Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 İletişim Sosyolojisi CBT 1476/3 Temmuz 2015 11 TEKNOPOLİTİK Baha Kuban baha.kuban@gmail.com İnternet algoritması ‘her kör satıcıya bir alıcı’ buluyor işaret ediyor. En çekici erkek aday, tüm kadınlara gönderilen ortalama mesaj sayısına eşit miktarda mesajı zar zor alabiliyor. Ne var ki bu, erkeklerin bir kenarda yığıldıkları anlamına gelmemeli. Online sitelerinin algoritması her kullanıcıya eş bulacak şekilde tasarlanmıştır. Başka bir deyişle en kenarda köşede kalmış insana bile uygun bir eş bulunabiliyor. Ancak bu yeni dijital romantik dünya, insanlara zaman açısından biraz pahalıya mal oluyor. Mesajlara yanıt vermek, profilleri filtre etmek her zaman eğlenceli olmayabiliyor; seçeneklerin bu kadar çok olması akılcı bir seçim yapmayı zorluyor. Paradox of ChoiceSeçme Paradoksu isimli kitabın yazarı psikoloji profesörü Barry Schwartz, bir seçimle karşı karşıya kalan insanları kanaat edenler ve mükemmeli isteyenler diye ikiye ayırıyor. GELECEKTE PEK ÇOK İNSAN RUH İKİZİNİ İNTERNETTE BULACAK: Tanışma sitelerine konulan profillerde ne önemli, ne önemsiz? Online tanışma siteleri kendi kendini aldatma sirki gibidir. İnsanlar ırk örneğinde olduğu gibi bazı şeyleri gizlemeyi, bazı şeylere de aşırı vurgu yapmayı severler. Bu sitelerde belirleyici olan profil metni değil, koyduğunuz fotoğraftır. OkCupid isimli sitenin yaptığı bir çalışmaya göre profilinizin yarattığı etki, fotoğrafınızın on ikide biri kadardır. Bu sonuçlardan hareketle bazı siteler, kişisel tanıtım metinlerini tümüyle çıkartıp atmışlar, sistemi yalnızca fotoğraflar üzerine kurmuşlardır. Bu sitelerde ırk ve din gibi hassas konuların önemsenmemesi arzu edilir. Örneğin OkCupid sitesinde din marjinal bir kavramdır. Bazı kişiler profillerinde din seçeneğinin önemine vurgu yapmış olsalar da bunların pek çoğunun tercih dışı bırakıldığı biliniyor. Columbia Üniversitesi’nden istatistikçi bir ekibin yaptığı bir araştırmadan elde edilen sonuçlar neyin önemli, neyin önemli olmadığını ortaya çıkartıyor. Bu çalışmada OkCupid sitesi kullanıcılarına sorulan soru şuydu: “Bir araya getirdiğimiz verilerin içinde romantik bir ilişki için sizce en önemlisi hangisidir?”. Aylarca süren derleme sonucunda üzerinde en fazla durulan konunun sigara içiciliği ile ilgili olduğu görüldü. Kullanıcıların % 28’i “Son altı ay içinde sigara içtiniz mi?” sorusuna “evet” yanıtı verdi. Sigaradan sonra en fazla merak edilen konular siyasi tercihler ve çocuk sahibi olma ile ilgili görüşlerdi. İlginç olan dinin son sıralarda yer almasıydı. Kuşkusuz dini örgütlerin kurduğu çöpçatanlık sitelerinde din beklenildiği gibi baş köşede. günde 300 hesabı kapattıklarını açıklıyor. Altıncı Kitlesel Tükenişe Doğru Doludizgin İnsanlar müstakbel eşlerini seçerken hiçbir zaman bugünkü kadar fazla seçeneğe sahip olmamışlardı. Bugün online tanışma siteleri insanlara sonsuz seçenek sunuyor. Şimdi bilim insanları bu sitelerin kullandığı algoritmaları geliştirerek kusursuz bir eşleştirme platformu oluşturmaya çalışıyor. Gelecekte evliliklerin temelleri internette atılacak. G eleneksel görücü usulü ile evlenen anne ve babasını, eş seçimi gibi yaşamsal bir konuda aceleci ve kaderci davranmakla eleştiren günümüz gençliği, aslında eleştirdikleri davranışların aynısını kendileri yapıyor. Online arkadaş siteleri üzerinden romantik ilişki arayışına giren günümüz insanı, hiç görmediği, kendi beyanları dışında bilgi sahibi olmadığı bir kişiyle ilişkiye girmekten çekinmiyor. Sosyolog Eric Klinenberg ABD’de yürüttüğü bir araştırmada yüzlerce insanı sorgulayarak, aşkı nerelerde aradıklarını, bulmakta niçin zorluk çektiklerini araştırdı. Genç kuşağın büyük bir heyecanla ruh ikizini bulmaya çalıştığını belirten Klinenberg, gençlerin eskilere göre daha şanslı olduklarına dikkat çekiyor. Dünya çapında 2.4 milyar dolara erişen online arkadaşlık endüstrisi, çok sayıda mobil uygulamayla dünya genelinde insanları buluşturuyor. Bu siteleri kullananların sayısı hızla artarken, insanların artık daha geç yaşlarda evlenmesi veya hiç OTURDUĞU YERDEN RUH İKİZİNİ ARAMAK evlenmeden birlikte oturmaları gibi gelişmeler, bu gidişatı yavaşlatacak gibi durmuyor. Böylece 20’li yaşlarındaki gençler bir önceki neslin hayal bile edemeyeceği kadar geniş bir havuz içinden seçme şansına sahip. Klinenberg bu araştırmasında bir başka ilginç keşifte bulundu. Görücü usulü evliliklerden online arkadaşlık sitelerine uzanan yol, aslında beklenmedik bir “U dönüşü” ile o çokça eleştirilen görmeden/görüşmeden evlenme noktasına geri döndü. Akıllı telefonlar ve internet sayesinde seçeneklerimiz sınırsızdır. Bu durumda çoğumuz ideal sonucu elde etmek isteriz. En iyisini bulmak ve elde etmek zor değilmiş gibi görünse de, söz konusu romantik bir ilişki olunca insanlar ruh ikizlerinde ne aradıkları konusunda kararsızdır. Çünkü pek çok insan, karşı tarafta ne aradığını profilinde belirtse de, algoritmanın bulduğu eş aslında ilgisini çekmeyebilir. Match.com sitesinin yöneticisi Amarnath Thombre, bir insanın romantik bir ilişkide aradığını söylediği özellikler ile aynı sitede temas ettiği kişilerin özellikleri ÇOĞUNLUK NE ARADIĞINI BİLMİYOR arasındaki farkları görünce, ikinci gruptakilerin gerçekten aranılan özelliklere sahip olduğunu keşfetmiş. Bugün sitelerin teknik açıdan karşılaştığı en büyük sorun, herkesin birini bulmasını garanti altına almakta yaşanılan zorluklardır. Kullanıcıları birbirleriyle eşleştiren algoritmalarda uyum yüzdeleri kullanılır. Uyum yüzdeleri, ortak noktası bulunan kullanıcıların miktarını gösterir. Herhangi bir arkadaşlık sitesinde kullanıcıların küçük bir kısmı mesajların çoğunluğunu ele geçirir. Bunu eşitlemek için site kurucuları, kutudaki okunmamış mesajlara bakarlar ve eğer bu mesajların sayısı binleri buluyorsa o kullanıcıları uyum listesinin en altına yerleştirirler. OkCupid sitesinin teknoloji sorumlusu Mike Maxim, bir de “sahtekâr” kullanıcılara dikkat çekiyor. Maxim site yazılımının, birden fazla hesap açan veya yabancı bir ülkede yaşadığını iddia eden veya saygısız davranışlarda bulunan insanları tespit edebildiğini ve bu insanların açtığı hesapların otomatik olarak silindiğini söylüyor. eHarmony isimli sitenin yöneticisi Steve Carter, yazılımlarının ve deneyimli çalışanlarının sezgileri yardımıyla neredeyse 65 milyon yıl önce dinozorların ansızın ortadan kaybolması da dahil, yerkürenin tarihinde beş büyük kitlesel yok oluş kayda geçmiş. Bilim insanları bunların yanardağ patlamaları ya da göktaşı çarpmaları benzeri yıkıcı doğal afetler yoluyla gerçekleştiğini düşünüyor. Akıllı telefonu olanlar 7/24 ruh ikizini arama olanağına sahip. Bugün bekâr Amerikalıların % 38’i online tanışma sitelerini kullanıyor. Yalnızca günümüz kuşağı değil, 1945 yılından sonra doğan “Baby boomers” kuşağı da bu sitelerin müdavimi. Online flörtün niçin bu kadar popüler olduğunu anlamak zor değil. Bu sayede bekâr ve arkadaş arayan insanlar sonsuz bir seçenek havuzuna sahip olabiliyor. Örneğin bekar ve genç bir kadınsınız. 28 yaşında, 1.80 boyunda, esmer, New York’ta oturan, ateist, Metallica’nın son albümünden hoşlanan birini arıyorsunuz. Online sitelerin olmadığı dönemlerde böyle talebin karşılık bulması neredeyse olanaksızdı. Ancak şimdi, günün herhangi bir saatinde hayalinizdeki erkeği birkaç ekran ötenizde bulabilirsiniz. Kuşkusuz bu şekilde tanışmanın beraberinde getirdiği sorunlar da var. Bu sitelerdeki kadın ve erkek dengesini araştıran bilim insanları kadınların erkeklerden çok daha fazla ilgi çektiğine YÜZDE 25 EŞİNİ BÖYLE BULUYOR Arkadaşlık siteleri kadınları özgürleştiriyor Doğum kontrol hapları 1960 yılında piyasaya ilk çıktığında kadınlar yepyeni bir özgürlüğe kavuştular. Bu yalnızca cinsel bir özgürlük değildi. Haplar sayesinde kadınlar eşlerini daha sağlıklı bir şekilde seçebildiler. Böylece kadınlar ciddi bir ilişki yaşadıkları kişiyle yaşam boyu sürecek bir birlikteliğe girme zorunluluğundan kurtulmuş oldu. Dijital ortamda ilişki kurma ve bununla birlikte gelen devasa bilgi birikimi sayesinde kadınlar potansiyel eşleri ile tanışma sürecinde daha iyi bir tercih yapma şansına sahip olurlar. Pew araştırma şirketinin yaptığı bir araştırmaya göre kadınların % 78’i potansiyel eşlerinin sabit bir işi olmasına öncelik veriyor. Kadınların daha ilk randevuda rahatsız edici sorular sormasına gerek kalmaması için siteye konulan profillerin, adayların işleri ile ilgili ayrıntılı bilgi içermesi gerekiyor. Kadınlar bu tür bilgilere sahip olmadan herhangi bir tür ilişkiye girmeye yanaşmıyor. Bu bilgilerin ışığı altında buluşmayı başlatan yine kadın oluyor. 2013 yılında “Are You Interested” adı verilen bir online tanışma sitesinin yayınladığı rakamlara göre kendi yaşındaki bir erkeğe mesaj gönderen kadınların erkekten yanıt alma olasılığı %4 oranında. Aynı senaryoda bir erkeğin yanıt alma olasılığı ise %4’tür. Aynı sitenin yaptığı başka bir araştırmaya göre bir erkeğin farklı kadınlara 25 mesaj göndermesi gerekir. Ancak bir kadının göndermesi gereken mesaj sayısı ise yalnızca 5’tir. İnsanlar artık 40’lı yılların cinsel baskısı altında yaşamıyor. Kadınlar uzun süredir erkeklere “çıkma teklifinde” bulunma cesaretini kendinde bulabiliyor. Ve şimdi kadınların pek çoğu ilk adımı sanal ortamda atmanın daha kolay olduğu kanısında. Böylece kadınlar, “hafif kadın” damgası yemeden daha seçici ve daha atak davranışlarda bulunabiliyorlar. Kadınlara daha geniş bir havuz içinden eş seçme olanağını sağlayan online tanışma, kuşkusuz mükemmel bir yöntem değil. Ancak kesin olan şu ki, yabancı bir erkeğin bir barda kadının yanına yanaşıp kur yapmaya çalışması, internet üzerinden tanışmaktan daha cazip değil. Sitelerin eşleştirme ve işletim algoritmaları zaman içinde veriler arttıkça daha “akıllı” hale geliyor. Veriler aynı zamanda sitelerin giderek kişiselleştirilmesinde de önemli bir rol oynuyor. Örneğin yalnızca kızıl saçlılara, çiftçilere, uzun boylulara, kedi sevenlere, doğa yürüyüşlerine meraklı olanlara hizmet verir hale gelen siteler, spesifik zevklere hitap ederek seçim yapma sıkıntısını minimuma indiriyor. Carter’a göre arkadaşlık sitelerinin geleceği şöyle: “ Bilgileri online olarak paylaşma yöntemleri arttıkça insanların eş bulmak için interneti kullanmaları radikal bir değişim geçirebilir. Bu arada öğrenme algoritmaları da bunlarla birlikte değişecek. Gelecekte pek çok insan ruh ikizini internette bulacak. Belki de fiziksel olarak hiç karşılaşmadan ilişkisini sanal âlemde sürdürecek.” Derleyen: Reyhan Oksay Kaynak: Time, 22 Haziran 2015 ALGORİTMALAR GİDEREK AKILLANIYOR http://www.scientificamerican.com/article/datingservicestinkerwiththealgorithmsoflove/ http://blogs.scientificamerican.com/anthropologyinpractice/catfishingthetruthaboutdeceptiononline/ http://www.scientificamerican.com/article/scientificflawsonlinedatingsites/ http://www.elsevier.com/connect/onlinedatingthe 19 Haziran 2015’te, Science Advances dergisinde (Cilt I. No.5 ) yayımlanan araştırmaya göre altıncı büyük kitlesel yok oluş yolda, hatta başlamış durumda. 2015’in Pulitzer ödüllü yazarı Elizabeth Kolbert da “Altıncı Yok Oluş; Doğal Olmayan Bir Tarih” (The Sixth Extinction; An Unnatural History, Henry Hold, 2014) kitabında aynı olguyu anlatmaktaydı. Bu tarihi olayın öncekilerden farkı, doğal afetlerden değil bizden kaynaklanması, yani insanlardan. Gerçi bizatihi insanlığı bir doğal afet olarak tanımlayanlar da yok değil! Tanrının uzaktan maviyeşil Dünyaya bakarak yarattığı bu güzelim gezegeni gururla süzerken, üzerine yerleştirdiği insan türünden yakındığı şaka geliyor insanın aklına... Söz konusu araştırmanın yazarlarından, Meksika Otonom Üniversitesi Ekoloji Enstitüsü’nden Prof. Gerardo Cabellos’a göre meselenin merkezinde insan faaliyetleri yer alıyor. Cabellos, yeşil örtü ve ormanlarla birlikte biyoçeşitliliğin hızla azaldığının, aşırı avlanmayla balık türlerinin tükendiğinin uzun zamandır bilindiğini belirtirken, bütün bunların üstüne şimdi, iklim değişikliğinin yol açtığı aşırı iklim olayları ile habitat değşimlerinin eklendiğini vurguluyor. Bu sayılanların tümünün kaynağı kuşkusuz, insan faaliyetleri; sınai kirlenme, tarım topraklarının kimyasallarla kaybedilmesi vd. Oldukça muhafazakâr kabullere dayalı olduğu belirtilen araştırmanın önemli sonuçlarından biri, türlerin yok olmasının olağanüstü bir hız kazanması. Son yüzyılda ortadan kaybolan türlerin çoğu, sınai kirlilik, kentleşme, toprak ve orman kaybı vb. olmasaydı 10.000 yılda tükenecekti... Yukarıdaki şekil, canlılar arasında farklı türlerin soylarının ortalama tükenme sürelerini gösteriyor (Science Advances, Haziran 19, 2015, Cilt.1, Sayı 5) . Dünya yüzünde yaşayan tüm canlı türlerinin tarihi kaydını tutan ve izleyen bu alanın en saygın uluslararası kuruluşu olan IUCN (International Union for Conservation of Nature and Natural ResourcesDoğanın ve Doğal Kaynakların Korunması için Uluslararası Birlik) çok uzun bir süredir türlerin yok oluşuna karşı uluslararası bir kampanya yürütüyor. IUCN’nin yayımladığı Kırmızı Listeye (IUCN Red List) göre, dünyada yaşayan tüm memeli türlerinin %25’e yakınını zaten kaybetmiş durumdayız. Yalnızca 500 yılda 76 memeli türünün soyu tükenmiş. Dünyadaki amfibi (amphibian; hem denizde hem karada yaşayan) türlerin üçte birinin soyunun tükendiği biliniyor. Olayın vahameti tabii ahlaki bir sorun yaratmasının çok ötesinde (bakınız Papa’nın biyoçeşitlilik kaybı ve iklim değişikliğinden duyduğu kaygıyı açıkladığı yakın tarihli duyurusu!) bir öneme sahip olmasından kaynaklanıyor. Yaklaşık üç nesil içinde doğanın adeta her sabah güneşin doğması kadar normal kabul ettiğimiz başta su, toprak, hava olmak üzere başka envai çeşit kaynağından yoksun kalarak yaşamımızı sürdüreceğiz, buna yaşamak denirse tabii. Altıncı kitlesel yok oluştan insan soyu paçayı kurtarabilir mi? Daha önce savaşlar, yoksulluk ve açlıkla soyumuzu kendi kendimize tüketmezsek, büyük olasılıkla hayır!