23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Bir sabah Titi pencereden bakarken denizci elbisesi giymiş bir çocuk gördü. Gözlcri gökyüzünde, ağzında mızıka uygun adım yürüyordu. Bülo ve Musto da topuklarını rap rap vurarak peşinden geliyorlardı. Titi şaşkınlıktan kendini alamadı. Bu çocuğu şimdiye kadar hiç görmemişti. Ne güzel sarı saçları, fıldır fıldır bakan mavi gözleri vardı. Asu'nun mutlaka bundan haberi vardır, dedi içinden. Sonra da fırladı Asu'lara gitti. Asu henüz kalkmış, kahvaltı ediyordu. Tıtı camı tıklatr;,' Günaydın, bıle denıeden, parmağıy denizci giysili çocuğu gösterip, "Bı kim?" diye sordu. "Haa, o mu?" dedi Asu, ağzında peynirle. "Denizci Selo o. Yeni gcldi. Büyüyünce denizci olacak da ondan öyle giyiniyor. Denizci filoları, gemileri, sürüyle de kayığı olacak ilerde. Aaaa! Dur bir dakika!" Titi, ne oldu, diye soramadan Asu ıçerı kaçnııştı. Az sonra elinde kırmızı bir kayıkla geri geldi. "Baak", dedi. "Bunu bana verdi. Üstünde ne yazıyor, okur musun?" Tili gözlerini kırpıştırarak kayığın burnundaki yazıya baktı. "Aaa! ASU... Ne hoş! Senin ismini yaznıış. Ne yaptın bunun için?" Asu bacak bacak üstüne atıp hınzırca gülümsedi. "Hıiç... Her yeni t.ınıştığına isim yazılı bir kayık hediye ediyor zaten. Sen de tanış senin de kayığın olsun." Titi hiçbir şey söylemeden eve koştu. Aynanın karşısına geçti. Eteklerini iki ucundan tutup kaldırdı. Hafifçe eğilerek, "Merhaba, ben Titi", dedi. "Iıh", dedi sonra. "Olmadı!" İki eliyle aynadaki görüntüsünü siler gibi yaptı. Olmazdı tabii. Gülümsemeyi unutmuştu çünkü. Bu kez aynı harcketi gülümseyerek tekrarladı. İşte şimdi olmuştu. Hemen sokağa fırladı. Nasıl olsa gelir, diye kaldırıma oturdu, beklemeye başladı. Yokuşun başında bir denizci şapkası belirdiğinde telaşla yerinden kalktı, etek uçlarını şıppadak yakaladı. Selo yanından geçerken sadece cılız bir "Merhaba", diyebildi. "Ben Titi", diyemeden Selo bilyalı arabasıyla çoktan uçup gitmişti önünden. Titi üzülmüştü. Başını ellerinin arasına aldı. " O n u bir daha nerede görürüm", diye düşündü. Ansızın bir gülümseme yayıldı yüzüne. "Denizci ya", dedi. "Deniz kıyısına gelir elbet." Oltasını aldı, sahile indi. Şansı iyiydi. İlk atışta iki baliK tutmuştu. Balıkları kovaya, oltayı denize attı, bekledi. Neyse ki, Selo öyle çok bekletmiyordu. İşte gene köşeden çıkmıştı. Titi bu kez çok heyecanlandı. Yüreği küt küt çarpmaya başladı. Yüreğinin sesi duyulmasın diye elini göğsüne koyup bastırdı. Gözlerini kapadı. Selo tam yanından geçerken gözlerini birdenbire açtı, "Merhaba", dedi. "Merhaba", dedi Selo da. "Birlikte tutalım mı?" Selo kötü bir şey olmuş gibi yüzünü buruşturdu. Başını iki yana hızlı hızlı sallayarak, "Balık tutmaktan hiç hoşlanmam", dedi. Titi bir tuhaf olmuştu. Hıh, dedi içinden. Ne biçim denizci bu. Oysa deniz denilince balık, denizci denilince de balıkçı gelir aklıma. Kovasındaki balıkları denize attı. Artık balık tutmayacaktı. Bütün neşesi de kaçmıştı zaten. Akşama kadar mahallede tırnaklarını kemire kemire dolaştı durdu. Sevım Ak'ın "Benim adım Tıtı" adlı uyküsündenbırbölüm Desen Behiç Ak Benim adım Ti Ti Kırmızıfareyi kim sevmez? 'Edebiyat, her şeyden önce dil bilincidir, dünya görüşü tasanmıdır. Dil ve dünya görüşü ise insanın en asli fonksiyonlarından biri olan düşünmenin, tasarlamanın ve ifade etmenin'olmazsa olmaz' bir parçasıdır.' SÜLEYMAN BULUT ırmızıfare: Çocuklar için edebiyat dergisi... Bunun bir baska anlamı: Türkiye'de ilk kez çocuklann bir edebiyat dergisi olması. İlk kez tanımlaması kimseyi şaşırtmasın. Çocuk dergiciliğimizin tarihi epey gerilere, Tanzimat'a kadar gider. Ama bunlar, adı üzerınde çocuk dergileri. Çocuklara yönelik olarak bırçok şeyden söz eden, birçok konuya sayfa ayıran dergiler. Günümüzün çocuk dergilerinde ıse çocuk edebiyatı zaman zaman ağırlıklı olmuş, çoğu zaman ıse çizgi romanların arasında bir öykü, bir şiir, bir nıasal olarak sıkışıp kalmıştır. Kırmızıfarenin bu dereilerden farkı, bütün sayfalarını çocuk edebiyatı ürünierine... Öyküye, masala ayırmisı. Bu fark önemli mi? Önemli, hem de çok... Edebiyat, her şeyden öncc dil bilincidir, dünya görüşü tasanmıdır. Dil ve dünya görüşü ise insanın en asli fonksiyonlarından birı olan düşünmenin, tasarlamanın ve ifade etmenin "olmazsa olmaz" bir parçasıdır. İnsan, dil içinde düşünür, tasarlar, ifade eder, onaylar ya da değiştirir. Bir şair şöyle der: "Söylemek istediğim sözcüğü unuttum ve düşünccm biçiminden soyunmuj olarak gölgeler ülkesine geri dönüyor." Dilin dışında düşünmek mümkün değil. Bilmek, hatırlamak, anlamak mümkün değil. Öte yandan dil, Türkiye'deki eğitim politikasında uygulandığı gibi dilbilgisinden de ıbaret değil. Tüzüklerle yasaklarla belirlenemez. Dilin kendini bulduğu en iyi ortam edebiyattır. Dil edebiyatta, deyiş yerindeyse balığın suda yaşaması gibi yaşar, canlanır. Hoş bir tesadüf, geçenlerde gazetelerimizden birinde okudurn: Eğitimciler, matematik, geometri, kimya gibi pek çok öğrencinin daha sonra nayatlarında pratik olarak kullanmadıkları derslerin kaldırılmasını, bunların yerine edebiyat ve "sosyal bilgüer"e ağırlık verilmesıni tartışıyormuş. "Edebiyat" deyip geçmemek gerekiyor. Kırmızıfare bunun farkında. Derginin ilk sayısında B.R. Eyüboğlu'nun "Gözlerimin Bahçesinde", A.A. Milne'in "İyi Kız Fatmacık" adlı şiırleri; Elvan Pektaş'ın "Kedi mi Deli, Ben mi De Çocuklar için bir edebiyat dergisi çıktı K li", Haldun Aydıngün'ün "Uyanış", Fatih Erdoğan'ın "Kızlar Hep Sorun", D.Aykul Biskhu'un "Müzedeki Resim Adam", Sevim Ak'ın "Benim Adım Titi" adlı öyküleri; M.Argilli'nin Yemelik Masalları yer alıyor. Ayrıca Bir Yazar, Bir Kitap köşesinde Roald Dahl'm Çarli'nin Çikolata Fabrikası adlı kitabı tanıtılıyor. Kırmızıfare'nin yetişkinlere yönelik iki sayfalık bir eki de var: Bu sayının yazısını Gülçin Alpöge yazmış: "Televizyon Umacı mı?" Bir dolmakaleme, "Yaşasın Edebiyat" bayrağı çeken Kırmızıfare'nin ilk sözlerini, ben yazımın son sözleri olarak buraya almak istiyorum: "Merhaba. Geciktiğimiz için özür dileriz. Ülkemizde yıllardır çocuklara yönelik bir edebiyat dergisi yoktu ve biz ancak şimdi bir tanecik çıkarabildik. Geciktiğimiz için şerkçekten üzgünüz. Şimdilik mevsimlik olarak çıkabıleceğiz ve dergimizin bundan sonraki sayılarını yalnızca üyelerimize gönderebileceğiz. Elinizdeki Kırmızıfare'yi inceleyin, hoşlanırsanız ve sürekli izlemek isterseniz, derginizin içindeki üyelik formlarını doldurup bize iletin. Hoşlanmazsanız, bize yazın, görüşlerinizi bildirerek daha güzel ve doğru bir dergi yapmamıza yardımcı olun. Kırmızıfare." Kırmızıfare'deki Uyanış adlı öyküye Şekıp Davaz'm çizdiğı desen C U M H U R İ Y E T K İ T A P : SAYI 24 S A Y F A 73
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle