02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Anket uygulamalarında soru cümlesi çok dikkatle hazırlanmalı ‘Evrenin yalnızca yüzde 5’ini biliyoruz’ Berkeley Üniversitesi’nden astrofizikçi ve karanlık enerjinin kâşifi Alex Flippenko, 150. yıl kutlamaları bağlamında 610 Mayıs tarihleri arasında Boğaziçi Üniversitesi’nde iki ders ve halka açık ‘Evrenin Hızlanarak Genişlemesi’ başlıklı bir de konferans verdi. C CBT 1365/ 3 17 Mayıs 2013 BT’nin 19 Nisan 2013 tarihli sayısındaki “Son 1000 Yılda Türklerin Dünya Sanat ve Kültürüne Katkıları ve Geleneksel Türk Çini Sanatı” başlıklı makalede; Kitaplık Dergisi’nin düzenlediği, adları makalenin sonunda verilen 31 aydına uygulanan anketin sonuçları yorumlandı. Yazarların; “anket yoluyla toplanan verilerin istatistiksel analizinin, önemli psikolojik ve sosyolojik ipuçları vereceği” düşüncelerine katılıyorum. Ancak, anket çalışması sonunda alınan yanıtların sıralaması ve oluşan listenin değeri konusunda, bende bazı kuşkular uyandı. Bu kuşkuların haklılığı ya da haksızlığı öncelikle araştırmanın metodolojisi incelenerek kanıtlanabilir. Araştırmanın metodolojisini bulmak amacıyla internet ortamında, adı geçen dergi ve anket çalışmasının adını kullanarak araştırmanın raporuna erişmeye çalıştım; ancak sonuçları kısmen veren kısa bir gazete haberinden başka bir şey bulamadım. Bu nedenle yalnızca anket çalışmasında 31 aydına yöneltilen soru cümlesinin eleştirisi ile yetineceğim. Bu ankette deSize göre Türklerin, son 1000 yıl içinde, kültürün bütün dallarınneklere: “S da, Dünya kültürüne yaptığını düşündüğünüz en önemli 10 olay, eser veya katkı nelerdir?” sorusunun yöneltildiği görülüyor. Bir anket çalışmasında soru cümleleri düzenlenirken uyulması gereken uzun kurallar listesi var. Okuyucunun fikir sahibi olması için bu kurallardan 3 tanesi şöyle: Sorularda ölçülmek istenen, aslında çok boyutlu olan “olgu” ya da “kavram” olabildiğince boyutlarına ayrılarak tanımlanmalı. Örneğin; “konutun yeterliği”, “iyi/kötü sokak”, “komşuluk ilişkileri”, “samimi komşuluk ilişkileri”, “kullanışlılık, rahatlık” gibi kavramlar çok boyutlu kavramlardır. Sözgelimi konutun yeterliği; konutun alanı, hacmi, aydınlık oluşu, iyi ısınması, cephesi vb. boyutları olan bir kavramdır. Kimi sorular, soruda sıralanan şeylerin çevrede varlığını değil, deneğin “o şeylere” olan ilgi ve algı düzeyini gösterir. Örneğin; kreşle ya da kütüphaneyle ilgisi olmayan bir deneğin, çevrede bunların varlığını araştıran sorulara “yok” yanıtı vermesi büyük olasılıktır. Sorular “bilmiyorum” ya da “fikrim yok” yanıtları da alınabilecek şekilde düzenlenmeli. Çünkü bu yanıtlar geçerli yanıtlardır ve yanıt seçenekleri içinde bulunmaması, hem denek hem de görüşmeciyi var olan yanıtlardan birini işaretlemeye zorlar. Bu kurallar ölçüt olarak alındığında, ilk paragrafta yer alan soru cümlesinin, anket cümlesi olarak bazı sakıncalar taşıdığı kolayca görülebilir. Sorudaki kültür, olay, eser, katkı gibi kavramlar çok boyutlu kavramlar olup denekler her ne kadar aydın kişiler olsalar da onlar için farklı anlamlar taşıyan kavramlardır. Ankette irdelediğimiz soru cümlesinin; sosyal, politik, sanat ve düşün hayatının tümünde “katkı” aradığı anlaşılmakta. Bu açıdan bakılınca; fizik, kimya, biyoloji, astronomi, jeoloji ve benzeri bilim dalları ve bazı güzel sanat dalları konusunda denekler uyarılmadığı, yalnızca deneklerin anketi yanıtladıkları sıralarda ilgilendikleri konularla sınırlı kaldıkları görülmekte. Soru son bin yılı kapsıyor. Dünyada son bin yılın sosyal, politik, sanat ve düşün hayatında (Türk olsun olmasın) her hangi bir katkıyı değerlendirebilmek için deneklerin, son bin yılda her alanın tarihini ve o alanda katkıların tümünü bilmeleri gerekir. Örneğin; devlet adamları değerlendirilirken deneğin önündeki devlet adamları listesinde Hitler, Atatürk, Washington, Osman Bey, Selçuk Bey, Robespierre, Lenin vb. de olmalı. Başka bir örnek; sanat eserleri arasında bir değerlendirme yapılacaksa, listede Selimiye, Eyfel kulesi, Tac Mahal (yaptıran da, mimarı da Türk’tür) vb. da olmalı. Bir örnek daha; edebi eserleri değerlendirmek söz konusu ise listede Shakespeare’in eserleri, Atatürk’ün Nutuk’u, Montaigne’in Denemeleri, Evliya Çelebi’nin Seyahatname’si, Babür Şah’ın Babürname’si vb. da olmalı. Bir denek böyle listelere sahip olamayacağına göre, anket sorusuna alınan yanıtların bilimsel değeri tartışmalı hale gelir. Sonuç: anket çalışmalarının her türlü konu için uygun olmadığını, “anketlerin davranış bilimlerinde bilgi toplama, davranış ve tutum ölçümü yapmakta kullanılan” ölçüm araçları olduğunu vurgulamak isterim. “Metre” gibi, “gram” gibi standart ve uluslararası kabul görmüş ölçüm araçları olabilmesi için anketlerin titizlikle hazırlanması gerekir. Mahir Ulusoy, [email protected] A çılışta konuşan Prof. Dr. Alpar Sevgen, evrenin genişlemesiyle ortaya çıkan karanlık enerji kavramını keşfeden ve bu keşfiyle 1998 yılında Science Dergisi’nden ödül alan Supernova çalışmaları (Evrenin yükselen bir hızla genişlemesi ve supernova patlamaları ile yok oluşu) konusunda dünyanın sayılı uzmanları arasında gösterilen Prof. Alex Flippenko’yu Boğaziçi’nde görmekten duydukları mutluluğu ifade etti. Büyük ilgi uyandıran konferansında evrenin tam 14 milyar yıl yaşında olduğunu belirten Flippenko, karanlık enerjinin şu anda fiziğin en gizemli kavramı olduğunu söyledi. Bilimin evrenin ne kadar büyük ve ne kadar yaşlı olduğu, ne zamana dek varolmaya devam edece diğimiz atomlardan yapılmış madde, yüzde 25 karanlık madde ve yüzde 70 karanlık enerji. Karanlık enerji şu anda fiziğin en gizemli kavramı. Çoklu Evren teorisinin ispatlanabilir olması gerekiyor Sayısı 100 milyonu aşan bu galaksilerin nasıl var oldukları ve zaman içinde nasıl evrildikleri sorusu da kozmolojinin temel sorusu. Çoklu evrenler (multiple universes ) bilim dünyası adına heyecan verici bir teori ancak bilimde bir hipotezin dikkate alınabilmesi için test edilebilir olması gerekir. Dolayısıyla bu teorinin inandırıcı olması için başka evrenlerin varlığının gösterilebiliyor olması gerek. Gökbilimci Filipenko’dan keyifli konferans R. Ömür Akyüz Fizik Prof. (Emk. Boğaziçi Üniv.) Şişli Bilim Merkezi’nde 4 Mayıs 2013 günü Doç. İbrahim Semiz’in vereceği “N’olacak Bu Evrenin Hali” adlı konferansın duyurusu 3 Mayıs 2013 tarihli CBT’de yapılmıştı. Ne yazık ki yeterli ilgiyi görmedi. Büyük keyifle dinlediğim bu güzel sunum, anlaşılan 7 Mayıs günü Boğaziçi Üniversitesi’nin 150. yıldönümü etkinlikleri çerçevesinde FenEdebiyat Fakültesi tarafından düzenlenen konferanslar dizisinin ikincisine hazırlık işlevi de görmüş. Berkeley’deki Kaliforniya Üniversitesi öğretim üyelerinden Alexei Filipenko’nun “The Accelerating Expansion of the UniverseEvrenin ivmeli genişlemesi” başlıklı konuşması keşke üniversitenin daha büyük bir salonunda yapılsaydı. Sıradan dinleyicilere verdiği ders ve konferanslarla tanınmış olan Filipenko, aynı zamanda – konuşma konusuyla ilgili olarak verilmiş olan– 2011 Nobel ödülünü alanların bulunduğu her iki çalışma gurubunda da yer alan tek gökbilimci olmuştu. 1920’lere kadar oldukça sınırlı ve durağan görülen, hatta Albert Einstein’ın, kendi genel görelilik kuramını bir genişleme gösterebileceğini fark ederek evirmiş olmasına karşın 1922’de Edwin Hubble’ın gözlemleri aksini gösterince “Yaptığım en büyük hata” dediği durumun aslında hata olmadığı, hatta genişlemenin gittikçe hızlanarak sürdüğü 20. yüzyılın son yıllarında gözlendi. Filipenko, bu olguya evrende itici etki yapan bir “karanlık enerji”nin sebep olduğunu ve bunun miktarca % 70’leri bulurken Einstein’ın yaptığı evirmenin bir şekliyle açıklanabildiğini, gözlenebilen “gerçek” maddenin ise en çok % 5 kadar olduğunu, kalan % 25’in de gökadaların beklenenden daha hızlı dönmelerini sağlayan “karanlık madde” olduğunu gözlemleri de açıklamaları da anlatarak açık ve keyifli bir şekilde sundu. Gerek İbrahim Semiz’in gerekse Alexe Filipenko’nun konferanslarını kaçıranlar çok şey kaçırdılar. ği gibi konuları her zaman merak ettiğini söyleyen Flippenko, evrende tek galaksinin bizim üzerinde yaşadığımız galaksi olmadığını, tam tersine milyonlarca galaksi olduğunu, bizim ayrıcalığımızın ise, bunu bilebilmek olduğunu belirtti. Flippenko, konuşmasında şu başlıklara değindi: Kâinat hızlanarak genişliyor: 1929 da Edwin Hubble evrenin genişlediğini buldu. Yakın galaksiler düşük hızda, uzak galaksiler daha büyük hızla bizden (samanyolu galaksimizden) uzaklaşıyorlardı. Bu genişlemenin yavaşlayacağı düşünülüyordu. Oysa 1998’de Berkeley ve Avustralya grupları Şili gözlemevini kullanarak bu hızdaki değişimi ölçtüler. Sonuç herkesi çok şaşırttı. Kâinat sadece genişlemekle kalmıyor, hızlanarak genişliyordu. Şu andaki durum, her on milyar yılda evrenin iki misli genişleyeceğini gösteriyor. Sanki antiyerçekimi varmışçasına, kâinat hızlanarak, ivmelenerek genişliyor. Genişlemeye karanlık enerji neden oluyor: Bu genişlemenin olası nedeni karanlık enerji. Ve bugün evrenin enerji dağılımı şöyle: yüzde 5 bil
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle