02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Bilim Tarihi CBT 1442 /7 Kasım 2014 12 Teknolojik potansiyeli keşfetmek Tarih boyunca bazen bilimsel gelişmeler teknolojiyi hızlandırdı, bazen de teknolojik gelişmeler bilimi. Fakat bilimin yön vermediği teknoloji hiçbir zaman olmadı. OOOF OFF LİNE Tanol Türkoğlu [email protected] Geleceğin Petrolü Belki de gelecekte hepimiz istihbarat kurumlarının fahri ajanları olacağız; farkında bile olmadan ! Günümüzde veri, petrol gibi. Petrolün kendisi ile bir şey yapılamaz belki ama uygun bir şekilde işlendiğinde hayatın her alanında doğrudan ya da dolaylı kullanılır. Veri de öyle. Henüz farkında değiliz ama verinin işlenmesi ve hayata geçirilmesi çalışmaları uzun süredir yapılmaktaydı. Son birkaç yılda veri üreten ve saklayan imkânlarının artması sayesinde kendisine cazibeli bir isim bulundu; “büyük veri” ! Geçtiğimiz günlerde Facebook uzmanları bir Facebook kullanıcısının gönül ilişkisine girip girmediğini tespit edebildiklerine dair bir çalışma yayınladı. Sadece Facebook sitesine yazma sıklığına bakarak bunu tespit edebiliyorlarmış. Gönül macerasına giren kişinin paylaşımları bir süre için dramatik bir şekilde düşüyor, daha sonra yeniden eski yoğunluğunda olmasa da artma eğilimi gösteriyormuş. Müşterisi olan her firmanın verisi vardır. Son yıllardaki değişim bir yandan verinin geometrik olarak artması diğer yandan ise bu veriyi saklamanın ve ondan işe yarayacak bilgiler üretmenin ucuzlaması ve kolaylaşması. Veri tek başına bir işe yaramayabilir (örn. süpermarketten yapılan alışveriş kayıtları). Ancak veriden pek çok öykü çıkarılabilir (örn. ay boyunca gün bazında, her saat en çok satın alınan ürünler). Bu tür kıssalardan üretilecek hisseler de firmanın bir sonraki iş kararlarını yönlendirebilir (örn. ayın hangi günleri hangi ürünlerde kampanya yapalım). Verilerin petrol değerine doğru yaklaşmasının bir başka sağlaması da son dönemin en popüler dijital konularından birisi haline gelen bulut bilişim. Yani verini, gözünün önündeki bilgisayarın sabit diskinde saklama, onun yerine sana verilen ve dünyanın her yerinde internet üzerinden erişebileceğin sanal bir disk ortamında sakla. Bir kişi (örn. bir akıllı telefon kullanıcısı, çektiği fotoları saklamak için) ya da bir firma sürekli hareket halindeyse, farklı fiziksel lokasyonlardan veri yükleme ya da verisine erişme gereği duyuyorsa bulut bilişim anlamlı bir hizmet olarak değerlendirilebilir. Öte yandan kendi lokasyonunda veri saklamanın risklerinden de kurtulmuş olur (örn. paranızı evde yastık altında saklayacağınıza bankadaki bir hesapta saklamak ve dilediğiniz zaman ATM cihazlarından ona erişmek gibi). Tabii veriyi bulut bilişim imkânlarıyla saklamanın riski o veriye sizin dışınızda birilerinin erişip erişmediğini asla bilemeyeceğinizdir. Resmiyette ona sizden başka kimse erişemiyordur; realitenin ne olduğunu ise allah bilir. Bu açıdan veriyi petrol ya da paradan ayıran bir özellik vardır; kopyalanmasının kendisine halel getirmiyor olması. Banka hesabınızdaki parayı ya da deponuzdaki petrolü birisi alırsa birikiminiz eksilmiş olur. Ancak dünya üzerinde bir yerlerde saklı olan verinizin bir kopyasını birisi alırsa bu ona bir daha erişemeyeceksiniz anlamına gelmez. Öte yandan veri bu haliyle değer bilmez birisinin eline düşmüş değerli bir antika parçası olarak da değerlendirilebilir. Siz o veriden anlamlı bir bilgi üretemezsiniz belki ama o veriyi daha büyük bir yapbozda uygun bir yere yerleştirecek olanlar, ondan çok önemli bir bilgi üretebilirler. Kısacası yakın gelecekte hepimiz istihbarat kurumlarının gönüllü, fahri ajanları olacağız. Ne biz bunun farkında olacağız, ne de başkası. Osman Bahadır B [email protected] ilim, doğa yasalarının belirlenmesi etkinliğidir. Bilim, bu genel tanımın yanı sıra, bazı özelliklerine vurgu yapılarak başka biçimlerde de tanımlanabilir. Örneğin bilimin en temel ilkesinin nedensellik ilkesi olduğunu söyleyebiliriz. (Gazali’nin ve temsilcisi olduğu fikir akımının reddettiği ilke). Bu nedenle, bilim doğadaki olguların nedenlerini ve sonuçlarını anlama etkinliğidir de diyebiliriz. Çünkü doğada ortaya çıkan her olgunun nedenleri ve sonuçları vardır. Bilim yaparken güttüğümüz bütün amaç da bunları anlayabilmek ve yerine göre de genelleştirerek daha büyük çaplı sonuçlara ulaşabilmektir. Teknoloji ise, doğada olmayan bir şeyi, doğadaki nedensellik ilkesine uygun olarak yaratmaktır. Doğada ne gemi var, ne teleskop var, ne silah var, ne de radyo var vb. Bunları doğanın çalışma tarzını temel alarak biz yapıyor ve çalışır duruma getiriyoruz. Zaten bu nedenledir ki, bir doğa yasasını saptadığımızda onu keşfetmiş, fakat örneğin bir teleskop yaptığımızda onu icat etmiş oluyoruz. Teleskopu keşfedemeyiz fakat onu ancak icat edebiliriz. Ama teleskopun (veya teleskop teknolojisinin) potansiyelini keşfedebiliriz. Veya radyo teknolojisinin potansiyelini keşfedebiliriz. Fakat teknolojik potansiyel ancak bilimsel düşünce ile keşfedilebilir. Galileo Galilei, kendi güçlü teleskopunu yaparken önce onun uzaktaki cisimleri gözlemeye yarayacak potansiyelini keşfetmişti. Marconi de radyoyu icat ederken, önce Hertz dalgalarındaki teknolojik potansiyeli keşfetti. Bilim ile teknolojinin ortak alanında duran mühendislerin yeni bir ürün yaratırken gösterdikleri en büyük hüner, bilimsel keşiflerden yararlanarak, çalışan ve faydalı yeni mekanizmalar yaratabilmelerindedir. eğitim görmemiş birisinin artık önemli bir keşif veya icatta bulunması imkânsızdır. ‘Denemeyanılmadeğişik bir deneme yapma ve bir sonuca ulaşma’ yöntemi, her zaman geçerli bir bilimsel yöntemdir. Ama bu yöntem de, her zaman nedensellik ilkesi üzerinde yükselir. Teknoloji, soyut bilimsel yasaların insan eliyle somut bilimsel mekanizmalar haline dönüştürülmesi etkinliğidir. İlkçağlarda teknolojik gelişmelere yön veren bilimsel ilkelerin bazılarının kavramsal veya teorik düzeyde açıklanmamış olması, o ilkeleri bilimsel olmaktan çıkarmaz. Sadece, bilim ile teknoloji arasındaki kavramsal ve kuramsal bağın kurulmamış olması anlamına gelir. Bugün bile aralarındaki kavramsal ve kuramsal bağlara değinmeden bilim ile teknoloji arasında birçok ilişki kurmuyor muyuz? Tarihte bilim ile teknoloji her zaman iç içe oldu. Bilim olmasaydı teknoloji de olamazdı. Fakat teknoloji olmasaydı da bilim gelişemezdi. Çünkü bilim başladığı anda teknolojiyi de yarattı ve ondan hemen faydalandı. Dolayısıyla tarihte teknolojisiz bir bilim dönemi olmadı. Teleskopun ve mikroskopun icadı gibi bazı teknolojik gelişmeler ise bilimde büyük sıçramalara yol açtı. Ama elektromagnetizma veya kuantum kuramları da teknolojide büyük sıçramalara yol açtı. Bazı büyük icatların hangi bilimsel gelişmelere ve bazı büyük bilimsel keşiflerin de hangi icatlara yol açtığı elbette biliniyor ve saptanabiliyor. Ama büyük bilim ve teknoloji tarihinde, bilim ile teknolojinin birbirlerini ayrıntılı, çok yönlü ve kademeli olarak nasıl etkilediklerini tam olarak tespit edebilmek imkânsızdır. BİR KATKI BİLİM VE TEKNOLOJİ ARASINDAKİ İLİŞKİ DEĞİŞMEDİ Tarih boyunca bilim ile teknoloji arasındaki ilişkinin temelinde hiçbir değişiklik olmadı. En basit ve en erken bir teknolojik tasarım bile nedensellik ilkesine ve dolayısıyla bilime bağlı olarak gerçekleşti. Fakat başlangıçta hem bilim, hem de teknoloji çıplak gözle yapılan çalışmalarla gerçekleştiği için, nedensellik ilkesine bağlı olarak yeni keşifler ve icatlar büyük ölçüde kaşiflerin veya mucitlerin kişisel zekâlarına ve yaratıcılıklarına bağlı oluyordu. Ancak gerek bilim, gerekse teknoloji daha (ve hatta çok) rafine bir hal aldığında, artık eğitim ve teori, yeniliklerde büyük önem kazanmaya başladı. Bugün yüksek düzeyde bilimsel Elektronik yüksek mühendisi Sayın Dr. Erdener Ildız, iki hafta önceki CBT’de yayımlanan “Bilim olmadan teknoloji olabilir mi?” başlıklı yazımla ilgili olarak şu katkıda bulundu: “Bir sistemin yapılabilmesi için önceden teorik çalışmaların tamamlanması, sonra da o sistemin yapılması gerekmiyor. Her şeyin cevabı doğada var. Yeter ki, gözlemle analiz ve sentez yapılsın. Sistemi yaparsın, teorisi sonra gelir. Teori sonradan geldi diye bu yapılan çalışma bilimsel değildir diyemeyiz. Doğayı gözlemlemek, buradan analiz ve sentez yoluyla sonuçlara gitmek bilimsel bir çalışmadır. Benzer alanlardaki bilimsel çalışmalar, denemeler ve sistemler geliştikçe, matematik modellemelerle genellemeye gidilir ve artık bu model üzerinden deneylere ihtiyaç kalmadan değişen parametrelere göre sistem davranışının nasıl değişeceği matematik model üzerinden belirlenebilir. Bu soyutlama yani modelleme bilimsel çalışmanın bir üst noktasıdır diyebiliriz.” Dr. Erdener Ildız’a değerli katkısı için teşekkürler.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle