24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

www.iku.edu.tr BİLİM KÜLTÜR VE EĞİTİM Türk Sanatında Resim ve Edebiyat İlişkisi İstanbul Kültür Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Dekan Yardımcısı ve Sanat Yönetimi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mehmet Üstünipek Eda Dindar, Büşra Sokur İstanbul Kültür Üniversitesi Sanat Yönetimi Bölümü son sınıf öğrencileri R ainer Maria Rilke, sanatı tanımlarken şu ifadeleri kullanır; “Sanatın belli bir dalındaki bir eser, sanatın tüm etkileyici öğelerini içermelidir. Bir tablo bir metni, bir heykel bir rengi ve bir şiir bir müziği ayrıca gerektirmemeli, bunu özünde barındırmalıdır.”1 Farklı malzeme, teknik ve yöntemlerle kendini ifade eden sanat disiplinlerinin her biri kendine özgü zenginlikleri barındırır. Bununla birlikte sanatın özünde var olan tutku, özgürlük, yaratıcılık gibi unsurlar sanat disiplinlerini birbiriyle ilişkilendirir. Her biri tek bir kaynaktan çıkan ve aynı denize dökülen büyük bir akarsuyun kolları gibi algılanabilir. Bu bakış açısıyla sanat dallarının ve dolayısıyla farklı sanat dallarında üretim yapan sanatçıların birbirleriyle yakınlıkları, birbirlerini beslemeleri, zenginleştirmeleri yeni ifade olanaklarının önünü açar. Sanat tarihinde resim ve edebiyat, aynı zamanda ressam, yazar ve şair ilişkisinin yoğun olduğu dönemler her iki sanat dalı için de bir üretim çeşitliliğine olanak sağlamıştır. Paylaşılan ortamlar ve dostlukların yanı sıra resim ya da edebi eserlerin sanatçılar üzerindeki etkisi çok büyük bir öneme sahiptir. Rönesans’tan günümüze resim ve edebiyat ilişkisi, imgeye ya da sözeyazıya dayalı betimlemelerde bir anlatım benzerliğini, örneğin Romantik dönemde bir yazarın ve bir ressamın manzaraya yaklaşımlarındaki yakınlığı beraberinde getirmiştir. Ayrıca ressamlar edebi metinlerden esinlenerek resimler üretmişler ya da yazar ve şairler resimler üzerine edebi yazılar kaleme almışlardır. Ressamlar ile yazar ve şairlerin dostlukları pek çok yazar portresiyle, resimli kitapla ya da edebi metinlerdeki ressam karakterlerle sonuçlanmıştır. Kimi zamanda resim edebiyat ilgisinin yakınlığı ressam yazar/ şair ya da yazar/ şair ressam kimliklerini doğurmuştur. Dante Gabriel Rossetti, William Blake, Paul Klee ya da Hans Arp gibi ressamlar güçlü edebi kimlikler ortaya koyarken Victor Hugo, Strindberg, Andre Breton, Cummings gibi edebiyatçılar resimleriyle de dikkat çekmişlerdir. Batı sanatının pek çok dönem ve sanatçısını içine alan resim edebiyat ilişkisi; Osmanlı sanatının klasik döneminde el yazmalarının resimlenmesiyle kendini göstermiş ve Lale Devri’nde nakkaş şair Levni kimliğine kadar uzanan bir süreklilik göstermiştir. Batı etkili resim ve edebiyatın gelişimi özellikle Tanzimat sonrasında iki sanat dalı arasında daha yoğun ve belirgin bir bağlantı ortamını beraberinde getirmiştir. Şair ressam Tevfik Fikret, onun Sis şiirinin Şehzade Abdülmecit tarafından resimlenmesi, Yahya Kemal İbrahim Çallı dostluğu ve bu dostluğun bir sonucu olan Çallı’nın Yahya Kemal Portresi, Recaizade Mahmut Ekrem’in Araba Sevdası kitabının Halil Paşa tarafından resimlenmesi, Serveti Fünuncuların resim altı şiir yazma gelenekleri ve Şair Nigar Hanım’ın evinde gerçekleşen sanatçı toplantıları Cumhuriyet öncesi dönemde yaşanan resim edebiyat ilişkisinin bazı örnekleridir. Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte Atatürk hükümetinin yürüttüğü etkin kültür politikalarının da bir sonucu olarak, ressam, yazar ve şairlerin paylaşımları daha da yoğunlaşmıştır. Kongar, sanatçıların paylaşımlarının önemini şu şekilde vurgulamaktadır: “Sanatçı ve edebiyatçıların bir içki masası çevresinde toplanıp birbirlerinden dizeler ya da satırlar okumaları, birbirleri hakkında (olumlu ya da olumsuz) konuşmaları, aslında kimliklerini, kişiliklerini ve yapıtlarını ödüllendirmekten başka nedir ki?”2 Ressam, yazar ve şairler pek çok farklı ortamda bir araya gelmişlerdir. Bu birliktelikler onların yaşamlarına, sanatlarına zenginlik katmıştır. Arif ve Abidin Dino’nun yaşadıkları Kamondo Han, Ahmet Hamdi Tanpınar, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Aliye Berger’in belirli sürelerle yaşamış oldukları Narmanlı Han, Fikret Adil’in Asmalımescit 74 adlı romanında öyküleştirdiği Asmalımescit’teki evi, Nazım Hikmet’in evi gibi sanatçı ve sanatseverlerin ev ya da atölyelerinde pek çok ressam ve edebiyatçı sanat üzerine konuşmuş, tartışmışlardır. Ayrıca, sergi açılışlarında, sanat galerilerinde, yayı Abidin Dino tarafından yapılan Nâzım Hikmet Portreleri nevi, gazete ve dergi ofislerinde, Güzel Sanatlar Akademisi, İstanbul Üniversitesi gibi eğitim kurumlarında dostluklarını, üretimlerini, fikirlerini paylaşmışlardır. Ama sanatçıları bir araya getiren sosyal ortamlar arasında kahveler, meyhaneler, lokantalar ve pastanelerin özel bir yeri olmuştur. Beyazıt’taki Küllük, Sultanahmet’teki adını Hasan Âli Yücel’in verdiği Akademi Kahvesi, Beyoğlu bölgesinde Degüstasyon, Cumhuriyet Meyhanesi, Viyana Kahvesi, Nektar Birahanesi, Lambo’nun Meyhanesi, Yakup 2, Çiçek Bar, Lebon, Petrograd ve Nisuaz pastaneleri, Kadıköy’deki Hatay Lokantası gibi sayısız mekan, sanat ve sanatçı dostluğunun yoğun olarak yaşandığı yerlerden bazılarıdır. Cumhuriyet döneminin Nazım Hikmet, Ahmet Hamdi Tanpınar, Sait Faik Abasıyanık, Orhan Veli Kanık, Melih Cevdet Anday, Oktay Rıfat, İlhan Berk, Özdemir Asaf, Cemal Süreya, Can Yücel, Yaşar Kemal gibi pek çok şair ve yazarı Abidin Dino, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Fikret Mualla, Nuri İyem, Avni Arbaş, Turan Erol, Orhan Peker, Burhan Uygur, Ömer Uluç gibi ressamlarla bu ortamlarda bir araya gelmişler, sadece sanat değil, birer aydın olarak ülke ve dünya sorunları üzerine kafa yormuşlardır. Ressamların yaptığı Abidin Dino’nun çok bilinen Nazım Hikmet Portresi gibi çok sayıda edebiyatçı portresi, Burhan Uygur’un resimlediği Can Yücel’in Rengahenk’i gibi resimli kitaplar bu dostlukların ürünleridir. Nazım Hikmet, İlhan Berk, Oktay Rıfat’ın edebi kişiliklerinin yanına ressamlığı dahil etmeleri, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Cihat Burak, Burhan Uygur, Komet, Ekrem Kahraman gibi ressamların da yazar ve şair olarak eserler vermeleri resim ve edebiyat iliş kisinin bir başka yönüdür. Neşet Günal’ın Yaşar Kemal’in Bebek öyküsünden etkilenerek yaptığı Sorun adlı resminde olduğu gibi edebi metinlerden, şiirlerden yola çıkan pek çok resmin yanı sıra yazar ve şairlerin de resimler ve ressamlar üzerine yazdıkları, Türk sanatına renk ve zenginlik katan şiir ve metinler vardır. Nazım Hikmet’in Kuvayi Milliye Atları şiiri Avni Arbaş’ın resimlerinden etkilenerek yazılmıştır. Turgay Gönenç; Neşet Günal, Nuri İyem ve Orhan Peker, Can Yücel ise Burhan Uygur ve Orhan Peker gibi ressamlar üzerine şiirler yazmışlardır. Sanatla bütünleşen bu aydınlar, birbirlerine destek olmuş ve sanat tarihine geçecek birçok ortak işler gerçekleştirmişlerdir. Oluşturdukları kültürel ve entelektüel ortamla yaratıcılıklarını paylaşmış bir nevi alışverişte bulunmuşlardır. 21. yüzyıl Türk sanatı resim ve edebiyatın birlikteliğinden ne ölçüde beslenmektedir? Yalnızlaşan sanatçı böyle bir ortama gerek duymamakta mıdır? Güncel sanat ortamının bugünkü çizgisi bu tür birliktelikleri, paylaşımları, etkilenmeleri başka düzlemlere mi çekmiştir yoksa olanaksız mı kılmıştır? “Küresel sanat” belki de bu tür yakınlıklar için fazla büyüktür. 29 Nisan11 Mayıs 2015 tarihleri arasında İstanbul Kültür Üniversitesi Akıngüç Oditoryum ve Sanat Merkezi Sergi Salonu’nda gerçekleşecek olan Eskiz Defteri Türk Sanatında Resim ve Edebiyat İlişkisi adlı sergi tüm bu sorulara yanıt arıyor. 1 Rilke, Floransa Günlüğü, Cem Yayınevi, İstanbul , 2010 2 KONGAR, Emre; “Sanatçı Kişiliği ve Yaşam Biçimi”, Hürriyet Gösteri, Şubat 1987, S.75, s.86
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle