24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SON ARAŞTIRMALAR Çok sayıda canlının yaşam alanı tehdit altında gelecekteki gelişim için ipuçları verebilir” diyor Massachusetts Üniversitesi’nde Julie BrighamGrette yönetiminde çalışan ekip ya da başka bir ifadeyle Dünya karbondioksit miktarındaki küçük değişikliklere, eski iklim modellerinden elde edilen sonuçlara kıyasla daha şiddetli bir şekilde reaksiyon gösteriyor. Araştırma 3.6 milyon yıl önce bir meteorit çarpması sonucu oluşan El’gygytgyn Gölü’nden alınan örneklere dayanıyor. Tortulların incelenmesi sırasında bilim insanları geçmişte Kuzey Kutubu bölgesinde bol yağışlı ve uzun süre devam eden sıcak dönemlerin varlığını gösteren kanıtlar saptanmış. Yaz aylarındaki sıcaklık 1516 derece arasında değişiyordu ki bu günümüzdekinden sekiz derece fazladır. Kutup dairesinin kuzeyindeki bu alışılmışın dışındaki sıcak dönemler, Batı Antarktik buz tabakasının henüz bulunmadığı 1.2 milyon yıl öncesine denk gelmektedir diyor bilim insanları. Buna göre iki kutbun ortak geçmişi olabilir. Rusya’daki NEİSR Enstitüsü’nden Pavel Minyuk ile çalışan araştırmacılar geçen yılın temmuz ayında da Rusya’daki gölden alınan sondaj örnekleriyle ilgili iklim verilerinin değerlendirmelerini yayımlamışlardı. O zamanki veriler 2.8 milyon yıl öncesinden günümüze kadar olan zamanı kapsıyordu. Araştırmacılar daha önceki yıllarda da Kuzey Kutbu’ndaki sıcak dönemler ve Güney Kutbu’ndaki erime olaylarıyla ilgili dikkat çekici örtüşmelerden söz etmişlerdi. (Kaynak: Science). si sinir bilimcisi Dirk Wildgruber. Gülmek sözsüz iletişimin çok eski bir biçimidir. Hatta fareler bile gıdıklandıklarında gülüyor. İnsanlar için bu sinyali oynarken ve yön bulurken kullanıyorlar diyor araştırmacı. Gülmek ayrıca insan dışındaki primatlarda da bilinir. Maymunlar kovalamaca oynarken gülerler ve bu bir ödüllendirme sinyalidir. Bu sinyal anne babaların ve kardeşlerin küçüklerle oynamaları için bir teşvik oluyor. Bir maymun grubu etrafta koşturduğunda ve yavrular buna güldüklerinde yaşlı maymunlar oyuna devam etmek için daha istekli oluyor. Evrim açısından en eski olan gülme biçimi gıdıklanmaya bağlı gülmedir. İnsanlarda daha sonra birbirinden çok farklı ve karmaşık işlevleri olan farklı gülüş biçimleri gelişmiştir. Gülmek sosyal etkileşimde çok güçlü bir sinyaldir. Kendisine sevinçli bir şe Hayvan türlerinin üçte biri ve bitki türlerinin yarısından fazlası 2080 yılına dek yaşam alanlarının yarısını kaybedecek. Sera gazlarının git gide daha fazla salınması yüzünden, dünyamızın bu yüzyılın sonuna dek endüstri çağı öncesine kıyasla yaklaşık dört derece ısınacağını söylüyor, Doğu Anglia Üniversite si’nden Rachel Warren. Bu gelişme bitkilerin yüzde elli beşinin ve hayvanların %35’inin yaşam alanını yarı yarıya azaltacak. Bu gelişmeden en fazla etkilenecek olan bölgeler ise Afrika’da Sahra’nın altında kalan bölge, Orta Amerika, Amazonlar ve Avustralya. Üstelik Warren bu senaryonun oldukça iyimser olduğunu söylüyor. Nitekim artan sıcaklıklar dışında fırtına ve sel gibi faktörler dikkate alınmamış bile. Ayrıca çok sayıda türün tehlike altına girmesinin insanlar tarafından da hissedileceğini söylüyor Warren. Sonuçta bazı canlıların suyun ve havanın temizlenmesinde, sellerin etkisini zayıflatmakta önemli rolleri bulunuyor. Ayrıca bazıları da beslenme zincirinin önemli bir parçası. Önemli yaşam alanlarının korunabilmesi için sera gazı salınımının bir önce azaltılması gerekiyor. Sera gazı emisyonu artışı 2030 yılına dek durdurulursa, yaşam alanı kaybı son araştırmada öncelenenden %40 daha az olacak. Sibirya’daki bir gölden alınan karot örnekleri, Kuzey Kutbu’nda milyonlarca yıl önce ılıman bir iklimin hüküm sürdüğünü gösterdi. 2.2 ila 3.6 milyon yıl önce arktik bölge çok sıcaktı ve anlaşıldığı üzere atmosferde de günümüzdekinden çok daha fazla karbondioksit bulunmuyordu. Bu durum yakın CBT 1366/ 6 24 Mayıs 2013 Kuzey Kutbu g e l e ce k t e t a ma m e n buzsuz kalabilir Gülen insanları gördüğümüzde bir şeye sevindikleri için mi yoksa sadece gıdıklandıkları için güldüklerini anlamak için çok fazla düşünmemiz gerekmez. Almanlar beynimizin gülüşlerle ilgili bilgileri ne şekilde işlediğini buldu. Yeni bulgu sayesinde gelecekte hastalık derecesinde korkan insanlara yardımcı olabiliriz, diyor Tübingen Üniversite Beynimiz farklı gülüşleri nasıl ayırt ediyor? kilde gülündüğünü gören kişi kendisini kabul görmüş hisseder. Oysa alaycı bir gülümseyiş insanı dışlanmış hissettirir. Bilim insanları araştırma sırasında katılımcıların beyinlerini manyetik rezonans tomografisiyle inceleyerek alaylı veya sevinçli gülüş arasındaki farklılıkları saptadı. Gerçi her iki durumda da sinir hücre ağı ortalama olarak aynı şekilde etkinleşmiş fakat düğüm noktaları arasındaki bağlantılar farklı. Araştırmacılar, korku bozukluğu, depresyon veya şizofreni gibi psişik hastalıklarda sözsüz iletişimi anlama bozukluğu yaşandığından, araştırma sonuçlarının özellikle de psikiyatrik hastalar için yararlı olabilmesini umuyorlar. Avrupalıların buz devrindeki dilleri günümüzdeki dillerle sanılandan daha yakın. 15.000 yıl önce kullanılan sözcükler günümüzde bile en azından bazı ülkelerde anlaşılabilirdi diyor Reading Üniversitesi evrim biyoloğu Mark Pagel, PNAS dergisinde yayımlanan “Ultraconserved words point to deep language ancestry across Eurosasia” başlıklı yazıda. “Sayıların, zamirlerin ve belli başlı zarfların çok daha yavaş değiştirildiğini ve dilbilimsel yarılanma değerlerinin 10.000 yıl veya daha fazla olduğunu bulduk.” Gündelik yaşamda sık sık kullanılan “ben”, “siz”, “biz” “adam” ve “havlamak” gibi sözcüklerin anlamları aynı ve bazı dillerde binlerce yıl öncesiyle aynı şekilde telaffuz ediliyor. Bilim insanları en azından yedi Avrasya dil ailesinin ortak bir ilkel dilden geliştiğini düşünüyorlar. Buz devrindeki sözcükler halen kullanılıyor Bin yıl önce Avrupa’da yaşayan ve dünyaya çocuk getiren tüm erkekler ve kadınlar son araştırmaya göre büyük bir olasılıkla günümüzde yaşayan her Avrupalının atalarıydı. Sonuç 40 Avrupa ülkesinden 2000’i aşkın insanı inceleyen Kaliforniya Üniversitesi araştırmacılarına ait. Avrupa kıtasındaki insanlar birbirlerine sanılandan çok daha ya Tüm Avrupalılar birbirleriyle akraba SİVRİSİNEĞİ SITMAYA KARŞI DİRENÇLİ KILAN BAKTERİ Michigan Eyalet Üniversitesi bilim insanları, sineklere bulaşarak onları sıtma parazitine karşı dirençli kılan bir bakteri kökü keşfetti (Science). Buna göre parazitin bu bakteriyi taşıyan sineklerde yaşama şansı çok az. Bu nedenle sineklerin sıtma parazitine karşı direnç kazanmaları halinde, insanlarda görülen sıtma hastalığında önemli bir azalma beklenebilir diye düşünüyor uzmanlar. İlk kez bu hastalığı kontrol altına alabilme umudu doğdu, diyor Londra Hijyen ve Tropikal Tıp Okulu’ndan David Conway de. Dünya Sağlık Organizasyonu’nun verilerine göre her yıl dünya genelinde 220 milyon insana sıtma bulaşıyor ve 660.000 hasta da yaşamını yitiriyor. Araştırma çerçevesinde sadece dişiden yavruya geçen Wolbachia bakterisiyle çalışılmış. Hatta bakteri bazı böcekleri değiştirerek dişilerin sayısını artırıyor. Wolbachia bakterisinin bazı kelebek ve uğurböceklerinin erkek embriyolarını öldürdüğü bilinmektedir. Bazı durumlarda ise erkekleri sadece bakteri bulaşmış dişilerle çiftleşecek duruma getirmektedir. Bazı dişi yabanarıları çiftleşmeden de çoğalabiliyor. Bilim insanları Anopheles stephensi sivrisinek türüne bulaştıktan sonra otuz dört nesil boyu hayatta kalabilen bir Wolbachia kökü bulmuş. Parazitler için bu sineklerle başa çıkmak çok zor olmuş, nitekim bakteri taşımayan sineklere kıyasla dört misli azalmışlar. Avustralyalı bir araştırma ekibi de başka bir Wolbachia kökünün Dang ateşinin yayılmasını önleyeceğini kanıtladı. Doğal ortamda gerçekleştirilen geniş kapsamlı deneyler başarıyla sonuçlandırılmış. Amerikalı immünolog Anthony Fauci’ye göre bu araştırma, aynı ilkenin sıtmada da işleyeceğinin bir kanıtı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle