24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

• KÜLTÜR • DOĞAN KUBAN Mustafa Kemal Sadece Çağdaşlıktan Söz Etti çağdaş olmaya çağrı’dan başka bir şey değildir Kemalizm ya da Atatürkçülük denilen şey ‘ç Bugün Kurtuluş Savaşı’nı ve onu örgütleyen Mustafa Kemal’i imparatorluğun bu son elli yılı üzerinde görmekten uzak olanlar ve 1. Dünya Savaşı’ndan sonra bağımsız kalan tek İslam ülkesinin bağımsızlık savaşına örgütleyene karşı ileri geri konuşmaları nörologların yeni bir bulgusunu kanıtlıyor. Tarih bilmeyenler geleceği de planlayamazlar. Çünkü beyin zaman içindeki değişmeleri, geride ya da ilerde, aynı şekilde algılıyormuş. tında olan %90’ı okuma yazma bilmeyen bir köylü ülkesiydi. Mustafa Kemal dünya için tek uygarlığa inandığına göre (ki bu görüş günümüzde bütün dünyanın en geçerli tavrıdır) bu uygarlığın terminolojisi de her yerde aynı olmak zorundadır. Ne var ki dünyanın sorunu, uygarlık söylemi ile uygulamalar arasındaki farktır. Bu fark çağımızın en acı verici gerçeğidir. Geleneğin nerede kaldığını, hangi davranışları beslediğini, mekanik araçlar, yarattığı fiziksel çevre, giyim, kuşam, yiyecek, konut, çalışma yeri, dünya çapında ilişkiler mekanizmasını ve evrensel iletişimi çağdaş dünyanın doğasının bilincine yeterince varamayanlar, din söylemi ve litürjisi dışında ortak olmayan bir şeyleri kalmadığını fark edemiyor. Gökdelende oturup, kulağında telefon, televizyona mahkum insanlar geleneği nasıl tanımlıyor acaba? Tek kimlik işaretleri dilleri. Müslümanlık da bir kimlik işareti ama Endonezyalı ya da Arapla bizi birleştirmiyor. Çağının gerisinde kalmış Osmanlı esperantosu, bugünün insanının aklını karıştırıyor. Mustafa Kemal muasır sözcüğünü ‘contemporary’ anlamına kullanıyordu. Çağdaş sözcüğünün dinle ilgisi yoktur. Osmanlı çağında kültür her boyutuyla dinle özdeş olarak düşünüldüğü için, Türkiye’nin çağdaş olması kural ve düzenlerin her boyutunu içeriyordu. Doğrusu istenirse çağdaşa karşıt kavramlar olarak düşünüİsmail Arar’ın vurguladığı) Arapça anane, tealebilecek (İ mül, kadim sözcüklerinin de dinle özel bir ilişkileri yoktur. Fakat din ve yaşamın iç içe oluşu, İslam kültüründen Osmanlı kültürüne aynı şekilde geçmiştir. İslam’da yenilik bidat olduğu için; ‘muasır’, yenilik içeremezdi. Dolayısıyla Atatürk’ün kullandığı muasır sözcüğü, eşzamanlılık anlamıyla Arapçaya uygundur. Fakat çağdaşın içerdiği niteliksel değişmeyi içermez. Osmanlıcayı esas alarak çağdaşlık tartışılamaz. Çünkü Osmanlı kültürü bunu içeremezdi. Atatürk hangi sözcüğü kullanmış olursa olsun, bugün Atatürk düşüncesine paralel davranışlar sadece tek dünya uygarlığına katılmak olarak bir anlam taşır. Bu da bilimsel düşünce egemenliğidir. Dünyada İsrail’den başka din devleti kalmamıştır. Fakat uygarlık adı arkasında Hıristiyanİslam, Yahudiİslam kavgası sürüp gitmektedir. Osmanlı en azından bu kavgayı, toplum yaşamından uzakta tutabilmişti. K urtuluş Savaşı ve Atatürk üzerindeki zavallı sözde yorumlar tasavvur edilebilecek en boş tarih gözlemleridir. Osmanlı tarihinin son elli yılını anımsaya dir” demek istiyor anlaşılan! lım: Mehmet Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa ordusu Kütahya’ya kadar gelmiş İngilizlerin baskısı ile İstanbul üzerine yürümekten vazgeçmişti. Sonra Kırım Savaşı oldu. Osmanlı’nın ordusu var ama adı yoktu. 7778 TürkRus Savaşı’nda Doğu Anadolu işgal edildi, Ayastefanos’a gelen Rus ordusu oraya bir de anıt dikti. 1882 Berlin Anlaşması Osmanlı İmparatorluğu’na kalan toprakları koruma aczi içinde olduğunu Avrupa’ya kanıtlamıştı. İngilizler Sudan bahanesiyle 1882’de Mısır’ı işgal etti. Bütün İslam ülkeleri sömürgeydi. Sıra düyunu umumiye ile ekonomisi teslim bayrağı çekmiş Osmanlılara gelmişti. 1915 Çanakkale’deki büyük direniş ne İstanbul’un işgaline, ne Yunan işgaline, ne de güneydeki son imparatorluk topraklarının elden çıkmasına engel olamadı. Bugün Kurtuluş Savaşı’nı ve onu örgütleyen Mustafa Kemal’i imparatorluğun bu son elli yılı üzerinde görmekten uzak olanlar ve 1. Dünya Savaşı’ndan sonra bağımsız kalan tek İslam ülkesinin bağımsızlık savaşına örgütleyene karşı ileri geri konuşmaları, nörologların yeni bir bulgusunu kanıtlıyor. Tarih bilmeyenler geleceği de planlayamazlar. Çünkü beyin zaman içindeki değişmeleri, geride ya da ilerde, aynı şekilde algılıyormuş. Geçenlerde, galiba bir akademisyen, önemi kendinden menkul bir kişi, Mustafa Kemal’in söyledikleri üzerinde ileri geri sözler söyledi. “Acaba Mustafa Kemal bunların tersini söyleseydi ne olurdu?” diye düşündüm. Atatürk “Türk gençliğinin görevi Türk bağımsızlığını Cumhuriyeti savunmak ve korumaktır.” demiş. Atatürk düşmanı kişi, “Cumhuriyet ve bağımsızlık, gençliğin en değerli hazinesi değil Bütün Cumhurbaşkanlığı süresince Mustafa Kemal’in söylediklerinin çok önemli bir özelliği vardır: Bu sözler yüzyıllardır her şeyini kopya çekmeye çalışıp, kültürel ve yapısal nedenlerle gerçekleştiremediğimiz ve entelektüel ve bilimsel birikimini almakta zorlandığımız Avrupa kültürünün uygarlığı tanımlamak için söylediği şeylerdir. Ne ulusundan, ne dininden ne tarihinden kopmadan, çağdaş dünyaya katılmanın koşullarını, okuma yazması olmayan on milyon insana anlatmaya uğramıştı Mustafa Kemal. Kurtuluş Savaşı onun gibi bunu anlayan ve bunun için canını verecek insanlar sayesinde gerçekleşti. Halk da bunu anlıyordu. Anlamasını sağlayan tablo da yurtlarının işgaliydi. Bilim Teknoloji Dergisi’nin başında Mustafa Kemal’in Ben manevi mibütün düşüncesini özetleyen vasiyeti var. “B ras olarak hiçbir kalıp ve kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır.” Bunların tersini düşünen çaKural ve kağın gerisinde kalır. Cumhuriyet düşmanları “K lıplar dışına çıkmayın. Bilim ve akıl bizim mirasımız değildir. Dünya değişmiyor. Değiştiğini savlamak bidattır” demek zorundalar. Desinler ve ilan etsinler. çağdaş olKemalizm ya da Atatürkçülük denilen şey ‘ç maya çağrı’dan başka bir şey değildir; bir ideoloji değildir. Köle olmamak için Batı’ya ortak olmak. Şuna dikkat etmek gerek. Ortak olmak taklit etmek değildir. Özümseyip yaratmaktır. Atatürk sol ya da sağ ideolojiler dikte etmemiştir. Onun çağrısı dünya için de geçerlidir. Devletçilik de bir ideoloji değildir. Bir zorunlu pratiktir. Türkiye’de devletin görevini üstlenecek bir sınıf hiçbir zaman olmamıştır. O zaman da yoktu. Türkiye Osmanlı’dan kalan ve yarısı işgal al HALK ANLADI, CUMHURİYET DÜŞMANLARI ANLAMADI Bilim Akademisi: Yarın ilk konferans İstanbul’da kurulan Bilim Akademisi derneğimizin kuruluşunu sizlerle kutlamak ve tanıtımını yapmak üzere, ilk popüler bilim konferansımıza sizi davet ediyoruz. Türkiye Bilimler Akademisi’ndeki değişiklikler nedeniyle TÜBA kökenli bir grup akademisyen tarafından kurulan Bilim Akademisinde bu ilk aşamada 17si kurucu olmak üzere 52 üyemiz var. Misyonumuz bilimsel liyakat, özgürlük ve dürüstlük ilkelerini bağımsız bir sivil toplum kuruluşu olarak tanıtmak, örneklemek ve gözetmek. Bağımsız bir akademi olarak bilim, teknoloji, araştırma ve eğitim politikaları üzerine de çalışacağız. Özellikle eğitimi desteklemek, web üzerinden bilim ve eğitim için kaliteli içerikli yayınlar sunmak, ve parlak genç bilim insanlarının araştırmalarını teşvik etmek yönünde imkanlarımız ölçüsünde etkinliklerimiz olacak. Popüler bilim konferansları ile bilimdeki yeni, ilginç, heyecan verici gelişmeleri sizlerle paylaşmayı planlıyoruz. Kurucu üyemiz Prof. Yücel Yılmaz’ın vereceği “İstanbul Boğazı ve Eski Yerleşimlere Etkileri (Mitoloji Tarih – Jeoloji)” konulu ilk konferansımız 3 Mart 2012 saat 17:00’de Pera Müzesinde. Katılımınız bizi onurlandıracak ve Bilim Akademisi etrafında bir dostluk ve bilim için birlikte çalışma girişiminin ilk adımı olacaktır. Bilim Akademisi Derneği Yönetim Kurulu adına, Başkan Prof. Dr. M. Ali Alpar, http://bilimakademisi.org Tayfun Akgül CBT 1302/ 5 2 Mart 2012
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle