27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

BİLİM DÜNYASI GEZİ DİRENİŞİ Yazının başlangıcı 1415. sayfalarda protestoları artar. CBT: Sokaktaki direnişin artmasını yaygınlaşmasını ve genişlemesini görüyoruz ülkede, bunu da iktidarın halktan uzaklaştığının, koptuğunun da bir işareti olarak görmeli miyiz? Ersin Kalaycıoğlu: Tabii, tabii... Meclis’e iktidara etkili olarak ulaşabilse, sokağa dökülmez; protesto eylemleri başka kanallarla duyuramadığınız taleplerinizi duyurmada önem kazanır, zor ve nadir eylemlerdir, çünkü protestonun maliyeti yüksektir. Bakınız Gezi olaylarında 5 kişi öldü, binlerce yaralı var ve gözler sakatlandı... Ama bu özellikle gücü daha az olanların yaptığı bir eylemdir, güçlü olsanız mesela bir telefonla halledersiniz. Örneğin, eğitim reformu diye 4+4+4 nasıl geçti Meclis’ten? İmam hatipliler Başbakan’la temas kurdular, Milli Eğitim Bakanı’nın haberi bile olmadı, yasa aniden Meclis’e geliverdi.. İşte güçlülerin başarısı 4+4+4, işte güçsüzlerin feryadı Gezi Parkı olayları... CBT: Gezi eylemi bundan sonra başka konularda yeni protestolara kapı açar, denebilir mi? Ersin Kalaycıoğlu: Tabii, bizim repertuvarımıza girdi artık. CBT: Son soru, geçen üç yıllık gelişmeyi göz önüne alırsanız, iktidarın gücü, oyu, desteği halk nezdinden azalmış mıdır.. Ersin Kalaycıoğlu: Tek bakabileceğimiz, kamuoyu yoklamaları, onlarda da hangi parti yaptırıyorsa farklı sonuç ortaya çıkıyor.. Destek bir parça düştü sanıyorum, biliyorsunuz AKP’nin aldığı oyun üçte biri kadarının, iktisadi durumun güçlenmesini önemli gören, sadece bunu dikkate alan kesimlerden geldiğini görüyoruz. Çıkarlarımız bozulmasın diye düşünüyorlar. En kolay geri çekilecek olan destek odur; iktisadi durumun gidişatı çok iyi gözükmüyor, dolayısıyla bu oylarda bir oynama olması beklenmeli.. İdeolojik olarak oy verenlerde fazla bir değişme olacağını sanmıyorum, bu oy da yüzde 15 civarındadır. Bunun dışında geleneksel olarak orta sağa ve sağa oy vermekte olan seçmen var AKP oylarında; bunlar da sadece Gezi olaylarından ötürü değil, ama Çözüm Sürecinde ortaya çıkan birtakım şüpheler de olduğu için bazı değişikliklere uğrayacaktır. Bugün bir seçim olsa, AK Parti’nin 2011 başarısını aynen sürdürmesi söz konusu değilmiş gibi gözüküyor, kötü manzaralar, eli palalı sopalı insanlar polisin gözetimi altında insanları dövüyor, öldürüyor, iktisadi durum kötüleşiyor. Demokratik olduğunu iddia eden hükümetlerin polise fazla güvenmemeleri gerekir. Sonuçta halkın katılımı esastır; demokrasi sandıktan sandığa değil, sürekli işleyen bir süreçtir; katılım, temsil ve muhalefet günbegün yenilenecek bir süreçtir. Demokrasinin tanımı halkın kendi kendini yönetmesidir, iktidar muhalefet ayrımı da bir yönetim kolaylığından ibarettir... Aslında iktidarın muhalefet ile birlikte ülkeyi yönetmesi gerekir, demokrasi bunu öngörür. Bir araya gelecekler, tartışacaklar, görüşecekler ve yönetecekler.. CBT: Ersin Kalaycıoğlu, teşekkür ederim bu söyleşi için. Benim için de öğretici oldu, umarım okurlar da böyle düşünür.. Aydınlanma Savaşçısı Prof. Dr. Alpaslan Işıklı İçin Serdar Şahinkaya serdarsahinkaya35@gmail.com Sevgili Hocam, Sizin için ama siz varken iki konuşma yapmıştım. Birisi emekliliğiniz için bölümce düzenlenen yemekte, diğeri de sizin için Hasan Tahsin Benli ve Yıldırım Koç ile birlikte hazırladığımız Alpaslan Işıklı’ya Armağan’ın takdim töreninde. Evet, siz vardınız o iki konuşmada. O yumuşacık yüreğiniz ve muzip gülümsemenizle heyecanımı büyük bir ustalıkla yatıştırmıştınız. Ama şimdi? Sevgili Hocam, Aramızdan oldukça erken ayrılışınızın hüznü derindir. Bizleri, “kör kuyuların” karanlığında bıraktınız. Tek tesellimiz, bu defa “merdivenimiz” var. Merdivenimiz; sizin eserleriniz, ışık tutan görüşleriniz, sabırla anlattıklarınız ve örnek kişiliğinizdir. Her biri, bizim karanlıktan çıkabilmemiz için basamak olmayı sürdürecektir. Sevgili Hocam, Siz, adlı eseriniz ile kendi yaşam öykünüzü kendiniz kaleme almıştınız. Önsözde diyordunuz ki; “Dünü iyi anlamak, bugünümüzü belirleyen nedenlerin gün ışığına çıkmasına sağlayacağı katkılar dolayısıyla gereklidir. Yarınlarımızın biçimlenmesine katkıda bulunacak olan bugünkü sorumluluklarımız ve çabalarımız da, dünle birlikte düşünüldüklerinde anlam kazanabilir. Bu kitap, yakın tarihimizde yaşanılan gerçeklerden ve doğrudan gözlemlenen olgulardan yola çıkılarak kaleme alındı. Yazılanlar, bir bireyin penceresinden görülenlerle sınırlı kalmadı. Bunlardan hareketle, yakın tarihimizi, dolayısıyla bugünümüzü ve yarınımızı ilgilendiren tahlillere ulaşmaya ve herkes için anlam taşıyan sonuçlara varmaya çaba gösterildi.” E daha ne olsun değil mi? Gerçekten de 35 kısım tekmili birden anılarınızı okuyunca; emek, sabır, mücadele, azim ve kararlılıkla örülmüş dopdolu bir hayatı gördük, yaşadık bir daha öğrendik. Dünyanın bilinen ilk coğrafya kitabının yazarı Strabon’un hemşerisi Sevgili Alpaslan Hocam ile birlikte Yeşilırmak’ın yalı boyundaki evlerinden Borabay gölü kıyılarına ve oradan da giriverdik hayatın içine. 27 Mayıs ve 12 Mart’ta, 68 Baharında Paris’te buluverdik kendimizi. Sonra bir yıl Cardiff’te konuk olup, TİP, 12 Mart ve 12 Eylül’ü daha iyi anladık. CHP’yi, Rahşan Hanımın Fişlerini, ve her şeyden önemlisi de şğgerçeğini bir kere daha kavradık. HHH Kayıplarımızdan sonra genellikle “ardından” diye başlık atılır. Ama ben bu başlığı kullanmayacağım. Evet, ben de “ardından” diyeceğim elbette. Ama bu sevgili Alpaslan Hocamın açtığı yoldan, bıraktığı yerden mücadeleyi sürdüreceğim anlamındadır. Sevgili Hocam, soyadı gibi hep ışık saçtı. Işıltılı bir adam idi; bilgisi ile mücadeleci kişiliği ile. Türkiye’nin bağımsızlığı için, işçi sınıfının, emek cephesinin ortak mücadelesi için, aydınlanma için ömrünü adadı. Ardında da çok sayıda eser, çok sayıda öğrenci / çapulcu bıraktı. Alpaslan Hocam hiç yılmazdı. En karanlık zamanlarda, pırıltılı zekâsı, mücadeleci ve örgütçü kişiliğiyle hep toparlayıcı ve yol gösterici oldu: Uğur Mumcu’nun cenaze töreninde, Sivas Katliamının ertesi günü Mülkiyeliler Birliği bahçesinde Aziz Nesin ile yaptığı basın toplantısı ve nicelerinde olduğu gibi. Mülkiye camiasının pusulalarından biri idi adeta. Hep doğru rotayı gösterirdi. Uzun yazı kurulu toplantılarının sonuna doğru usta işi çizdiği portrenizi önünüze uzatıverirdi. Işıklar içinde uyuyunuz Sevgili Hocam, üzerimde emeğiniz çoktur!.. Sizin sayenizde hâlâ koruktan helva yapmaya çalışıyorum. Üzerimde emeğiniz çoktur Işıklı Hocam!.. Yıllarca fakültedeki odanızı benimle paylaştınız. Hakkınızı ödeyemem. Üzerimde emeğiniz çoktur; “artık şu kitapsızlığa bir son ver dostum” diyerek beni kitap, kitaplar yazmak için yüreklendirdiniz. Emeğiniz büyüktür hocam, hakkınızı ödeyemem. Hakkınızı helal ediniz. Işıklar içinde uyuyunuz Sevgili Hocam. Ülkemizin, sevenlerinizin, hepimizin başı sağ olsun. TÜRK BİLİM ADAMINDAN AIDS VE KANSERE ÇARE OLABİLECEK TEKNOLOJİ: HIV virüsünü bloke eden nano malzeme Çalışmalarını bir süredir Almanya ve Kanada’da sürdüren Bahçeşehir Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Serdar Durdağı, AIDS ve kanser hastalıklarının önlenmesinde etkili olabilecek bir nano malzeme geliştirdi. Biyolojik test aşamasında olan bu yaklaşım için henüz hayvan ve insan üzerinde deney yapılmadı. Yaklaşık 10 yıldır karbon 60 ve analoglarının üzerinde çalışan Doç. Dr. Serdar Durdağı gelecek yıldan itibaren araştırmasını Türkiye’de, Bahçeşehir Üniversitesi Tıp Fakültesi bünyesinde sürdürecek. Amerika Birleşik Devletleri, Yunanistan, Kanada başta olmak üzere Avrupa Birliği’nin desteğiyle sürdürülen araştırmaya başkanlık eden Durdağı, İstanbul’da yapılan 2. Türk Bilim İnsanları Kurultayı’na TÜBİTAK’ın davetlisi olarak katılmıştı. Son dönemde nanomalzeme olarak değerlendirilen Karbon 60 molekülünü ilk kez bu amaçla kullanan Durdağı, HIV virüsünü bloke etmede olumlu sonuç aldı. Böylece farklı ülkelerden bilimsel çözüm ortaklığı ve maddi destek alan bilim adamı, simülasyon teknikleri ile değişik moleküller geliştirdi. Biyolojik test aşamasında olan ilaç için henüz hayvan ve insan üzerinde deney yapılmadığını söyleyen Durdağı “Klinik çalışmalar sonucunda AIDS ve kanser üzerinde etkili olduğunu gördük. Çalışmamız Amerikan Kimya Topluluğu’na (ACS) ait bilimsel dergilerde yayımlanınca dünyanın dikkatini çekti” dedi. İlacın ancak 10 yıl sonra piyasaya çıkması bekleniyor. CBT 1376 18 / 2 Ağustos 2013
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle