Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
BİLİM DÜNYASINDAN SON ARAŞTIRMALAR 2.5 tonluk dinozor Kuzey Amerika’da kıvrımlı dev bir gagaya benzeyen ağızlı ve gözlerinin üzerinde iki uzun boynuza ve kemiksi bir ense plakasına sahip bir dinozor keşfedildi. Dört ayaklı yaklaşık 76 milyon yıl önce yaşamış diyor Utah Üniversitesi’nden Scott D. Sampson, Proceedings B dergisinde. Otçul dinozorun beş metre uzunluğunda ve 2,5 ton ağırlığında olduğu düşünülüyor. Nasutoceratops adı büyük burunlu (nasutus) ve boynuz yüzün (ceratops) birleşimi. Tür adı titusi ise Amerikalı paleontolog Alan Titus’un adından esinlenilmiş. Dinozor daha önce bilinen on metre uzunluğunda boynuz lu Triceratops ile akraba. Triceratops’un vatanı da Kuzey Amerika’dır. Buluntu yeri ilkel dönemlerde Centrosaurinae grubundan çok sayıda boynuzlu dinozorun yaşamış olduğu ada kıta Laramidia’ya dahil. Tebeşir döneminde yaşanan bir sel Kuzey Amerika’nın bölünmesine neden olmuş ve doğudaki kara kütlesini batıdakinden (Laramidia) ayırmıştı. Laramidia’nın kuzey bölgesinde bugüne kadar 1517 tane Centrosaurinae türü bulunmuş. Bunlardan bir tanesi Çin’de yaşıyordu. için şaşırtıcı olmuş. Aynı deneye üç yıl önce de katılan maymunlar aletleri beş saniye içinde bulurken, kontrol grubundakiler beş dakika sonra bile bulamamışlar. Bu da maymunların üç yıl önceki deneyimlerini hatırladıkları ve bu sayede aletleri çok çabuk bulabildikleri anlamına geliyor. Sadece on dört gün geride kalan bir tecrübeyi de hatırlayan maymunlar, kendilerine verilen görevleri kısa sürede yerine getirmiş. Bilim insanları yakın ve uzak zamanda yaşanan deneyimler arasında farklılıklar olabilir diyor. Şempanzelerin, orangutanların ve insanların kişisel deneyimlerin hatırlanmasında ortak özellikler paylaşıyor olabilirler. Primatların hatırlama yetisi, insanın otobiyografik belleğinin özelliklerini yansıtıyor. örnekleriyle bulmuşlar. Mikroskop altında dişler üzerinde büyüme halkaları görülür. Tıpkı ağaçlardaki yaş halkalarıyla olduğu gibi bunlarla da dişin yaşı tespit edilebiliyor. Fakat diş gelişiminin hızını ölçebilmek için araştırmacılar sadece dişlere değil çene içindeki ikinci dişlere de ihtiyaç duyarlar. Kullanılan diş ve gelecek olan dişi arasındaki yaş farkı, dinozorlardaki diş yenilenmesinin ne kadar zamanda gerçekleştiğini açıklamakta. söyleyemiyor araştırmacılar henüz. Mars, atmosferini ne zaman kaybetti ? Şarkı söyleyerek yabancı dil öğrenmek kolay Her otuz beş günde bir yeni bir diş Dinozorlar için üçüncü dişler gayet normaldi. Hatta birçokları daha fazlasına bile sahip olabiliyordu. Büyük etçil Diplodocus ise yeni dişlere sahip olma konusunda rekor sahibiydi. Amerikalı bilim insanlarının dediklerine göre her otuz beş günde bir yeni bir diş büyüyordu bu dinozorun çenesinde. Dinozorun yeni diş çıkarma hızına göre, hayvanların beslenme alışkanlıkları hakkında bilgiler edinebiliriz diyor Stony Brook Üniversitesi’nden Michael D’Emic. Tahminlere göre 30m ka Deneyim sayesinde daha akıllı Danimarkalı ve Alman bilim insanlarının Current Biology dergisindeki yazılarına göre şempanze ve orangutanlar da uzun vadeli hatırlama yetisine sahip. İnsanlar çok eskilerde kalan anıları bile hatırlayabilirler. Anılar mesala bir kokuya, tada ya da sese reaksiyon vererek canlanabilirler veyahut da insanlar yeni görevlerin yerine getirilmesi sırasında deneyimlerden yararlanarak eskileri hatırlarlar. İnsansı maymunlarda bu tür yetilerin bulunduğu daha önce bilinmiyordu. Oysa bilim insanları şimdi, primatların üç yıl önceki bir deneyde kullandıkları alet arayı şını hatır ladıklarını söylüyorlar. Deneyler üç yıl önceki gibi aynı şekilde düzenlenmiş. Aletler, daha önce de olduğu gibi nesnelerin altına saklanmış. Şempanzeler ve orangutanlar kısa bir süre içinde aletleri nerede bulacaklarını hatırlamış. Maymunların aletleri çok çabuk bulmaları bilim insanları dar büyüyen Diplodocus gibi dev etçiller çok fazla yediklerinden dişleri daha çabuk aşınıyordu. Hızlı diş büyümesi bu eksikliği dengeliyordu diyor araştırmacılar. Çeşitli dinozorlardaki diş yenilenmesinin ne kadar sürdüğünü bilim insanları diş Macarca zor öğrenilen dillerden birisidir. İngiliz bilim insanları zor metinleri şarkı gibi okuyarak öğrenmenin daha kolay olduğu sonucuna vardı. Germen ve Latin dilleriyle karşılaştırıldığında Macarca’nın tamamen farklı bir yapıya ve farklı tonlamaya sahip olduğunu görürüz diyor müzik araştırmacısı Kader M.Ludke (Edinburgh Üniversitesi). Araştırma çerçevesinde İngilizce konuşan katılımcılara Macarca cümleler dinletilmiş. Bir grup duyduklarını aynen tekrarlarken, diğer grup şarkı gibi okumuş. Bu şekilde ikinci grubun daha başarılı olduğu görülmüş. Şarkı gibi tekrarlanan cümleler, hatasız olarak tekrarlandığı gibi ayrıca daha uzun süre akılda tutulmuş. Ludke ve ekibi yeni deneylerin, duyulanları şarkı şeklinde tekrarlamanın öğrenmede kolaylık getirdiğinin kanıtı olduğunu söylüyor. Bununla birlikte bir melodinin ilave ipucu verip vermediği ve yabancı dildeki sözcüklerin ve cümlelerin daha kolay hatırlanmasına yardımcı olup olmadığını kesin olarak Yeni bir hava analizi, Mars’ın atmosferinin önemli bir kısmını yaklaşık olarak dört milyar yıl önce kaybettiğine dayanan teoriyi destekliyor. Sonuç, Curiosity Mars aracına ait verileri değerlendiren iki araştırma ekibine ait. Dünyamız gibi Mars da yaklaşık olarak 4.5 milyar yıl önce oluştu. Ancak yedi milibarlık basınçlı atmosferi günümüzde dünyamızın atmosferinden aşağı yukarı 150 misli daha incedir. Bilim insanları Kızıl Gezegen’in bir zamanlar çok daha yoğun bir hava kılıfına sahip olduğunu tahmin ediyor. NASA’nın Mars aracı Curiosity şimdi Kızıl Gezegen’deki atmosfer bileşimini yeniden analiz ederek, dünyaya gönderdi. Buna göre Kızıl Gezegen’deki hava yüzde doksan altı oranında karbondioksit, yüzde 1,9 oranında argon ve azot ve yüzde 0,145 oranında da oksijenden oluşuyor diyor NASA’nın Goddard Uzay Uçuşları Merkezi’nden Paul Mahaffy. Sonuçlar 1970’li yıllardaki Viking sondalarının verileriyle örtüşmekte. Dünyamızdaki hava yaklaşık olarak yüzde yirmi oranında oksijenden oluşur. Araştırmacılar ayrıca Mars atmosferindeki hidrojen, karbon ve oksijen gibi çeşitli kimyasal elementlerin çeşitli varyantlarını (izotoplar) da belirlemişler. Günümüzde ölçülen izotop oranları, 3,9 milyar yaşındaki Mars meteoridinin (ALH 84001) izotop oranlarına benzemekte ki bu da bu zamandan önceki atmos Beynimizdeki “yeme freni” MaxPlanck Kalp ve Akciğer Araştırmaları Merkezi bilim insanları beyinde cinselliği çalıştıran sinir hücrelerinin, beden ağırlığı üzerinde de etkili olduğunu buldu. Sonuç birçok kadının menopozdan sonra niçin kilo aldığını da açıklıyor. Hatta erkekler de ellili yaşlardan sonra kilo alabiliyor. Ancak onlardaki daha yavaş işleyen bir süreç. Bugüne dek aşırı şişmanlığın verimliliği kısıtladığı biliniyordu. Farelerle deneyler yapan MaxPlanck bilim insanları, şimdi bu ilkenin aksi bir şekilde de işlediğini söylüyor. Verimlilik düştüğü zaman beden ağırlığı artıyor. İşin özü insanda da bulunan çok özel bir gene uzandığı için sonuç insanlar için de geçerli diyor enstitü sözcüsü CBT 1376 6 / 2 Ağustos 2013 Matthias Heil. Deneyler sırasında belli başlı bir beyin hücresindeki Nsci2 geni devre dışı bırakılmış. Bu gen birçok sinir hücresini çeşitli görevler için uyarır. Mesela ergenliğin başlangıcında cinsel organların olgunlaşmasını ve cinsel arzudan sorumludur. Fakat araştırmacıların son bulgularına göre başka bir sinir hücre tipiyle etkinleşerek metabolizma etkinliğini de çalıştırıyor. Bu şekilde uyarılan sinir hücreleri beyne örneğin ulaşılabilir yağ rezervleri hakkında bilgi veriyor ve bu şekilde açlık hissini ayarlıyor. Anlaşıldığı üzere yaşlanma sürecinde bu gen insanda doğal olarak devre dışı kalıyor. Bu gen artık etkinleşmiyor ya da hiç bulunmuyor. Kadınlar bu yüzden değişim yıllarından sonra yemek yerken nerede duracaklarını bilemez hale geliyorlar. Ancak kadınlarda eksilen bu “yeme freni” ilerleyen yaşla birlikte erkekleri de koruyamıyor.