17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sağlık Bilişimi Erdal Musoğlu (Elek. Y. Müh.) Erdal Musoglu, [email protected] T ıptaki gelişmeler sonucu tetkik ve tedavi yöntemlerinin çeşitlenmesi, buna paralel olarak toplumun hareketliliği ve artan beklentileri yanında nüfusun da yaşlanması, sağlık bakımının (healthcare), hemen tüm ülkelerde, sorunları ve giderlerinin hızla artmasına yol açmıştır. Bu sorunları çözme amaçlı reformların başarısı ise büyük ölçüde Sağlık Bilişimi’ne ve onun doğru kullanımına bağlıdır. Bu yazımız, kısaca, bilişim bilimi ve teknolojilerinin sağlığa ve tıbba uygulanması anlamına gelen Tıp ya da Sağlık Bilişimi (Health Informatics) disiplinini tanıtma amacı ile kaleme alınmıştır. Öncelikle Sağlık Bilişiminin kapsamlı bir tanımını verelim: Bireylerin sağlıklarını geliştirmek ve sağlık bakım hizmetlerini yerine getirmek için gerekli olan sağlık bilgisinin, üretimi, paylaşımı ve kullanımını sağlayan, kavramlar, yöntemler, beceriler ve araçların oluşturduğu bilim ve mühendislik dalına Sağlık Bilişimi denir. CBT 1359/ 18 5 Nisan 2013 Sağlık Bilişimi günümüzün sağlık bakımının başta gelen gereksinimlerini cevaplamakta kilit rol oynamaktadır. Bu gereksinimler: Tıbbi hataların önlenmesi, kaynakların kullanımının iyileştirilmesi, sağlık bilgisinin yayılmasının hızlandırılması, sağlık bakımına ulaşım farklılıklarının azaltılması, sağlık bilgisinin güvenliği ve mahremiyetinin güçlendirilmesi ve sağlık tehditlerine hazırlılıklığın arttırılması olarak özetlenebilir. Yalnız ABD’de tıbbi hatalar sonucu ölümlerin trafik kazalarındaki ölümlerden fazla olduğu ve yılda 200.000’i bulduğunun tahmin edildiği göz önüne alınırsa konunun önemi daha iyi anlaşılacaktır! Sağlık Bilişimi, 1960’lı yılların sonlarında ortaya çıktı. Hastaneler için finansal ve idari programlarla başlayan uygulamalar, hasta kaydı ve takibi, tetkik istekleri ve sonuçlarının yönetimi ile devam etti. Ardından, hasta dosyaları bilgisayar ortamına aktarılmaya başlandı ve elektronik tıbbi kayıtlar oluşturuldu. Sağlık bakım kurumlarının, Laboratuvar ve tıbbi görüntüleme gibi iş yükü yüksek diğer bölümleri de kendilerine özgü uygulamalarla donatıldılar. Daha sonra, bu uygulamaların bir çoğunu içeren ve genelde ortak bir veri tabanı üzerinden entegrasyonlarını sağlayan Hastane Bilgi Sistemleri (HBS) oluşturuldu. Ülkemizde de, artık her hastanenin bir Hastane Bilgi Sistemi mevcuttur. Günümüzde ise, özellikle Internetin ve mobil cihazların gelişmeleri sonucu, sağlık bilişimi de yepyeni bir ivme kazanmış, çeşitli bilgi ve iletişim standartları oluşmuş ve gerçekleştirilen uygulamalar, hastaneler ve diğer sağlık bakım kuruluşlarının dışına çıkarak, yaşam boyu elektronik sağlık kayıtları, Teletıp, eSağlık ve mobil sağlık (mSağlık) gibi alanları oluşturmuştur. Sağlık Bilişiminin, halen geliştirilmekte olan en önemli ve kapsamlı uygulamalarından biri Elektronik Sağlık Kayıtları (ESK) dır. ESK’lar, bireylerin, yaşam boyu sağlık durumu ve sağlık bakımı bilgilerinin, yetkili tüm kullanıcılarının gereksinimlerini, bilgi güvenliği ve mahremiyetini sağlayacak biçimde, elektronik ortamda saklanması olarak tanımlanır. ESK’lardaki bilgilerin sahibi onun ait olduğu birey olup, oluşturulması ve yönetimi, sağlık bakım kurumlarının üzerinde, bölgesel ya da ülke çapında, bu konuda kanunlarla yetkilendirilmiş bir kuruluş, örneğin Sağlık Bakanlığı tarafından yapılmak durumundadır. Başta ABD olmak üzere birçok gelişmiş ülkede bu konuda çalışmalar ve uygulamalar hızla ilerlemektedir. Ülkemizde de, Sağlık Bakanlığının Ulusal Sağlık Bilgi Sistemi (USBS) projesi altında yürütülen Sağlık.NET, EReçete, ERadyoloji ve diğer uygulamalar, ESK’lara doğru atılan önemli adımlardır. Öte yandan. yine tüm dünyada, bu alanın hızla gelişmesi, bireysel sağlık bilgilerinin gizliliği ve mahremiyeti konularında büyük tehditlerin oluşmasına yol açmıştır. Ülkemizde ise bireylerin kimlik ve sağlık bilgilerinin, vatandaşlık numaraları ile birlikte, SGK ve Sağlık Bakanlığına iletilmeleri mahremiyet açısıdan ciddi bir sorun oluşturmaktadır. Bu nedenle Anayasa Mahkemesinin, 14 Şubat 2013 tarihinde, Sağlık Bakanlığının, bütün kamu ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarından sağlık hizmeti alanların, kişisel bilgilerini ve gördükleri tedavilere ilişkin bilgileri her türlü vasıtayla isteme, toplama, işleme ve paylaşma yetkisini iptal etmiş olması sevindirici bir gelişmedir. Bireysel sağlık verilerinin mahremiyetlerinin korunması, tüm uygar ülkelerde ciddi çalışmaların konusu olup, elektronik sağlık kayıtlarının gelişimi bu nedenle, bilinçli biçimde frenlenmekte ve aşamalı olarak yürütülmektedir. Örneğin, Fransa, kimlik ya da sosyal sigorta numaralarından tamamen farklı ve çok güvenli biçimde üretilen ve yönetilen bir Ulusal Sağlık Tanımlayıcısı (Unique Health İdentifier) üzerinde çalışmakta, böyle bir tanımlayıcının olmadığı durumlarda ise bireysel sağlık bilgileri, sağlık kurumları dışına, ancak kimlik bilgileri çıkarıldıktan, yani bilgiler anonimize edildikten sonra iletilmektedir. Son olarak da, eSağlık ve mSağlık alanlarına değinelim. Sağlık bilişiminin en yeni uygulama alanları olan bu dallar, bilgi ve iletişim teknolojilerinin, bireylerin sağlığını geliştirmek ve sağlık bakım hizmetlerinin kurumsal sınırların ötesinde de verilmesini sağlamak amacı ile kullanımı olarak tanımlanır. eSağlığa olan gereksinim, sağlık bakımından beklentilerdeki artış, toplumdaki hareketlilik, bakım kalitesinin ve sürekliliğinin iyileştirilmesi, hızla artan sağlık bilgisi, karmaşıklaşan sağlık sistemi ve yeni sağlık tehditleri ile başedebilme gibi önemli nedenlerden kaynaklanmaktadır. Günümüzde giderek yaygınlaşan eSağlık uygulamaları, Elektronik Sağlık Kayıtlarına ek olarak, Teletıp, eSağlık Portalları, evlerde gözetim (monitoring) ve bakım, eRandevu, eReçete gibi uygulamalardır. Mobil Sağlık (mSağlık) ise, başta akıllı telefonlar ve tabletler olmak üzere tüm mobil cihazların, gereğinde kablosuz almaçlar (sensor’lar) ile birlikte, sağlık alanında kullanılmalarına denilmektedir. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde, mobil sağlığın, sağlık eğitimi, tanı ve tedaviye destek, salgın hastalıkların takibi, uzaktan veri toplama ve uzaktan gözlem konularında büyük katkıları olması beklenmektedir. Sağlık Bilişiminin koordinasyonu ve gelişiminde Uluslarası Tıp Bilişimi Derneği (International Medical Informatics Association – IMIA) gibi kuruluşlar önemli rol oynamaktadır. Ülkemizde de, Tıp Bilişimi Derneği (www.turkmia.org), IMIA ve EFMI (Europen Federation for Medical Informatics) üyeliği, Ulusal Tıp Bilişimi kongreleri ve ‘İki binli yıllar Türkiye’sinde sağlıkta bilgi stratejileri’ raporu gibi çalışmaları ile öncü rol oynamakta, birçok üniversitemiz de doktora seviyesine kadar giden sağlık bilişimi eğitimi vermektedir. Her kişi yaşadığı çağın tanığıdır Mümtaz Başkaya, [email protected] Sayın Üstün Dökmen’in CBT’deki (sayı 1353) “Bilim İnsanının Sorumluluğu: İlber Ortaylı’nın Sözleri Üzerine” başlıklı yazısı, Sayın İlber Ortaylı’nın bir televizyon programında söylediği bazı sözleri ve görüşleri üzerineydi. Bir okur olarak üçüncü kişi olma yanlışlığını göze aldım ve ilgili yazının dergide yayınlanmasıyla kamuya açık bir duruma geldiğini düşünerek, herkes tarafından eleştirilebilir hale geldiği sonucuna vardım. Eğer yazı, genel olarak bilim insanların sorumluluğu üzerine olsaydı sanırım pek sorun yoktu. Ya da, sadece Sayın Ortaylı’nın o televizyon programındaki söylediği sözleri ve görüşleri olsaydı da aynı şey geçerliydi. Fakat, aynı yazı içinde iki farklı konu ele alınınca, o sözleri ve görüşleri söyleyen kişinin, ‘bilim insanı sorumluluğuna uymadığı’ gibi yanlış söylem ortaya çıktı. Elbette herkes eleştirilebilir, görüş ve düşüncelerine farklı bir bakış açısı sergilenebilir. Ancak, her çok konuşanın, konuşmasına ‘yalan’ katar diye bir şey söz konusu değil. Bir vatandaşın televizyona çıkıp görüşlerini açıklayabilme özgürlüğü varsa, elbette bilim insanlarının da var. Çıkar ve her konuda ister uzun, ister kısa konuşabilir. Bir bilim insanı, dünyayı nasıl algıladığını, bilim dışında konuları nasıl değerlendirdiğini anlatabilir. Herkes alanı içinde kalırsa, insanların dünyayı algılama biçimine ket vurulmuş olmaz mı? O zaman her konuşana, özellikle bilim insanına ‘dur bu konuda konuşamazsın!’ mı diyeceğiz? Düşünce ve yorum, engelsiz olmalı. Eğer kanıtlarla konuşabilirsek, kesin yargılarda da bulunabiliriz. Dökmen’in haklı olduğunu düşündüğüm konu, eğer bir bilim insanı kendi alanı ile ilgili konuşuyorsa belli bir sorumluluğu olduğudur. Ancak başka bir alanda böyle zorunluluğu olmamalı. Çünkü, her kişinin her konuda görüş, düşünce bildirme özgürlüğü var. Yazıdaki eleştiri, Ortaylı’nın somut görüşleri ve yargıları üzerine olmalıydı. “Türkçe’nin müzikalitesi” yoktur dediğinde, var olduğu örneklerle sıralanmalıydı. Diğer söyledikleri için de bu geçerli. Eğer bir kişiyi, herhangi bir konuda konuşmaktan uzak tutarsak düşünceye ket vurmuş oluruz. O zaman, herkes alanıyla ilgili konuşmak zorunda kalır. Unutulmaması gereken, her kişinin yaşadığı çağın tanığı olduğudur. İster yurttaş olsun, ister bilim insanı, herkes konuşabildiğince konuşsun. Demokrasinin birinci kuralı zaten bu değil mi? Lütfen konuşanı, eleştireni değil; susanı eleştirelim. Bilimini, düşüncesini halk yararına kullanmayanı, yandaşlık yapanı eleştirelim...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle