Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Son Araştırmalardan CBT 1466/24 Nisan 2015 7 Kitap/Dergi Doğan Avcıoğlu Kırmızı Kedi Yayınevi iyi bir iş yaptı ve yeni baskısı piyasada uzun zamandır bulunmayan, Türkiye’nin sosyal, ekonomik idari yapısını Osmanlıdan bu yana tahlil ederek, Türkiye’nin nasıl bir kalkınma yöntemi ile çağdaş uygarlığa ulaşabileceği konusunda hem de çok erken bir tarihte, 1960’larda ortaya koyan Doğan Avcıoğlu’nun “Türkiye’nin Düzeni –DünBugünYarın” dev eserini yeniden yayımladı. Avcıoğlu, Osmanlı düzeninin analizini yapar, kapitalizmin Anadolu’da neden gelişmediği konusunda saptamalar yapar. Osmanlı üzerinde Batının sömürgeci egemen ticari politikalarını inceler ve Türkiye için “devrimci kalkınma stratejisi” ortaya koyar. Avcıoğlu’nun kitabı 1968 ve sonrası devrimcilerini çok etkilemiştir ve bugün bile yararlanacak bir kaynak eserdir. Diyor ki: “Kemalizmin ‘Bağımsızlık’ ve ‘Çağdaş Uygarlık diye özetleyebileceğimiz iki büyük ülküsünü gerçekleştirme yolunda en büyük engeli bugünkü düzen teşkil etmektedir. Türkiyemizin 2025 yıl içinde kalkınıp çağdaş uygarlığa ulaşmasının temel şartı, yürürlükteki düzenin değiştirilmesidir.» Kitabın tanıtım bülteninden: “Doğan Avcıoğlu, Türkiye’nin Düzeni’nde “Türkiye neden kalkınamadı ve nasıl kalkınır... Bu düzen nedir ve nasıl değişir?” sorularına yanıtlar veriyor. Dört ana başlık altında, üzerinde yaşadığımız toprakların ekonomipolitiğini ortaya koyan bu dev eserin ilk basımı 1968 yılında yapılmıştı. Yunus Nadi Ödülü’ne değer görülen Türkiye’nin Düzeni, benzersiz ve henüz aşılmamış bir çalışma. Uğur Mumcu’nun deyimiyle, yaşamı boyunca «Tek kişilik üniversite» gibi çalışan bir bilim insanı var karşımızda. Elinizdeki kitap, bunun kanıtı. Avcıoğlu, Osmanlıının tahlilini yaptıktan sonra ekonomik ve sosyal elverişliliğe karşın kapitalizmin Anadolu’da neden gelişemediğini ayrıntılarıyla inceliyor. Emperyalizmin boyunduruğuna giren bir ülkedeki reform ve devrim girişimlerini, Kurtuluş Savaşı’nı, devletçilik uygulamalarını, işbirlikçi kapitalizm ve irticayı, 450 yıllık serüvenin içinde anlatıyor. 800 sayfa. ‘Little Food’, ‘Lucy’nin çağdaşı çıktı İnsanın soyağacında sürpriz: 3.5 milyon yıl önce düşünüldüğünden çok daha fazla öncü insan türleri varmış. Nitekim yeni bir tarihlendirmeye göre Güney Afrika’da bulunan ve “Little Food” olarak bilinen Australopithecus, sanılandan bir milyon yıl daha eski çıktı. Buna göre Little Food, Australopithecus afarensis’in ardılı değil, başka bir türe ait bir çağdaşı. Bu türler arasındaki akrabalık ilişkilerinin tam olarak nasıl olduğu, bundan sonraki araştırmalarla açıklanmaya çalışılacak (Nature). Paleontologlar 1997’de Güney Afrika’daki Sterkfontein mağarasında heyecan verici bir kalıntıyı gün ışığına çıkarmışlardı. Mağaranın kireçtaşında bir Australopithecus’a ait sağa, sola yayılmış bir iskeletti. Bu öncü insandan daha sonraları Homo türünü ilk temsilcileri gelişmişti. Kalıntı sürpriz bir şekilde şimdiye kadarki en iyi korunagelen Australopithecus iskeleti oldu, hatta 1974’te Etiyopya’daki Afar üçgeninde bulunan üç milyonluk Lucy’den bile daha iyi durumda. Fakat iskelet, Lucy’den farklı bir türe ait. Biraz daha büyük, daha düz ve uzun bir yüzü ve kuvvetli azı dişleri var. Bu özelliklerinden dolayı da Lucy’den bir milyon yıl kadar sonra yaşamış olan Australopithecus africanus’a benziyor. Diğer açılardan ise daha çok öncü insan tarihindeki bir yan dalı oluşturan kaba yapılı Paranthropus’u andırıyor. İskeleti bulan Witwatersrand Üniversitesi’nden Ronald Clarke bu yüzden Little Food’u başlı başına bir tür olarak sınıflandırdı: Australopithecus prometheus. Fakat insan soyağacındaki kesin yerini bulmak, iskeletin kesin tarihlendirilmesi ile mümkün Ama zorluk var: Kemiklerin yaşı, sadece etraftaki taşların tarihlendirilmesiyle dolaylı belirlenebilmekte. Fakat bunların bir kısmı erozyonla taşınmış ve damlataş benzeri kireç birikimleriyle kaplanmış. Bu yüzden de iskeletin tam olarak hangi tabakaya ait olduğunu bulmak zor. Kemiklerin çoğunun kireçtaşıyla çevrili olmasını uzmanlar bugüne kadar etkileyici bulmuşlardı. Bu taşların uranyumkurşun tarihlendirmesi 2.2 milyonluk bir yaş vermişti. Fakat aralarında birçok bilim insanı bu konuda kuşkulu. Çünkü bu araştırmacılara göre, kireçtaşı, iskeletin gömülmesinden sonra burada birikmiş, bu nedenle de Little Foot daha eski olmalıydı. Purdue Üniversitesi’nden Darryl Granger ve ekibi Sterkfontein mağarasındaki tabakaları yeniden inceledi. Sonuçlar şöyle: Kireçtaşı tek bir tabaka oluşturmak yerine, eski breş kayacındaki boşlukları sonradan doldurmuş ki araştırmacılara göre Little Food iskeleti de bu kayaca ait. Bu kayaç ise 3,67 yıl önce birikmiş. Buna göre de damlataşlardan çok daha eskiler. Ve tüm bunlar Little Food’un bugüne dek sanılandan bir milyon yıl daha eski olduğu anlamına geliyor. Demek ki Little Foot Astralopithecus afarensis’in bir ardılı değil çağdaşı. Bu öncü insan türüne “Lucy” de dahil. Türkiye’nin Düzeni Dün Bugün Yarın gende ağır işlev kaybına yol açan mutasyon miktarı, batı goriline kıyasla çok daha düşük. Daha az tehlikeli olan genetik değişimler ise doğu gorillerinde daha çok görülmekte. Ayrıca doğu gorili tahmin edilenden çok daha uzun bir süredir (yaklaşık olarak 100.000 yıldır) göreceli olarak küçük popülasyonlar içinde yaşamış. Dünya Doğayı Koruma Vakfı’na (WWF) göre avcılık dışında, yaşam alanlarının kısıtlanması da gorillerin soyunu tehdit etmekte. Önlem alınmadığı taktirde 2030 yılına dek şimdiki yaşam alanlarının yüzde doksanı yol olacak. Dünyamız bir zamanlar buzdan bir küreydi Jeologların bir hipotezine göre gezegenimiz geçmişinde çok kez tamamen bir buz tabakasıyla örtülüydü. Uzaktan dünyamız bir kartopuna benziyordu. Göttingen Üniversitesi’nde gerçekleştirilen araştırma milyonlarca yıl önce aşırı soğuk iklimi kanıtladı. Buna göre buzullar ekvatora kadar sızmış. Jeolog Daniel Herwartz tropikal ve subtropikal buzullardaki oksijen izotoplarının rekonstrüksiyonunu yapmış (PNAS). Kuzeybatı Rusya ve Çin’de incelenen kayaçlar 2,4 milyar ve 700 milyon yıl önce ekvatorun yakınlarında bulunuyordu ve orada (sub)tropikal buzullarla etkileşime girmişler. İklim bilgileri sudan, kayaçlara geçmiş ve böylece yüzlerce milyon yıl burada korunmuşlar. 2.4 milyar yıllık (sub)tropikal buzulların bile şimi, günümüzde sadece dünyamızın en soğuk yerlerinde görülen iklim koşullarına işaret ediyor. Yani ortalama sıcaklığın 40 derecede seyrettiği Güney Kutbuna. Hayal etmesi zor da olsa veriler, Florida veya Mısır gibi bölgelerde bile uç iklim koşullarının yaşandığını göstermekte. Çin’deki 700 milyon yıllık kayaçlar mesela günümüzde güney Grönland’daki iklim koşullarına işaret ediyor. Kartopu dünya hipotezine göre tüm dünya donmuştu ve okyanuslar yüz metrelerce kalınlıkta bir deniz buzu tabakasının altında gizlenmişti. Düşük karbondioksit yoğunlukları buz tabakalarının büyümesine yol açmıştı ki bunlar da Küresel Sermaye ve Türkiye Sait Yılmaz, Kaynak Yayınları Tanıtımdan: Akademisyen ve araştırmacı yazar Sait Yılmaz, Küresel Sermaye ve Türkiye adlı kitabında hiçbir detayı atlamadan Küresel Sermaye’nin dünyadaki, ama özellikle ülkemizdeki oyunlarını deşifre ediyor. Şimdiye kadar gerçeklerle masalların birbirine karıştığı ve bu yüzden inandırıcılığını kaybetmiş bir konu olan Küresel Sermaye, bu sayede kendini çok iyi gizlemiştir. Sait Yılmaz, Küresel Sermaye’nin hem dünyada hem de Türkiye’de yıllarca izini sürdükten sonra üzerindeki sır perdesini kaldırıyor. Bu kitapta, kendilerini dünyanın efendileri olarak gören ve dünya üzerinde olan biten her şeyi kendi çıkarları doğrultusunda yönlendiren işadamı, siyasetçi, bürokrat tayfasının asırlardır oynadıkları kanlı oyunlar açığa çıkıyor. Rothschildlerden Rockefellerlardan Soroslara, Koçlardan Sabancılardan Karamehmetlere, Mendereslerden Özallardan Tayyip Erdoğanlara bu efendilerin ve uşaklarının isim isim bağlantıları, örgütleri ve karanlık planlarını okuyacak, yaşamakta olduğumuz olayların anlamlarını keşfedeceksiniz. Finanse ettikleri savaşlar yüzünden her din ve milliyetten mil yonlarca insanın kanı üzerinden kazanılan servetlerin nasıl Küresel Sermaye’ye aktığını bu kitaptan öğreneceksiniz. Bu savaş halen devam etmektedir. Kazananı siz tayin edeceksiniz. güneş ışınını geri yansıtarak dünyanın soğumasına neden olmuştu. Buzullar kritik bir sınıra ulaştığında, güneş ışınları o kadar kuvvetli bir şekilde geri yansıtılır ki dünya sonunda tamamen donar. Bundan sonra dünyanın donmuş halinden kurtulabilmesi için devam eden volkanik etkinlikle karbondioksitin artması gerekir. Nilgün Özbaşaran Dede nilodede@hotmail.com