24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OOOF OFF LINE Tanol Türkoğlu (tanolturkoglu@Gmail.com) BİLİM TARİHİ Belki de protestoların asıl nedeni bu tür sınırlayıcı yasaların çıkarılması değil de onu uygulayacak kamu görevlilerinin işlerini adil bir şekilde yapacak olmalarına olan güven ve inancın yitirilmiş olmasıyla ilgilidir. Illinois Üniversitesi’nden yetişenler... Illinois Üniversitesi’nden yetişen bilim insanlarımızın, elektrik biliminin yanı sıra psikoloji ve eğitim bilimlerinin gelişiminde de önemli bir rolü olduğu anlaşılmaktadır. Osman Bahadır bahadirosman@hotmail.com 31 Ocak 2014 tarihli CBT’deki (Sayı 1402) “Illinois Üniversitesi’nin bilim tarihimizdeki yeri” başlıklı yazım üzerine, bu üniversitede öğrenim görmüş olanlarla ilgili yeni bilgilere sahip olduk. Bu üniversiteden lisans, master ve doktora dereceleri almış olan Ankara Üniversitesi emekli öğretim üyelerinden eğitim bilimci Sayın Prof. Dr. Süleyman Çetin Özoğlu bir mesaj göndererek şunları söyledi: “....Anılan üniversitenin İTÜ Elektrik Fakültesi’nin kuruluşunda ve gelişmesindeki yeri kadar ülkemizde eğitim bilimlerinin gelişmesi konusundaki katkıları ve yeri de dikkat çekici durumdadır. Özellikle eğitimde ve psikolojide ölçme ve değerlendirme disiplininde 1960’lı yıllarda doktora derecesi alan Prof. Dr. Şefik Uysal (Ege Üniversitesi’nden emekli), Prof. Dr. Hüsnü Arıcı (Hacettepe Üniversitesi’nden emekli), Prof. Dr. Süleyman Çetin Özoğlu (Ankara Üniversitesi’nden emekli), Prof. Dr. Kemal Sarıoğlu ve Prof. Dr. Ahmet Dervişoğlu ile aynı yıllarda anılan üniversitede akademik proğramlarda çalışmalar yapmışlardır. Yine eğitim bilimlerinde Prof. Dr. Ziya Bursalıoğlu (Ankara Üniversitesi Eğitim Yönetimi, emekli), Prof. Dr. Kemal Özinönü (ODTÜ, Fen Öğretimi, emekli), Prof. Dr. Feriha Baymur (Hacettepe Üniversitesi, Rehberlik ve Psikolojik Danışma, emekli), Prof. Dr. Doğan Cüceloğlu (Hacettepe Üniversitesi, Psikoloji, emekli), Doç. Dr. Mitat Enç (Ankara Üniversitesi, Özel Eğitim, emekli), Prof. Dr. Selami Sargut (Başkent Üniversitesi, İşletmePsikoloji), doktora çalışmalarını Illinois Üniversitesi’nde tamamlayarak doktora diplomalarını almışlardır. Bunlara ek olarak Milli Eğitim Bakanlığı’nda önemli hizmetler vermiş olan Hazım Ayata (M.S., emekli), İbrahim Yurt (M.S., emekli), Şaban Dede (M.S., emekli) derecelerini bu üniversiteden almışlardır. Bunların yanı sıra TSK Kara Kuvvetleri ile Hava Kuvvetleri komutanlıklarının NATO programları kapsamında değişik alanlarda mühendis yetiştirme konusunda bu üniversite olanaklar sağlamıştır....”. İTÜ Elektrik Fakültesi’nden mezun olduktan sonra 1972’de doktora yapmak üzere eşi Prof. Dr. Füsun Özgüner ile birlikte Illinois Üniversitesi’ne giden Prof. Dr. Ümit Özgüner, bu üniversitede karşılaştıkları en ilginç şeylerden birisinin, Illinois Üniversitesi Elektrik Fakültesi’nden doktora derecesi alan ilk kız öğrenci olduğu için İnci Akkaya’nın isminden çok söz edilmesi olduğunu söylemektedir. (Doktora derecesini aldıktan sonra Türkiye’ye dönen Prof. Dr. İnci Akkaya, emekliye ayrıldığı 2003 yılına kadar İTÜ ElektrikElektronik Fakültesi’nde görev yaptı). Prof. Dr. Ahmet Dervişoğlu ise, İnci Akkaya’nın kendisinden bir yıl sonra doktorasını tamamladığını belirttikten sonra başka bilgiler vermekte ve şunları söylemektedir: “...Elektrik Fakültesi’nden sanırım 1986’da mezun olan Yusuf Leblebici de (DuranYıldız Leblebici’nin oğlu) doktorasını Illinois’da yaptı, şimdi Lozan Üniversitesi’nde başarılı bir profesör. Sanırım Tamer Başar da doktorasını Illinois’da yaptı. Hadis Malkoç bu üniversitede hocalık yaptı. Fakat doktorasını nerede tamamladı bilmiyorum. Doğan Cüceloğlu da doktorasını psikoloji konusunda Illinois Üniversitesi’nde yaptı.” Prof. Dr. Duran Leblebici ise İTÜ Elektrik Fakültesi’nden mezun olan Haydar Kütük’ün 1998’de Asım Kepkep’in de 2001’de Illinois Üniversitesi’nden doktora derecesi aldıklarını belirtmektedir. Elektronik Yüksek Mühendisi Süleyman Balkan da, Prof. Dr. Tarık Özker ile ilgili yaptığı çalışmaya atıfta bulunarak şunları söylemektedir: “ Babasız ve annesiz büyümüş, paşa dedesinin kıymetlisi Tarık Özker, 1949 yılı Ocak ayında 30 yaşında iken geldiği Illinois Üniversitesi’nde, karşılaştığı milyonlarca kitaplı dev kütüphaneleri, milyonlarca dolarlık Pentagon projeleri ve 1949 yılına kadar 6 Nobel Ödülü almış mezunların koridordaki fotoğraflarıyla sarsıntıya uğramıştı.” “Illinois Üniversitesi’nin bilim tarihimizdeki yeri” başlıklı yazımda bu üniversitenin ülkemizdeki etkisini, İTÜ Elektrik Fakültesi’nde 1970’e kadar görev yapmış bazı kurucu bilim insanlarının yetişmesindeki rolüyle sınırlı tutmuştum. Değerli bilim insanlarımızın yukarıdaki katkılarıyla, Illinois Üniversitesi’nin bilim tarihimize yaptığı etki konusu, daha geniş bir çerçeveye taşmış oldu. Bu konuya katkılarından dolayı değerli bilim insanlarımıza çok teşekkür ederiz. Internet ve Kamu Yönetimi İfade özgürlüğü nedir? Öncelikle ne olmadığını söylemekte fayda var. İfade özgürlüğü, düşünce özgürlüğü ile sınırlı değildir. Düşünce özgürlüğü, akli melekeleri yerinde olan her bireyin sahip olduğu bir yetidir. İfade özgürlüğü, kişinin düşüncelerini, başkalarının haklarına da saygı göstermek koşuluyla (ve şiddete başvurmadan), dile getirebilmesidir. Bu tanım kendi bünyesinde doğal bazı ilaveleri de taşımaktadır. Görülen o ki demokrasi olgusunu idrak etmiş toplumlar bu ilaveleri haricen dile getirme gereği duymamakta ve onları da ifade özgürlüğü kavramının içinde ele almakta. Diğer toplumlarda ise bu ilaveleri haricen dile getirmek hâlâ bir zorunluluk. Örneğin kişi ifade özgürlüğü çerçevesinde düşüncelerini dile getirebiliyor ama diyelim ki ardından şüpheli bir trafik kazası sonucunda ölüyor. Ya da evi yanıyor, işinden atılıyor, gözaltına alınıyor, vergi borcu çıkarılıyor vb. Yani ifade özgürlüğü sadece düşüncelerini özgürce ifade edebilme değil, aynı zamanda bunu yaptığı için başına bir şey gelmeyeceğini de görüyor, biliyor, yaşıyor olmaktır. Bireye bu hissi temin etmesi gereken de kamu yönetimidir. Birey, bu özgürlüğünü, direkt kamu yönetimini eleştirmek için kullansa bile. Internet ile ilgili tartışmalı yasa tasarısı mecliste kabul edildi ve cumhurbaşkanının onayına gönderildi. Onaylandığı taktirde kanunlaşmış olacak. Yasayı protesto edenler sokaklara döküldü ve gazı ya da suyu yedi. Acaba insanları rahatsız eden şey tam olarak böyle bir yasanın çıkması mı, yoksa bu yasanın adil bir şekilde çalıştırılamayacağına duyulan inanç mı? Örneğin internet şirketlerinin tüm abonelerinin internet trafiğini iki yıl boyunca saklaması zorunluluğu başka ülkelerde de var. Hatta AB’de bu bir norm. O halde sıkıntı nerede? Sıkıntı bu kayıtların ne şekilde kullanılacağında olabilir mi? Acaba herhangi bir kişi hakkında hiçbir takibat yokken bile keyfe keder sebeplerden dolayı bu kayıtlara ulaşılacak mı? Ya da kişi hakkında bir takibat olsa bile internet trafiğinin içinde yer alan ve takibat konusuyla ilgili olmayan kayıtlar kamuoyuna “sızdırılacak” mı? Sokaktaki vatandaş belki de bu konuları bu denli detaylı değerlendirme gereği duymaz. Ancak önceki yıllarda yaşanmış olan çeşitli olaylarda kamu yöneticilerinin yaklaşımları sanki sıradan vatandaşın da bu konularda duyarlı olmasını zorunlu hale getirdi. Gözaltına alındığında marjinal grupların üyesi olduğu, elinde molotof kokteyli bulunduğu söylenen bir vatandaş, olaydan neredeyse bir yıl sonra bizzat savcı tarafından aklandı. Ya da çeşitli davalar kapsamında telefonu dinlenen ve sanık durumunda olan kişilerin, mahkeme konusu ile alakası olmayan görüşme tapeleri kamuoyuna sunuldu. Oysa malumdur ki mahkeme bir kişinin yaptığı bir eylem ile ilgili olarak karar vermektedir; topyekun onun hayatıyla ilgili değil. Demek ki insanları sokaklara döken şey aslında çıkarılan kanun ya da onun içeriği değil. Daha ziyade bu kanunları icra edecek olan atanmış ya da seçilmiş kamu görevlilerinin görevlerini adil bir şekilde yerine getireceklerine olan güvenlerini, inançlarını yitirmiş olmaları. Bu durumda kamu görevlilerinin yapması gereken şey, yasayı savunmak yerine, o yasayı kamuoyunun güvenini yeniden temin edecek şekilde işletmektir. kitap Radyasyon ve Sağlığımız Dr. Yüksel Atakan Popüler Bilim Yazıları, Nobel Yayın 2014 Radyasyon fizikçisi Dr. Yüksel Atakan, yeni kitabı Radyasyon ve Sağlığımız kitabında, Çernobil’den Fukuşima’ya, cep telefonlarından baz istasyonlarına, içtiğimiz sulardan bindiğimiz uçaklara ve yakınımızdaki trafolara kadar çeşitli ortamlarda ortaya çıkan değişik düzeylerdeki radyasyonla sağlığımız arasındaki ilişkilere mercek tutuyor. Bu kitapta, uçaklardaki kozmik ışınlardan aldığımız radyasyon dozu, içtiğimiz sularda ve yediğimiz besin maddelerindeki radyoaktif maddelerin varlığı, Çernobil kazasının Türkiye’ye olan etkisinin düzeyi, alınan radyasyon miktarıyla kanser riski arasındaki ilişkinin nasıl hesaplanacağı, Akkuyu Nükleer Santralı’nın daha güvenli hale getirilmesi için ne gibi güvenlik önlemlerinin ve kalite kontrolünün gerektiği, röntgen, bilgisayarlı tomografi, MRT ve PET uygulamalarından alınan rad CBT 1404 12 /14 Şubat 2014 yasyon dozundan doğabilecek kanser riskinin büyüklüğü, cep telefonlarını kulağımıza dayayarak çok konuştuğumuzda, yakınımızdaki baz istasyonlarından bin kat fazla etkilendiğimiz, evlerin çatılarındaki baz istasyonlarının, çatı katındakileri değil, karşıdaki binaları etkilediği gibi hepimizi yakından ilgilendiren çok sayıdaki sorun ele alınıyor ve bu konulardaki birçok yanlış bilgi ortaya koyuluyor. Dr. Yüksel Atakan’ın bu kitabı, bu konularda bugünkü bilim ve teknolojide ulaşılan gerçek düzeyin daha iyi anlaşılmasına ve radyasyonla ilgili önyargıların giderilmesine önemli bir katkıda bulunmaktadır. Önemli bir ek: Bu kitabın geliri, İzmir’de bulunan Görme Özürlüler Kitaplığı’na yönlendirilecektir.(www. turgok.org). Bu kitaplık, 300 gönüllünün özverili ve yoğun çalışmasıyla Türkiye’deki bir milyona varan görme özürlü yurttaşlarımıza kabartma kitap, sesli kitap ve dergiler (CD) hazırlayarak ücretsiz olarak göndermektedir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle