22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OOOF OFF LINE Tanol Türkoğlu (tanolturkoglu@Gmail.com) BİLİM TARİHİ Pek çok Internet teknolojisinin icat edildiği yer olan San Francisco metrosunun gerek ulaşım gerekse de internet hizmetleri açısından Tokyo metrosunun çok gerisinde kalması, California’lı teknoloji şirketleri için utanılacak bir durum olmalı. Internetin beşiğinde ücretsiz internet erişimi yok ! Tokyo metrosunda insanın kaybolması oldukça düşük bir olasılık. Her metro hattının bir adı ve renk kodunun olmasının, metro isimlerinin Latin harfleriyle de yazılmasının yanı sıra her durağın bir numarası da var. Böylece durak isimlerini aklınızda tutmanıza gerek yok; kaç numaralı durakta ineceğinizi bilmeniz yeterli. Her vagonda ayrıntılı olarak metro planı, o hattın güzergâhı, hangi durakta olduğunuzu ışıklı panolarda görmek mümkün. Keza her durağa yaklaşırken Japonca ve İngilizce olarak durağın adı bilgisayar sisteminden okunuyor. Yapılan anons kolayca anlaşılıyor. Öte yandan bütün metro duraklarında ücretsiz WiFi internet erişimi var. Vagonlarda ise GSM ağı aktif. Böylece metroda yolculuk yapan birisi tüm seyahati boyunca internet erişimine sahip. Japonya’ya ait bir GSM aboneliğiniz olmasa bile cep telefonunuzdan WiFi ağına bağlanarak internete erişebiliyorsunuz. Gelelim internet teknolojilerinin pek çoğunun icat edildiği, adeta internet devriminin temellerinin atıldığı California’nın San Francisco şehrine. Buradaki metro hatlarının Tokyo metrosu ile kıyaslanamayacak kadar sınırlı olduğunu bir kenara bırakalım. Değil metro duraklarında ücretsiz WiFi erişimini, belli noktalarda GSM operatörleri vagon içinde bile çalışmıyor. Her ne kadar Tokyo metrosunun beşte biri belki de onda biri büyüklüğünde olsa da San Francisco’daki metro altyapısında ne vagonlarda ne de duraklarda doğru dürüst bir metro haritası bile yok. Işıklı panoları, uyarıcı sistemleri unutun, hangi durağa geldiğinizi tespit etmeniz bile zor. Ne duraklarda kolayca görülecek şekilde durak isimleri yazılı ne de vagon içinde trenin sürücüsünün yaptığı anonsta ne söylendiğini anlamak mümkün. Tıpkı İstanbul’da olduğu gibi San Francisco’da da bilgilendirme mekanizması, zaten herkesin herşeyi bildiği üzerine kurulu. Örneğin yapılan anonslar “zaten geldiğimiz durağın neresi olduğunu biliyorsunuz ama işte kural gereği benim bu durağın adını anons etmem gerekiyor” havasında. Oysa Tokyo’da tüm mekanizma metroyu ilk kez kullanmakta olan kişiyi baz alarak oluşturulmuş gibi. İşin ulaşım kısmının altyapı eskiliği tarafı bir kenara, internetin beşiği olan, pek çok internet teknolojisinin icat edildiği yer olan San Francisco’da en azından konu internet olunca akan suların durması gerekmez mi? Örneğin San Francisco ve çevresindeki irili ufaklı teknoloji şirketleri finanse etseler şehrin özellikle popüler olan büyük sokaklarında ücretsiz WiFi hizmetini sunuyor olmaları pek de zor olmaz. Oysa ücretsiz internet erişimi yine cafe zincirlerinin ya da belli bazı markaların kendi dükkanları içinde olmasıyla sınırlı. Tokyo metrosunda, biraz da vagonların içinde GSM erişiminin olması nedeniyle her yaşta kişinin elinde bir akıllı cihaz seyahatlari boyunca kafalarını ikinci ekranlarından kaldırmıyorlar. San Francisco’da ise seyahat sırasında akıllı cihazına gömülü yolcu sayısı o denli çok değil. Doğaldır ki bunda kültürel farklılıklar da resme dahil edilmeli. Ancak Amerikalıların da başka sebeplerden dolayı Japonlar kadar kamusal alanlarda birbiri ile iletişim ya da göz teması kurmama titizliği var. ABD’nin pek çok büyük şehrinde kamusal hizmetler daha yeni yeni güncelleniyor. Oysa Tokyo, Seul hatta İstanbul gibi yükselişte olan şehirlerde bu altyapılar nispeten daha güncel. ABD’nin son yıllarda yaşamakta olduğu ekonomik krizin bir göstergesi de bu olsa gerek. Kapitalizmin sonu Kapitalizmin sonunun nasıl ve ne zaman geleceği önceden kestirilebilir mi? Osman Bahadır bahadirosman@hotmail.com Kapitalizmin sonu, onun yapısıyla bağlantılıdır. Kapitalizmin yapısı doğru olarak anlaşılamazsa, sonunun nasıl geleceği konusunda da kestirimde bulunmak zorlaşır. Karl Marx, kapitalizmin gelişiminin, nüfusun giderek büyüyen çoğunluğu mülksüzleşirken, giderek küçülen bir azınlığın bütün mülklerin sahibi haline gelmesi şeklinde olacağını öngörüyordu. Sonunda da “zincirlerinden başka kaybedecek şeyleri olmayan” büyük çoğunluk, her türlü dünya nimetini elinde bulunduran küçük azınlığı devirerek kapitalizmin sonunu getirecekti. Dolayısıyla bu gelişim nasıl kaçınılmazsa, sosyalizmin gelmesi de o kadar kaçınılmazdı. Fakat gelişmeler böyle olmadı. Kapitalist ülkelerde zincirlerinden başka kaybedecek şeyleri kalmayanlar nüfusun büyük çoğunluğu haline gelmedikleri gibi, sermayenin merkezileşmesi de bir kutup oluşturacak yoğunlukta olmadı. O halde Marx niçin böyle düşünmüştü? Çünkü o, insanların toplumsal yaşamları sırasında gösterdikleri davranışlarda ve ilişkilerdeki “iradi olmayan yönlendirici etken”i abartmıştı. Ona göre insanların toplumsal varlıklarını belirleyen bilinçleri değil, fakat bilinçlerini belirleyen toplumsal varlıklarıydı. Kısmen doğruluk payı içeren bu görüşü aşırı noktalara götürmenin kaçınılmaz sonucu, bilimin, bilimsel düşüncenin, özgürlük ve eşitlik ideallerinin, genel olarak ideolojinin, fikir akımlarının ve siyasetin etkisinin küçümsenmesidir. Nitekim kapitalist ülkelerin büyük sermayedarları, toplumsal varlıklarını bilinçleriyle korumakta ve güçlendirmekte gecikmediler. Kendileri için yakın tehlike teşkil eden kendi işçilerinin durumlarını, işçilerin mücadeleleri karşısında dünyanın başka uluslarından insanların daha fazla soyulması pahasına iyileştirdiler. Ayrıca daha önce bilinmeyen pazarlar için rastgele üretim yapar ve bu yüzden eksik veya fazla üretim krizlerine girerken, devlet imkanlarından da yararlanarak “planlı üretim” aşamasına geçip krizleri “sönükleştirdiler”. Teknolojik gelişmelere de çok önem verdiler. Böylece gerçekte ne kadar çok işçiyi sömürürse o kadar yüksek kâr oranı elde eden sermayedar, kâr oranının nispeten düşmesi pahasına, teknolojinin yardımıyla daha az işçiyle daha kolay ve çok üreterek daha fazla satıştan toplamda daha fazla kâr elde etmeye yöneldi. Kapitalizmin küreselleşmesinin teknik alt yapısı bu gerçeğe dayanmaktadır. Böylece uluslararası kapitalizm, kendisi için tehlike oluşturan bütün etkenleri yerkürenin devasa boyutlarına öteleyerek yaşam süresini uzattı ve uzatıyor. Sosyalist ülkelerin sınırlarını uluslararası sermayeye nispeten kapalı tuttukları dönemde, kapitalizmin geleceği ekonomik olarak daha kısıtlıydı. Son onyıllarda ise uluslarası kapitalizm hem dikey, hem de yatay olarak yayıldıkça yayılıyor. Fakat bu yayılmanın sınırları var. Yayılmasının önündeki toplumsal sınırları geçmeyi başaran uluslararası kapitalizm, artık aşmasına kesinlikle imkan olmayan doğal sınırlarına yaklaşıyor. Eskiden kapitalizmin sonunu işçi sınıfının getireceği düşünülüyor ve söyleniyordu. Şimdi ise kapitalizmin sonunu, ya özgürlük ve eşitlik isteyen herkesin, ya da doğanın kendisinin getireceğini söyleyebiliriz. Ama ikinci durum çok tehlikelidir. Çünkü bu durumda kapitalizmle birlikte insan varlığının kendisi de yok olma tehlikesi içinde kalacaktır. İnsanlığın geçmişteki ve bugünkü durumunda kapitalizmin yaşaması daha kolay, sosyalizmin yaşaması ise daha zordur. Çünkü kapitalist sistem içindeki toplumsal yaşam, elbette şiddete ve korkuya dayanarak, ama büyük ölçüde “kendiliğinden” işleyebilmektedir. Fakat sosyalizm, dokusunun her hücresine kadar plan ve yönetim başarısını gerektirir. Kapitalizmin sonunu, ekonomik olarak var olabilme sınırlarına dayanması değil, fakat ondan önce, özgürlükeşitlik isteyen büyük insanlığın bilinçli ayağa kalkış hamlesi getirecektir. İki Şehrin Hikâyesi BİLKENT öğrencileri projelerini sergilediler Bilkent Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü 4. sınıf öğrencileri son sınıf bitirme projelerini sergilediler. Öğrenciler “inovasyon” kavramı çerçevesinde kendi fikirlerini oluşturuyorlar. Bu yıl öğrenciler  12 yaratıcı proje geliştirdiler. Projelerden bazıları şöyle: Akıllı koltuk:  ofiste oturuş bozukluklarından oluşan ağrılardan birçok insan şikayetçidir. Bu koltuk duruş bozukluklarını engellemek üzere yanlış oturuşlarda uyarı sistemine sahip. Yer Değiştiren Dolaplar:  Ofislerde veya evlerde üst dolaplara ulaşmak hep sorun olur. Asansörlü bir sistemle yer değiştirme mekanizmasına sahip orta ve üst dolaplar kolay bir şekilde birbirinin yerine geçebiliyor. Ambulansta sallanmayan sedye: Yollardaki bozukluklar nedeniyle sedye ve üzerindeki hasta sallanmaya maruz kalır. Bu durum hastanın kötüleşmesine, kan kaybının artmasına neden olur. Sallanmayı önleyici yay sistemi yol bozukluklarının neden olduğu sallantıyı çok aza indiriyor. 2 litre su ile araba yıkama:  Küçük bir el aracı ile çok az su ile araba yıkamak mümkün. Hastayı ayağa kaldıran tekerlekli sandalye:  Sandalyenin kolundaki mekanizma ile emniyet kemeriyle bağlı hastayı ayağa kaldıran, istediğinde tekrar oturma pozisyonuna getiren tekerlekli sandalye. Bulaşık makinesini yerleştirmek artık kolay:  Alt sepeti bir tuşa basarak üst sepet seviyesine yükselten sistemle eğilmeden bulaşık makinesini yerleştirmek mümkün. CBT 1419 12/ 30 Mayıs 2014
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle