Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
18 TartışmaEditöre Mektup CBT 1476/3 Temmuz 2015 Yalın Bilgi İşlem Örneği Olarak CHP Seçim Sistemi Murat Yıldırımoğlu murat@muratyildirimoglu.com 7 Haziran seçimlerinde AKP’den milletvekili seçilen İbrahim Turhan, İstanbul Borsası’nın başındayken yaklaşık 14 milyon TL harcayarak borsanın bilişim altyapısını yeniledi. Borsanın bilişim çalışanları da 60 kişiden 140 kişiye çıkarıldı. Amaç, borsanın daha sağlıklı ve sorunsuz çalışmasıydı. İbrahim Turhan, 2014 yılının Nisan ayında yaptığı açıklamada, kendisinden önce borsada yaşanan bilişim sorunlarına dikkat çekiyor ve yeni kurulan sistemle bu türlü sorunların sona ereceğini iddia ediyordu. Bu açıklamadan üç ay sonra, yeni kurulan sistem arıza verdi. Her sistem arıza verebilir. Ama bu kadar para harcanıp, bu kadar ek personel alınıp iddialı açıklamalar yapıldıktan 3 ay sonra arıza çıkması pek de hoş karşılanmaz. Borsa İstanbul’daki sorun tekil bir örnek değil. Kamu hizmeti veren yerler başta olmak üzere bilişim sistemlerinde sürekli sorun yaşıyoruz. Bu sorunların kökeninde, bilişim teknolojilerinde Seçim sisteminin ilk hali sunuculara dağıtıyor. Bir Web sunucu çökerse ya da üzerindeki yük artarsa cihaz gelen istekleri buna uygun olarak dağıtabiliyor. Web sunucuların yapılandırma bilgileri, küme şeklinde yapılandırılmış dosya sunucularda duruyor. Bir dosya sunucusu çökerse diğeri görevi devralıyor. Web sunucuları, girilen bilgileri arka plandaki veritabanı sunucularına kaydediyor. Veritabanı sunucuları da küme (cluster) şeklinde yapılandırılmış durumda; birisi çöktüğünde diğeri hizmet sunmaya devam ediyor. Mesleğe yeni başlamış uzmanlar bile böyle bir yapı önerip kuruyorlar. Yapı güzel ama hemen hemen yalnızca kâğıt üzerinde güzel. Yük dengeleyicileri fazlasıyla karmaşık cihazlar. Yapılandırılmaları zor. Gelen isteklere müdahale de edebildikleri için uygulamaların çalışmasında sorun yaratabiliyorlar. Veritabanı kümelerini kurmak, yapılandırmak ve sağlıklı çalışmasını sağlamak kolay değil. Çıkan sorunları anlayaıp gidermek zaman alabiliyor. Dosya sunucuları kümesi de aynı sorunlara sahip. Kümeler aynı zamanda maliyeti kat kat arttırıyor; tek bir sunucuyla yapılabilecek Seçim sisteminin son hali partinin bilgisinin kaydedilmesine gidildi. Bu da veri girişlerinin çok basit ve hızlı olmasını sağladı. Oluşturulan çözüm seçim zamanına kadar beş kez test edildi. Bu testlerde hem sunucuların ve yazılımın sağlıklı ve performanslı çalışıp çalışmadığı görüldü hem de parti görevlilerinin eğitimi sağlandı. Ayrıca, seçim sistemi hem CHP bilgi işlem çalışanları tarafından hem de barındırma firması tarafından çeşitli yüklerle ve saldırılarla sınandı. Seçim sistemi tüm testleri ve saldırı dene melerini başarıyla atlattı. Tüm bu hazırlıklar seçim gecesine de yansıdı. Seçim gecesi boyunca yaklaşık 135 bin sandığa ait bilgiler sisteme girilebildi. Daha önceki seçimlerde bu rakam en çok 80 bin olabilmiş ve çoğu zaman bunun da altında kalmış. Sonuç: CHP Seçim Sistemi, günümüzde moda olan akımların tersine, yalın bir çözümün oluşturulabileceğini gösterdi. Çalışan bir çözümün karmaşık ve pahalı olması gerekmediği bir kez daha anlaşıldı. Bir siyaset aracı olarak halk dalkavukluğu Ziya Gürel Gürel, ziyagurel@gmail.com B Donanım yük dengeleyicisi Web sunucular 7 adet Web sunucular 7 adet Veri tabanı sunucusu Web sunucular için dosya sunucuları Veri tabanı sunucuları (2 adet. bir küme (cluster) şeklinde yapılandırılmış) Web sunucular için dosya sunucuları (2 adet, bir dağıtık dosya sistemi kümesi şeklinde yapılandırılmış) son yedisekiz yıldır giderek artan bir eğilim yatıyor: Karmaşık çözümler üretme eğilimi. Bilişimde yalın olan ne varsa terk ediliyor ve karmaşık çözümlere yöneliniyor. Eskiden az sayıda donanım, yazılım ve personelle yapılan işler hep daha fazla donanım, yazılım ve personelle yapılmaya çalışılıyor. Bilişimde donanımın, yazılımın, personelin çoğalması sağlıksız bir duruma karşılık geliyor. Karmaşık ve amacına hizmet etmeyen çözümlere örneklerden birisi CHP’nin seçim sistemiydi. 7 Haziran Seçimleri’nden önceki sisteme göz atalım. Yukarıdaki çözüm CHP’ye özgü değil. Çoğu yerde buna benzer çözümler görmek mümkün. Bu çözüm, bakıldığında şiir gibi görünüyor: Bir yük dengeleyici cihaz gelen istekleri alıyor, istekleri arka plandaki Web CHP’NİN SEÇİM SİSTEMİ işler için birden fazla sunucu alınıyor. Küme içindeki sunucular aynı anda hizmet vermiyor; birisi hizmet verirken diğer yalnızca yedekte bekliyor. Açıklanan nedenlerle CHP’nin yeni sisteminde yalın bir yapı amaçlandı. Bu amaca uygun olarak, yük dengeleyici cihaz kaldırıldı. Veritabanı sunucu kümesi iptal edildi; iki ayrı veritabanı sunucusu elde edildi. Bu sunuculardan birisi CHP’nin günlük sitelerine ayrılırken birisi yalnızca seçim sistemine ayrıldı. Dosya sunucusu kümesi de iptal edildi ve tek bir sunucu dosya sunucusu olarak kullanılmaya başlandı. Yeni sistem aşağıdaki gibi oluşturuldu: Yeni sistemde arıza durumuna karşılık sağlıklı bir yedekleme hizmeti sağlandı. Veriler değişik dosya sunucularına sürekli olarak yedeklendi. Yedeklemeler sunucuların kendi yedekleme işlevleriyle gerçekleştirildi. Ayrıca, sunucuların durduğu barındırma firmasında da sorun yaşanabileceği düşünülerek veritabanı içeriği başka bir barındırma firmasında duran bir sunucuya anlık olarak yedeklendi. Bu yedeklemede de veritabanı yazılımının kendi işlevleri kullanıldı. Seçim yazılımında büyük değişikliklere gidildi. Önceden, seçime katılan tüm partilerin ve bağımsız adayların bilgisi sisteme girilirken yeni yazılımda yalnızca dört büyük irleşmiş Milletler’in ilkini 1974’te Kanada’da düzenlediği HABİTAT Konferansı, 1996 Haziranında İstanbul’da toplanmıştı. “UN Human Settlements Programme” etkinliğinin kısaltılmış başlığı olan HABİTAT, aslında birçok bilim dalında kullanılan bir deyimdir. Bir ya da birkaç organizmanın yerleştiği yaşam alanı, demektir. Her toplantı, umut verici, insanlığı doğayla barıştıracağı düşüncesiyle sevinç uyandıran bildirilerle sonlandırılır. “1996HABİTAT İstanbul” buluşmasında da on gün süren etkinliğin sonunda; su, hava temizliği, florafaunanın korunması, megapol yerleşimlerin sosyal iletişimi yok edici unsurlardan arındırılması, tarihin ve ekinsel değerlerin korunması konularını irdeleyen bir bildiri ortaya çıkmıştı. Ne var ki, günümüzden şöyle yirmi yıllık geçmişe dönüp baktığımızda, tüm doğal canlılığı, kültürel değerleri yok eden; insanları ve tüm canlılığı yerindenyurdundan eden imar değişiklikleriyle yapılaşma çalışmalarının tozudumanından başka hiçbir şey göremiyoruz. Hele “Kentsel Dönüşüm Projeleri” adı altında rant hırsını büsbütün azdıran girişimler, insan yerleşimlerimizin tüm geçmişleriyle birlikte anılarla değerlenen o sağlıklı bir paylaşım alanı oluşturan varlığını sonsuza değin silmeye yönelmiş durumdadır. CBT’nin, 12 Haziran 2015 tarihli 1473 sayısında, Atılım Üniversitesi öğretim üyesi Sayın Prof. Dr. Halil İbrahim Ülker, “Türkiye’de Siyaset” başlığıyla okuduğum yazısında, demokrasinin hastalıklarına çare olarak bu kez uluslararası boyutta pompalanan ‘bireylerin oylarına başvurma’ deneylerini önermektedir. Yazıda çok yerinde değinmelerle yurttaşla dört yılda bir karşılaşarak oyunu ele geçirmek için başvurulan dalkavuklukları anlatıyor sayın Ülker. Yenieski belirsizliği üstüne kurulu; seçim rüşvetleriyle kirletilen propaganda yöntemleriyle baş edebilmek için, acımasız küresel sermayeye karşı bir özsavunma amacıyla, Batı’da 1991’den bu yana denenen “Yurttaş Sözleş mesi” yöntemini bizim de yürürlüğe sokmamızı istemektedir. Kamu hizmetlerinin gerek akçeli, gerekse yerindelik ve öncelik açısından denetiminin, seçmenin oylarıyla görevlendirilmiş kurul ve kurumların dışında bir de bireylerce yapılmasını düşlemek bile demokrasinin temellerine kargaşa bombası koymaktır. Seçilmiş yerel ya da ulusal bütün kurum ve kurullara birikimli, uzman, yeterli bilgi donanımı olan kişlerin getirilmesi başvurulacak en doğru çözümdür. On üç yıldır kısaca “liyakat sahibi” olmasına önem verimeden kendilerine emanet edilen kamusal yetkiler, bazı birikimsiz, yeterliği olmayan kişilerin elinde eğitimde, sağlıkta, idari ve yerel yönetimde Cumhuriyet kurumlarının zarar görmesine yol açmıştır. Seçilmiş kurulların üstüne nasıl atandığı anlaşılamayan kişilerden oluşan “Kent Meclisleri”ni getirmek de biliyoruz ki, dış kaynaklardan kopyalanan ilk “halk dalkavukluğu” örneğidir. Toplumları zihinleri bulanık kalabalıklara dönüştürmenin bir büyü kadar etkili yolu, bilimsel terimlerle süslenen bir kavram kargaşası tuzağı kurmaktır. Bu akımın iki gün önce gazetelere yansıyan bir başka olgusunu ele alalım: 15 Haziran 1215, Kral John’un ‘Hukukun üstünlüğünü tanıyarak, AngloSakson demokrasisinin temellerini attığı gündür. Magna Carta’nın (Büyük Ferman) 800. yıl dönümünde İngiltere Başbakanı David Cameron, İsyancı Lordların Krala belgeyi mühürlettiği Thames kıyısındaki Runnymade çayırında yaptığı konuşmada, yürürlükteki İnsan Hakları Yasası’nın yerine getirilmek istenen tartışmalı ‘Britantaya Haklar Yasa tasarısının” tanıtımını yapmaktan çekinmedi. Bu tartışmalı yasa tasarısı, uygulanmakta olan yasada, İnsan Hakları Bildirgesi’ne dayanılarak sayılan hakların büyük bölümünü budamaktadır. Görülüyor ki, rant yaratma tutkusuyla sonsuzca yeryüzü kaynaklarına el atma hırsı sınır tanımamaktadır. Demokrasinin adaleti, nasıl “hukukun üstünlüğü” ilkesine sıkıca sarılmakla sağlanacaksa; seçmenin sesi de yeni kurumları kurullar oluşturarak değil, aldatmaları engelleyen bilgi birikimiyle birer uyarı olarak ülkemizde de yankılanacaktır.