Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Yaratıcılıkla sahtekârlık arasında bağ var! İnsanları kalıpların dışında düşünmeye yüreklendirmek, hile ve aldatmacanın artmasına neden olduğu gibi, törel sınırların aşılması daha sonraki kimi işlerde insanların çok daha yaratıcı davranmalarına da katkıda bulunabiliyor.. C atherine Jinks’in Evil Genius (Kötücül Deha) başlıklı romanının kahramanı doğuştan olağanüstü bir yaratıcı düşünme ve sorun çözme yeteneğine sahip olan Cadel Piggott adında yalnız bir çocuk. Yaratıcı yeteneklerinden yararlanan bu çocuk kendisine yolsuzluk, hile, sahtekârlık ve bilişim korsanlıkları gibi kötülükler üzerine kurulu kurgusal bir dünya oluşturur. Burada yansıtılmaya çalışılan “kötücül deha” imgesi filmlerde, yazınsal yapıtlarda, çizgi romanlarda ve popüler medyada sürekli karşımıza çıkan son derece yaygın bir imgedir. Fritz Lang, 1927 tarihli filmi Metropolis’te bu imgeyi makineleriyle başlığa da adını veren ve kötülüklerin kol gezdiği kenti oluşturan Rotwang adlı bilim insanı aracılığıyla gümüş ekrana aktardı. Çok ünlü bir başka kötücül öke de çizgi romanlardan tanıdığımız, amacı Süpermen ve öteki süper kahramanları yok ederek dünyaya egemen olmak isteyen, son derece keskin bir zekâya ve teknolojik hünere sahip olan güç delisi bilimci “Lex” Luthor. Tüm bu kurgusal örnekler yaratıcılıkla sahtekârlığın genelde el ele gittiklerini gösteriyor. Bu iki kavram arasında gerçekten de yakın bir bağ var mı? Yaratıcı sürecin törel olmayan davranışı tetikleyici bir yönü mü var? Yoksa dürüst olmayan davranış biçimleri yaratıcı düşünceyi körüklüyor olabilir mi? Harvard Üniversitesi İşletme Fakültesi profesörlerinden davranış bilimi uzmanı Francesca Gino’nun araştırması, her iki durumun da geçerli olduğuna işaret ediyor: insanları kalıpların dışında düşünmeleri konusunda yüreklendirmek, hile ve aldatmacanın artmasına neden olduğu gibi, törel sınırların aşılması daha sonraki kimi işlerde insanların çok daha yaratıcı davranmalarına da katkıda bulunabiliyor. Yeni görüşler ortaya atma, ya da sorunlara yeni çözüm yolları bulma yeteneği bireyler için olduğu denli, örgüt ve topluluklar için de oldum olası önemli bir beceridir. Sorun çözmede yaratıcılık, sonuçta başkaları için yeni iş ve olanakların yaratılmasını sağlayan, yeni buluş ve hizmetlerin ortaya çıkmasına neden olur. AHLAKİ SINIRLARI AŞMAK Toplumlar gelişebilmek için yeniliklere, özgün bilimsel buluşlara ve yeni toplumsal programlara gerek duyarlar. Aynı biçimde, örgütlerin de sürekli değişmekte olan koşullara ayak uydurmak ve pazarda yarışabilmek için bu tür yeniliklere gereksinimleri vardır. Yaratıcılığın insanların gelişmesi ve koşullara uyum sağlaması açısından temel bir rol oynadığı düşünüldüğünde, yaratıcılığa sıklıkla destek verilmesi ve çeşitli disiplinlerden bilim insanlarının eskiden beri yaratıcı düşüncenin kaynağına inmeye çalışıp bu yeteneği geliştirmenin yollarını araştırmaları hiç de şaşırtıcı olmasa gerek. Ruhbilim dalında yaratıcılıkla ilgili olarak bugüne dek yapılan araştırmalar, yaratıcı görüşlere yol açan süreçlerin incelenmesinden yaratıcı düşünme ve sorun çözmeyi etkileyen bağlamsal unsurların irdelenmesine uzanan, çok farklı bakış açılarından yola çıkılarak yürütüldü. Kısa bir süre önce yapılan bu tür araştırmalardan birinde denekler gelişigüzel biçimde ya dağınık, ya da düzenli bir odaya yerleştirildiler. Her iki odadaki katılımcıların yaratıcı becerilerini saptamak amacıyla, deneklerden masa tenisi topuna yeni bir kullanım alanı bulmaları istendi. Katılımcıların hangi odada olduklarından habersiz bir değerlendirme kurulu bu konuda ortaya atılan görüşleri değerlendirdi. Sonuçta, iki grup tarafından ortaya atılan görüş sayısı aynı olmakla birlikte, dağınık odadakilere verilen yaratıcılıkla ilgili puanların düzenli odadaki deneklerden çok daha yüksek olduğu görüldü. Konuyla ilintili başka araştırmalar, bir odadaki ışıklandırma miktarının da yaratıcılığı etkileyebileceğine tanık olundu. Bir araştırmada 114 öğrenciden ofis ortamını çağrıştırmak üzere tasarlanan bir odaya yerleştirilmiş masaya ikişer üçerlik gruplar halinde oturmaları istendi. Oda tavandan sarkıtılmış bir lambayla aydınlatılmaktaydı. Lambanın yaydığı ışık farklıydı: kimi gruplar loş ışıkta çalışırken, kimileri ofis için önerilen bir ışık düzeyinde, kimileri de parlak ışıkta çalışmışlardı. Denekler odada yaklaşık 15 dakika kaldıktan sonra yaratıcı sezgiyi gerektiren bir dizi sorun üzerinde çalıştılar. Bu tür sorunlar kişinin bakış açısını değiştirmesini ve çözüme ulaşmak için sorunu yeni bir yaklaşımla ele almasını gerektiren türde sorunlardı. Araştırmada loş odada çalışan deneklerin ötekilere kıyasla çok daha fazla sayıda soruna doğru çözümler getirdikleri görüldü. Araştırmaların da gözler önüne serdiği gibi, en ufak çevresel değişimler bile kişinin yaratıcı gücünü arttırabiliyor. Daha açık belirtmek gerekirse, dağınıklık ve loş ışık gibi etmenler görünürde insanların kendilerini her türlü baskı ve engelden kurtarıp, kuralları yıkmalarına ve alışılmışın dışında düşünmelerine olanak tanıyor. Peki bu tür etmenler, söz gelimi insanların yalan söylememeleri gerektiği yönündeki toplumsal ilke gibi, başka ku Süpermen ve öteki süper kahramanları yok ederek dünyaya egemen olmak isteyen, son derece keskin bir zekâya ve teknolojik hünere sahip olan güç delisi bilimci “Lex” Luthor. LOŞ IŞIĞIN KERAMETİ CBT 1419 9 /30 Mayıs 2014 girerler. Örneğin yanma sırasında oluşan is nanoparçacıklardan oluşur. İnsan yapımı nanomalzemeler ise klasik ya da nanoteknolojiye dayalı yöntemlerle oluşturulabilirler. Nanomalzemelerin klasik malzemelere göre çok değişik özellikleri vardır. Bunun da başlıca nedeni, nano ölçekte (1 ila 100 nm arası) fiziksel kuvvetlerin oranları ve etkileri ile bunların oluşturduğu özelliklerin makro dünyadan büyük ölçüde farklı oluşudur. Bu boyutlarda kuantum etkileri de ön plana çıkar ve malzemenin mekanik, elektrik ve optik özellikleri aynı malzemenin büyük boyutta olanlarından çok farklı olabilir. Örneğin, bu boyutlarda, yerçekiminin etkisi ihmal edilebilecek ölçüde azalmakta ve nano cismin yüzey/hacim oranı çok büyümektedir. Zira, cisimlerin yüzeyleri çaplarının karesi, hacimleri ise küpleri ile orantılıdır bu nedenle çap küçülünce hacim yüzeye göre çok daha hızlı küçülür. Bu özellik ise nano cismin çevresi ile ısı değişimini çok arttırır. Nanoteknoloji alanının en yeni uygulamalarından biri de Nanoelektromekanik sistemler yani NEMS ler (ref.4). Tipik bir NEMS, nanoelektronik devrelerle kontrol edilir ve yine nm boyutlu mekanik çalıştırıcılar (actuators), motorlar, pompalar vb ile fiziksel, kimyasal ve biyolojik algılayıcılar (sensors) içerir. Halen, bu dalda, tıbbi amaçlı birçok başarılı nano robot geliştirilmiştir. Bunların en gelişmişleri bir hücrenin içerisine sığabilecek boyutlardadır. Feynman’ın vizyonun gerçekleşmesine çok zaman kalmadı gibi ... Referanslar : 1. http://www.zyvex.com/nanotech/feynman.html 2.http://en.wikipedia.org/wiki/Scanningtunneling microscope 3.http://en.wikipedia.org/wiki/Atomicforcemicroscopy 4.http://en.wikipedia.org/wiki/Nanoelectromechanicalsystems NANO ELEKTRO MEKANİK SİSTEMLER ralların çiğnenmesine de yol açabilirler mi? Gino, Güney Kaliforniya Üniversitesi’nden meslektaşı Scott Wiltermuth ile birlikte yaptığı bir dizi laboratuvar çalışmasında bu görüşün doğru olup olmadığını araştırdı. Bu çalışmalardan birinde araştırmacılar deneklere bir dizi sayı matrisi (sayılar içeren bir kutular dizisi) sundular. Katılımcılar her bir diziden toplamları 10 eden iki sayı bulmak zorundaydı. Bulanlara para ödülü verilecekti. Katılımcılardan kaç doğru yaptıklarını kendilerinin rapor etmeleri istendi; böylece onlara performanslarını abartma olanağı tanınmış oldu. Oysa, araştırmacılar deneklerden habersiz onların gerçek performanslarını izlemişlerdi. Ardından deneklerden sözde ilgisiz başka bir görevi daha yerine getirmeleri istendi. Kendilerine üç sözcükten oluşan (örneğin, ağrı, sırt, ter) diziler sunuldu ve bu diziye her bir sözcükle ilintili dördüncü bir sözcük eklemeleri (örneğin, grip) istendi. Bireyin “uzaktan bağlantılı” adı verilen sözcükleri belirleme yeteneğini ortaya koyduğu bu işlem yaratıcılığın ölçülmesinde de çok yaygın uygulanan bir işlem. Araştırmacılar sonuçta katılımcıların yaklaşık %59’unun matris işleminde sağladıkları başarıyı abartmak suretiyle hile yaptıklarına tanık oldular. Daha da ilginç bir durum, hileye başvuranların yaratıcılıklarında bir gelişme meydana gelmesi ve bu deneklerin uzaktan bağlantılı sözcük dizilerinde hile yapmayanlara kıyasla çok daha başarılı bir performans sergilemeleriydi. Daha sonraki deneylerde de araştırmacılar sahtekârlıkla yaratıcılık arasında yakın bir bağlantı olduğu yönünde kanıtlar elde ettiler. Araştırmaların tümünde de deneklerin daha önce hile yapmalarına olanak tanınan bir işlemin ardından yerine getirdikleri işlemlerde çok daha yaratıcı bir davranış biçimi sergiledikleri görüldü. Tüm bu çalışmalar kötücül dahiliğin öykü ve romanlarda karşılaştığımız basit bir imge olmanın ötesinde bir kavram olabileceğinin altını çiziyor. Dürüstlükten uzak davranış biçimi toplumsal sorunlara yol açmasıyla bilinen bir davranış biçimidir. Ne var ki, bu davranış biçimi görünürde yaratıcı düşüncenin ortaya çıkmasında da önemli bir rol oynuyor. Rita Urgan, Kaynak: Scientific American Online/ 11 Mart 2014 YARATICILIK