17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SAVAŞ VE EDEBİYAT Âşık Sümmanî’de Savaş Motifi2 Yrd. Doç. Dr. Hacer Gülşen (İstanbul Kültür Üniversitesi) Âşık Sümmanî’nin Destanlarında da toplumu etkileyen olayları, savaşları bulmak mümkündür. “Destanlarında tarih kitaplarında yer almayan halkın duygularını buluruz. Nitekim şairin, son asır Türkiye tarihinin dönüm noktalarından birini teşkil eden ve Rumî 1293 tarihine izafetle 93 Harbi diye anılan 18771878 Osmanlı Rus savaşını konu edinen bir destanı mevcuttur. Yaşadığı dönem itibarıyle Rus işgalini gören, göç ve felaketlere tanık olan Sümmanî’nin edebî kişiliği bu duygularla şekillenmiştir.” (Bayoğlu 2009) Sümmani destanına şöyle başlar: “Dinleyin vasfedem devranı ( dünya, zaman, talih, kader) demi (anı), Cihan (dünya) halkı şimdi hep dâra(sıkıntı, bela) kaldı, Değilsin müneccim, bulunma zanda, Neden fehmedersin (anlama, anlayış) dildare (birinin gönlünü almış, sevgili) kaldı.” O bu durumda yardımı Tanrıdan beklemektedir: “Sümmanî der: Akar bu çeşmim nemi (gözümün yaşı) Sermaye ettiler millete gamı, Millete aydınlık derdin merhemi, Bizi halk eyleyen (yaratan) gaffare (kullarının günahlarını affeden, Allah) kaldı” (Okay 1975, s.141142) Dikkat çeken bir husus, 93 Harbiyle ilgili şiirlerinde başta figan kelimesi olmak üzere matem, gam, dâr kelimelerini üzüntüsünü aksettiren kelimeler olarak çokça kullanmasıdır. Balkan Savaşları (19121913), Osmanlının Balkanlarda asırlarca sürmüş olan varlığını kaybetmesine neden olmuş, tarihi açıdan önemli savaşlardır. Şairin bu savaşlarla ilgili yazdığı iki şiiri var. İlki şöyle başlar: “Sene üç yüz yirmi sekize vardım, Vücut ikliminde hicran göründü, Akıl kabul etmez mâtemde kaldım, Zeminde (yerde), semâda (gökte) tufan görüntü. ( Okay 1975, s.155156) İkinci şiirinde ise savaşın başladığı zamanı şöyle anlatır: “Vatan seven kurtulamaz bu gamdan, Yetişe bir himmet gavsı âzamdan(Allah’ın yardımcılarından,velilerinden), Bir ateş tutuştu, yandı Balkan’da, Yine Rumeli’nde volkan göründü.” (Okay, 1975, s.157158) Çanakkale Zaferiyle ilgili şiirlerinde ise şairin zaferden duyduğu memnuniyeti ve sevinci hissederiz: “Kırk kere maşallah, Hak süphanallah, Koca bir dünyaya şan verdi millet, Deryalar misillu cuşa geldi de (denizler gibi coştu da), Dört yana boşandı, kan verdi millet.” Çanakkale savaşında bütün güçlü milletler bir araya gelmiş, top tüfek gibi o dönemin modern savaş araçlarıyla saldırıya geçmişler, bu durumda dahi Türk milleti azmiyle galip gelmeyi başarmıştır. Bu durum Şair’in dizelerinde şöyle anlatılır: “Toplanıp hasımlar (düşmanlar) hışma(kızgınlık, öfkeye) geldiler, Yurdun dört yanına cephe aldılar, Top, tüfek, kalkanla kılıç çaldılar, Cümlesin mahvetti an verdi( pek az bir zaman vermek) millet.” 2. dörtlükte düşmana seslenerek şunları söyler: “Ey düşman, haniya çarın, kıralın, Yiğitler var ise meydana salın, Süngüsü elinde, kılıcı yalın, Kırk iki düvele (devletler) şan verdi millet.” ( Okay, 1975, s.100) Edebiyat bir bütün olmakla birlikte edebiyatımızı besleyen en önemli kaynaklardan biri kuşkusuz Halk edebiyatıdır. Halk edebiyatı bir milletin ta kendisidir. Bir milletin, hayalleri, gerçekleri, tecrübeleri, acı ve sevinçleri tüm yalınlığıyla Halk edebiyatı ürünlerinde vücut bulur. Bu makale, Âşık Sümmanî’nin savaş konulu şiirleri üzerine bir incelemeyi kapsar. Âşıklık geleneğinin büyük ustalarından biri olan Sümmanî, toplumu derinden etkileyen bir olgu olan savaştan ve onun açtığı yaralardan SONUÇ Acaroğlu, Türker, “93 Harbi ve Edebiyatımız”, Ülkü, S.101, Temmuz 1941 Bayoğlu, Ârife, Âşık Sümmani’nin Deyişlerinde Dini ve Sosyolojik İçerik, Sosyal Bilimler, Sosyoloji Bölümü, İlahiyat Anabilim Dalı, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Erzurum, 2009 Coşkun, Sezai, “Savaş – Edebiyat İlişkisi Bağlamında Bosna Savaşı’nın Türk Şiirine Yansıması”, Yeni Türk Edebiyatı Araştırmaları, Y.3, S.5, Ocak Haziran 2011 Okay, Haşim Nezihi, Âşık Sümmanî, İstanbul Maarif Kitaphanesi, İstanbul 1975 Özarslan, Metin, Erzurum Âşıklık Geleneği, Akçağ Yayınları, Ankara 2001 Rayman, Hayrettin, Âşık Sümmanî, Hayatı, Edebî Şahsiyeti, Şiirleri, Şiirlerinin Tahlili, Ankara 1997 şiirlerinde bahsetmiş, savaşın acılarından başı dik çıkmayı bilmiştir. Şiirlerinde hüzün ve mücadele azmi ve özellikle vatan sevgisi güçlü bir şekilde hissedilir. Milletinin derdiyle dertlenen, tasalanan Sümmanî, milletinin kazandığı zaferleri de tüm coşkusuyla yaşar. Bu durumda neşe dolu bir söyleyişle karşımıza çıkar. Sıkıntılı anlarında çokça tekrarladığı, efgan, dâr, mâtem gibi kelimeler, zafer anında yerini umut dolu kelimelere bırakır. Şiirlerde sade ve özlü bir anlatımı vardır. Denilebilir ki, Âşık Sümmani en çok 93 savaşı olarak bilinen 18771878 Osmanlı Rus savaşı için şiirler yazmıştır. Bu şiirlerden biri de bir destandır. Bununla birlikte Balkan savaşı ve Çanakkale savaşıyla ilgili de şiirleri vardır. Kendinden sonra gelen sanatkârları etkilemiş, bir tarz oluşturmuş olan Âşık Sümmani, bu dünyanın özünü “gelmek, gitmek içindir” şeklinde belirlemiş, adı asla unutulmayacak bir halk sanatkârıdır. KAYNAKLAR Lekesiz Aklın Sonsuz Gün Işığı:*Özgürlük likten) izler taşır. Bu nedenle kendisini öteki nesnelerden “Ruhun ereği özgürlüktür” ayırır, bu ayrım ‘bilme’ eylemi için ilk ve zorunlu adımdır. “Aklınızı kullanma cesaretini gösteriniz” Bilme eyleminde, zemin bilgidir, nesnelerin dışında kalaG.W. Friedrich Hegelİmmanuel Kant rak, onları oldukları haliyle, öznel bir katkı olmadan düTarihte iz bırakmış bu iki düşün adamına ait aforiz şünüp bilme imkânının koşulu bu şekilde oluşur. Düşünmalarda öz aynıdır: Kant özgürlüğün önündeki engelin aklı ce ancak nesneyi ‘bilme’ yoluyla kendinin kılar, böylece kullanmaktan duyulan korku olduğunu anlamış, Hegel öz bilme ve nesne arasındaki ayrım ortadan kalkar. Ayrımın ortadan kalkmasıyla birlikte düşünceye karşı olan dışsal direnç ve engel de ortadan kalkar. Sonuçta; sınır koyan engelin yokluğundan “özgürlük doğar”. Düşünce ve nesne arasında tanımlanan aşamaların her birini ötekine bağlayan şey keyfiliğin çürük bağı değil ancak zorunluluğun sağlam zinciridir. Bu formülasyon sonucunda insanın ikili birlik; diyalektik bir varlık olduğunu söyleyebiliriz. İnsan hem hayvan, hem insan, hem doğal hem ruhani, hem bilen hem de bilmeyen taraf olmuştur, varoluşundan itibaren sürekli bu gerilimi aşmaya çalışır; Hayvan yanı onu hep aşağıya doğru çeker, düşünen yanı ise 2013 Aydın Doğan Uluslararası Karikatür Yarışması “Başarı Ödülü” Ali inişe direnç göstererek doğal güdülerin egeRaşit Karakılıç menliğine başkaldırır. Kendini aşma çabası tarihin gelişiminin ve diyalektiğinin kaynağıdır. Gerilimin gürlüğün evrensel biçimiyle insanlığın asıl hedefi olduğunu altında yatan enerji insanın yeteneklerinin açığa çıkarma görmüştür. İnsan kendinde tanrısal (sonsuz iyilik, erdem ve güzel Yazının devamı 18, sayfada Ürün Anıl Özdemir Coşkun Özdemir CBT 1384 13 / 4 Ekiml 2013
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle