Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Bilim ve Düşünce Tarihi CBT 1476/3 Temmuz 2015 14 OOOF OFF LİNE Tanol Türkoğlu tanolturkoglu@gmail.com El emeğinin rolü üzerine Sosyalizm öğretisinin kurucularından Friedrich Engels, “doğa üzerindeki egemenlik, elin gelişmesiyle, emek ile başladı” demektedir. Engels tarafından el emeğine atfedilen bu tarihsel rol doğru mudur? (Ya da el emeğine atfedilen bu rol tarihsel olarak doğru mudur?). kökeni konusunda hâlâ herhangi bir duru görüş oluşturmaktan acizdirler, çünkü bu ideolojik etki bahadirosman@hotmail.com altında, bu konuda emeğin oynadığı rolü kavraosyalizm öğretisinin kurucularından Friedrich mıyorlar.” (s.194). İşte Engels başlıca olarak bunları söylüyor. Engels (18201895) Doğanın Diyalektiği (DiÖncelikle belirtmeliyiz ki, Engels, elin seralektik der Natur, 18761878) adlı eserinin (Türkçe baskısı, Sol Yayınları, yedinci baskı Mayıs best kalması ve el emeğinin giderek yetkinleşen 2002, çeviren Arif Gelen) “Maymundan İnsana bir biçimde kullanılması konusunda, geçerliliği Geçişte Emeğin Rolü” başlıklı bölümünde (s. 186 bulunmayan lamarkçı bir yaklaşım içerisindedir. 200), el emeğinin tarihte ve toplumsal yaşamdaki Sonradan kazanılmış özelliklerin kalıtsal bir nitelik rolü üzerine bazı görüşler ileri sürmektedir. Çok kazanabileceğini söylemektedir. Bunu birinci ve sayıda insan tarafından günümüzde bile hâlâ üçüncü alıntıdan açık olarak görebiliyoruz. Öte savunulan bu görüşler, çok önemli sayılabilecek yandan Engels’in düşüncelerinde insanın ayağa hatalı düşünsel ve pratik sonuçlara yol açmıştır. kalkmasında ve elini yetkin bir biçimde kullanaEngels kitabında el emeğinin rolü üzerine tez ni bilir hale gelmesinde zekâ bakımından gelişmiş teliğinde olmak üzere başlıca şunları söylemek olmasının etkisi konusunda hiçbir fikre rastlamıtedir (“Türkçeye çevirirken Maymundan insana yoruz. Zekâya ve beyinsel etkinliğe, el emeğinin etkinliğinden sonra, ikinci sırada yer geçişte” sözcükleri yerine, doğru veriyor. Nitekim bu düşüncesiyle de olarak “primattan insana geçişte” uyumlu olarak, bilimler ve sanatların denmesi gerekirdi. Eserin orijinal daha sonra ortaya çıktığını ileri sürüAlmanca baskısında “...an der yor. Gerçekte ise insan elinin ürünlerini menschwerdung des affen” olarak diğer primatların ellerinin ürünlerinden geçmektedir.) farklı kılan şey, elbette insanın daha “O halde el, yalnızca emeğin yüksek zeka düzeyi, düşünsel kabiliyeorganı değildir, emeğin ürünüdür ti ve kapasitesidir. Bilimsel düşünebilde. Ancak emeğin, giderek yeni mek ile bilimsel teori oluşturmak aynı işlemlere uygulanmasıyla, geliştişey değildir. Bilimsel teorilerin oluşmarilmiş kasların, eklemlerin ve daha sından binlerce yıl önce de insan bilimuzun aralıklarla, kemiklerin kalıtsal sel düşünme becerisini gösterdiği için yoldan geçmesi, bu kalıtsal inceliFriedrich Engels (18201895) doğayla uyum sağlayabildi ve ayakta ğin, yeni, giderek daha karmaşık duruma gelmiş işlemlere, giderek yenilenen biçim kalabildi. Çok ilginç ve şaşırtıcıdır ki, Engels idealist de uygulanması, insan elini, Raphael’in tablolarını, Thorwaldsen’in heykellerini, Paganini’nin mü dünya görüşü konusunda da yanılmaktadır. İdeziğini yaratabilecek bu yüksek yetkinlik düzeyine alist dünya görüşü dediğimiz zaman anlaşılan şey, bizden ve düşüncelerimizden bağımsız olakadar getirmiştir.” (s. 188) “ Doğa üzerindeki egemenlik, elin gelişmesiy rak dışımızda maddi bir evrenin varolduğu gerle, emek ile başladı ve her yeni ilerleme de, insa çeğinin reddedilmesidir. İdealizm ile materyalizmi birbirinden ayıran temel farklılık budur. Yoksa noğlunun ufkunu genişletti.” (s.189) “Hayvanlarla bir karşılaştırma, dilin kaynağı “toplumun hızlı gelişmesinin bütün kazançlarının” nın, emek sürecinden ve emek süreci ile birlikte zihne mi, el emeğine mi ait olduğu konusu değil. doğduğu açıklamasının, tek doğru açıklama oldu Hiç şüphesiz el emeğinin toplumsal gelişmedeki rolünü yok sayamayız. Bu nasıl mümkün olabilir? ğunu gösterir.” (s.189) “Elin, konuşma organlarının ve beynin birlikte Burada tartıştığımız konu, hangisinin belirleyici ve eylemiyle yalnızca her bireyde değil, aynı zaman yaratıcı olduğu konusudur. İnsanlar toplumsal yada toplumda da, insanlar giderek daha karmaşık şamda iradelerine rağmen de ilişkilere girerler. Bu işleri yapabilecek, giderek daha yüce hedeflere anlamda ve bu ölçüde toplumsal gelişmenin materyalist bir yönünün ve yanının olduğu da açıktır. yönelecek ve erişecek güce ulaştı.” (s.194) “ Ticaret ve sanayinin yanısıra, ensonu sanat Ancak toplumsal gelişmelerin yönünü belirleyen ve bilim ortaya çıktı, kabileler, uluslar ve devletler esas etken, insanların el emeklerinin toplamı değil, fakat entelektüel faaliyetlerinin toplamıdır. halinde değişti, hukuk ve siyaset gelişti;” (s.194) Engels, “Maymundan İnsana Geçişte Emeğin “ Toplumun hızlı gelişmesinin bütün kazançları zihne, beynin gelişmesine ve etkinliğine dayan Rolü” başlıklı bölümde, el emeğine gerçekte taşıdırıldı; insanlar, etkinliklerini, gereksinimleriyle dığından daha fazla bir rol atfederek gelişmekte açıklamak (gene de bunlar zihinde yansır ve bi olan işçi sınıfının tarihsel rolüne dayanak yapmalinçleşir) yerine, düşünceleriyle açıklamaya alış ya çalışmaktadır. Bu düşünce uzun yıllar içinde tılar. Böylece zamanla, özellikle antik dünyanın sosyalizm öğretisinin katı bir dogması haline gelbatışından bu yana zihinleri etkilemiş olan idealist miştir. Ancak entelektüel emeğin, el emeğinden daha dünya görüşü oluştu. Bu idealist dünya görüşü, insanlara hâlâ o kadar egemendir ki, darvinci önemsiz görülmesinin, tarihsel ve toplumsal baokulun en materyalist doğabilimcileri bile, insanın kımdan çok büyük olumsuz sonuçları olmuştur. Dijital (Manevi) Çağ Sanayi toplumundan önce teknoloji üretiliyor muydu? Mekanik teknolojilerin aksine dijital teknolojiler insanlığın manevi yönden de gelişme göstermesini nasıl sağlayabilir? Teknolojik gelişimin sadece insanlığın dünyevi ya da maddi yönünü geliştirdiği saptaması ne kadar doğrudur? Peki dijital teknolojiler insanlığın manevi yönünü de geliştirebilir mi? Öncelikle birinci soruda ima edilen şeyi, son bir kaç yüzyılda sanayi toplumu gündeme getirdi. Bir kere nasıl ki bilgi çağından önce bilgi üretilmiyormuş gibi bir yanlış algılama söz konusuysa sanayi toplumundan önce de insanoğlu teknoloji üretmiyordu gibi bir hatalı değerlendirme var. Hata gerek nicel gerekse de nitel anlamda bu paradigmasal dönüşümlerin getirdiği etkiyle ilgili. Sanayi toplumundan önce de bir teknoloji üretiliyordu ama sanayi toplumu bunu enine boyuna genişletti. Bilgi çağından önce de bilgi üretiliyordu ama dijitalleşme, bilgisayarlaşma üretilen bilginin enine boyuna büyümesine neden oldu. Bu astronomik değişimi sağlayan devrimler, doğal olarak, kendinden önceki dönemi yok saymaya meyledebilmekte. Öyleyse şunu tespit etmeli ki sanayi toplumunun ivmelendirdiği mekanik teknolojik gelişim, vahşi kapitalizmin temel güdülerine hizmet etmek üzere insanoğlunun dünyevi ve maddi yönünü geliştirmede kullanıldı. Sürekli devinim halinde olması gereken iki tarafı var bu sürecin; üretim ve tüketim. Üretim giderek daha ucuza mal edilebilmeli, tüketim ise sürekli artarak devam etmeli. Burada üretilen de tüketilen de maddi şeyler olduğundan bunun altyapısını oluşturan teknoloji de dünyevilikle özdeşleşmiş durumda. Peki bilgi çağı ile gelen dijitalleşme ve dijital teknolojiler için de aynı talihsiz kader geçerli mi? Bu teknolojiler de insanlığın sadece maddi yanına mı hitap etmekte? İlk bakışta pek bir fark görülmüyor gibi. Ortalama bir buçuk senede bir yenilenen akıllı telefonlar, tabletler, televizyon cihazları vb maddi şeylerin sürekli olarak tüketilmeye devam etmesini sağlıyor. Ancak dijital teknolojilerde, daha önceki mekanik muadillerinde olmayan bir özellik var. Tüketiciler bu teknolojileri tüketirken eşsiz içerikler üretebilmekte ve bunları başkalarıyla paylaşabilmekte. Televizyon izlerken herhangi bir şey üretmeyen kişi örneğin Facebook kullanırken ya o anki ruh haliyle ilgili bir yorum yazabiliyor, ya bir resim ya da video paylaşabiliyor, ya da başkasının paylaşımlarına erişebiliyor, onlar hakkında yorum yapabiliyor. Dijital teknolojilerin bu etkileşimlilik hali yazının girişindeki ikinci soruya ilkinden farklı bir cevap verilebileceğini müjdeliyor. Dijital teknolojiler, mekanik teknolojiler gibi insanlığın sadece maddi yönünü geliştirmede bir araç olarak kullanılmanın ötesinde imkanlar sunmakta. İnsanlık dijital teknolojileri kullanarak manevi yönde de gelişim sağlayabilir. Vikinomi denilen ekonomi türü bu anlayışın ekonomi dünyasındaki ilk yansıması olarak değerlendirilebilir. Almadan verme ekonomisi de denilen vikinomi sayesinde insanlık bir beklenti içinde olmadan bir şey vermenin tadına yeniden bakabilme imkanını yakalamış oldu. Dijital teknolojileri kullanan, sosyal medyaya erişen herkes bunu kendince deneyimleyebilir. Sahip olduğu bir bilgi ya da deneyimi, herhangi bir karşılık beklemeden gereksinim duyan bir başkası ile (internet üzerinden) paylaşabilir örneğin. Dijitalleşme insana yeniden insan olduğunu anımsatabilir. Yeter ki insan bu araçları kendini manevi yönde geliştirmede kullanabileceğini de idrak etsin. Osman Bahadır S