyasal nitelikli suçlarda işkence ayrıca baskı ve sindirme aracı olarak da uygulanıyor ve DÖylece bir ek ceza verilmiş oluyor. Kamuoyuna yansıyan yakınmalardan anlaşıldığına göre, sorgulama yerlerinde falaka, elektrik, tazyikli su ve Filistın askısı gibi işkence araçları kullanılıyor. Eğer yönetimler işkenceyi önlemede içtenlikli olsalardı, birer devlet dairesi olan sorgulama yerlerinde işkence araçları bulunmazdı. Yöneticilerin insan hakları konusunda öğrenmeleri gereken pek çok şey var. Bu yapıtı saVeılar ve yargıçların okuması da oldukça yararlı olacaktır. Böylece her türlü işkence savının ciddı biçimde soruşturulması gerektiği konusunda dünyadaki örnekler öğrenilmiş olur. İşkence ahında alındığı anlaşılan bir anlatımın işkence yapan kişi dışında başka hiçbir kimse için kanıt sayılamayacağı biçimindekı Işkenceye Karşı BM Sözleşmesi hükmü, yargı pratiğinde yaşama geçirilebilirse hem adli yanılgılar azaltılmış hem de işkence bir sorgulama yöntemi olmaktan çıkarılmış olur. Güvenlik görevlileri yalnızca bu yapıtı değil, işkencenin önlenmesi konusunda yayımlanmış tüm yapıtları okumalıdırlar. Aralarında işkence eylemlerine karıs,mıj olanların bulunması, ki bunların varlığı mahkeme kararlarıyla saptanmıştır bu eylemi insanlık suçu sayan öbür görevlileri de zan altına sokmaktadır. Bu yüzden güvenlik görevlileri ıçın i^kenceyi önlemek, bir anlamda kendılerinı temize çıkarmak anlamını tajır. İsveç Polis Sendikası Başkanı, İstanbul'da yaptığı bir konuşmada, "Isveç'te polis işkence yapmaz, çünkü onun sendikası vardır" demiştı. Bu söz çok şeyi anlatmaya yetıyor. Bu toplumu oluşturan görevligörevsiz herkesin, işkenceye karşı tavır alması ve onun önlenmesi için çaba harcaması gerekir. Elbette bu konuda gazetecıler, avukatlar ve doktorlar gibi kimi meslek kesimlerine ve aydınlara daha çok görev düşüyor. Biliniyor ki anayasada işkence yasağı bulunması, ceza yasalarında işkence eylemlerınin yaptırıma bağknması, bu konuda iki ayrı uluslararası sözleşmenin yürurlüğe konulması, işkenceyi önlemeye yetmemiştir. Bu nedenle işkencenin toplum yaşamımızdan çıkarılması için gösterilen her çaba saygıdeğerdir. Salt Türkiye'de değil, tüm dünyada işkence ve öteki zalimce, insanlık dışı ya da onur kırıcı davranış ve cezaya karşı savaş vermek bir insanlık borcudur. D • Mevzat Helvaa İnsan Hakları Derneğı Başkanı 'dır. "Corneille ile Moliere aynı deyimleri, aynı eski sözcükleri kullanmışlar. Normandiya'ya özgü deyimlerin kullanılması Corneille açısından doğal karşılanabilir, ama Moliere açısından açıklanması olanaksız..." Buna karşılık, Sorbonne Üniversitesi Fransız edebiyatı profesörlerinden Robert Garapon, bu görüşü bir " k u r u n t u " olarak niteliyor. Geriye bir soru kalıyor: Moliere gerçekten "hayali" bir yazar mıydı, yoksa Belçikalı avukatlar biraz fazla 'hayalci'mi? Poesialbum'lar ıftlacak şimdi? Brecht'le başlıyor Verlag Neues Leben'in (Doğu) Berlin'deki yaşamı; Rıiımı yıl, 1967: sayı, 1. Her ay 32 sayfalık şiir kitApçıkları şiirseverlerin ellerine gelın konar. Kapaklarında ve iç sayfalarda, (1617.) desen var yalnızca krtapçıkların. Kapak içinde şaire ilişkin bilgiler yer alıyor hep; arka kapağın içinde de bir sonraki ay yayımlanacak şaire ilişkin kısa bilgi. riyatı, 90 fenik (tarihe karışan Doğu Alman para birimiyle). Poesialbum'ıiM son sayısı 271 numara ve Rainer Kirsch'e ayhlmış. Bu dizide, başlarda, devrimci şairlere yer verilmiş. Neruda, Mayakovski, Wapzarow, Cesar Vallejo, Erich Fried, Ritsos, Aragon gibi. Aslında tüm ülkelerden seçme ozanların üriinleri yer ahyor dizide; daha çok da DDR'li ve sosyalist ülkelerin ozanlan. 1 \ ıcsiealbum J7I \ Dünyada bir eşi daha var mıdır böylesi bir yayıncılığın, bilmiyorum. Beni, Poesialbum'lar heyecanlandırdı. Elimden düşürmüyorum bulabildiğim sayıları. DDR'nin yeni para birimiyle, Batı Alman Markı egemen artık DDR'ye böylesi güzel yayıncılık örnekleri sürdürüliir mü? Hiç sanmıyorum. Kitaplar yüz bine varan tirajlarla basılamayacak, dergiler elli bine varan baskılara ulaşamayacak okurlar artık ucuz kitap okuyamayacak, pekçok yayınevi kapanacak; devletin eli kâğıda uzanmayacak ve serbest piyasa ekonomisi yayın alanını ailak bullak edecek. Şimdiye dek hiçbir Türk şairinin yer almadığı dizinin 1990 yılı programı da şöyle: 272 numarada Pasolini (İtalya), 274 Juri Kusnezow (Sovyetler Birliği), 276 numarada Georges Brassens (Fransa), 277 Ina Kutulas (DDR), 278 Robert Burns (İskoçya)... Kahraman bir yayınevi Türkiye'de de böyle bir Poesialbum dizisini gerçekleştiremez mi? DDR'de tarihe karışırken böylesine güzel bir şiir dizisi, Türkiye'de doğamaz mı? İşkenceyi önlemek, görevlı görevsı; herkesin görevı C U M H U R İ Y E T K İ T A P : SAYI 24 S A Y F A 15