27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ZÜMRÜTTEN AKiSLER bu gelişmeye hazır değil. Diğer bir tahmin göre ise 2050 yılında dünya genelinde 277 milyon yaşlı insanın uzun süre bakıma ihtiyacı olacak. Günümüzde bu sayı 101 milyon civarında. Gelecekte bakıma ihtiyaç duyanların yaşlandıkça demans hastalığına yakalanmaları bekleniyor. Bunlardan %80’i de yaşlı ve bakım evlerindeki yaşlılar olacak. Günümüzde dünya genelindeki demans hastalarının bakımı ve tedavileri için gereken meblağ yaklaşık 600 milyar $. Rapora göre bu küresel gayri safi yurtiçi hasılasının yüzde biri kadar. Ve bu miktar vakaların artışıyla daha da yükselecek. Diğer yaşlılara kıyasla demans hastalarının çok daha fazla bakıma ve ilgiye ihtiyaçları var. Bu nedenle bu kişilerin yakınlarının daha iyi desteklenmeleri gerekiyor ve profesyonel bakım personellerine de daha yüksek maaş verilmesi diyor Londra King’s College psikiyatrı Martin Prince. Tıpta hızlı ilerleme umudu şu sıralar çok az. Alzheimer hastalığını tedavi eden bir ilaç henüz yok. Bu yüzden erken tanı çok önemli. Nitekim günümüzdeki ilaçlar en azından hastalığın seyrini yavaşlatıyor. Toprakta besleyici madde bulmak ağaçların yaşaması için bir gereklilik. Bir araştırmaya göre kalsiyum bu konuda önemli bir rol oynuyor. Ağaçlar asitli yağmurdan iki türlü etkileniyor, hem doğrudan kendileri zarar görüyor hem de toprak önemli besleyici maddelerini kaybediyor. İlave kalsiyum bu kayıpları dengeleyerek ağaçların daha hızlı yenilenmelerine yardımcı oluyor. Berkeley Üniversitesi bilim insanları, Hub Kalsiyum, ağaçların yenilenmesine yardımcı A. M. Celal Şengör Büyük tarihçimiz Halil İnalcık, 96. yaşında, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları vasıtasıyla milletimize yeni bir hediye verdi: Fatih’ten, Temsil Eden Ak Şemseddin Bile Olsa, Yobazlığa Geçit Yok «The Survey of İstanbul 1455 The Text, English Translation, Analysis of the Text, Documents» (İstanbul’un Envanteri 1455, Metin, İngilizce Tercüme, Metin Analizi, Belgeler) adlı bu önemli eser 2012’de yayımlandı. Kitap, İstanbul’da fetihten iki yıl sonra ne vardı ne yoktunun cevabıdır. 23 yaşındaki büyük dâhî, iki sene öncesinde ele geçirmiş olduğu ölümsüz şehrin nelere sahip olduğunu bilmek istemiş, bunun için de detaylı bir envanter çalışması yaptırtmıştı. Bu çalışmanın neticeleri İstanbul’un 1455’deki nüfusunu, özel ve dini binaların da bir listesini içeren bir deftere kaydedilmişti. Bu defterin tamamının orijinali ne yazık ki artık elde yoktur. Halil Hocamız çalışmasını kendisine tarihçi ve siyaset adamı Profesör Bekir Sıtkı Baykal’ın (19081987) verdiği bir fotokopiye dayandırmıştır. Orijinalin, sadece devletin sahiplendiği evleri listeleyen «Mevkufât» kısmı bulunabilmiştir. Buna rağmen, bu bölümün bile Perama (Sarıdemir civarı), Neorion (Eminönü) ve Aya Sofya semtlerini içeren kısımları hâlâ kayıptır. Bu yazıda beni ilgilendiren ise Fatih’in ulemânın fetihten sonra tebriklerini kabul ederken fethin şerefini kendisine kapmaya kalkan Ak Şemseddin’i hangi sözlerle terslediğidir. Halil Hoca, bu kıymetli bilgiyi, Ak Şemseddin’in Marmara deniz bozgunundan sonra Fatih’e yazdığı mektubun arkasına koyduğu açıklama kısmına almıştır (s. 593). Mektubun içeriği basittir: Ak Şemseddin, Baltaoğlu Süleyman’ın 140 kadırgasıyla erzak yüklü üç Ceneviz gemisini durduramamasının asker arasında yarattığı moral bozukluğunu hatırlatmakta, askerin Fatih’i bundan sorumlu tuttuğunu söylemektedir. Bu nedenle Ak Şemseddin gerçek suçlunun derhal tespit edilerek en ağır bir şekilde cezalandırılmasını tavsiye etmektedir. Bilindiği gibi Ak Şemseddin Fatih’i İstanbul’un alınması için en çok teşvik eden hocasıdır. Fetihten sonra, Fatih’in kendisine gösterdiği hürmetten yüz bularak kendisinin zaferde en büyük rolü oynadığını söylemeye başlamış, son taarruz esnasında gökten beyaz cübbeli azizlerin gelerek şehrin alınmasına yardım ettiklerini iddia etmiştir. Tebrik töreni esnasında bu zırvalığı tekrar dile getiren Ak Şemseddin’i Fatih «Şehir benim kılıcımla fethedilmiştir. Senden herhangi bir yardım gelmedi» diyerek terslemiştir. *** Bunu okuyunca, AKP iktidara geldiğinden beri Çanakkale’de türeyen bir grup ahlâksızın, buradaki büyük zaferin de askerimizin, onun komutanlarının (ve tabiî bilhassa Atatürk’ün) marifeti sayesinde değil, yeşil cübbeli azizlerin yardımıyla kazanıldığını iddia etmeleri aklıma geldi. Büyük Fatih hayatta olsaydı, hiç şüphesiz bu sersemleri falakayla kovalatırdı. AKP’nin iktidara gelmesinden sonra bu tür yalancı tarih yayınları ve belli televizyonlarda yayımlanan programlar, cahil halkı kandırmaya yönelik faaliyetlerine, kısmen hükümetin de desteği ile, hız vermişlerdir. Buna müsamaha gösterilemez. Bu tür zırvalıklar ancak zavallı bir halk yaratmaya yöneliktir. Bu zırvalıkların kabulünü mümkün kılmak için en ideal vasıta ise genç çocukların beyinlerini daha ilkokul sıralarında dini hurafe ile yıkamaktır. Tarihçilerimiz, bu okullarda yeni programlar gereği verilecek olan din ve peygamberin hayatı derslerini çok yakından takip etmelidirler: Çocuklara gerçek tarih mi, yoksa safsata mı öğretilmektedir? Müslüman ülkelerde yayımlanmış ne adam gibi bir Kuran tarihi ne de adam gibi bir Muhammed biyografisi mevcuttur. Köprülü’nün Ahmed Yesevî’nin ve Yunus Emre’nin hayatlarını anlattığı büyük eseri «İlk Mutasavvıflar»’da yaptığı gibi menkîbevî tarih, belgesel tarihten çok kesin bir şekilde ayrılmadan peygamber biyografisi öğretilemez. Öğrencilerimize menkîbeyi gerçek tarih diye öğretirsek, onların gerçek hayatı anlayamamalarına sebep oluruz. Onlar da sonra Ak Şemseddin’in duruma düşüp, bilenler önünde mahcup olurlar. Bugüne dek ellinin üzerinde insan MERS yüzünden yaşamını yitirdi. Hastalık bir yıl önce saptandı, fakat enfeksiyonun kökeni hâlâ bilinmiyor. Konuyla ilgili araştırmalar yapan bilim insanları artık olası bir açıklamaya bir adım daha yaklaştılar. Anlaşıldığı üzere söz konusu coronavirüs geçmişte birçok kez hayvanlardan insanlara bulaşmış. Virüs, belir ti göstermeyen insanlar tarafından bulaş tırılmış da olabilir. Suudi Arabistanlı bir hastanın solunum yollarından örnek alındı ve MERS virüsünün kalıtımı incelendi, Riyad’da üç farklı MERS virüsü tipi saptandı. Ayrıca bir hastanedeki salgında da virüsler birbirinden farklıydı. MERS virüsü, kuşlara ve memelilere bulaşan coronavirüsler grubuna dahil. Bir araştırmaya göre kaynağı yarasalar olabilir. Fakat enfeksiyon tek hörgüçlü develerde de görüldüğü için kökeni henüz kesin olarak saptanamadı. Şu sıralar deve, yarasa, keçi, koyun, köpek, kedi ve kemirgenlerle ilgili araştırmalar yapılıyor. Dünya Sağlık Organizasyonu Eylül 2012 tarihinden bu yana 114 vaka açıkladı. Bugüne kadar elli dört insan yaşamını yitirdi. Hastalarda gribe benzer belirtiler görüldüğü gibi böbrek yetmezliği ve ağır akciğer iltihabı da gelişebiliyor. Hastalananlar dolaylı veya dolaysız Suudi Arabistan, Ürdün, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde yaşayan insanlarla temasta bulunmuş. Hastalık bugüne kadar sadece İngiltere, Fransa, Tunus, İtalya ve Suudi Arabistan’da insandan insana bulaşmış. MERS, insanlara daha önceleri de bulaşmış bard Brook Deneysel Ormanı’ndaki alanın bir kısmına 1999 yılında helikopterle kalsiyum granülü serpiştirmişler. Kalsiyum toprağa işleyerek 1950’deki miktarına ulaşmış. Kalsiyumlu bölge 1999 yılından bu yana çok daha iyi yenilenmiş. Kalsiyum takviyesi sayesinde bu bölgedeki ağaç sayısı önceki sayıya ulaşırken, diğer alanda 2012 yılında bile bu seviyeye gelmemiş. Kalsiyum takviyesi tüm ağaçlarda etkili olurken, bu takviye en çok da akçaağaçlara yaramış. Nilgün Özbaşaran Dede nilodede@hotmail.com CBT 1385 7 /4 Ekim 2013 Bol miktarda alkol ve güçlü duygular: İngiltere’de gerçekleştirilen bir araştırmaya göre dünya kupası maçlarından sonra ev içi şiddetinde artış görülüyor. Özellikle de kişinin kendi ulusal takımı yenildiği zaman. Hayal kırıklıkları evde kavga doğuruyor. Dünya kupası maçlarında İngiltere ulusal takımı yenildiği zaman İngiliz futbol hayranları nın evlerinde şiddet yüzde otuz dokuz oranında artıyor deniyor Journal of Research in Crime and Delinquency dergisinde. Tutulan takım yendiği zaman ya da berabere kaldığında şiddet oranı yüzde yirmi altı civarında kalıyor. Lancaster Üniversitesi’nde Stuart Kirby yönetiminde çalışan ekip 2002, 2006 ve 2010 yıllarındaki dünya kupası maçları sırasında emniyette kaydedilen verileri incelemiş. Buna göre İngiliz ulusal takımının oynadığı günlerde yetmiş dokuz ev içi şiddeti vakası kaydedilmiş. Ulusal takımın oynamadığı günlerde ortalama vaka sayısı elli sekiz civarında. Bilim insanları artan şiddetten bir ölçüde artan alkol tüketiminin sorumlu olabileceğini düşünüyorlar. Dünya kupası maçlarından sonra kadına şiddet artıyor
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle