02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 Son Araştırmalardan CBT 1491/16 Ekim 2015 İnsan kalıtımı her şeyden önce genleri oluşturan üç milyar yapıtaşından meydana gelir. Hiçbir kalıtım diğerine benzemez. 2008 yılında başlayan 1000 Genom Projesi’nin hedefi yaklaşık olarak 2500 kişinin katılımını sekanslamaktı. Yani genetik yapıtaşlarının sırasını öğrenerek, insan genetiği çeşitliliğinin kataloğunu çıkarmak. Bu katalog biyotıp araştırmalarında temel veri bankası görevini göreceği gibi, hastalıkların nedenlerini araştıran ve olası terapi imkanları bulmak isteyen bilim insanlarına yardımcı olacak. Yüzlerce araştırmacıdan oluşan ekip, kısa bir süre önce 1000 Genom Projesi’nin sonuçlarını Nature dergisindeki iki araştırma yazısıyla sundu. Bilim insanları sonuçların yayımlanmasıyla projenin artık tamamlanmış olduğunu gösterdiler. Araştırma çerçevesinde Nijerya’daki Yoruba topluluğuna, Han Çinlilerine, Sri Lanka Tamil etnik grubuna, Perululara, İngiltere’deki subpopülasyona, İtalyan ve Finlilere dahil 26 popülasyonun genleri incelenmiş. 2012 yılında, 1000 genomun sekanslanmasından sonra ilk sonuçlar sunulmuştu. Fakat son iki araştırma 1000 Genom Projesi tamamlandı len sonuçlara göre daha fazla para ancak gelirin sürekli artmaya devam etmesi halinde gerçekten mutlu ediyor. Tek seferlik artışta çalışanın daha fazla mutlu olması üzerinde pek de önemli bir etkisi yok. Oysa gelirin sürekli artması her ne kadar artış çok küçük olsa bile insanı önemli ölçüde mutlu ediyor. Kişisel mutluluk üzerinde etkili olan sadece para da değil. İnsanlar hep daha fazla çalışmak zorunda kaldıklarında git gide daha mutsuz oluyorlar. Ve bu sonuç, insanın hiçbir meşgale olmamasından çalışmanın daha iyi olduğunu söyleyen araştırma sonuçlarını çürütüyor. Nitekim son çalışma işsizlerin, çalışamadıkları için değil daha çok parasız kalmaları nedeniyle mutsuz olduklarını ortaya koyuyor. Araştırmalarına ilk kez gelir artışını dahil eden bilim insanları yeni bir mutluluk formülü çıkardılar. Daha yüksek yaşam memnuniyetiyle ilgili formül şöyle: çalışma saatleri değişmeden hep daha fazla gelir. Charon’un ortasından geçiyor ve tahminlere göre uydunun arka yüzüne kadar da daevam ediyor. Boulder Güneybatı Araştırma Enstitüsü’nden John Spencer ile çalışan bilim insanları, Charon’daki yeraltı okyanusunun çok uzun bir süre önce donduğunu ve donmaya bağlı hacim değişiminin uydunun yüzeyinde yarıklar açmış olabileceğini tartışıyorlar. Uydunun jeolojik etkinlikleriyle ilgili diğer bilgilere astronomlar, sondanın önü müzdeki yıl dünyaya göndermesi beklenen daha ayrıntılı görüntülerle edebilmeyi umuyorlar. Sonda şu sıralar dünyamızdan beş milyar kilometre uzaklıkta bulunuyor. Hareketli geçmişe sahip bir uydu daha fazla kalıtım içermesinin dışında, verilerin daha ayrıntılı olmasıyla da önem kazanıyor. 88 milyon genetik çeşitlilikten 85 milyondan her biri sadece tek bir yapıtaşıyla alakalı. 3,6 milyon tanesinde ise küçük kalıtım parçaları ilave olmuş veya eksilmiş. Sadece 60.000 farklılık kalıtımın daha büyük sekanslarını içeriyor, ama bu yapısal çeşitliliğin, genlerin etkinlikleri üzerindeki ve proteinlerin oluşumundaki etkisi çok daha büyük. En büyük genetik çeşitlilik Afrika kökenli insanlarda saptanmış. Modern insan Afrika’dan dünyaya yayıldığı için bu sonuç zaten bekleniyordu. Son çalışmalar yapısal çeşitliliklerin çok fazla işlevsel sonuçları olduğunu gösteriyor. Belli başlı bir hastalığın genetik temelini anlamaya çalışan bilim insanları şimdi nerelere bakabilecekleriyle ilgili ipuçları alabilecekler. Bilim insanları hangi yollarla oluştuklarını bilemedikleri bazı farklılıklar da bulmuşlar. Bu yüzden bilinmeyen mutasyon süreçlerinin bulunması gerektiğini düşünüyorlar. Plüton’un uydusu Charon beklenildiği gibi kraterlere dolu değil. Bugüne kadar alınan en ayrıntılı görüntülerde, dev bir kanyon, vadiler ve yamaçlar dikkat çekiyor. Hesaplamalara göre uydunun üzerinde bir ila dokuz kilometre derinliğinde bir kanyon sistemi, altı yüz kilometre uzunluğunda vadi ve yamaç zinciri bulunuyor. New Horizon ile alınan fotoğraflarda ayrıca sürpriz renk çeşitliliği de göze çarpıyor. Kanyon sistemi Beynimizin öğrendiklerimizi kalıcı bir şekilde belleğe kaydedebilmesi için uykuya ihtiyacı olduğu zaten biliniyordu. Son bir araştırma, bağışıklık sistemimizin de hastalık etkenleriyle daha iyi savaşabilmek için bu dinlenme evresinden yararlandığını ortaya koydu. Hastalık etkenleri bedenimize girdiklerinde Bağışıklık sistemi de uykuda öğreniyor bağışıklık sistemimiz Thücreleri oluşturarak tepki verir. Kemik iliğinde üretilen bu beyaz kan kürecikleri, virüs ve bakterilerin belirgin özelliklerini kaydediyorlar. Özellikle de aylarca hatta bazı durumlarda ömür boyu hastalık etkenlerinin ana özelliklerini kaydeden T bellek hücreleri çok önemlidir. Tübingen Üniversitesi sinir bilimcisi Jan Born, uykunun tam da bu bellek sürecini desteklediğini buldu. Bu destek uykuya dalmadan otuz dakika sonra başlayan derin uyku evresinde kendini gösteriyor. Bağışıklık sistemi bu uyku evresinden Thücrelerini oluşturmak için yararlanıyor. Bu bağlamda derin uykuda öğrenilenleri sinir hücreleri ve bunların bağlantıları şeklinde “bırakan” bellekle benzer bir şekilde işliyor. Daha önceki araştırmalarla da aşılanmadan sonraki gecelerde derin uykunun bölünmemesi halinde daha çok Tbellek hücresinin üreyebileceği anlaşılmıştı. Bununla birlikte hormon sistemine de önemli bir rol düşüyor. Çünkü uyku sırasında salgılanan hormonlar çeşitli savunma hücreleri arasındaki iletişimi tetikliyor, oysa uykusuzluk durumunda bu iletişim eksik kalıyor. Araştırmacılar bundan sonra virüs ve bakteriler üzerindeki hangi bilgilerin depolandığını bulmak istiyorlar. Bu bilgiler ışığında daha etkili aşıların üretilebileceği sanılıyor. Amerikalı bir entomolojist bir kehribar içinde çok ilkel bir veba etkeni olar bir pire bulduğuna inanıyor. Oregon Eyalet Üniversitesi’nden yapılan açıklamaya göre pire yirmi milyon yıl kadar önce kehribarın içine hapsolmuş. Entomoljist George Poinar Jr, pirenin üzerinde veba mikrobu Yersinia pestisle örtüşen bir bakteri bulmuş. Bu tahmin yüzde yüz kanıtlanamasa da pirenin bağırsağında ve hortumunda bulunan bakterilerin Yersinia olduğundan emin araştırmacı. Ve bakterilerin tam İnsanlıktan yüz misli eski bir veba piresi Doğu Himalaya’da 200 yeni hayvan ve bitki türü Sürekli hapşırmak zorunda olan bir maymun, karada da yaşayabilen balık ve mavi gözlü kurbağa: Dünya Doğayı Koruma Organizasyonu’nun açıklamasına göre bu örnekler son altı yıldan bu yana Himalayalar’ın doğusunda bulunan 200 yeni türden sadece birkaçı. Yeni türler arasında 133 bitki türü, 39 omurgasız hayvan, 26 balık, on amfibyum, bir sürüngen, bir kuş ve bir de memeli bulunuyor. Türler, Bhutan, Kuzeydoğu Hindistan, Nepal, Kuzey Myanmar ve Güney Tibet’te gerçekleştirilen çeşitli keşif gezileriyle bulunmuş. Mesela adını vampirlerinkine benzer dişlerinden alan “Dracula balığı” (Danionella dracula), 1,6 santimlik boyuyla da dikkat çekiyor. “Mavi yılan kafası balığı” (Channa andrao), hava soluyarak, dört gün kadar suyun dışında yaşayabiliyor. Diğer önemli bir özelliğiyse yüzgeçlerini karada hareket ederken kullanabilmesi. Bilimsel adı Rhinopithecus strykeri olan maymun ise, burun deliklerinin yukarı doğru olması nedeniyle yağmurlu havalarda sürekli hapşırmak zorunda. Bu nahoş durumdan Bonn ve Wuppertal Üniversitesi bilim insanları, paranın hangi koşullarda gerçekten mutluluk verdiğini araştırdı. Çalışmada gelir artışı ve çalışma süresinin yaşam memnuniyeti üzerindeki etkisi dikkate alınmış. Elde edi Para ne zaman mutlu ediyor? korunmak için de maymun kötü havalarda kafasını dizlerinin arasına gömüyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle