Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
www.iku.edu.tr GENÇLERE: Kolaycılıktan ve çakma gurulardan uzak durun Prof. Dr. Hasan Şimşek İstanbul Kültür Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı BİLİM KÜLTÜR VE EĞİTİM H zuniyet törenleri yapıldı. Yazılı ve görsel medyaya ve sosyal paylaşım sitelerine gençlerin, ailelerinin, arkadaş ve dostlarının mutluluklarını ilişkin çeşitli görseller yansıdı. Bu fazlasıyla hak edilmiş bir mutluluğun ve gururun dışa vurumuydu. Türkiye gibi eğitim içeriği ve seçme sınavlarıyla dünyanın en acımasız ve sert sistemlerinden birinde ilerleyerek bu aşamaya gelmek gerçekten bir başarıdır. Bu sert süreçte sadece öğrenciler yıpranmazlar, annebabalar ve kardeşler de süreçten payını alır, ekonomik olduğu kadar psikolojik bir dayanıklılık testinden de geçerler. Üniversiteden mezun olunur. Mezuniyete yansıyan bu mutluluk görüntüleri yavaş yavaş solar. Gençler ve aileleri açısından ortamı yeni bir kasvet ve gerilim kaplar. Şimdi iş arama, iş bulma zamanıdır. Gençlerin iş bulma serüvenlerinde artık elektronik ve internet kaynakları son derece önemli hale geldi. Ancak, bu kaynaklar arasında gençleri doğru yönlendirenler olduğu kadar çeşitli şehir efsanelerine dayalı yalan yanlış yöntem ve taktikleri gençlere öğütleyen kaynaklar da var. Yakın zamanda panelist olarak katıldığım bir etkinliğin ana konusu üniversite sınavları, sınava hazırlanma, tercihler ve mesleki rehberlikti. Bu nedenle etkinlikte gençlere bu konularda yardımcı olan rehber öğretmenler de fazla sayıda bulunmaktaydı. Etkinliğin açılış konuşmasını sınavlar, tercihler ve rehberlik konularında yıllardır televizyon programı da olan ünlü bir programcı yaptı. Konuşmasının büyük bölümünü meslek seçimine ve iş hayatına hazırlanmaya ayıran konuşmacı gençlere bazı saptamalarına dayalı önerilerde bulundu. Konuşmanın temel konusu ve temel mesajı iş bulmak ve iş hayatında başarılı olmak için yaratıcı ve başkalarından farklı olmak, başkalarına benzememek olduğuydu. Konuşmasında iki örnek kullandı: 1. Bir Ege ilimizi ziyaretinde Türkiye’de seramik alanında çok ünlü ve büyük bir firmanın sahibiyle bu konuda yaptığı konuşmaya değindi. Konuşmacının anlattığına göre, bu sanayicinin gençleri işe alırken kullandığı yöntem şuydu: Firmanın giriş kapısında kendi deyimiyle bir ilkokul mezunu güvenlik görevlisi durmaktadır. Firma bu güvenlik görevlisini tembihler. İş başvurusu için firmaya gelen aday gençlere bu güven aziran ayı içinde üniversitelerde me lik görevlisinin biraz da kaba davranması öğütlenir. Başvuru dosyasıyla firma kapısına gelen gençleri bu güvenlik görevlisi sert ve kaba bir tarzda karşılar ve başvuru dosyalarını oradaki bir masanın üzerine bırakarak gitmelerini söyler. Sanayiciye göre gençlerin büyük çoğunluğu ilkokul mezunu bu güvenlik görevlisinin dediğini yapar ve başvuru dosyasını masanın üzerine bırakarak orayı terk eder. Sanayiciye göre aradıkları insanlar zaten bunlar değildir, dolayısıyla bu adaylar otomatikman elenmiş olurlar. Çok az sayıda aday ise güvenlik görevlisine direnir, onunla tartışır ve başvurusunu insan kaynakları müdürüne vermek istediği konusunda ısrarcı olur. Sanayiciye göre bunlar iddialı tiplerdir, firmaya da bu tür insanlar gereklidir. Dolayısıyla sadece bunlarla iş görüşmesi yaparlar. 2 Ünlü programcının verdiği ikinci örnek bizzat kendisinin bir gözlemine dayanıyordu. Yine aynı Ege ilimizi ziyaretinde şehrin ortasında büyükçe ve oldukça resmi görünen bir binaya halk arasında “fil” dendiğini öğrenir. Bunun ne anlama geldiğini merak eder ve çevre esnafla sohbetler eder. Çoğu kişi binaya niçin “fil” dendiğini bilmez ancak sonunda programcımız anlama ilişkin bazı ipuçları derlemeyi başarır. Bu arada ve aynı zamanda karşılaştığı gençlere de binanın halk arasında neden “fil” olarak anıldığını bilip bilmediklerini sorar. Gençlerin de çoğu binanın neden öyle adlandırıldığını bilmez. Sonuçta, kendisinin herhangi bir yerde istihdam yetkisi olması halinde kendi şehrinde bir binanın anlamını merak etmemiş insanlara iş vermeyeceğini belirterek konuşmasını bitirdi. Etkinliğin ilerleyen kısımlarında yine sınavlar, tercih ve meslek seçimi konularında bilinen bir gazetede köşe yazısı da yazan ünlü bir isim de benzer bir konuya değindi. Günümüzde firmaların artık sıradan, hiçbir ilginç özelliği olmayan insanlarla fazla ilgilenmediğini, işe alacakları kişilerde yaratıcılık, farklılık ve girişkenlik beklediklerini vurguladığı konuşmasında bir de örnek verdi. Bir firmanın insan kaynakları bölümü sorumlularından birisinin işe alımda kullandıkları bir yöntemi anlattı. Bu firmada mülakat sırasında adaylara kahve isteyip istemedikleri sorulur. Adayların çoğu utangaç bir ifadeyle teşekkür ederek içmeyeceğini belirtir. Bu adaylar hızla elenir. Kahve içme isteği belirten adaylara daha çok odaklanırlar. Onlara göre bu durum adayın girişimciliğinin bir ÖRNEKLERİ NİÇİN VERDİM? göstergesidir. Sözünü ettiğimiz bu konular son elli yılda çok ciddi bilimsel çalışmaların konusudur. Hem psikoloji bilimi hem de işletme altında insan kaynakları bilimi insan davranışlarını anlamaya ve çözmeye çalışıyor. Farklı ortamlarda insanların nasıl davrandıklarını çözümlemeyi amaçlayan bu bilim alanları insan davranışında koşulların, kültürün, değerlerin etkisini anlayabilmek için çeşitli modeller, yöntemler ve kuramlar geliştiriyor. Yalnız, bütün bu bilimsel bilgi birikiminin ve modern şirketlerin yönetiminde kaba bir güvenlik görevlisine direnme, çevresindeki bir objenin ve nesnenin isminin anlamını bilip bilmeme ya da kendisine önerilen kahve teklifini kabul edip etmeme farklılığın, zekanın, yaratıcılığın, girişimciliğin göstergeleri olarak anılmıyor. Bu örneklerde dile getirilen yöntem ve taktiklerin hiçbir bilimsel tarafı yok, sadece bir safsatadan ibaret. Herkes kendince doğru bulduğu yöntemi deniyor. Bu arada, denediği yöntemle elediği gençler arasında pek çok yaratıcı ve zeki genci de bir çırpıda sürecin dışında bırakıyor. Firmasına iyilik değil de kötülük ettiğinin farkında bile değil. Buna yabancı literatürde “self fulfilling profecy” derler! Yani, aşağıda bir yalan söyleyip yukarıda kendisinin de inanması durumu. Ya da insanın kendi kendini ikna ettiği yanlışlar diyelim. Bu “guruların” öğütlerini ciddiye alan gençler de halden hale giriyorlar. Farklı olmak için eksantrik şeyler yapıyorlar, eksantrik şeyler deniyorlar. Kılık kıyafetlerinden davranışlarına kadar bakışları üzerlerine çekecek kadar farklılaşıyorlar. Sonuçta çevreleri tarafından itici bulunuyor, arkadaşsız kalma riskiyle karşı karşıya kalıyorlar. İnsan hakkında hiçbir gerçeklik payı olmayan bu tür kalıp yargılardan, kestirme çözümlerden uzak durulmalıdır. İnsan doğası bir kişinin kaba bir güvenlik görevlisine gösterdiği tavır ya da kahve isteyip istememesiyle kolayca çözümlenebilecek basitlikte değildir. Böyle basit ve kestirme yöntemlerin hiçbir geçerliliği yoktur. İşin doğrusu nedir? Yazımızda sözünü ettiğimiz güvenlik görevlisini işe koşan sanayicimize söyleyeceğimiz şudur: Bu işi profesyonel insan kaynakları elemanlarınıza bırakın. İşi bu kadar basit çözdüğünüze inandığınız için belki böyle bir bölümünüz de yoktur, varsa da yeteri kadar gelişmemiş olabilir. İşe alma işini bilimsel yöntemlerle yapsınlar. Bilimsel yöntemler de bize şunu söyler: Mükemmel bir seçme sistemi yoktur. Belirli bilimsel ölçütlerle potansiyeli olan adayları seçerek işe alırsınız. İşin önemli kısmı geridedir. Bu işe aldığınız potansiyelli insanlar üzerine “yatırım yapmalı,” onları mesleki ve insani açılardan geliştirmeli, sonra performans beklemelisiniz. Şurası gerçektir ki, bu yatırım yaptıklarınızdan bazıları kendilerinden beklediğiniz performansı hiçbir zaman yakalamayı başaramayacaktır. Bunun için performans değerlendirme süreçleri geliştirilmiştir. Bütün bunlardan sonra bazıları firmanızdan kendi istekleriyle ayrılacak ya da sizin tarafınızdan işlerine son verilecektir. İnsan kaynakları süreci işlemeye devam edecektir. “Emeksiz yemek olmaz” deyişi sadece çalışanlar için geçerli değildir. Çalışanları üzerine yatırım yapmayan kişi ve firmalar için de geçerlidir. İyi ve kaliteli insanı “güvenlik görevlisi,” “fil,” veya “kahve” taktikleriyle seçemezsiniz. Bakın bu konuda işi bilenler konuya nasıl bilimsel yaklaşıyorlar, gençlere doğru telkinlerde bulunuyorlar. 13 Nisan 2015 tarihli Habertürk’te Pervin Kaplan, “CEO’lardan İş Bulma Rehberi” başlıklı yazısında bazı ünlü işverenlerin görüşlerine başvurarak konuya ilişkin bir takım doğru ipuçları saptamış (http://www.haberturk. com/gundem/haber/1065066ceolardanisbulmarehberi): • Kendinize ve gelecekte yapacağınız mesleklerle ilgili öğrenme ve uzmanlaşma için akademik eğitiminize önem verin, • Ancak, tek başına bu yetmez. Eğitim süresince çeşitli sektörlerde iş deneyimi kazanın, staj yapın, sosyal sorumluluk projelerinde etkin rol alın, bir spor dalında başarı kazanın ya da bir kulübün faaliyetlerinde çalışın, • Mümkün olduğu kadar erken evrelerde uluslararası ortamlarda bulunun (örneğin Erasmus, yurtdışı staj olanakları), farklı kültürlerle tanışmaya başlayın, • Başta İngilizce olmak üzere, en az bir dünya dilini iyi bilmek global şirketlerde çalışabilmek için önemli bir tercih nedenidir. Dil sorununu üniversitede çözün, • Zorunlu staj dışında ne kadar farklı alanda deneyim kazanılırsa ileride size yararlı olur. En azından insan tanır ve iş tecrübesi edinirsiniz, • İş dünyası ve rekabet koşullarındaki değişimi en iyi şekilde anlamak ve değişime uyum sağlamak için günceli, trendleri ve yeni teknolojileri yakından takip edin, • Sabırlı olun, kolay pes etmeyin. Hemen ‘olmaz’ demeden önce mutlaka denemeye önem verin. En önemlisi de şu: Siz siz olun, kolaycılıktan ve çakma “guru”lardan uzak durun. Çift ana dalda seçme özgürlü ğ ü FARKLIYIZ. GELECEKTE HEM TASARIMCI HEM DE ÖĞRETMEN BİRİNİ GÖRÜRSENİZ ŞAŞIRMAYIN. /ikuaday