24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Bir Konferansın Düşündürdükleri ve Bilginin Altın Üçgeni Prof. Dr. Faruk KARADOĞAN IŞIK Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Bu yıl 24 ile 29 Ağustos tarihleri arasında İstanbul’da gerçekleştirilen Avrupa Deprem Mühendisliği ve Sismoloji Konferansı, çağrılı konuşmalar, seçilmiş konulardaki özel sunumlar ve özel oturumlar ile sözlü ve poster sunumları, özel konuşma ve buluşmalarla elektronik ortamlarda ve belleklerde yerini aldı. Bilim insanları, uygulamalara emek veren mühendisler, birbirlerini dinlediler, yeni yeni düşünce ve duygular taşıyarak, arkadaşlıklar geliştirerek, bu etkinlikten çeşitli düzeylerde yararlandılar ve yararlanacaklar. Bu toplantının İstanbul’da yapılmasına önayak olan, gerçekleştirimesine katkıda bulunan Türk araştırmacıların ve mühendislerin Avrupa Deprem Mühendisleri Birliği’nin etkin üyeleri arasında yer alıyor olmasından dolayı da ülkece haklı bir gurur duyulması, bu başarıların sürdürülebilirlik koşulları üzerinde durmak kadar önemlidir ve yerindedir. Dünyanın hemen her yerinden katılımın olduğu bu toplantıya, depremselliği ve nüfusu ülkemizden göreceli olarak az olan bazı ülkeler, bizlerden daha çok araştırma ile katkıda bulunmuşlardır; burada nicelik te nitelik kadar önemlidir ve sonuç düşündürücüdür. Sunulan çalışmaların ortak özelliklerinden biri, pek çok araştırıcının ve pek çok ülkenin aynı araştırmada, güç birliği yapmış olmalarıdır. Kaynakları yakından izlendiğinde de araştırmaların süregenlik gösterdiği ve o konulardaki mevcut bilgi birikiminin çok iyi derlenmiş olduğunun gözlenmesidir. Bunlar ülkemizdeki araştırmalar açısından daha da ağırlık verilmesi gereken noktalardır. Konferans yorgunluğunu attıktan sonra diğer akılda kalanlar nedir, konferans neler düşündürmektedir? Yakın çevremizde görülmeye başlayan ve pek alışık olmadığımız kadar yüksek binaların deprem etkisindeki olası davranışlarını mı, onların etrafında güçlendirilmeyi bekleyen az katlı yüzlerce, binlerce, yeterli düzeyde mühendislik hizmeti almamış binanın ne olacağını mı, yoksa bazı ümit verici yenilikleri mi: Örneğin üzerlerine aktarılan deprem enerjisini yoğaltan binaları mı, depreme karşı etkin yalıtım sağlayan ya da, deprem ve rüzgar titreşimlerini sınırlayan düzenekleri veya bu düzeneklerin nasıl bir araştırma düzeni içinde, hangi yollarla geliştirilip uygulamaya konulduğunu mu, yoksa bunların tümünü mü düşündürmektedir bu konferans? Büyük emekler verilerek özverili çalışmalar sonucu ulaşılan bilgi ve bulguların alçak gönüllülükle paylaşıldığı bu toplantıların bilime yapacağı katkılar sonunda ancak katılımcıların konuya verdikleri önem ve kişisel ilgileri ile sınırlı olacaktır. Sunumların çokluğu ve yoğunluğu, geniş bir bilimsel alanı kaplayan deprem mühendisliğinde, konusu sınırlanmış özel oturumları daha ilgi çekici yapmıştır. Bu konferansta da çok sayıda özel oturum, dünyanın her yanından konuyla ilgilenen uzman araştırmacıları bir araya getirmiştir. Bunlar arasında Avrupa Birliği araştırma fonlarının desteklediği ülkemizden araştırmacıların da yer aldığı uluslararası ortak çalışmaların özel oturumları ile yeni gelişmekte olan bazı konulara yönelik olanlar da bulunmaktadır. Bunlardan biri de Enerjiye Dayalı Tasarım konusundaki güncel bilgileri derlemeye ve konu ile ilgili Avrupalı ve Amerikalı araştırmacıları bir araya getirerek bir çalışma gurubu yaratmaya yönelik olmuştur. Sadece bu konferansın bile sergilemeye yettiği bir gerçeğin, gerek depremselliği yüksek İtalya, Yunanistan, Slovenya, İran, Portekiz gibi ülkemize yakın ülkeler, Japonya, ABD, İzlanda, HongKong, Yeni Zelanda gibi ülkemizden uzak ülkeler olsun, gerekse nüfusları göreceli olarak az olan Romanya, Lübnan, Kazakistan, Özbekistan, Cezayir, Kuzey Kore ve depremselliği az olan Birleşik Krallık, Avusturya, İsviçre, Sırbistan, Fransa’nın olsun, konuya verdikleri önemin, imrenilecek düzeyde olduğu, katılımcılarının sayılarına ve işlenen konuların içeriğine bakıldığında çok iyi anlaşılmaktadır. Bu ülkeler ülke gereksinimlerine öncelik vererek bilgi üretmekte, uygulamalar yapmakta, gerçek mühendislik ürünleri ortaya koymakta ve yeni araştırmacılar yetiştirmektedirler. Çok büyük rekabetlerin yaşandığı her türlü konudaki AraştırmaGeliştirme ortamında oyuncu sayısı, nüfusları milyarları aşan Çin ve Hindistan gibi ülkelerin de hızla devreye girmesi sonucu, inanılmaz boyutlara ulaşmış bulunmaktadır. Bu konferansa gönderilen bildirilerin içerikleri bunun en açık belgesidir; çünkü yeni malzemeler, yeni düzenekler, yeni yöntem üretim ve uygulamalar dikkatle izlenecek nicelik ve niteliktedir. Bunları okuyup inceleyecek miyiz? Mersin Lisesi,1961 İTÜ İnşaat Fakültesi,1966 mezunlarındandır. Ekim 1966 – Ekim 1968 yılları arasında iki yıllık askerlik hizmetini tamamladıktan sonra üniversite yaşamına başlayan Faruk Karadoğan, 1973’de “Doktor Mühendis” unvanını, İTÜ İnşaat Fakültesinden, almıştır. 1971’de Imperial College de kısa süreli, 1976’da Lehigh ÜniversitesiABD’de uzun süreli bilimsel çalışmalarda bulunmuştur. İTÜ İnşaat Fakültesi Yapı ve Deprem Mühendisliği Laboratuvarının kurucu öğretim üyelerindendir ve 19932006 döneminde Laboratuvar yöneticiliğini üstlenmiştir. Birinci Dönem Ulusal Deprem Konseyi üyesidir. Öğretim üyeliğini, ulusal ve uluslararası ortak bilimsel çalışmalarını sürdürmektedir. kullanılmasından başka bir seçeneğin görülmediği bu koşullarda bardağın dolu tarafına da bakarak ümit tazelemek yerinde olacaktır. Ülkemizde araştırmacı olmak çeşitli yönleriyle güçtür, ulusal işbirlikleri yaratmak güçtür, uluslararası işbirlikleri kurup geliştirmek ve kurulanları korumak daha da güçtür. Günceli yakalamada, zamanı iyi kullanmada, bilmediklerimizin farkına varmada daha etkili başka bir yol düşünülemez. Bu konularda öncülük yine kendi kendilerine sorumluluk tanımlayan öğretim üyelerine düşecektir. Araştırma da güçbirliğini oluşturmaya yönelik ülkemizdeki bir girişim Yapı Mekaniği Laboratuvarlarının bir araya gelerek oluşturduğu dirsek temasıdır. İki yılda bir yapılan bu toplantılar örnek niteliktedir ve insanlar o yönlenmelerden sonra bilimsel çalışmalarını, bu ve benzeri ortamlara daha güvenle taşımaya başlamıştır. Deneysel çalışmalar kadar kuramsal yeni yaklaşımlarda da benzer birlikteliklerin sergilenmesi bu konferansın sevindirici yönlerinden biri olmuştur. Ancak unutulmaması gereken bir nokta, sağlıklı gelişmenin, bu olgunun paydaşları arasındaki karşılıklı etkileşimle yükselen bir süreç oluşturabilmesine bağlı olduğudur. Yazıya eklenmiş bulunan çizem içinde özetlenmekte olan bu olgu, iyi eğitimden yeterli sayıda araştırmacının, girişimciler ve iyi politikacıların desteği ile gerçek ArGe’ye yönelmesi, başlanılan bütünler nitelikteki araştırmalardan, hızla sonuca ulaşılabilmesi için önlem alınması, yeniletim ve buluşların uygulanması ile kazanılan deneyimin, çekiciliği artmış, ayrıcalık kazanmış veya kazandırılmış, yetenekli öğrencilerin toplandığı eğitim kurumlarına, eğitimi daha da iyiye götürmek üzere aktarılmasıdır. Bu yükselen döngünün kesintisiz sürdürülebilmesi ise bir ülke için yaşamsal önemdedir. En büyük tehlike çevrimin en üstünde yer alan iyi eğitim ve iyi öğretim aşamasında yatmaktadır; bu büyük tehlike iyi elemanlar yetiştiriyormuş gibi yapıp, birşeyler biliyormuş gibi davranan ve ileride yetki alacak olan insanların, mühendislik yapacakmış gibi ortalığa saçılmasına neden olmaktır. Ancak unutulmaması gereken bir nokta da öğretimin giderek öğrenime evrildiği günümüzde, iyi yetişmiş insanın ortaya çıkması, onu yetiştirmek için uğraş verenler kadar, artık yetişmekte olan insanın da sorumluluğuna girmiştir. Bu yazı onların dikkatine sunulmaktadır. Yanı başımızda yapılan çalışmalarla ilgilenmeyerek veya görmezden gelme eğiliminden kurtularak, bu yeni yaklaşım ve çalışmalar üzerine vakit yitirmeden yoğunlaşabilecek miyiz? Hazırlıkları tamamlanmadan açılmış, eksiklerini gidermenin zaman alacağı kesin olan, çok sayıdaki ve denetlenemeyen okuldan mezun olacak, yeterince eğitilememiş, okuma ve kendi kendine öğrenme yeteneği sınırlı olan bir toplumda, okumadan nasıl öğrenilecek, öğrenmeden nasıl düşünülecek, düşünmeden nasıl üretilebilecektir? Yabancı dil ve eğitim yetersizliği nedenleriyle günceli yakalamakta sıkıntısı olan, dış ilişkileri yeterli düzeye gelememiş mühendislerle, araştırma defterini dürüp kaldırmış bütün ağırlığı ile para kazanmaya yönelmiş, kapıyı vurup çıkmış öğretim üyeleriyle, ülkemiz bu yarıştaki yerini nasıl koruyabilecektir? Bunun sağlanamaması güncel araştırma düzeylerinden koparak geriye kayma sonucunu doğurduğunda ise yine geç kalınmış olacaktır. Sorunlara çözüm için sınırlı sayıdaki araştırmacı ve sınırlı sayılan olanakların ülke genelinde en iyi biçimde www.isikun.edu.tr Şile Kampüsü, 34980 Şile İstanbul T. (0216) 712 14 60 | F. (0216) 710 28 73 Maslak Kampüsü, 34398 Maslak İstanbul T. (0212) 286 49 11 | F. (0212) 286 57 96 www.isikun.edu.tr | info@isikun.edu.tr /FMVIsikUni /FMVIsikUniv /FMVIsikUniversitesi /fmvisikuniv Işık Üniversitesi yazi.indd 1 31/10/14 14:25
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle