Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SON ARAŞTIRMALAR Cilt altında ilaç pompası Osteoporoz hastaları ilacın etkisini kısa sürede hissetmedikleri için ilaçlarını almaya unutuyor. İlacı otomatik olarak dokuya aktaran bir çip bir çözüm olabilir. Bu tür bir alet kısa bir süre önce bir grup kadında denendi. Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde Robert Langer ve ekibinin kemik erimesine sahip kadınlara yerleştirdiği mikroçip, ilacı uzaktan kumandayla boşaltıyor. Yaşları 6570 arasında değişen yedi kadın çipi yüz günü aşkın bir süre cilt altında taşımış. Kadınlara uzaktan kumanda tuşuyla 20 gün süreyle paratiroid hormonu (PTH) verilmiş. Her gün cildin altına enjekte edilen bu etki maddesinin buzdolabında saklanması gerekiyor. Paratiroid hormonu sağlıklı insanların paratiroid bezlerinde salgılanır ve kandaki kalsiyum oranını yükseltir. Langer ve ekibi bu tür çiplerin diğer hastalıklarda kullanılabileceğini de keşfetti. Mesela Multiple Skleroz, kronik ağrı ya da kalp hastalıklarında. Hatta birden fazla ilaç taşıyan mikroçipler bile geliştirilebilir. Osteoporoz özellikle de değişim yıllarındaki kadınlarda daha çok görülmekte. Kemik erimesi D vitamini, kalsiyum ve bifosfonat ile önlenebiliyor. Son olarak test edilen teriparatid gibi paratiroid hormonları ise kemiğin yenilenmesini sağlıyor. Yeni çip Danimarkalı sekiz kadının karın derisine yerleştirilmiş, ancak teknik kadınlardan birinde işlememiş. İlk mikroçip beş yıl içinde genel kullanıma hazır olabilir. kış bölgesindeki belli başlı hücresel iyon taşıyıcılarında işlev bozukluğunun olduğunu saptadı. Bu bozukluk, sinir hücrelerinde yetersiz klorür iyonu dağılımına yol açmakta ki, merkezi sinir sistemindeki doğru sinyal iletimi, baskılayıcı aktarım maddesi GABA tarafından bozulmakta. Yani sonuçta hücre zarı üzerindeki klorür derecesi, baskılayıcı GABA etkisi üzerinde tesirli olduğu için, klorür iyonlarının yetersizliğiyle sinir hücresi etkinliği artıyor. Şimdiye dek bozuk baskılamadan, GABA reseptörleri üzerindeki bir hasarın sorumlu olduğu sanılıyordu. Fakat son araştırmayla epilepsi oluşumuyla ilgili yaygın teori çürütülmüş oldu. Ayrıca son çalışma bazı ilaçların birçok hastada niçin işe yaramadığını da açıklaması açısından önem taşımakta. Yeni bulgular sayesinde daha etkili ilaçlar geliştirilebilecek. kileyen kalıtsal hastalık) ve orak hücreli anemi gibi hastalıklar gelişebiliyor. İngiltere’deki Sanger Enstitüsü bilim insanları 1000 Genom projesi çerçevesinde 185 Avrupalı, Batı Afrikalı ve Doğu Asyalının geniş çaplı bir gen analizini yaptıktan sonra sürpriz bir sonuca ulaştı. Science dergisindeki araştırma yazısına göre en azından bir katılımcıda tümüyle devre dışı kalan 253 gen saptanmış. Bu genlerin devre dışı kalması ciddi sağlık sorunlarına yol açmamış. Bu oran, genlerimizin yüzde birine eşit. Genetikçiler ayrıca her insanın ortalama olarak tümden devre dışı kalan 20 gene sahip olduğunu da keşfetmiş. Bunların arasında mesela ekşi tadın ya da çeşitli kokuların algılanmasından sorumlu genler de yer var. 1000 işlevsiz gen çeşidi listelendi. Bu genlerden birçoğunun tam olarak ne gibi sonuçlar doğurduğu henüz bilinmemekte. bilim insanlarının Astrobiology dergisindeki yazılarına göre, çölün yoğun tuz içerikli malzemesi içindeki mikroplar, “Signs of Life” detektörüyle (SOLID) bulunmuş. Arkeae ve bakteriler, kaya tuzu (halit) ve anhidrit ve perklorat gibi suyu emen bileşenlerin bol olarak yer aldığı bir habitatta bulunduğu için buluntu yeri “mikrobik vaha” olarak isimlendi. Mikropların çevresinde yaşayan maddeler havadaki en küçük miktardaki nemi bile çekerek bunları yüzeyde tuz kristalleri şeklinde yoğunlaştırıyor. Bu şekilde altta sadece birkaç mikrometre kalınlığında incecik su tabakaları oluşmakta. Bu çevrede mikroplar büyümeleri için ihtiyaç duydukları besleyici maddeleri ve suyu buluyor. Mikrop türleri diğer çok tuzlu bölgelerden bilinenlerden neredeyse hiç farklı değil. Yalnızca iki ila üç metre derinlikteki buluntu yeri alışılmışın dışında. Sonuçta burada ne oksijen ne de ışık var. Mars toprağında da tuz içerikli tortulların bulunduğu bilindiği için Kızıl Gezegende de yoğun tuzlu çevrelerin bulunması mümkün. Yüksek tuz yoğunluğunun aslında iki etkisi var. Hem kristaller arasındaki suyu emiyor Herkeste 20 işlevsiz gen var DNA’mızdaki genler spesifik gen ürünlerini üretemeyecek kadar değişimden geçtiklerinde normalde kalıtsal hastalıklar gelişir. Bilim insanlarının “Lossof function” /”İşlev kaybettiren” mutasyonlar olarak adlandırdıkları bu değişimlerin sonucunda, kas distrofisi (kas zayıflığı), mukovisidoz (solunum yolları, sindirim sistemini ve ter bezlerini et Dünyanın en kurak çölünde Mikrop Vahası! İspanyol ve Şilili bilimciler Şili’deki Atacama çölünün iki ila üç metre derinliğinde bir “mikrop vahası” buldu. Dünyanın en kurak çölü olarak bilinen Atacama’daki keşif, benzer bulgulara Mars’ta da ulaşılabileceği umudunu doğurdu. 2018 yılını için planlanan ESA misyonu ExoMars’ın Rover aracı tam da derinlerdeki bu tür arayışlara uygun ve Atacama’da başarıyla test edilen araçlarla donatılabilir. İspanyol Astrobiyoloji Merkezi’nden (Centro de Astrobiologia, INTACSIC) Victor Parro ve Şili Kuzey Katolik Üniversitesi Epilepsinin oluşum mekanizması çözüldü Alman bilim insanları ilk kez, tedaviye dirençli epilepsinin oluşumunda katkısı bulunan sinir hücresi bozukluklarını buldu. Bu durumdan özellikle de belli başlı hücresel nakil proteinlerindeki azalma sorumlu tutulmakta. hem de donma noktasını düşürerek, ince sıvı su filmlerinin bile eksi yirmi dereceye kadar dayanmasına yol açıyor. Yoğun tuz oranı ve çok az miktarda bulunan su öte yandan biyolojik molekülleri “cansız” da olsa milyonlarca yıl koruyabiliyor. AKDENİZ’DE KURAKLIK VE TUZLANMA TEHLİKESİ İklim değişimi bu yüzyıl içinde bile Akdeniz bölgesinde büyük değişikliklere neden olacak. Akdeniz’de su kıtlığı ve toprağın tuzlanma tehlikesi dışında bazı kent bölgelerinin boşaltılma gereği de doğacak. Münih’te gerçekleştirilen bir konferansta konuşan uluslararası CLIWASEC (Climate Change Impacts on Water and Security/İklim değişiminin su ve güvenlik üzerindeki etkileri) projesi bilim insanları, iklim değişiminin etkisiyle Akdeniz bölgesinde ekolojik, ekonomik ve sosyolojik çatışmaların ortaya çıkabileceğinden endişeliler. Bu sorunların sonucu daha sonra orta Avrupa’da bile hissedilebilecek. Batı Nil deltasındaki gelişmeler daha şimdiden tüm Akdeniz bölgesinde gelecekte yaşanacak sorunları göstermeye başladı bile. Başta tarım alanlarının sulanmasında kullanılan suyun tüketimi önemli ölçüde arttı. Aynı zamanda da deniz seviyesi yükseliyor. Bu iki faktör ise yeraltı sularının ve toprağın git gide tuzlanmasına yol açıyor. Zagazig Üniversitesi (Mısır) bilimcilerinin ölçümlerinden anlaşıldığı üzere tuzlanma Nil deltasına sızmış bile. Geri dönüştürülemez bir kirlenme olasılığı! Öyle ki sadece Nil deltasında 300 kilometrelik tarım ve yerleşim alanı yok olabileceği gibi sahile yakın yeraltı suları da büyük ölçüde tuzlanacak. Yeni iklim koşullarına göre daha az su isteyen bitkilerin ekilmesi de gerekli olacak. İklim değişiminin etkilerini Akdeniz bölgesindeki büyük kentlerde yaşayanlar da hissedecekler. Mesela İskenderiye’deki olağanüstü su tüketimi ve bölgeye doğru ilerleyen tuzlu su altyapıyı şimdiden bozdu. Çok sayıda konut binası, demiryolu hatları ve yollar tamamen bozuldu ya da harap oldu. Yeni iklim koşullarına uyum sağlamak için yapılması gerekenler yerine getirilmedikçe sadece İskenderiye’deki 1,5 milyon insan başka bir bölgeye taşınmak zorunda kalabilir. Doğu Akdeniz bölgesindeki deniz seviyesi 2050’e dek 5060cm daha yükselecek. Sorunlar büyüdükçe, bu bölgedeki ülkelerle ekonomik ve politik ilişkiler içinde olan ülkelerde de hissedilmeye başlanacak. CBT 1302/ 6 2 Mart 2012 Proteinlerdeki azalma sinir hücreleri arasındaki sinyallerin doğru işlenmesini engellemekte (Journal of Physiology). Merkezi sinir sisteminde kronik bir hastalık olan epilepside sinir hücrelerinin aşırı uyarılması (hipereksitabilite) ilk başta küçük bir grup hücrenin çok sık olarak çok büyük atımlar iletmesine neden olur. Bu şekilde daha büyük sinir hücresi aynı anda uyarılarak epileptik nöbete yol açar. Charite – Berlin Tıp Üniversitesi’nden Rudolf Deisz, nöbetin çı