24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

GÜNCEL TIP Mustafa Çetiner cetiner.m@superonline.com Sağlık İnsan beyni için ne çok şey söylenmiştir. Beyin belki de hakkında en çok konuşulan ama görece en az şey bildiğimiz organımızdır. Son zamanlarda mutluluk algısının doğrudan ve neredeyse beyinle ilgili olan ve çevresel faktörlerden sanıldığından çok daha az etkilenen bir duygu olduğu ileri sürülüyor. Yakın zamana dek edebiyatçıların, şairlerin, yazarların konusu olan mutluluk, artık beyaz önlüklülerin, bilim insanlarının, laboratuvarların ve bilimsel çalışmaların da konusu haline geldi. Bilim insanları diyor ki; mutluluk hissinin %40’ını düşüncelerimiz, hareketlerimiz ve karakterimiz belirler, geri kalanın %50’si ise genetik faktörlerle ilgilidir. Bu bilgiyi güvenilir olduğunu düşündüğüm TIMES dergisinin web sayfasından aldım. Yani bu bilgiye bakarsanız mutlu olmanın sadece %10’u çevre gibi insan beyninden bağımsız faktörlerden etkilenmektedir. TIMES dergisinde yer alan bu “bilimsel” saptama yıllar önce Milton’un söylediği şey ile aynı. “Akıl, kendine ait bir yerdedir ve orada cehennemi cennete ya da cenneti cehenneme çevirebilir.” Shakespear’in yazdığı ile de... “İyi ya da kötü diye bir şey yoktur, sadece düşünce onu öyle yapar.” Hayata tüm yaşamı boyunca “sol” taraftan bakan biri olarak “mutluluk kavramının %90’ı çevresel değildir” önermesi bana pek doğru görünmüyor. Onca yoksulluk, işsizlik, adaletsizlik, açlık insan mutsuzluğunun %10’u mu? Yine de bilimsel olarak gösterilmiş bazı gerçekleri göz ardı etmemek lazım. Mesela; kalp damar sistemi hastalıkları riski ile mutluluk arasında bir ilişki olduğu bilimsel olarak biliniyor. Mutsuz insanlar daha çok kalp hastalığına yakalanıyor. Kaygıları ve gerginliği yüksek olan kişilerin bağışıklık sisteminin daha zayıf olduğu da bilimsel bir bulgu olarak bildirilmiş. Yaralanmalardan sonra iyileşme süreleri gerginlik ve kaygı düzeyi düşük olanlarda yani görece mutlu insanlarda daha kısa oluyor. Mutlu insanlar; mutsuz, kaygılı ve gergin kişilere göre daha uzun yaşıyorlar. Peki, mutluluk nedir, sadece beynimizde yaşadığımız “sübjektif” bir algı mıdır? Saat ücreti olarak 510 TL alabilen Soma’daki bir maden işçisine nasıl dersiniz “aklını kontrol et, mutlu ol” diye? Biz yine de bilim insanlarına kulak kabartmaya devam edelim. Bilim insanları diyorlar ki; mutluluğunuzun üç büyük düşmanı var. Kendinizi başkaları ile kıyaslamak, derin arkadaşlık ilişkileri kuramamak yani dost edinememek ve son olarak “öfke” kontrolünde başarısızlık... Bilim insanlarından bir kaç kısa öğüt daha. Mutlu olmak istiyorsanız görüntülere seslere ve kokulara dikkat kesilin, deneyimlerinizin her bir ayrıntısına dikkat edin, deneyimlerinizi başkaları ile paylaşın ve son olarak vazgeçmeyi öğrenin. Madem “mutluluk” üzerine yazıyorum, Prof. Dr. Emre Kongar’dan duyduğum iki mutluluk reçetesinden de söz etmeliyim. Emre Kongar diyor ki; “Beklemekten sıkıldığınız zamanlarda saatinize bakmayın. Mesela geciken sevgilinizi beklerken gözünüz saatte olmasın, soğuk terler dökmeyin, başka şeylerle vakit geçirin. Ama onunla buluştuğunuzda “nasıl hızlı geçti bu 510 saat” demeyin, gözünüz hep saatinizde olsun, her geçen dakikanın zevkini çıkarın.” Kongar’ın ikinci önerisine gelince; “Mutlu anlarınızı henüz yaşamadan ilk olarak beyninizde ve hayalinizde, sonra gerçekten tadını çıkararak o anda ve son olarak da bittikten sonra, anılarınızda yaşayın, yani toplam en az üç defa. Bir çeşit yeniden ve yeniden yaşama...” Bilim dünyasına bu kadar yakın bir akademisyen olarak yine de “mutluluk” üzerine söz söylemeyi bilim insanlarına bırakmamak gerektiğini düşünenlerdenim. İtiraf etmeliyim ki; bu konuda söz söylemek şairler, yazarlar ve sanat insanlarına bilim insanlarından çok daha fazla yakışıyor. Bilimsel Olarak Mutluluk! Okul Çağındaki Çocuklarda Uyku Sağlığına Dikkat! Uykuları yetersiz olan çocukların okuma, yazma ve matematik problemleri çözme becerilerinin bozulduğunu ve sağlıklı uyuyanlara göre bu öğrencilerin daha düşük notlar aldığını açıkça gösteren araştırmalar bulunuyor. Dr. Sabri Derman VKV Amerikan Hastanesi Uyku Y Bozuklukları Ünitesi etişkinler, birkaç gece kötü uyumanın günlük yaşamlarını nasıl olumsuz etkilediğini çok iyi bilir. Çocuklarda ise yetersiz süreli veya kalitesiz uyku psikolojik durumlarını bozar. Akademik başarılarını ne kadar çok etkilediğinin çok farkında değiliz. Özellikle anaokulu ve ilköğretim yaşındaki çocukların beyni henüz hızlı bir gelişim süreci içinde olduğundan yeterli uyku, fiziksel ve bilişsel gelişme için olmazsa olmaz bir önem taşır. Çok karmaşık bir bilgisayara benzetirsek, beyin verileri işlemek, belleğe kaydetmek, bilgileri birbirleriyle ilintilendirmek, sınıflandırmak, gerektiğinde kolay ve doğru hatırlamak, doğru çıkarsama yapmak için gerekli işlemlerin çoğunu uyku sırasında gerçekleştirir. “Beyin uyku sırasında dinlenmez! Aksine uyanık olduğu zamanki kadar çok çalışır.” Uyku, vücudumuzun değil, beynimizin “dinlenmesi” için şarttır. Aslında beyin uyku sırasında dinlenmez. Daha çok dışarıdan değil, vücuttan ve kendi içinden kaynaklanan verileri işler. Uyanıkken olduğundan çok çalışır. Uyku beynin ve vücudun en verimli şekilde iş görmesi için olmazsaolmazıdır. Erişkinlerin tam dinlenebilmesi için gerekli olan “ideal uyku süresi” kişiye göre değişir. Bunlar genetik faktörler ve alışkanlıklara bağlı farklılıklar gösterebilir. Çocuklarda ise uzmanlar, ilkokul öncesi küçük çocukların 1113 saat, ilk ve orta öğrenimdeki çocukların 10 11 saat uyumaları gerektiğini saptamışlar. Üniversite döneminde gençlerin uyku gereksinimi de genelde 89 saattir. Bilimsel araştırmalar, uyku süreleri 1 hafta süreyle bir saat bile azalan çocuklarda dikkat, konsantrasyon, öğrenme ve hafıza becerilerinde ölçülebilir belirgin azalmalar olduğunu saptamışlardır (Dr. Brian Mills, Louisville Üniversitesi, 2007). Uykuları yetersiz olan çocukların okuma, yazma ve matematik problemleri çözme becerilerinin bozulduğunu ve sağlıklı uyuyanlara göre bu öğrencilerin daha düşük notlar aldığını açıkca gösteren araştırmalar bulunuyor (Alyssa Bachman, 2007). Michigan Üniversitesi araştırmacılarından Dr. Ronald Chervin ve meslektaşları da, uykuları horlama nedeniyle bozuk olan 866 çocukta yaptıkları araştırmada özellikle küçük çocuklarda, normal uyuyanlara oranla 3 kez daha sık davranış bozuklukları ve dikkat dağınıklığı, hiperaktivite gibi sorunlara rastlandığını saptamışlar. 2.5 ile 6 yaş arası 1500 çocukta yapılan bir başka geniş araştırma da, 10 saatten az uyuyan çocukların kelime haznelerinde ve bilişsel becerilerinde, 10 saatten çok uyuyanlara oranla çok belirgin azalma olduğu saptanmış. Benzer araştırmalar, ergenlik yaşındaki gençlerde de uyku problemlerinin ve yetersiz uykunun sanıldığından çok daha yaygın olduğu göstermekte. Eksik uyku çok belirgin davranış sorunlarına, öğrenme problemlerine ve akademik performans düşmesine yol açar. Bu yaş grubundaki gençler sıklıkla gece uykuya dalmakta zorluk, sık uyanma, sabah dinlenmeden uyanma veya UYKU İLE İLGİLİ BİLİMSEL ARAŞTIRMALAR CBT 1432 17 / 29 Ağustos 2014 çok zor “ayılma”, gün içinde yorgunluk ve kolayca uykularının gelmesi şikayetleri görülür. Bu şikayetlerle davranış bozuklukları, devamsızlık, öğrenme güçlüğü ve akademik başarısızlık arasında bir ilişki bulunuyor. Bu ilişkinin sebepsonuç bağlantısı olup olmadığı kesin değilse de olma olasılığı çok yüksektir. Sebepsiz yere yorgun veya haşarı, duyarsız veya aşırı huysuz ve tepkili, akıllı olduğu halde sosyal ve akademik başarısı sorunlu düzeyde çocuklarda uyku kalitesinin gözönüne alınması gereklidir. Her ne olursa olsun, annebabaların çocuklarının uyku sağlığına en azından beslenmeleri ve genel sağlıkları kadar özen göstermeleri gerektiği açıktır. Sağlıklı bir uyku için dikkat edilmesi gereken genel kurallar şunlar: • Her sabah aynı saatte uyanarak biyolojik saatinizi koşullandırın • Öğleden sonra / okul sonrası şekerleme yaparsanız yarım saati aşmayın • Yatakta okumayın, chat yapmayın, twitlemeyin, mesajlaşmayın, TV seyretmeyin, telefonla konuşmayın, abur cubur yemeyin • Öğleden sonraları ve akşamları kafeinli sodalı içecekler kullanmayın • Yatağa aç gitmeyin ama akşam yemeklerini hafif yiyin, gece çok su içmeyin • Egzersizlerinizi yatmadan en az 4 saat önce yapın • Yatak odası sessiz, karanlık, yaklaşık 2324 ısıda derece olsun • Yatmadan önce yoğun video oyunları, korku filmleri seyretmekten kaçının • Dertleri, sorunları, endişeleri yatağa taşımayın, olumlu düşünün • 20 dakikada uyuyamazsanız kalkıp başka bir odaya geçin, sıkıcı şeyler okuyun, uykunuz gelince yatağa dönün • Okul dışı aktiviteler çok zaman alıyorsa azaltmayı düşünün, ders için gece geç saatlere kadar çalışmanın kalıcı yararı olmadığını unutmayın • Uyku sorunları bir iki haftayı geçerse bunları gözlemleyin, not edin, doktorunuza veya bir uyku uzmanına danışın Ergenlik yaşındaki gençlerin çoğunun özel telefon konuşmalarının gecenin geç saatlerine kaydırdıklarına, saat 0203’e kadar yoğun telefon trafiği yaşadıklarına sıklıkla rastlıyoruz. Bu konuşmalar sadece uyku saatinden çalmamakta, içeriklerinin anlamı ve önemine bağlı olarak, uyuduktan sonra da uykunun kalitesini kötü etkileyebilmektedir. Ebeveynlerin uyku saatleri konusunda tatlısert bir disiplin içinde olmaları, sınırları belirlemeleri ve ödünsüz uygulamaları gerekiyor. Ailedeki diğer erişkinlerin de bu konuda uyum içinde davranmaları şart. Unutmayın, çocuklarınız sizin arkadaşlığınıza değil onlara güven ve huzur verici, dengeli bir disiplin uygulayan ebeveynlere muhtaçlar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle